Türkiye ve Pakistan deneyimleri arasında Mısır
Yüksek Askerî Konsey’in (YAK) siyasetten çekilmesi, hâlâ geleceğe doğru net olmayan bir yolda bulunan Mısır’ın, ordunun siyasi sistemde başrol oynadığı modellerden birinin durağından geçmeyeceğini veya yaklaşmayacağını kesinkes söylemek için yeterli değil.
13 Yıl Önce Güncellendi
2013-01-12 22:30:15
TIMETURK / Haber Merkezi
Yüksek Askerî Konsey’in (YAK) siyasetten çekilmesi, hâlâ geleceğe doğru net olmayan bir yolda bulunan Mısır’ın, ordunun siyasi sistemde başrol oynadığı modellerden birinin durağından geçmeyeceğini veya yaklaşmayacağını kesinkes söylemek için yeterli değil.
YAK’ın doğrudan siyasetten çıkarılması, askerlerin iktidardaki konumunda köklü bir değişime götürmedi. Asker, oluşum aşamasındaki siyasi haritada birinci güç konumundan ikinci sıraya geçti. Hiç kimse bu siyasi haritayı tek başına tamamlayamaz. Gerçi Müslüman Kardeşler cemaati şu an bunu yapıyor gibi görünüyor. Bu değerlendirme doğruysa askerlerin yeni siyasi sistemde de bir rolü olacaktır. Hatta belki orta, liberal, sol partiler ve akımlarla birlikte gençlik hareketleri, saflarını birleştiremez ve toplumun gönlünü kazanamazsa askerler siyasal İslamcı partilerden sonra ikinci güç olarak kalabilirler. Mübarek’in çekilmesi ve YAK’ın ülke idaresini üstlenmesi sonrası Mısır’ın Türkiye şartlarına yakınlaştığı söylense de, YAK’ın siyasetten doğrudan çıkması sonrası Pakistan modeli daha da yaygınlaştı.
Mısır’daki durum Türkiye ve Pakistan’ınkinden çok farklı. Pakistan ve Türkiye’de ordu siyasallaşmıştır ve iktidardaki rolü -doğrudan veya dolaylı- temeldir. Ayrıca ordu her iki ülkede askerî darbelerle iktidarı birkaç kez ele geçirdi. Mısır’daki ordu ise siyasallaşmış değil, profesyoneldir. 1952’deki darbe dışında askeri darbe olmadı. O darbe de müstesna bir anda gerçekleşmişti. Türkiye’de 1923’ten ve Pakistan’da Hindistan’dan ayrılmasından itibaren durum farklıdır. Türk ordusu I. Dünya Savaşı’ndan sonra müttefik güçlere yönelik direnişi yürüten birçok subayın işgali sonlandırmakta başarılı olmasından itibaren kendisini sadece devlet ve siyasi iktidarda değil, toplum üzerinde de bir vesayetçi olarak belirledi. Bu hegemonya İslamî eğilimli AK Parti hükümetinin ekonomi düzlemindeki başarılarına dayanarak bitirmesinden önce seksen yıldan fazla sürdü. Pakistan’da ise ordu anayasada yer almamasına, 2008’de özgür seçimler yapmasına ve 1999 darbesi akabinde 10 yıl doğrudan askerî yönetimden sonra sivil hükümet kurmasına rağmen hâlâ siyasi sistemde fiili olarak en büyük güçtür. Pakistan ordusu siyasi rejimdeki ezici etkisini çekmeksizin kışlasına ilk defa dönmüyor. Türkiye ve Pakistan’da ordunun durumunun Mısır’dakinden farklı olmasına rağmen her üç durumdaki ortak payda, silahlı kuvvetler ile devlet yönetimi arasındaki ilişkinin varlığıdır. Acaba Mısır, yolda veya yolun sonunda sivil-askeri ilişkilerinde Pakistan deneyimine yakın bir formülün veya bu ilişkilerle ilgili araştırmalarda daha az tanınmış bir başka formülün önünde durur mu? Mısır’da iktidarın şu ana kadarki performansı, durgun ekonomiyi harekete geçirmek ve güçlü sivil kurumların inşasına kapı açmakla başlayan somut kazanım sağlamakta başarısız olduğunu gösteriyor. Bu yüzden ülke işlerinin yönetilme biçimi gerçekçi ulusal katılım olmaksızın güçlü sivil kurumların inşasını engelliyor.
Amerikalı yazar Thomas Friedman, 16 Aralık’taki makalesinde ‘Mısır’ın demokrasi yolundan saptığını ve süratle Pakistan çizgisine yöneleceğini’ yazıyor. Yalnız Pakistan’da iktidar-muhalefet ilişkisi Mısır’dakinden daha iyi. Başkan Zerdari Mısır’ın Pakistan’a yakın olduğundan bahsedenlere cevap verircesine Mısır modelinin ülkesinde yaşanmayacağını belirtmişti. Bu modelden kastı ise iktidarı tekeline almak ve muhalefete danışmamaktı. “Pakistan’da geçici hükümetin kurulması muhalefete danışarak gerçekleşecek. Çünkü diğer taraflarla işbirliği ilerleme için kaçınılmaz.” diyor Zerdari. Yani Pakistan modelinin sahipleri kendi modellerini Mısır’ınkinden daha iyi görüyorlar. Mısır’ın geleceği konusundaki değerlendirmeler geçen birkaç ay öncesine kadar hiç tahmin edilmedik şekilde geriliyor. Bu durum tehlike çanları çalmayı öngörmektedir.
Vahid Abdulmecid/ Zaman
SON VİDEO HABER
Haber Ara