TİMETÜRK/Haber Merkezi
İngiliz gazetesi The Independent, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Normon Stone’a gündemle ilgili sorular yöneltti. Margaret Thatcher’a dışpolitika danışmanlığı yapan ve eskiden Oxford’da modern tarih dersleri veren Stone, Türkiye’nin AB üyeliğinden Batı’nın Suriye müdahalesine kadar çeşitli sorulara yanıt verdi.
ABD-Rusya ilişkilerinin gerilimiyle ne kadar endişelenmeliyiz?
Ben böyle düşünmüyorum. Rusya, Putin yönetiminde muazzam adımlar attı. Artık bir imparatorluk idare etmek durumunda değil. Tüm eski-imparatorluk güçleri gibi nihayetinde daha zengin. Sonunda eğitimli bir orta sınıf oluştu. Rusya’nın sesi, uluslararası meselelerde mantıklı çıkıyor. Rusya olmasaydı, Suriye’de ve muhtemelen Lübnan’da bir başka Irak yaşardık. Rusya ve Amerika arasında çıkar çatışmaları çıkmak zorunda ancak bu dünyanın sonu değil.
İngiltere’nin AB üyeliğiyle ilgili bir referandum olmalı mı?
Biz bir referandum sözü verildi ve bunu yapmalıyız. Avrupa hiç şüphesiz rekabet politikası gibi iyi işler yapıyor ancak avro bölgesi için söz verilen merkezileştirme İngiliz pratiğine uymuyor ve siyasi düzenlemeler de abuk sabuk.. Eğer büyük bir Hayır sonucu çıkarsa. bu Avrupa için iyi olabilir. Herkesin bildiği kabadayılık, yozlaşma ve beceriksizlik İngilizlerin ayrılması tehdidiyle düzelebilir.
Türkiye AB’ye katılmalı mı?
Eğer Avrupa adil olsaydı Türklerin 1963’te üye olması gerekirdi. Elbette Türk üyeliği anlamlıdır. Büyük ve büyüyen bir pazardır. Birçoğu iyi eğitimli Avrupa’daki baskın tek genç nüfusa sahiptir. Avrupa’ya üye olma şartlarına uyma çabası da uyuyan tekellerin açılmasında ve ülkenin yabancı yatırıma uygun hale gelmesinde faydalı oldu. Refah açıkça artıyor. Fakat şu an sahip olduğumuz her-zamankinden-daha-kapalı birliği ile Avrupa’ya Türkler basitçe ters cevaplar veriyor çünkü onlara Kıbrıs Rumların çıkıntılığı nedeniyle beklemeleri söyleniyor.
Asıl sorun AB’nin saçma vize rejimidir. Bununla profesyonel Türk sınıfı aşağılanıyor. Sanki uyuşturucu kaçakçılarıymış gibi 3 günlük vize için uzun formlar doldurtuluyor. Amerikalılar bir günde 10 yıllık vize veriyor. “Herkese aynı davranmalıyız” saçmalığı söyleniyor. Neden öyle olmak zorunda ki? Belki de cevap eğer Türkler gerçekten AB üyeliğini istiyorlarsa, bizimkini [İngiltere’ninkini] alabilirler.
Batı Suriye’ye müdahale etmeli mi?
Suriye meselesi karmakarışık. Irak ve Afganistan örnekleri bize (ve Türk hükümetine) dahil olmamamızı söylüyor. Bu ikisinin aksine Suriye, somut çıkarlara sahip Rusya tarafından ciddi şekilde destekleniyor. Günahları ne olursa olsun Esed hükümeti, laik prensiplere dayanıyor. Eğer Suriye (ve tekrar Lübnan) patlarsa, tüm 1920’nin barış anlaşması yeniden açılır ki bu meseleye İsrail de dahil olur. Bu felaket olur. Batı geri çekilmelidir.
Bağımsız bir İskoçya mümkün olabilir mi?
Viyana’da 1918’de Alman elçiye konuşan bir Polonyalı sözünü anımsıyorum: “Eğer Polonya tekrar bağımsız olursa servetimin yarısını veririm. Diğer yarısıyla göç ederim”. İskoç bağımsızlığı anlamsız bir fikir, tartışmaya bile değmez. Eğer bu olursa İngiliz pasaportu için İskoçlarda izdiham olur zira birçoğumuzun orada akrabası var. Benim durumumda Türk pasaportu da gerekir. Norman Tebitt’in buna doğru bir cevabı var: Eğer bedel dönem dönem İşçi hükümeti olsa da birlik çok daha önemlidir.
Koalisyonun geçmişi İngiliz siyasetinde ilerlemeci bir yenilik olduğunu gösteriyor mu?
(Her zaman böyle düşünmüşümdür) Liberaller, İşçi ittifakıyla çok daha rahattırlar zira mevcut şartlarda rolleri David Cameron’u kendi destekçilerinden kurtarmaktır. Baktığımızda koalisyon o kadar da kötü değil ancak uzun-vadeli bir cevap olamaz.
David Cameron’un partisinin çoğunluğuna karşı eşçinsel evliliği savunuyor. Buna değer mi?
Çocuklu bir evlilik, devletin vereceği her desteği kesinlikle hak eder. Böylesi şartlarda çocukların serpileceğini ispatlamak için eski nesildeki sosyolojik araştırmalara ihtiyacımız yok. Partnerlik yaşayan insanların miras hakkına sahip olmaları gerekir fakat bunu evlilikle karıştırmayalım.
İngiliz basınının resmi bir düzenlemeye ihtiyacı var mı?
Bunu ben de merak ediyordum fakat Dominic Lawson (ve diğerleri) aklımı çeldiler. Eğer mevcut yasa düzgünce uygulanırsa ve hakaret-iftira davaları kolaylaştırılırsa, resmi bir düzenlemeye ihtiyaç olmaz.
The Independent’ta yayınlanan bu haber Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.