'Başbakan Filistin'e ihanet ediyor, başka bir açıklaması yok'
Abdüllatif Şener, Milli Görüş'ten AKP'ye uzanan yolun en önemli figürlerinden biri. Refah Partisi ile parlamentoya girdiği 1991 yılından, AKP'den istifa ettiği 11 Temmuz 2008 gününe kadar o geleneğin en önemli parçası oldu. Çok uzun süre birlikte yürüdüğü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kurmaylarının reflekslerini ve yaklaşımlarını net algılayan bir politikacı. Şener, içeriyi çok iyi tanımasına rağmen bugün dışarıdan bakabilmenin rahatlığıyla değerlendirme yapabiliyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-31 11:39:17
Türkiye siyasal hayatının son 20 yılında önemli sorumluluklar alan Abdüllatif Şener'le kuruluşunda görev alıp bakanlık yaptığı AKP'nin bugün izlediği politik çizgiden, önümüzdeki dönemin olası gelişmelerine kadar pek çok şey konuştuk.
-Aktif siyaseti bıraktınız mı?
Hayır siyaseti bırakmadım. Koşullar uygun düştüğü takdirde, heyecan yaratılabileceğine inandığım anda yeni bir sürecin parçası olurum. Ancak şu anda hiçbir partiyle bir temasım yok. Mutlak anlamda bağımsız bir siyasetçiyim. Bundan sonrasına dair net bir kurgum yok. Takip ediyor, temas ediyor, fikrimizi her düzlemde ifade etmeye çalışıyoruz.
-Sizin de başında bulunduğunuz parti gibi sağ muhafazakâr partiler ya kapandı ya da etkisiz hale geldi. AKP sağ muhafazakâr kulvarın üstünü bir şemsiye gibi örttüğünü söyleyebilir miyiz?
AKP'nin hiçbir şeyin üzerini kapatabildiğini düşünmüyorum. Elbirliğiyle yüzlerce gazete, yüzlerce televizyon, sendikalardan odalara varıncaya kadar birçok sivil toplum örgütleri AKP yanlısı oldu. Bu durumda vatandaş halinden memnun olmasa bile, neyin yanlış gittiğinin farkına varamıyor. Sorun buradadır. İktidarın ülkeye zarar verdiğini, bu yapının yenilenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu iktidarın denetlendiğini ve sorgulandığını hissetmesi gerektiğini düşünüyorum. Siyasi iktidarlar günün birinde denetlenebileceğini hissetmezse canavara dönüşür. Ülkede olan da bu. Başbakan'ın yaptığı yanlışlar bile alkışlanır hale geldi. Kimi korkudan kimi de menfaat beklentisi nedeniyle böyle davranıyor.
-Sessiz onayda AKP'nin başarısının hiç mi payı yok. Örneğin ekonomik alanda?
Ekonomide neyi başarmış ki... Türkiye'nin 50 senelik ortalama büyüme oranı yüzde 5. Hükümetin verilerine göre 2012'yi yüzde 2 büyüme oranıyla kapatacağız. 2013'te bu oran daha da düşecek. Kötü bir yıldan daha kötü bir yıla doğru gidiyoruz.
Bu arada hükümetin verdiği hiçbir rakama da güvenilmez. Onu da söyleyeyim. Hepsiyle oynandığını düşünüyorum. Bağımsız kurumların her söylediğine karışan Başbakan'ın kendisine bağlı kurumlara ne yapacağını söylemeyeceğini düşünen tek bir kişi bile bulamazsınız. TÜİK doğrudan Başbakan'a bağlıdır. Merkez Bankası dışında ekonomiyle ilgili diğer kuruluşlar da Başbakan'a bağlı. Bunların verilerinin hepsinde oynanama yapıldığını düşünüyorum. Şu anda büyüme oranın ekside olmadığını bana kimse söyleyemez.
