Kuzey İrlanda barışının mimarı
George Mitchell, Kuzey İrlanda’daki 25 yıllık çatışma sürecinin bir barış anlaşmasıyla bitmesi sürecindeki kilit isim olarak biliniyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-18 11:21:20
Barış sürecinin önünü açan müzakerelerde, tarafların talebi üzerine, dönemin ABD’li senatörlerinden Mitchell, arabulucu sıfatıyla, yıllar süren görüşmelerde önemli bir rol oynamıştı.
Süreçte Mitchell’ın uygulamaya koyduğu bazı ilkeler "Mitchell ilkeleri" olarak adlandırılıyor ve süreçteki tıkanıklıkların önünü açan bir işleve sahip oldukları düşünülüyor.
‘Her ülkeye uygun hazır bir barış modeli yok’
BBC Türkçe’ye konuşan ve süreçteki deneyimlerini paylaşan George Mitchell, öncelikle benzer süreçlerden geçen her ülkeye uygulanabilir, bir hazır barış planı olmadığı belirtiyor ve “Her çatışma kendine özgü, hepsinin koşulları farklıdır. Hepsine uyan tek bir formül yok. Hepsi kendi tarihi bağlamında kendi özgünlükleri üzerinden değerlendirilmeli.” diyor.
Mitchell bu uyarısını “Bununla birlikte” diye bağlıyor ve şöyle devam ediyor:
“Benim Kuzey İrlanda ve Orta Doğu’daki kendi deneyimimden öğrendiklerim, sabırlı olmak ve katılmasanız bile diğer taraftakilerin bakış açısını anlamaya çalışmak oldu.”
Eski senatör bu noktada ‘müzakerenin öneminden’ bahsediyor:
“Müzakere yoluyla bir formülleştirme arayışı iki taraf için de politik olarak kabul edilebilir bir durum. Genelde tüm taraflar arasında görüş ayrılıklarının olması nedeniyle, bu çok zor olabilir. Ancak ben sonlanamayacak bir çatışma olmadığını düşünmüyorum. Türkiye hakkında da, uzman olmamakla birlikte, çatışma sürecinin müzakerelerle başarılı bir şekilde sona erebileceğini umut ediyorum.”
Kuzey İrlanda sürecinde uluslararası oyuncuların olumlu bir rol oynadığını, ancak bazı süreçlerde olumsuz rolü olduğunu iddia ediliyor.
Mitchell, bununla ilgili sorumuza açık bir yanıt veriyor:
“Uluslararası oyuncuların rolü tam olarak çatışmalarla ilgili koşullara bağlı. İngiltere, uzun bir zaman boyunca sürece dışarıdan birilerinin katılımına karşı çıktı. İrlanda hükümeti bunu istiyordu ve sonunda İngiltere Başbakanı John Major kredi verip ABD’nin sürece katılımını kabul edince, ben sürece dahil oldum. Türkiye’nin kendine has koşulları var. Bazı durumlarda uluslararası katılım yardımcı olabilir; bazılarındaysa olmayabilir.”
‘Şiddet sürse de müzakereler devam etmeli’
O halde barış anlaşmasına giden yolda en önemli ilk adım neydi?
Mitchell ‘ateşkeslerin’ altını çiziyor:
“Kuzey İrlanda’daki en önemli adım ateşkes ilanlarıydı. Önceden, birkaç kez barış müzakeresi girişimi olmuştu ama hiçbiri başarılı olmamıştı çünkü şiddet hiçbir zaman dinmemişti. Ben gelmeden hemen önce, 1990’ların ortalarında ateşkes ilanları oldu. Ama zorluklar hala sürüyordu çünkü ateşkesler mükemmel şekilde özümsenmemişti. İki tarafın da şiddeti düzenli aralıklarla devam ediyordu ve bu durum da, işleri zorlaştırıyordu. Benim müzakerelere başlarken getirdiğim ilkelerden biri, ‘Müzakereleri şiddet olayları yüzünden sonlandırmayacağız’ oldu. Müzakereleri her hâlükârda, yıllarca sürdüreceğiz.”
