AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Gençlik Kolları tarafından İstiklal Şairi Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 76. yılı münasebetiyle AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen anma programına katıldı. Salonu dolduran gençlere seslenen Erdoğan, gençlere evlerinde Safahat bulundurmalarını tavsiye etti. Milli Şair'in hayatından detaylar aktaran Erdoğan, gençlere "Mehmet Akif kadar şair olmak yetmez, Mehmet Akif kadar da dindar olmanız gerekir." diye seslendi.
Program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Hasan Genç adlı genç bir partilinin Kur'an-ı Kerim okumasıyla başladı. Ardından Genel Merkez Gençlik Kolları Başkanı Zafer Çubukçu bir konuşma yaptı.
Çubukçu konuşmasını yaparken, Mehmet Akif'ten 'Zulmü Alkışlayamam, Zalimi Asla Sevemem' adlı şiirini okudu. Çubukçu şiiri okurken, salonu dolduran genç partililer ayağa kalkarak kendisine eşlik etti. Ardından genç partililer tarafından Mehmet Akif'e ait Leyla, Çanakkale Destanı, 2 şiir okundu. Programa katılan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu da Mehmet Akif'in, 'Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak' adlı şiirini okudu.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının başında Zafer Çubukçu ve genç partililerin karşılıklı okuduğu şiirleri İmam Hatip Lisesi'nde okurken şiir okuma yarışmasında birici olduğunu anlattı. Erdoğan, sık sık sloganlarla kesilen konuşmasında Mehmet Akif'in hayatına ilişkin anekdotlar aktardı. Milli Şair'in ölümünü anlatan Erdoğan, "Akif'in cenaze töreni bu milletin kalbinde hazin bir yaradır. Nakledilenlere göre vatanına döndükten sonra dönemin gazete ve dergilerinde Akif'in durumu ve hastalığıyla ilgili haberler çıkmıyordu. Akif adeta milletinden saklanıyor, milletinden uzak tutuluyordu. 27 Aralık'ta ruhunu teslim ettiğinde kimsenin haberi olmadı. Sessiz, yoksulluk içinde yaşamıştı. Vatana hasret içinde yaşamıştı." dedi.
"AKİF'İN CENAZESİNE MİLLET VE GENÇLİK SAHİP ÇIKIYOR"
Mehmet Akif'in cenazesinin üzerinde bir bayrak bile olmadığını, bazı gençlerin bayrak ve Kabe örtüsünü tabutun üstüne serdiklerini anlatan Erdoğan, "Cenaze töreninde ne bir belediye başkanı ne bir vali, devletten kimse yoktu. Orada sadece millet vardı. Cenaze haberi kısa sürede İstanbul'da yayıldı ve binlerce kişilik kalabalık oluştu. Cenazesi araca koyulmadı. Beyazıt'tan Edirnekapı Mezarlığı'na kadar gençlerin omuzunda taşındı. Sade bir törenle ve Fatiha tefsiri olan İstiklal Marşı ile toprağa defnedildi." ifadelerini kullandı. Erdoğan, "O cenazede beri hamdolsun millet ve gençlik Akif'e sahip çıkıyor." diye kaydetti.
"HER EVDE BİR SAFAHAT BULUNSUN"
Mehmet Akif'in, Selçuklu'dan aldığı Osmanlı'dan aldığı, geniş İslam ve Osmanlı coğrafyasından derlediği medeniyet tasavvurunu kendi süzgecinden geçirdiğini ve bu millete teslim ettiğini söyleyen Erdoğan, "Sizlere tavsiyem şudur; her evde bir Safahat olsun ama o yastık altı kitabınız olsun. Onu okurken uyuyun. O size huzur verir." ifadelerini kullandı. Erdoğan, "Mehmet Akif kadar şair olmak yetmez, Mehmet Akif kadar da dindar olmanız gerekir." diyerek gençlere tavsiyede de bulundu.
Erdoğan, konuşmasının büyük kısmında Mehmet Akif'in hayatından örnekler anlattı, hatıratlara yansıyan anılarını aktardı. Başbakan Erdoğan'ın, Akif'in Çanakkale Savaşı'nın kazanıldığını öğrendikten sonra yaşadıklarını anlatırken duygulandığı görüldü.
"ELİNDE BİLGİSAYAR VE KUR'AN OLAN BİR GENÇLİK"
Konuşmasının devamında ODTÜ'de yaşanan olaylara da göndermede bulunan Başbakan Erdoğan, "Birileri ellerinde döner bıçakları, molotoflar, demir bilye ve sapanlarla akla hayale gelmeyecek kilit taşları ile dolaşabilir. Ama AK Parti'nin gençliği bilgisayarı ile dolaşacak. O tuşlarla dünyaya yeniden dirilişimizin destanını yazacak. Sizler fikirde varsınız, düşüncede varsınız, ilimde varsınız, yüksek teknolojinin tesisinde olacaksınız. Bu yarışta onlar size ulaşamayacak sizi yakalayamayacaklar. Sizler 'Oku! Seni yaradan Rabbi'nin adıyla oku!' emrine muhatap bir gençlik olarak okuyacak, geleceğe böyle yürüyeceksiniz. Akif'in çabaları da duaları da yerini buldu. Bugün elinde sopa ile değil göğsünde iman, elinde bilgisayar ve Kur'an ile zihninde ilim ile hakkı söyleyen hakka çağıran bir gençlik var. O gençlik ak gençliktir, hiç tereddütsüz söylüyorum. Akif'in Asım'da görmek istediklerini, kimliğine ve karakterine yansıtan gençlik işte bu gençliktir." diye kaydetti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Akif'te öyle bir milliyetçilik anlayışı vardı ki Türkiye'nin İstiklal Marşı'nı yazacak kadar, dikkat edin Arnavut, Türk milletinin İstiklal Marşı'nı yazıyor, bu milletin, bu toprakların, bu medeniyetin evladıydı'' dedi.
Erdoğan, AK Parti Genel Merkez Gençlik Kollarınca düzenlenen Mehmet Akif Ersoy'u anma programında Mehmet Akif'i çok iyi anlamak, onu ve eserlerini tam anlamıyla idrak etmek gerektiğini söyledi.
Erdoğan, Akif'in hem fikirlerini hem de aksiyon ruhunu özümsemek, fikir ve aksiyonu hayatın her zerresine, her anına yansıtmak durumunda olunduğunu ifade etti.
Erdoğan, Mevleviler'in sema sırasında bir ellerini semaya, diğerini yere çevirdiklerini dile getirerek, onların Hakk'tan aldıklarını halka verdiklerini böyle bir temsille gösterdiklerini söyledi.
''İşte Mehmet Akif, bizim için, bu millet için tam da böyle bir şahsiyetti'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu.
''Akif, Selçuklu'dan aldı, Akif Osmanlı'dan aldı, Akif Saraybosna'dan Açe'ye, Kırım'dan Yemen'e kadar geniş İslam coğrafyasından, Osmanlı coğrafyasından, Necit çöllerinden, Hicaz'dan, Hilvan'dan, Burdur'dan, Kahire'den derlediği medeniyet tasavvurunu kendi imbiğinden, kendi süzgecinden geçirdi ve bu millete teslim etti. Onun için sizlere tavsiyem şudur: Her evde bir Safahat ama o Safahat sizin yastık altı kitabınız olsun. Onu okurken uyuyun. O size başka bir huzur verecektir. Onun muhteşem tasavvurunda, 1071'de Malazgirt'te tohumu atılan ulu çınar vardı. Onun için son kongrede ne dedim: 'evet, bizim bir de bininci yıl tasavvurumuz var. Biz geçmişe bakarak ilham alıyoruz ama şimdi geleceği planlıyoruz'. Onun için buradaki genç kardeşlerimin doğacak çocukları inşallah 2071'in mimarları olacaktır, ona göre o nesli hazırlayacaklar. Biz göremeyeceğiz ama inşallah o doğacak nesil o günleri görecek.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un milyonlarca gencin kalbinde yaşatılmaya devam ettiğini belirterek, ''Akif'in ifadesiyle nasıl ki 'Şahadetleri dinin temeli olan ezanlar bu gök kubbede ebediyen inleyecekse' Mehmet Akif'in damarından kalemine kan çekerek yazdığı İstiklal Marşı da, Mehmet Akif'in tefekkürü de inşallah ebediyen bu topraklarda inlemeye devam edecektir'' dedi.
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde Mehmet Akif Ersoy'u anma programında bir konuşma yaptı.
Akif'in tek bir konuda yanıldığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''O da şudur; Safahat'ın son sayfalarında Mehmet Akif merhum bir resminin altına şu mısraları yazıyor; 'Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince, günler şu heyulayı er geç silecektir. Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma; Sessiz yaşadım kim beni nereden bilecektir?' Evet Akif işte tam da bu konuda yanıldı. Mehmet Akif rahmetle anılmanın ebediyet olduğunu düşünüyor, sessiz yaşadığı için kimsenin kendisini hatırlamayacağına dair hayıflanıyordu. Ama bugün vefatının 76. seneyi devriyesinde işte bu salondaki AK gençler, bu salonun dışındaki milyonlarca genç, Mehmet Akif'i rahmetle, minnetle yad ediyor, merhum Akif'in ruhuna fatihalar okuyor.''
Mehmet Akif'in izinden giden, Akif'i unutmayan ve unutturmayan, ruhuna fatihalar okuyan, Asım'ın nesli olma yolunda emin adımlarla ilerleyen gençleri selamlayan Erdoğan, programda izlediği ''düeti'' beğeniyle izlediğini ifade etti.
Erdoğan, şunları belirtti:
''Ben bu şiirle imam hatipte okurken liseler arasında birinci olmuştum. O gün çok farklı anıları, coşkuyu yaşamıştım. Edebiyat hocam demişti ki, 'Sen yarışmaya bu şiirle katılacaksın.' Okuduğum yer farklı bir yerdi, okumaya başlamadan önce o zamanlar kaynana zırıltısı diye bir şey çok meşhurdu. Onunla provoke ettiler, işte bu aralar bazı yerlerde olduğu gibi, fakat şiir bittikten sonra bütün salon ayakta dakikalarca ayakta alkışladı ve oradan birinci olarak çıktım. Tıpkı sizler gibi ben de vefatının 76. seneyi devriyesinde istiklal şairimiz, büyük mütefekkir Akif'i rahmetle minnetle yad ediyor, Rabbim rahmetini ondan esirgemesin, mekanını inşallah cennet kılsın diye dua ediyor, niyaz ediyorum.''
-''İftihar ettim''-
Salonda sadece dil ile değil, aynı zamanda gönül ile kalple okunan Akif şiirlerini dinlediği zaman sadece duygulanmakla kalmadığını, aynı zamanda iftihar ettiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Böyle bir gençliğin varlığından dolayı iftihar ettim. Akif'in mirası bu kadar büyük bir samimiyetle yaşatıldığı için Akif'in eserine, Akif'in tefekkürüne bu kadar sıcak, bu kadar gönüllü ve bu kadar samimi şekilde sahip çıkıldığı için iftihar ettim. Bugün bir kez daha böyle bir gençliğe böyle şuurlu, böyle imanlı, istiklaline istikbaline olduğu kadar istiklal şairine de böyle sahip çıkan bir gençliğe sahip olduğumuz, böyle bir gençlikle aynı yolda yan yana omuz omuza yürüdüğümüz için Rabbime şükrediyor, hamd ediyorum.''
Mehmet Akif'in son derece mütevazı, sessiz, mahcup bir hayat sürdüğünü hatırlatan Erdoğan, ''Cesurdu, vakurdu, Türkiye coğrafyasının olduğu kadar tüm İslam coğrafyasının acısını, elemini, bütün feryadını yüreğinde taşıyordu'' diye konuştu.
Akif'in, çok sevdiği İstanbul'dan, aşkla bağlandığı öz vatanından uzakta uzun yıllar geçirdiğini vurgulayan Erdoğan, şairin İstanbul'a 17 Haziran 1936'da dönebildiğini, yaklaşık 6 ay sonra 27 Aralık'ta ruhunu, emanetini sahibine teslim ettiğini belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Mehmet Akif'in cenaze töreni maalesef bu milletin kalbinde hazin bir yaradır. O günlerden hatıraları nakledenlere göre 17 Haziran'da vatanına döndükten sonra matbuat aleminde dönemin gazete ve dergilerinde maalesef Akif'in durumuyla, hastalığıyla ilgili haberler çıkmıyordu. Akif, adeta milletinden saklanıyor, milletinden uzak tutuluyordu. 27 Aralık günü çok soğuk, karlı bir sabah ruhunu teslim ettiğinde ne yazık ki vefatından hiç kimsenin haberi olmadı. Mehmet Akif, sessiz ve yoksuluk içinde yaşamıştı. Vatan toprağına, vatanın kokusuna büyük bir hasret içinde yaşamıştı. Vefat ettiği gün de mahzun, sessiz, münzevi şekilde Beyazıt Cami'nin önüne getirildi. Rivayet muhtelif, bir at arabasının ya da bir otomobilin üzerinde mütevazi bir tabutun içinde bir şoför ve bir mihmandarla Akif'in cenazesi Beyazıt Cami'nin önüne getirildi. Vefat haberini alan bir kısım gençler caminin avlusunda soğukta kar altında cenazenin gelmesini bekliyordu, ama bir avuç. Araba ve üzerindeki tabut camiye yaklaşınca hiç kimse ama hiç kimse bunun Mehmet Akif'in cenazesi olduğunu tahmin edemedi. Çünkü onlar çok farklı vaveyla ile bir cenazenin geleceğini zannediyorlardı. Bir fakirin, bir garibin cenazesi zannediyorlardı bu geleni. Bazı gençler yardım etmek için hemen koştular. Cenazenin Akif'e ait olduğunu öğrenince haber dalga dalga caminin avlusuna yayıldı.''
İstiklal Şairi'nin tabutunun üzerinde ay yıldızlı bir bayrak bile olmadığını, bulunan bir bayrak ve Kabe örtüsünün tabutun üzerine örtüldüğünü ifade eden Erdoğan, cenaze merasiminde ne belediye reisi, ne vali, ne hükümet ne de devlet yetkilisi bulunduğunu söyledi.
-''Sadece millet ve gençler vardı''-
Cenazede sadece millet ve gençlerin olduğunu kaydeden Erdoğan, cenazenin Akif'e ait olduğunun duyulmasıyla binlerce kişilik kalabalık oluştuğunu belirtti.
Erdoğan, ''Akif'in tabutunu cenaze aracına koymadılar. Beyazıt Camii'nden Edirnekapı Mezarlığına kadar o tabut gençlerin omuzlarında taşındı. Akif, sade bir törenle samimi bir merasimle, fatihalarla ve adeta bir fatiha tefsiri olan İstiklal Marşı ile toprağa verildi'' diye konuştu.
Fethi Tevetoğlu'nun, şairin cenazesiyle ilgili anısından, Akif'in ağzından gelen kanla beyaz sakalının bir bölümünün kırmızı renk aldığına ilişkin bölümünü aktaran Erdoğan, ''(O kırmızı ve beyaz renkler bana bayrağımızı hatırlattı) diyor. İşte o günden beri o mahzun, o sade cenaze merasiminden beri hamd olsun millet, hamd olsun gençlik Mehmet Akif'e sahip çıkıyor'' diye konuştu.
Sessizce yaşayan, sessizce göçüp giden Akif'in, bugün milyonlarca gencin kalbinde mısralarıyla, satırlarıyla, fikirleriyle son derece diri şekilde var olmaya, yaşatılmaya devam ettiğini vurgulayan Erdoğan, ''Akif'in ifadesiyle nasıl ki 'Şahadetleri dinin temeli olan ezanlar bu gök kubbede ebediyen inleyecekse' Mehmet Akif'in damarından kalemine kan çekerek yazdığı İstiklal Marşı da Mehmet Akif'in tefekkürü de inşallah ebediyen bu topraklarda inlemeye devam edecektir'' ifadelerini kullandı. Erdoğan, bu kadar büyük, bu kadar zengin bir medeniyetin ancak şiir yoluyla anlatabileceğini, o şiiri de sadece ve sadece Akif'in yazabileceğini kaydetti. Süleyman Nazif'in Mehmet Akif hakkında, ''Şark ve Garbın benim bildiğim lisanlarında ve bu vadide gerek tahlil, gerek tercüme suretiyle bu kadar güzel ve pürüzsüz, kusursuz bir şiir okumadığımızı fahrülezzetle itiraf ederim. Bunu yazmak için yalnız Mehmet Akif kadar şair olmak kifayet etmez, Mehmet Akif kadar dindar olmak da lazımdır'' dediğini aktaran Erdoğan, Süleyman Nazif'in Akif'i, ''İman aşkı, kalbinden kalemine, kaleminden kağıda dökülmüştür'' diyerek tarif ettiğini anımsattı. ''Nereden nereye. Biz de nerelerden geliyoruz. Onun için sorumluluğumuzun, mesuliyetimizin ne kadar büyük olduğunu iyi bilelim. Mehmet Akif'in merhume annesi Emine Şerife Hanım aslen Buharalı. Tokatlı bir aileye mensup. Yani Mehmet Akif köken itibariyle bir Arnavut'tu. Ama Akif'te öyle bir milliyetçilik anlayışı vardı ki Türkiye'nin İstiklal Marşı'nı yazacak kadar, dikkat edin Arnavut Türk milletinin İstiklal Marşı'nı yazıyor. Bu milletin, bu toprakların, bu medeniyetin evladıydı.
Akif, kavmiyetçiliği, ırkçılığı aynen şu mısralarla telin etti: (Arabın Türke, Lazın Çerkeze ya da Kürde, Acemin Çinli'ye rüçhanı mı varmış nerede. Müslümanlık da anasır mı olurmuş ne gezer. Fikri kavmiyeti telin ediyor Peygamber. En büyük düşmanıdır ruhu nebi, tefrikanın. Adı batsın onu İslama sokan kaltabanın). Evet, Akif için milliyetçilik aynı medeniyetin mensubu olmak ve aynı istikamete bakıyor olmaktan ibaretti. Mehmet Akif, kavmiyetçilikten, ırkçılıktan, tefrikadan o kadar uzaktaydı ki Şam'ın, Bağdat'ın, Filistin'in, Pakistan'ın, Balkanların, Hicaz'ın halklarıyla yüreği hep birlikte atıyordu.'' Erdoğan, şairin bir şiirinden ''Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan. Kaldırın ayrılık esvabını artık aradan. Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez'' mısralarını okuyarak, İstiklal Marşı gibi, onun bir vasiyeti olarak bunu ezberlemek ve her fırsatta tekrar etmek gerektiğini söyledi. Erdoğan, şöyle konuştu:
''Şimdi neye gayret ediyorlar bu ülkede, bu güzel ülkemde. Fitneyi, nifakı içimize sokmak, içeriden ve dışarıdan bizi bölmek parçalamak için, böl-parçala-yönet anlayışıyla bunun gayreti içindeler. İşte bu mısralar Akif'in dilinde ve gönlünde farklı bir şekilde tezahür etse de aslında asırlar öncesinden, Ahmet Yesevi'nin asırlar öncesinden, Hz. Mevlana'nın, Yunus Emre'nin mısralarıdır. Bu mısralar ilhamını Kur'an-ı Kerim'den almış mısralardır. İşte bu mısralara sahip çıkıp. Bunları ulaşabildiğimiz her kardeşimize, her coğrafyaya anlatmak, bize Akif'ten tevarüs etmiş bir emanettir, bir mesuliyettir.''
Mehmet Akif'in İstiklal Mücadelesinin, Çanakkale Destanı'nın şairi olduğunu anlatan Erdoğan, bütün safahatıyla, kahramanlığı, mücadeleyi, şehitleri yazdığını vurguladı.
Akif'in, Kastamonu'da verdiği vaazla cemaatin gözyaşlarına boğulduğunu dile getiren Erdoğan, İstiklal Savaşı'nın maneviyatının Akif sayesinde güçlendiğini kaydetti. Mehmet Akif'in Çanakkale Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı haberini nasıl aldığını anlatan Başbakan Erdoğan, onun bu haber karşısında dalgın bir şekilde kaldıktan sonra ani bir hareketle ağlamaya başladığını dile getirdi.
Erdoğan, Akif'in o gece uyumadığını ve Çanakkale destanını yazmak için sabaha kadar dua ettiğini ifade ederek, Mehmet Akif'in sonrasında eşi benzeri yazılamayacak ''muhteşem Çanakkale Destanı''nı yazdığını kaydetti. Programda konuşan AK Parti Gençlik Kolları Başkanı Zafer Çubukçu ise ODTÜ'de gerçekleşen protestoları eleştirerek, ''Bizler hiçbir üniversiteyi kendimize kale olarak görmüyoruz. Ülkesine faydalı olmak gibi bir derdi olan genç, ilk yerli uyduyu uzaya gönderirken sağı solu bayram yerine çevirir, savaş yerine değil'' dedi.
Çubukçu'nun Mehmet Akif Ersoy'un 'Zulmü Alkışlayamam' isimli şiirini okuması sırasında ise bir grup AK Partili genç ayağa kalkarak şiire eşlik etti. Çubukçu şiirinin sonunda, ''Sayın Genel Başkanım, Başbakanım sizin AK gençliğiniz sizin gösterdiğiniz yolda atalarına sahip çıka çıka, değerlerine sahip çıka çıka o üç beş çapulcuya pabuç bırakmayacak, edebini koruyarak...'' diye konuştu. AK Parti Gençlik Kolları MKYK Üyesi Mehmet Akif Kalaycı ise Mehmet Akif Ersoy'un 'Leyla Şiiri'ni okudu.
AA
-''Sadece Akif yazabilir''-
''Bu medeniyetin evladıydı''
Mehmet Akif'in babası Mehmet Tahir Efendi'nin Kosova sınırları içindeki İpek kasabasında doğmuş alim bir zat olduğunu anlatan Erdoğan, şunları belirtti:
-''Böl-parçala-yönet''-
Mehmet Akif nereden seslenirse seslensin, O'nun aynı coğrafyanın, aynı halkların hissiyatına tercüman olduğunu belirten Erdoğan, ''İşte bizim en başta Akif'in bu milliyetçilik tasavvurunu anlamamız ve her yerde anlatmamız gerekiyor'' dedi.
-Sloganlarla karşılandı-
Başbakan Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, törenin düzenlendiği salona girişinde AK Partili gençlerin ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' sloganlarıyla karşılandı. Programa ise Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile kızı Sümeyye Erdoğan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Süleyman Soylu ve Salih Kapusuz katıldı.