Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Dink'i Ergenekon üstü yapı öldürdü'

Avukat Fethiye Çetin’e göre MİT raporunda Özel Harp Dairesi bünyesinde faaliyet gösterdiği belirtilen “Ergenekon üstü yapı”, Dink cinayetindeki örgütle örtüşüyor

13 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-18 11:47:27

'Dink'i Ergenekon üstü yapı öldürdü'
TIMETURK / Haber Merkezi


Hrant Dink’in, cumhuriyet tarihinin en organize operasyonuyla katledilmesinin üzerinden altı yıl geçti. Bu cinayeti tertipleyenler halen karanlıkta; ancak Dink davasında son günlerde umut verici gelişmeler oldu. Zirve Yayınevi Katliamı’nın iddianamesi, Dink davasında kamu görevlileriyle ilgili soruşturmayı yürüten savcılığa ulaştı. MİT’in TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği ve Dink cinayetine ışık tutacak raporlar dosyaya girmek üzere. Bütün bu gelişmeler Dink cinayetini organize eden yapının ortaya çıkarılmasında önemli bir adım olabilir.

Dink davasının avukatı Fethiye Çetin’le davanın altı yılını ve üzerine gidilmeyen örgütü konuştuk. Çetin’e göre cinayetin arkasında Ergenekon’u da aşan derin bir yapı var.

Altı yıldır süren davada en önemli kırılma noktaları nelerdi?

Biliyorsunuz dava 19 sanıklı açıldı. Davayı 19 sanıklı iddianamenin dışına taşırmak için yaptığımız bütün çalışmaların sonuçsuz kaldığını fark ettim. Bu çerçevenin dışına çıkmak için yapılan hiçbir girişime meydan verilmedi. Dünya kadar delil kaybedilmesine rağmen yine dünya kadar delil çeşitli vesilelerle ortaya çıktı. Bu delillerle birlikte dosyanın derinleştirilmesi için hem savcılıktan hem mahkemeden taleplerde bulunduk. Fakat ne yazık ki mevcut çerçeveyi zorlayacak taleplerimiz asla ciddiye alınmadı. Sanki bir irade daha baştan sınırları çizdi ve dışına çıkılmasına izin vermedi.

Bu sadece kolluk ve savcılar açısından söylenecek bir şey değil, çeşitli kurumlara yazılan yazılara verilen cevaplar da böyleydi. Örneğin TİB’teki telefon kayıtları böyleydi. “Cinayetin işlendiği yerdeki telefon kayıtlarında örgütlü bir ilişki yok” dendi. Ama biz amatörce yaptığımız çalışmada bile bir sürü irtibat tesbit ettik. Altı yıldır savcının elinde bir soruşturma dosyası var. Bu dosya, kamu görevlileriyle ilgili yaptığımız şikâyet dosyasıyla birleştirildi. Ancak altı yıldır bu dosyada da somut herhangi bir adım atılamadı. Biz şimdi bu adımın atılmasını bekliyoruz.

Geçen hafta kamu görevlileri ilgili soruşturmada, savcının örgüt şemasına ulaştığı bilgisini manşete taşıdık. Savcı Dink cinayetiyle ilgili MİT’ten TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na giden raporları istedi. Zirve iddianamesi de Dink savcısına ulaştı. Savcılıkta bu konuda bir kararlılık görüyor musunuz?

Biliyorsunuz bu dosyada gizlilik kararı var. Ama bu gizlilik kararının müdahil tarafa uygulanmaması gerekiyor. Biz sadece savcının elindeki dosyaya değil, Trabzon’dakine, İstanbul’dakine, Samsun’dakine, bütün soruşturma dosyalarına, vakıfız. Hrant öldürülmeden önceki sürece de vakıfız. Savcının bize ihtiyacı var. Savcıyla yüz yüze de görüşüyoruz. O da bunu kabul ediyor ama dosyadan örnek alamıyoruz. Savcılık bu konuda çalışıyor bunu görüyoruz. MİT daha önce de “Delil yok” diyordu. Biliyoruz ki delilleri yok ettiler.

Hangi deliller bunlar?

Trabzon emniyetindeki telefon kayıtları yok edildi. Bunu savcı da yazmıştı. “Deliller yok edildiği için biz bu örgüte ulaşamıyoruz” dediler. Trabzon jandarmasının bütün belgeleri yok edildi, hem de arşivi yenileyerek yaptılar bunu. İstanbul emniyetinin de hakeza sahte belgeler düzenleyerek delilleri yok ettiğini biliyoruz. Bu durum müfettiş raporlarına da yansıdı. Ayrıca çok önemli olan AK Bank ATM kamerasının bazı görüntüleri de kayıp. İstanbul emniyetinde kaybedildi. “En azından kaybeden polisi bulun oradan örgüte ulaşırsınız” dedik O da yapılmadı. Delillerin yok edilmesi için ellerinden gelen her şeyi yapmışlar. Ama yine de savcı isterse bütün bu kurumların arşivlerine girerek bütün bu sonuçları elde edebilir.

Savcıyla görüşmelerinizde bütün bu delillerin ulaşamadığınız dosyaya girdiği yönünde bir intiba edindiniz mi?

Örgüt meselesinde bunların üzerine çok ciddi bir şekilde gidilemeyeceğini düşünüyorum ne yazık ki.

Siz bu cinayetin arkasında nasıl bir örgüt görüyorsunuz?

Ben cinayetten önce de Hrant’ın avukatıydım. Yani cinayete hazırlanılan süreci de iyi biliyorum. Benim görebildiğim kadarıyla devletin derinlerinde çok örgütlü bir yapı var. Güçlü, örgütlü ve dokunulamayan bir yapı bu. Pek çok kez sordular, “Ergenekon mu” diye. Ben Ergenekon’u da aşan daha derinde bir yapı olduğunu düşünüyorum. Hrant’ın öldürüldüğü sürece baktığımda, bütün o aktörlere baktığımda bunu görebiliyorum. Bu aktörlerin bir kısmı Ergenekon sanığı ama Ergenekon davasına dâhil edilmeyen çok önemli aktörler var.

Kimler bunlar?

Şimdi isim vermek istemiyorum, polemik konusu olmasın diye?

Hangi kurumlardan olduklarını söyleyebilir misiniz? Jandarma mı, emniyet mi?

Her ikisinde de ve siviller de var. Daha derinde ve gizli bir yapı. Bunların bağlantılarını izlediğimizde bu yapıya ulaşabiliriz. Bunu bir operasyon olarak ele alan, Hrant’ı adım adım ölüme götüren, cinayeti de birkaç milliyetçi gencin öfkesi olarak kurgulayan, bütün bunları ince ince örgütleyen, soruşturma ve yargı sürecine de müdahale eden, delilleri yok eden bir yapıyla karşı karşıyayız.

Yasin Hayal’le birçok kez görüştük. Anlattıklarından çıkan sonuç, bu cinayeti organize eden yapıyla tetikçiler arasındaki bağlantıyı kuran ismin Erhan Tuncel olduğu. Ama beraat etti. Örgüt soruşturması derinleştiğinde Erhan Tuncel’le ilgili bir girişiminiz olacak mı?

Yargıtay Başsavcılığı’nın tebliğnamesinde Erhan Tuncel’le ilgili hükmün bozulması istendi. Hem örgüt yönünden hem de cinayete iştiraki yönünden bozulması istendi. Bu çok önemli. Erhan Tuncel’le ilgili verilen kararın ne kadar yanlış olduğunu bizden önce kamuoyu dile getirdi. Erhan Tuncel önemli bir figür.

Peki, örgüt soruşturması sürerken savcılık Erhan Tuncel’le ilgili bir tedbir düşünüyor mu?


Geçen bir gazeteye demeç vermiş, “paşa paşa gidip yatarız” demiş. Kuşkusuz mahkeme bununla ilgili tedbir almalı.

Hükümetin çözecek gücü var

Şimdi Yargıtay’ın kararı bekleniyor. Kararı bozacak ya da onayacak. Her iki durum için de bir strateji belirlediniz mi?

Bizim stratejimiz çok açık. Dosyadaki delillerle soruşturmanın derinleştirilmesini istiyoruz. Bu cinayetin arkasındaki örgütün ortaya çıkarılması için çalışacağız. Yargıtay Ceza Dairesi’nin bozması mutlaka eksik soruşturma yönünden de olacak. Biz soruşturmada mahkemece eksik bırakılan 33 husus tesbit ettik. Bunların birkaçı dahi kabul edilse buradan yürüyüp o örgüte gitmeye çalışacağız. Savcıyla bu konuda daha yeni görüştük. Dosyaya ulaşmak için bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne de başvurduk.

Davayla ilgili kamuoyu desteği altı yıldır hiç düşmedi. Hükümetin siyasi kararlılığı ne durumda?

Bu davada altı yıl sonra bile Yargıtay Savcılığı’nın bozma tebliğnamesi bir başarı olarak sunuluyor. Ama zaten ilk günden beri örgüt olduğu biliniyordu. Bu kamuoyu zaferidir. Yazarların, aydınların, gazetecilerin, bu ülkenin iyi insanlarının zaferidir. Bu noktaya böyle gelebildik. Cinayetin ilk işlendiği günlerde Başbakan’ın Dink ailesini ziyareti sırasında söylediklerini biliyoruz. “Bu cinayet bize karşı işlenmiştir. Biz bunu ortaya çıkaracağız” dedi. Evet, tetikçi ve en yakın çevresi yakalandı kısa sürede. Ama onun arkası çıkmadı. Başbakan da farkında. Geçen yıl “Sarı Gelin’in Ankara’nın dehlizlerinde kaybolmasına izin vermeyeceğiz” demişti. Üzerinden bir yıl geçti henüz bir hareket yok. Şimdi MİT’in Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderdiği rapor var. Bütün bunlara baktığımızda bir yapıyı işaret ediyor. Böyle bir yapıyı ortaya çıkarma görevi siyasi iradenindir. Bunu güçlü bir siyasi irade yapabilir. Aynı zamanda devletin gerçekten demokratikleşmesini isteyen bir siyasi irade yapabilir. Hükümetin güçlü olduğuna şüphe yok. Kozmik odaya bile girdi. Oradaki bilgileri de biliyor. Bu bir samimiyet sınavı artık. (Ertan Altan/ Taraf)

Haber Ara