BDP'li Kaplan alışılmışın dışına çıktı!
İmralı süreci BDP'yi 'Barış güvercinine' çevirdi. Daha önce hiç duymadığımız söylemlerle BDP'nin aktif vekilleri ezberleri bozuyorlar...
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-14 15:12:29
TIMETURK / Haber Merkezi
Hasip Kaplan da bunlardan biri... "Güçlü Türkiye istenmiyor" dedi ve barış yolunda müthiş bir ağız değişikliğine gitti. İnternethaber'e verdiği demeç, AK Partili bir vekilin söyleminden farksız...
İşte Nesrin Yılmaz'ın Kaplan ile yaptığı söyleşiden çarpıcı bölümler;
ORTAK TEPKİ KOYMALIYIZ
"93'ten bu yana bir şey öğrendik. Ne zaman ki silahların susması istense, ne zaman çözüm umudu doğsa, ne zaman barış için önemli adımlar atılsa çok ciddi provakasyonlar yaşandı. Açık söyleyeyim ki, Türkiye'de bugün 75 milyonun yüzde 90'ı İmralı görüşmelerini, barışçıl çözüm arayışlarını destekliyor. Bu çok önemli. İktidar, Ana Muhalefet ve çok önemli bir aktör olan BDP'nin çok açık olumlu yaklaşımları var. Yine parlamento dışındaki siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin, şehit ailelerinin başarılı bir şekilde sürdürülmesi ve bu sorunun silahlardan arındırılarak, siyasal zeminde çözüm rayına oturtulması yönünde güçlü istekleri var. Bu güçlü istek karşısında yüzde 10 da bunu istemeyen var. Bunlar, Türkiye'deli ırkçı, aşırı milliyetçi, aşırı sağ partilerdir. Bunların sayısı da ikiyi geçmez.
ULUSLARARASI GÜÇLER TÜRKİYE'NİN GÜÇLENMESİNİ İSTEMİYOR
Ve istemeyenlerden biri de uluslararası güçler. Türkiye'nin gelişmesini, Türkiye'de istikrar oluşmasını ve Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen ajanların faaliyetleri var. savaş lobileri ve savaş müteahhitler ve Ortadoğu Avrasya coğrafyasından, 21. Yüzyılın yeniden şekillendiği ve statüsünün yeniden şekillendiği süreçte enerji ve su politikaları üzerinden Türkiye'nin etkisini kırmak isteyen güçler bu sürecin karşısındalar.
PARİS İÇİN GÜÇLÜ TEPKİ KOYALIM
Durum böyle olunca, hepimizin özenle ve çok dikkatli bir şekilde barışa yönelmesi gerekir. Faillerin ortaya çıkarılması konusunda ortak bir çabanın öne çıkması gerekir. Paris'te yaşananlar gibi bu tip provakasyonlar karşısında gerçekten çok güçlü bir tepki ortaya konulmalı. Ortaya güçlü bir tepki konulursa, bu tip provakasyonların peşinde koşanların umudu kırılır ve milyonlar bir araya gelebilir."
ÖZAL DÖNEMİNDE DE AYNISINI YAPTILAR
"İmralı görüşmeleri başladığından beri, bizler yaşanacak provakasyonlara dikkat çektik. Ve şunu açıkça ifade etmek istiyorum. 93'te barış sürecinde çok önemli aktörler vardı. Özal'ın ölümüyle kopan bir süreçti bu. O sürecin arkasında yaşanan provakasyonlar sonucu o yıllarda felaketler yaşandı. Onun doğurduğu sonuçlar da oldu, yasadışı suç organizasyonları da bu konuda etkili oldu. Susurluk'tan türeyen bir çok kişi de devlet adına suç işleme hakkını kendinde gördüler. O zaman da provakasyonlarla sürecin önü kesilmişti.
BU ÇOK MANİDAR
Şimdi de böyle oluyor. Ama bu provakasyonların avrupa'da, üstelik insan haklarının abideleştiği Fransa'nın en işlek caddesinde, üstelik polisin kontrolü altında olan bir bölgede işlenmiş olması da manidar. Paris'te 3 kadın siyasetçi öldürüldü. Bu sıradan bir olay değil. Olayda 3 jenerasyon var. Sakine Cansız, PKK'nın kuruluşunda aktif rol almış bir siyasetçi. Uzun yıllar cezaevinde kalmış, işkencelerden geçmiş, kararlı duruş sergilemiş bir insan. Fidan Doğan, ise Avrupa'dan doğan bir siyasetçi. Diplomatik çalışmaları var. Avrupa'daki konferanslardaki çalışmalarıyla bilinen bir isim, diğeri ise çok genç genç bir isim.bu üç kadının seçilmesi bir tesadüf değil. Bu çok alçakça ve gerçekten duygusal boyutu ile sürece sabote etmeye yönelmiş bir işaret fişeği gibi."
BAŞBAKAN DERS ÇIKARMALI
"Barışa istekli olan Kürt halkı kadar Başbakanın bundan çok önemli bir ders çıkarması gerekiyor. Başbakanın, 93 sürecinde, Özal'a yönelen bu provakasyon tehlikesinden dersler çıkararak bizzat kendisinin ve hükumetinin de bu tür provakasyonlar karşısında, hedef olduğu gerçeğini bilmesi gerekiyor. Aslında barışı isteyen herkes hedefte. Bu gerçeğin görülmesi lazım. Bu kadar çok kamuoyu desteği alan barış ve çözüm girişimlerini çok daha fazla güçlendirmek zorundayız. Bunu bütün partiler olarak yapmamız gerekiyor. siyasetçi olarak bizlere düşen görev budur. Paris'te yaşanan bu olay nedeniyle asla geri adım atmamalı ve bundan çıkar sağlamak isteyen karanlık odaklara karşı hepimizin çok daha sağduyulu, çok daha dikkatli ve çok daha güçlü bir tavır sergilememiz gerekir. Başbakanın da sergilenen bu olaylar karşısında, yönelen tehlikenin, Kğürt halkına ve onun temsilcilerine yönelik olduğunu düşünmemesi aynı zamanda bu provakasyonların kendisine be hükumete yönelik olduğunun farkına varması gerekmektedir."
BARIŞIN ÖNÜNDE DURAMAYACAKLAR
"Bülen Arınç, tecrübeli bir politikacı. Bu tür provakasyonların süreci kesmemesi gerektiğini açıkça ifade ediyor. Bizim de temsilcilerimiz, eş başkanlarımız aynı şekilde açıklamalarda bulundular. Bu hassas süreçte hepimizin ne kadar dikkatli olmamız gerektiğini de ortaya koyuyor bu durum. Alel acele, gereksiz açıklamaların süreci olumsuz etkileyebileceği düşünülerek, biraz daha ölçüp biçerek, biraz daha fotoğrafı netleştirerek yapılacak açıklamaların süreci provakasyonlara rağmen barışa götürebileceğimizi gösteriyor. Dünyada bunun örneği de çok. Güney Afrika'da, İra'da ve İngiltere'de bu örnekler mevcut. Bu süreçlerden desr çıkarmak gerekiyor. Su uyur düşman uyumaz diye düşünerek süreci provake etmek isteyenlerin karşısında çok güçlü bir duruş göstermesi gerekiyor. Bunu yaptığımız zaman, inanıyorum ki hiçbir provakasyon, hiçbir karanlık güç, Türkiye'deki çöüzümün, barışın önünde duramayacaktır."
YİNE PROVAKASYON OLABİLİR AMA...
"Bundan sonra alınacak tavır çok önemli. Bir kaç cılız provake eylemi olabilir ama başaramayacaklardır ve suç üstü yakalanacaklardır. Kamuoyuna da deşifre olacaklardır. Halkla birlikte sürece destek vermek gerçekten çok önemli bir güçtür. Bu önemli gücün, siyaseten toplumsal mühendisliği ancak diyalog ve müzakerelerle sağlanabilir. Provakasyonları önlemek için, beklemek yerine daha acele, daha hızlı, daha kararlı adımlar atmak ve hazırlıklar yapmak gerekir. Olayı kaderine bırakamayız."
GÜLEN'İN DESTEĞİ ÇOK ÖNEMLİ
"Barş sürecine destek veren, kişi ve kuruluş olarak etkili olan herkese, her desteğe büyük değer biçiyoruz. Çünkü Türkiye, Kürt halkıyla birlikte olduğu zaman güçlenecektir, refahı ve demokrasisi gerçekleşecektir. Kader birliğimiz vardır. Bu birliği, dik ve kararlı durarak, dostluk ve kardeşlik üzerinde inşaa ederek tüm bu karanlık odaklı güçlerin karşısına dikebiliri ve onların amaçlarına ulaşmamasını sağlayabiliriz. Bunun için, medyaya da çok görev düşüyor. Sesleri güçlendirmek lazım. Tüm Türkiye'yi bu sğreçte harekete geçirmek gerekiyor."
TAYYİP ERDOĞAN BU ŞANSI İLK KEZ YAKALAYAN BİR LİDER
" Bu şansı bugüne kadar hiçbir lider yakalamadı. Başbakanın da bu süreçte en büyük cesareti kamuoyundan alması gerekir. Hepimizişn isteği bu ise, birlikte yaşamak ve çöüzüm ise önemlibir duruş göstermemiz lazım. Önümüzdeki üç seçimin saiyasi hesaplarını kesinlikle bir kenara bırakmamız gerkiyor. Hızla bir çalışma içine girersek umuyorum çok kısa bir sürede bu srunu çözebiliriz." (İnternethaber)
SON VİDEO HABER
Haber Ara