Dolar

34,8967

Euro

36,7727

Altın

3.007,54

Bist

10.058,63

Türköne, Ali Bulaç'a 13 yıl önceki sözlerini hatırlattı

Mümtaz’er Türköne “Doğum ile ölüm arasında İslamcılık” adlı yeni kitabında, İslamcılık tartışmasında Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç'a çok sert eleştiriler yöneltiyor. Türköne, Bulaç'ın Aktüel Dergisi'ne 1999 yılında verdiği röportajdaki sözlerini hatırlatarak soruyor, 'İslamcılık bitti demiştin'

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-12-24 22:06:23

Türköne, Ali Bulaç'a 13 yıl önceki sözlerini hatırlattı

TIMETURK / Nevzat Çiçek

 Türkiye'de İslamcılık tartışması yakın bir zamanda devam etti. Tartışma ile ilgili olarak çok değerli fikirler ortaya çıktı ama özellikle AK Parti üzerinden yapılan tartışmalar ise, fikirlerin dar bir zemine kaymasına yol açtı.

Türkiye'de İslamcılık tartışılırken, "Türk Modernleşmesi"nin İslamcılığa olan etkisinden olumlu veya olumsuz hiç bahsedilmedi. Bu modernelşemenin özellikle din adamlarına ve fıkıh kitaplarına olan katkısı masaya yatırılmadı. Bu bakımdan Türkiye'de eğer İslamcılık tartışılacak sa bunun geniş bir zeminde ve tarihten koparılmadan yapılması gerekiyor. slamcılık tartışmasında muhafazakarlıkla içiçe girmiş bir İslamcılığı tartışmak ne derece doğro olur, neden muhafazakarlık İslamcılıktan ayrı değerlendirmez.Ümit Aktaş'ın da belirttiği gibi "İslamcılık ise Müslümanlıkla da farkları olan bir eğilim. Geleneksel Müslümanlığa karşı modern ve siyasal bir tutum. O nedenle aslında muhafazakârlıkla da çatışan bir eğilim. Ne var ki İslamcıların sosyopolitik tabanları büyük ölçüde muhafazakârlar."

Türköne:"13 yıl önce İslamcılık bitti diyen Ali Bulaç'tı"
  İslamcılık tartışması bu bakımdan belki tekrar masaya yatırılmalı. Bu girişi yazmamın sebebi Mümtaz'er Türköne ve Ali Bulaç arasındaki islamcılık tartışmasında Türköne'nin Ali Bulaç'ın 13 yıl önceki sözlerini alıntıladığı yeni kitabı.Mümtaz’er Türköne “Doğum ile ölüm arasında İslamcılık” adlı yeni kitabında İslamcılığın sona erdiği veya çöktüğü önermesinin kendisine ait olmadığını Ali Bulaç’a ait olduğunu söylüyor. 

Türköne'nin kitabının "Sonsöz" kısmında konun ile ilgili yazdıkları şöyle:

Türköne,Bulaç’ın “İslami hareket miadını doldurdu…Ben İslami Hareket’in 1990’ların başlarından itibaren ortadan kalktığını düşünüyorum” sözlerinin buna kanıt olduğunu ve bu sözlerin 1999 yılında Aktüel Dergisi’nde Bulaç’ın Alper Görmüş ile yaptığı röportajda söylediğini belirtiyor.

Türköne’nin yeni kitabında İslamcılık tartışması ile ilgili Bulaç’ın sözlerini yorumladığı bölümü şu şekilde geçiyor: “Aktüel Dergisi 1999 yılında “Yazar Ali Bulaç’tan şaşırtıcı saptama: Siyasi İslam Bitti” başlığı ile veriyor. Bahsedilen konu hakkında belirsizliğe yer bırakmamak için Alper Görmüş’ün “İslami Hareket’in miadını doldurduğunu söylüyorsunuz… Miadını dolduran şeyin tam ne olduğunu açıklar mısınız?” sorusuna Ali Bulaç’ın verdiği cevabı nakletmeliyim. Ali Bulaç doğrudan İslamcılığı tanımlıyor: “İslami hareket bir devlet ve toplum projesi. Devleti ele geçirip onu bir araç olarak kullanıp yeni bir Müslüman toplum ve birey yaratma projesi…İslami Hareket’in aydınları, devleti harekete geçirmeden toplumu ve bireyi İslam temelinde dönüşüme uğratmayacaklarını düşündü” Alper Görmüş bu söz üzerine araya giriyor: “Leninist devlet ve toplum projesi gibi yani…” Ali Bulaç onaylayarak devam ediyor: “Evet yukarıdan aşağıya… Yani tıpkı modern devletler; oluşacak ve sonrasında kendisine bir ulus yaratacak. İslam Devleti ve İslam Toplumu gibi kavramlar da bu dönemin kavramları zaten. Bu tür bir yukarıdan inşayı öngördüğü için, önerilen İslam devletleri doğaları gereği totaliterdi.”

Bir tereddüte mahal bırakmamak için, bizim İslamcılık tartışmasını başlatan Ali Bulaç’ın İslamcılık tanımını, tekrar pahasına hatırlatmalıyım. Şöyle tanımlıyordu İslamcılığı Ali Bulaç: “İslamcılık, İslam’ın ana referans kaynaklardan hareketle “yeni” bir insan, toplum, siyaset/ devlet ve dünya tasavvurunu…hedefleyen…harekettir.” Ali Bulaç’ın bitti dediği şey, tam olarak bu tanımın içindeki İslamcılık değil mi?

Bu çelişki, bu tutarsızlık nasıl açıklanabilir? Ali Bulaç’ın şahsı ile ilgili değil, İslamcı aydının ideolojilerinin zayıflıkları ile malül dünyasına ait çok anlamlı bir ipucunu içinde barındırdığı için, bu tutarsızlığın açıklaması önemli. İslamcılık, sahipleri tarafından bile başları sıkıştığında terk edilebilecek, bir safra gibi atılabilecek siyasi stratejiden ibaret…

Ali Bulaç gibi “bitti” der, silahınızı teslim eder gibi yere bırakır, vazgeçer ve yolunuza devam edersiniz. Ali Bulaç’ın bu “bitti” lafını, 28 Şubat sürecinin sadece İslamcıların değil, bütün dindar-mütedeyyin kesimlerin üzerinden silindir gibi geçtiği ve şiddetini en çok hissettirdiği dönemde etmesi tesadüf olabilir mi?

Ali Bulaç’ın İslamcılığı bitirdiği bu mülakatından, siyasi analiz ve öngürü yeteneği ile ilgili çok sağlam bir fikir edinmek mümkün.Yenilmişlik duygusunu yansıttığı için bu sözleri alıyorum. Şöyle soruyor Alper Görmüş, açık ve net olarak: “Yeni dönemde Müslümanların artık devlet üzerinden değişimin peşinde olmayacağını söylüyorsunuz. Peki, İslami referans alarak siyaset yapan politik partilerin pozisyonu ne olacak?” Bu açık ve net soruya Ali Bulaç’ın verdiği cevap da şaşırtıcı ölçüde açık ve net: “Giderek zayıflayacaklar. İslami Hareket döneminden kalma İslamiyet’i referans alan siyasi partiler güçlerini kaybedecek. Çünkü Müslümanlar onlara değil, mesela devletin ve toplumu sıkıştırdığı konularda özgürlük sözü veren laik, seküler ya da liberal partilere oy verecek”

Ne öngörü ama, öyle değil mi? Hatırlatalım: Sene 1999, AK Parti iktidarından üç yıl önce. Ali Bulaç, AK Parti meşrebinde bir siyasi harekete hiç şans tanımıyor. Aydınlar yanılabilir; önemli olan bu öngörüsüzlük değil.İslamcılığın, kolayca terk edilecek bir araca indirgenmesi.Hadi indirgediniz, 13 yıl sonra “bitti” dediğiniz şeyi Müslümanlara “Bizzarure” mecbur kılmanız. Ne yapacağız? Kelime-i Şehadet getirip yeniden Müslüman mı olacağız?

Ali Bulaç’ın 28 Şubat Süreci sonrasında, “İslamcılığın sona erdiği” hükmüne yenilmişlik duygusu ile varmıştı. Tarih onu haklı çıkartmadı. Öldü dediği İslamcılık, üç yıl sonra iktidarı teslim aldı. Ben ondan çok farklı bir şey söylüyorum: İslamcılığın zaferinin getirdiği bir yokoluştan, iktidarda sona erişinden söz ediyorum”…

İslamcılık zaten bir iktidar talebiydi. İktidarı teslim aldı, görev tamamlandı; ve kendini şaşalı biçimde feda etti.
Cenazesi ise devlet töreniyle kaldırıldı.

Böyle diyor Mümtaz’er Türköne yeni yazdığı “Doğum ile ölüm arasında İslamcılık” kitabında. Türköne’nin dediği sav eğer doğru ise ortaya İhvan, Nahda ve benzeri hareketlerinin de cenazesi devlet töreni ile mi kaldırılacak.
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara