Pargalı’nın ikbale ve idama giden yolu
Tarihi belgelerden hareketle hazırlanan “Paargalı’nın Ölümü” isimli kitap, Yeditepe Yayınlarından çıktı. Aykut Can imzasını taşıyan kitap, Pargalı ile Şehzade Süleyman’ın Manisa’da tanışmalarından başlıyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-14 17:03:22
TIMETURK / Haber Merkezi
Son günlerin en çok konuşulan ismi, hiç şüphesiz Kanunî Sultan Süleyman’ın veziriazamı Pargalı İbrahim Paşa’dır. Yeditepe Yayınevi’nden, İbrahim Paşa’nın Manisa’da başlayıp İstanbul’da idamı ile sona eren macerasını devrin kaynakları ve konuyla ilgili yapılmış önemli çalışmalara dayandırarak anlatan önemli bir eser yayınlandı:
Pargalı’nın Ölümü.
Pargalı İbrahim Paşa, 16. asrın en önemli veziriazamlarındandır. Çocukken korsanlar tarafından Manisa’da dul bir kadına satıldıktan sonra, kader onu aynı yerde sancakbeyliği yapan Şehzade Süleyman ile bir araya getirdi. Bu sayede şehzâdenin çocukluk arkadaşı olan İbrahim Paşa, Yavuz Sultan Selim vefat edince onun tahta oturmak üzere yola çıkan şehzâde ile beraber İstanbul’a geldi. İstanbul’a attığı adım, Osmanlı tarihinde o gün için padişahtan sonra en yetkili kişi olacağı günlere atılmış bir adımdı.
1523’te Padişah Kanunî Sultan Süleyman, çocukluk arkadaşını teamüllerin dışına çıkarak henüz şahinciler ağası iken veziriazamlığa yükseltti. İbrahim Paşa, artık adım adım ikbal basamaklarında yükseliyordu. Padişah en çok ona güveniyor, onun aldığı her kararın doğruluğuna itimat ediyordu. Öyle ki, eserin “Sultanın Başkomutanı” adlı bölümünde de görüleceği üzere, padişah paşayı nihayetinde başkomutan tayin edecek ve başkomutanlık beratında da, paşanın gelirlerinin hiç görülmemiş kadar artırıldığı, kendisinden sonra en yetkili kişinin İbrahim Paşa olduğu, tüm devlet erkânı ve askerlerin İbrahim Paşa’ya gereken saygı ve sadakati göstermek zorunda olduğu yazılıydı.
İbrahim Paşa, padişahtan aldığı bu sınırsız denilebilecek yetki ile günbegün mağrurlandı. Paşanın gururu ve kibiri o noktaya geldi ki, “Aslan, hükümdardır; efendileri ve terbiyecileri ise vezirlerdir” dedikten sonra kendisini “Bu yüce imparatorluğu ben yönetiyorum. Yap dediğim yapılmıştır, zira bütün güç bendedir. Tüm yetki, tüm makamlar, tüm yönetim bende. Bağışladıklarım bağışlanmıştır ve bağışlanmış olarak kalır; bağışlamadıklarım bağışlanmamıştır. Ülkeleri ve eyaletleri kime istiyorsam ona verebilirim; hünkârım hiç birine itiraz etmeyecektir. Büyük hünkârım bir şey emretmişse, ama ben olmasını istemiyorsam, olmaz; ben bir şey emrettiğimde, o tam tersi bir emir verirse yine benim istediğim olur, onun değil” sözleriyle, kendisini yeri geldiğine padişahın emirlerinin uygulanmasını bile durdurabilen bir kimse olarak tanımladı.
İbrahim Paşa, gerek Bağdat seferindeki stratejik hataları, gerek Defterdar İskender Çelebi’nin haksız yere idamına sebep olmasıyla çektiği tepkiler ve gerekse de Hürrem Sultan ile giriştiği kıyasıya çekişme yüzünden kendi sonunu hazırladı.
13 yıl süren veziriazamlığı, 14-15 Mart 1536’da bir Ramazan gecesi 4 dilsiz celladın elinde son buldu.(Rotahaber)
SON VİDEO HABER
Haber Ara