Şiddetin arttığı dönemlerde yine de müzakere sürecinin nasıl sürdüğünü şöyle anlatıyor Mitchell:
“Bu çok uzun ve zor bir süreçti. Aşırı şiddet olayları olduğunda, kesintiler oluyordu. Bazen, tarafları birkaç gün, birkaç hafta bir araya getiremiyorduk. Ama ben iki tarafla da temasımı ayrı olarak özel, bire bir görüşmelerle sürdürdüm. Bence, böyle süreçlerde bir oyuncunun eylemleriyle gidişe darbe vurmasının önlenmesi adına, bir taahhüte ihtiyaç var.”
Süreçle ilgili merak edilenlerden biri de, uzun süren bir müzakere sürecinde tabandaki insanların barışa inançlarının nasıl sağlanabileceği konusu.
‘Son ana kadar müzakerelere inançsızlık vardı’
“Bu, tüm müzakerelerin en zor taraflarından biridir” diyor Mitchell ve ekliyor:
“Barışı ve barışın getireceği faydaları görene kadar, insanları müzakere konusunda ikna etmenin gerçekten zor olduğunu düşünüyorum. Kuzey İrlanda’da da müzakerelerin başarıya ulaşamayacağına dair bir inanç vardı. Barış anlaşmasına ulaşmamızdan bir hafta öncesinde, Kuzey İrlanda’da yapılan kamuoyu yoklamaları halkın önemli bir bölümünün müzakerelerin başarılı olacağına inanmadığını ortaya koymuştu. Bu çok zor bir durum. Bu yüzden politik liderliğin güçlü, cesur olması ve şüphelere rağmen müzakerelere devam etmeleri gerekir.”
Uzun ve yavaş bir süreç
Mitchell, müzakere sürecinin uzun zaman alınacağının bilinmesini gerektiğini belirtiyor ve sabırlı olmanın önemine vurgu yapıyor:
“Bu, uzun ve yavaş bir süreçtir. İlk olarak tarafları bir araya getirmekle başlar. Uzun zamandır birbiriyle savaşan ve birbirini öldüren insanları bir araya getirmek, onların bir odada oturup samimi bir şekilde birbirilerini dinlemelerini ve birbirlerini anlamalarını sağlamak çok zordur. Bir dakika içinde söylediğim bu sözlerin gerçekleşmesi, yıllar aldı. En azından belli bir güveni, sürece dâhil olmayı sağlayacak şekilde güvensizliğin en aza indirilmesi zaman alır. Burada sabır ve itidal önemlidir. Bu da, tarafların müzakerelerin bir sonuca ulaşmasını ne kadar isteyip istemediklerinin sınanmasıdır.”
Yine tabana dönüyoruz. Kuzey İrlanda deneyiminden yola çıkarak bu güvenin siyasi temsilciler arasında sağlansa bile toplumun derinliklerinde sağlanmasının ne kadar zor olacağını soruyoruz.
‘Barışın oturması kuşaklar alacak’
Mitchell bunun daha da fazla zaman alacağını belirtiyor:
“Çatışmalar sırasında ziyaret ettiğim Bosna’da, bir adam, savaşı tahrif ederken bana tahrip olan binaları, köprüleri, yolları hızla inşa edebileceklerini ancak bazı şeylerin insanların kafalarında ve kalplerinde tamirinin çok daha fazla zaman alacağını söylemişti. Bu çok uzun zaman alır. Kuzey İrlanda’da bu kuşaklar boyu sürecek. Orada barış genel olarak sağlanmış olsa da, ayrışmış toplum yapısı devam ediyor. İki toplum hala birbirine geçmiş değil. Bence bunun için kuşakların değişmesi, çatışma sürecini hiç yaşamamış kuşakların gelmesi gerekiyor.”
Eski senatör George Mitchell, çatışma sonrası süreçte de bu durumu ortadan kaldırmak için siyasi liderliğe çok şey düştüğünü söylüyor:
“İki tarafın liderliğinin de bunun için birlikte çalışması gerekiyor. İşin bir diğer yanı da, ekonomik imkânlarla ilgili. Ekonomik durgunluğun olduğu bir yerde, barış sürecini uygulamaya koymanız çok daha zordur. Dolayısıyla etkili bir politik liderlik, sağlanacak ekonomik imkânlarla birlikte önemli.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara