"ODTÜ'DE EYLEM ÖNCESİ ŞİDDET HAZIRLIĞI YAPILMIŞ"
Ben üniversitelerin bir kamplaşma sahasına döndüğü yönünde bir tehlike sezmiyorum. Tedbirlerimizi iyi alırsak böyle bir durum ortaya çıkmaz. 12 Eylül öncesinde üniversite öğrencisi olan ve o ortamı çok iyi yaşamış birisiyim. Öğrenimime İstanbul'da, teknik üniversitede başlamıştım. Dört ay sonra bırakıp, yeniden sınava girerek kendi şehrimde tıp fakültesi okumaya başladım. Aslında protesto ile şiddetin birbirine karıştırıldığı zaman nelerin gelişebileceğini de çok iyi biliyorum. Akademide de ciddi tecrübesi olan birisi olarak söylemeliyim ki; şiddetle protestoyu birbirinden kesinlikle ayırmalıyız, herkes ayırmalı. Bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu, belki de üniversiteleri çok iyi bilmediği, üniversite tecrübesi çok geride kaldığı için büyük bir hata yaptı.
ODTÜ'deki şiddet eylemindeki gençleri Yörük Ali'ye benzetti. Kahramanlar gibi topluma takdim etmeye çalıştı bu çok yanlış bir tutum. Demokrasilerde protesto hakkına gerçekten çok itina etmek gerekiyor. Demokratik bir protesto eylemini birbirine karıştırarak meseleyi kesinlikle götürmemek lazım. Hepimizin artık bilgisi dâhilinde, ODTÜ'de bir grup daha önceden bir şiddet eylemine hazırlık yapmış. Yani siz sapanlar alırsanız, çantalarınıza demir misketler doldurursanız, herhalde bunu boşuna yapmıyorsunuz canım. İş olsun diye yapmıyorsunuz. Türkiye'de yer de değiştiren, bu ODTÜ'ye mahsus bir mesele de değil, bir ekip halinde şiddet olaylarını organize eden küçük gruplar var. Küçük gençlik grupları var. Bunların belli örgütlerle bağlantıları var. Bunlara müsamaha edemeyiz. Bunlara müsamaha edersek, Allah korusun 12 Eylül öncesi Türkiye'sine giden yola taş dizmeye başlarız. 69'larda da böyle olmuştu, 12 Eylül'den önce böyle olmuştu. Masum öğrenci hareketi talebi, protestosu ile masum lafını da kullanamayalım, haklı diyelim, demokratik diyelim, bu taleplerle şiddeti birbirinden keskin çizgilerle ayıt etmemiz gerekiyor. Şiddetin hiçbir durumda hiçbir halde gerekçesi olamaz.
"YARALI POLİS SAYISI EYLEMCİDEN DAHA FAZLA"
Burada polise de yanlış yüklenmeler yapıldığına inanıyorum. Olayın tüm detaylarını bilmiyorum ama Bakanlar Kurulu'nda Bakanımız bu hususta da bilgi verdi. Polis nasıl bir orantısız güç kullanmış. Ne yapmış? Engel olmaya çalışmış. Engel olmaya çalışırken elinde belli enstrümanlar var. Bu enstrümanları kullanmış. Olaylarda yaralanan polis sayısı, orada fiziksel anlamda zarar gören öğrenci sayısından çok daha fazla. Ama biz polise de biraz insaf edelim yani. Biraz empati yapıp polis yerine koyun kendinizi. Karşınızda, sizin üzerinize taşla sopayla molotofla, koca koca kaldırım taşlarıyla hücum eden insanlar var. Bunlara karşı polis ne yapsın? Bana çok soruluyor, soru önergeleri de geliyor biber gazıyla ilgili hususta. Ben şunu öneriyorum. Bu meseleye karşı çıkanlar lütfen öneri getirsinler. Polis şiddet uygulamayı kafasına koymuş olan bir gruba ne yapacak? Eğitimleri var, kalkanları var, direniyorlar, son ana kadar herhangi bir işlem yapmamaya çalışıyorlar. Tazyikli su bile sıksa bundan dolayı polis eleştiriliyor. Şiddet ve protestoyu lütfen birbirinden ayıralım. Nerede şiddet varsa onlar yanlış yapıyor.
"POLİS HER GEÇEN GÜN DAHA İYİYE GİDİYOR"
Genel olarak, eğer polis nadiren de olsa bu hususta bir hata yapmışsa, zaten kendi içerisinde onun kontrol mekanizmaları var. Ben Türkiye'de polisin bu hususta her geçen gün çok daha iyi eğitimli ve organize olarak bu meseleleri önlemeye çalıştığını biliyorum. Şunu eleştiriyorlar, ODTÜ'ye neden çok polis gitmiş. Çok polis giderse, şiddeti önlemek için biraz daha imkânı olur polisin. Polisin sayısı ne kadar az olursa, karşısında da şiddete başvurmaya kafasına koymuş insanlar varsa Polis de ona mümasil bir şiddetle cevap vermek zorunda kalabilir. Sayının fazlalığına bile takılanlar var. Bunlar yanlış. Bugün bir gazeteci arkadaşımızla konuşuyoruz, "önceden istihbarat yapılsaydı, o öğrenciler oraya sokulmasaydı."diyor. O zaman da "öğrenciler okula sokulmadı, öğrenciler haksız yere hiçbir suçları olmadığı halde karakola götürüldü" derler. Ben ana muhalefet partisinin değerli liderine de, Cumhuriyet Halkçı Parti'de siyaset yapan arkadaşlarıma da sesleniyorum; prensip olarak şiddete karşıyız diyelim. Kim şiddet uygulamışsa bunun bir özrü olmasın. Ondan sonra ben bu işi çözebileceğimize inanıyorum.
"BÖCEK İLK DEFA BİZİM BAKANLIĞIMIZDA ÇIKTI"
Aradan yıllar geçtiği için kamuoyu unuttu ama böcek ilk kez bizim bakanlığımızda çıkmıştı. Geldiğimizin birinci ya da ikinci yılıydı. O zaman bizim de başımıza gelmişti bu. Teknoloji o kadar gelişti ki, bunun herkesin başına gelebileceğinin en iyi örneklerinden birisidir başbakanın dahi dinlenmiş olması. Dolayısıyla bu teknolojiye karşı teknolojik biçimde nasıl mücadele edilecek herhalde bu iş ile ilgili kurumlar bunun üzerinde çalışmaya devam edecek. Bu hepimizi rahatsız ediyor. Dinlenebilir miyim diye düşündüğümde ben en çok mahrem konuşmalarımdan dolayı rahatsız oluyorum Evimin içinde oturuyorum konuşuyorum. Bu hepimiz için geçerli bir husus. Bunların sonlandırılması için elimizden geleni yapmalıyız. (Ahaber)