İşsizlik oranlarına bakın. Büyüme oranı düşerken aynı anda işsizlik oranının nasıl azaldığının izahı yoktur. Son aya gelene kadar bir yıldır işsizlik düşüyor dediler. Büyüme oranının 6-7 olduğu yıllarda işsizlik artarken, hükümetin zorlama rakamlarla yüzde 2, ama gerçekte eksi olan büyüme oranlarında işsizlik nasıl düşer Allah aşkına? Bunun nesine inanacaksın?
Bütün ekonomi yazarları, uzmanlar köşe ve koltuklarını korumak için, önündeki ikbali tıkamamak için toz pembe bir ekonomik görüntü çiziyorlar. İyi olan bir ekonomi yok.
Cari açığa bakın. İran'dan aldığımız doğalgazın karşılığını dolarla ödersek başka bir statüde değerlendiriliyor, altınla ödediğimizde ise bu ihracat sayılıyor. Böylece cari açık düşürüyor. Allama ve pullamalarla donatılmış bir ekonomi.
AKP hükümeti gerçek olmayan rakamlarla, denetimden kaçarak bir balon yaratıyor.
-Sayıştay raporlarının TBMM'ye gelmemesi de bir şekilde denetimden kaçma hamlesi olarak kabul edilebilir mi?
Evet kesinlikle. Bu durum hükümetin denetimden ne kadar kaçtığını gösterir. Aslında bakarsanız AKP teftiş ve denetim kurumlarını yok etmiştir. Bu üzerinde çok önemle durulması gereken başka bir felakettir. Siz Başbakan ve Bakanlar olarak herkesin cebinde olan gelirin üçte birine el koyacak ve harcayacaksınız sonra da kimse beni denetlemesin, sorgulamasın hatta eleştirmesin diyeceksiniz. Vergiler milli gelirin üçte birine eşittir. Teorik olarak değil, doğrudan herkesin yıllık gelirinin üçte birini ita amiri sıfatı ile Başbakan ve Bakanlar harcıyor. Elbette Bakanlar ve Başbakan da denetlenmeli. İhale kanunu onlarca kez değişti. Dünya kadar denetime tabi olmayan ihaleci kurum türetildi.
AKP DEVLETİN KENDİSİDİR
-Başka bir konuya geçmek istiyorum. On yıldır güçlü bir hükümetle yaşıyoruz. Bu güce kudrete rağmen her eleştiriye yüksek perdeden karşı gelen bir Hükümet var. Siz AKP ve Erdoğan'ı Yakından tanıyorsunuz. Bunun nedeni nedir?
Tayyip Erdoğan kendi dışında herkesten şikâyet ediyor. Olumsuz giden her konuda sorumlu başka biri. Enflasyon azar sorumlusu muhalefet, dış politikada başarısız olunuyor sorumlusu muhalefet, ekonomi bozuluyor sorumlusu muhalefet, üniversitede öğrenciler rahatsızlıklarını dile getiriyorlar yine muhalefet sorumlu.
Herkes bilmeli ki AKP artık devletin kendisidir. Ülkede bir vatandaşın ayağına taş değse sorumlusu Başbakandır. Sorunların bir numaralı sorumlusu Başbakan ve hükümetir.
Başbakan ve hükümeti hâlâ yetkili olmaya ama sorumlu olmamaya gayret göstermektedir. Her şey benim yetkimde olsun ama kimse hesap sormasın istiyor. İşin doğrusu hesap soracak, bu gerçekleri olduğu gibi anlatacak bir mekanizma da bırakmadılar.
-Muhalefeti yetersiz mi buluyorsunuz?
Demokratik ülkelerde her şey muhalefet partileri değildir. Örneğin bütçe görüşmelerinde muhalefet partileri Başbakan'dan daha etkili konuşmalar yaptı. Ama Başbakan kürsüye çıktığında tüm televizyonlar canlı yayına geçti. (Birgün)
Haberin tamamı için tıklayınız
SON VİDEO HABER
Haber Ara