Leğen, Mıgır ve kaygıyla kurulan gazete: Agos
Dolapdere'de 60 metrekarelik bir ofiste çıkmaya başlayan Agos, şimdi 17 yaşında, başladığının iki katı sayfayla çıkıyor, profesyonel bir kadroyla hazırlanıyor ve gazetenin kurucusu Hrant Dink 6 yıldır yok.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-18 11:07:50
“Benim tek isteğim canım Türkiyeli arkadaşlarımla ortak geçmişimi alabildiğine etraflıca ve de o tarihten hiç de husumet çıkarmamacasına özgürce konuşabilmek. Bunu bir gün tüm Türklerle Ermenilerin de kendi aralarında konuşabileceklerine yürekten inanıyorum. Özellikle de Türkiye ile Ermenistan’ın kendi aralarında da her bir şeyi rahatlıkla konuşabilecekleri ve düzeltebilecekleri ve onlar konuşurken, benim ilgisiz üçüncülere dönüp ‘Size de artık üç nokta düşer’ diyeceğim günleri iple çekiyorum.”
Hrant Dink 2004’te 90. Yıl yazıları üçlemesinde “Ruh halimdir” diyerek kaleme almış bu satırları. 2004’ten sonrası çok zor geçecek. Dink’in yazılarına yansıyan nikbinlik azalacak, nihayet “Ölüm-kalım dedikleri bu olsa gerek” diye anlatacağı güvercin tedirginliğine dönüşecek ruh hali.
Çarşamba faresi: Mıgır
Agos’a dördüncü sayıda dahil olan Karin Karakaşlı 2004’ten sonrasını “Acı bir hava vardı” diye özetliyor. Öncesinde neşeyle, mutlulukla çalıştıkları günleri kaybettiklerini anlatarak. Karin Agos’a gittiğinde 23 yaşında, üniversiteden yeni mezun bir öğrenci. Hrant Dink hikâyelerinden bulup bu genç Ermeni kızla tanışmak istiyor. Karakaşlı Agos diye anlatılan gazeteye gidince Dolapdere’de 60 metrekarelik bir ofis buluyor, en üst katta ve asansör yük taşımaktan sürekli bozuk. Masa var, bir bilgisayar var, başka da bir şey yok:
“Baktım daha söyleşi yayımlanmadan çalışmaya başlamışım. Hiç havalı bir giriş yapamadım yani. Çarşamba günleri sabahlara kadar çalışırdık. Sadece o gün ortaya çıkan bir fare vardı. Önümüzden geçer giderdi. Bizi hiç umursamazdı. Adını Mıgır koymuştuk. Bir de leğenimiz vardı. Yağmur yağdığında akan suları toplamak için. Böyle başladı Agos.”
Bir süre isim konusunda kararsız kalmışlar. Hrant Dink Ermenice “Günaydın” anlamına gelen Paruliys’i önermiş. Harut Özer’den dinleyelim isim hikâyesini;
“Farklı farklı fikirler vardı. Beş-altı tane isim dolaşıyordu ortada. Rupen Ağabey (Maşoyan) ‘Agos ismini düşünmez misiniz’ dedi. Kimse ismin anlamını bilmiyor. Öğrendik ki sabanın çizdiği, içine fidenin dikildiği çukurmuş. Hem Ermenice hem de Türkçe’de aynı anlama geliyormuş. Agos ismi de buradan geliyor.”
Kurucu ekip Luiz Bakar, Anna Turay, Harut Şeşetyan, Hrant Dink. Sonra aralarına Yervant Gobelyan, Rupen Maşoyan, Sarkis Seropyan, Karin Karakaşlı, Yetvart Danzikyan, Arus Yumul, Kemal Gökhan, Ümit Kıvanç katılıyor.
İlk deneme baskılarında Agos yazısı bir kırmızı, bir mavi örnekle basılıyor. Şimdiki hali kırmızıda karar kılınıyor sonra.
İlk günleri “Kervan yolda düzüldü” diye hatırlıyor Karin Karakaşlı;
“İlk sayılar hepimiz büyük bir şaşkınlık içindeydik. Yazanlar birikime sahipti, onlar sayesinde Agos’un temelleri atıldı. Hiç- birimizin gazetecilik tecrübesi yoktu. Yetvart Danzikyan, Kemal Gökhan, Ümit Kıvanç’tan gazetecilik desteği aldık. Çok mutluyduk. Tekke ve zaviye gibi bir yerdi bizim için Agos. Çok mutluydum orada. Cuma günleri herkes gelir, oturur sohbet ederdi. O zaman Raymond H. Kévorkian-Paul B. Paboudjian’ın “Ermeniler 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda” kitabı Fransa ’da çıkmıştı. İnsanlar gelir bir köşede onu saatlerce incelerdi. Hrant Dink’in mahpushaneden arkadaşları, üniversite öğrencileri, cemaat… Herkes uğrardı Agos’a. Sonra 2004’te başlayan yoğun baskı, karalama kampanyaları Agos’un üzerine çöktü. Hava acılaştı.”
Agos var, Hrant yok...
Yazının başına dönelim. Agos kurulalı 17 yıl oldu. Şimdi sayfa sayısı 23. Manşetleriyle gündem yaratan bir gazete kimliğine büründü. “Peki Agos kuruldu, ne oldu? Ne değişti?” Yazının sonunda bu soruyu yine Karakaşlı cevaplasın:
“2007’den sonra olumlu anlamda söyleyebileceğim şey, 2 kat sayfayla çalışıp profesyonel bir kadroyla iş çıkarmak isteyen bir gazete haline dönüşmüş olmamızdır. Artık bu gazetenin yaşatılmasını sağlamak bir görev. 2007’den bu yana kocaman bir boşluk var. Her gün o taşın üzerinden geçip gazeteye giriyoruz. Gazetede her yanda Hrant Dink fotoğrafları var. Kendisi yok. Agos olmasaydı, Türkiye hâlâ Ermenilerden bihaber olurdu. Devlet açısından makbul bir tablo bu ama tarihle bir bağ kuruldu. ‘Biz de bu ülkenin emektarıyız’ dedik.” (AyçaÖrer/Radikal)
SON VİDEO HABER
Haber Ara