Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Renkli devrimlerin ardından ülkesini terk eden liderler

Son 10 yılda dünyanın farklı bölgelerinde pek çok lider, halk ayaklanmaları sonucunda görevini ya da ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-12-24 12:21:41

Renkli devrimlerin ardından ülkesini terk eden liderler
TIMETURK / Haber Merkezi


2000'lerin başından bu yana Libya'dan Ukrayna'ya, Mısır'dan Kırgızistan'a ve Gürcistan'dan Tayland'a kadar yayılan geniş bir coğrafyada gerçekleşen halk ayaklanmaları, iktidarını ne pahasına olursa olsun korumaya çalışan bazı diktatörlerin hayatına mal olurken, bazı liderlere ülkelerinden kaçmaktan başka çare bırakmadı.

RENKLİ DEVRİMLER

Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından istikrara kavuşamayan bazı Doğu Avrupa, Kafkasya ve Orta Asya ülkelerinde 2000'li yıllar, iktidar değişiklikleriyle sonuçlanan halk hareketlerine sahne oldu.

Gürcistan ve Ukrayna'da seçim sonuçlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle sokaklara dökülen binlerce kişinin, haftalar boyu süren gösterilerinin ardından iktidar değişiklikleri oldu. Bu iki ülkeye daha sonra Kırgızistan'ın da eklenmesiyle halk hareketleri Doğu Avrupa'dan Orta Asya'ya kadar yayılmış oldu.

Yaşanan süreç literatüre "Renkli devrimler" olarak geçerken, adı geçen ülkelerde hala kalıcı siyasi istikrar sağlanamadı.

GÜRCİSTAN

Gürcistan'da 2003 yılında yapılan parlamento seçimleri ve ardından açıklanan sonuçlarda usulsüzlük iddiaları, halkın yoğun tepkisine neden oldu ve haftalar süren sokak gösterileri düzenlendi.

On yıldır Gürcistan'ı yöneten Eduvard Şevardnadze, gösterilere dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldı. Muhalif göstericilerin başını çeken Mihail Saakaşvili ise bu sürecin sonunda iktidara geldi.

Saakaşvili hala cumhurbaşkanı olarak görev yapmasına rağmen, partisi 2012'de düzenlenen parlamento seçimlerini kaybetti. 2013'te ülkede düzenlenecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olup olmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

UKRAYNA

Gürcistan'dakine benzer bir süreç, bir yıl sonra Ukrayna'da meydana geldi.

Ülkede 2004 yılında düzenlenen devlet başkanlığı seçimlerine hile karıştığına inanan geniş bir halk kesimi, kitlesel gösteriler düzenledi. Uzun süre devam eden gösteriler, Anayasa Mahkemesi'nin seçimlerin yenilenmesi yönünde karar almasıyla sonuçlandı ve muhaliflerin lideri Viktor Yuşçenko iktidara geldi.

Ancak sadece 6 yıl iktidarını koruyabilen Yuşçenko, 2010'daki seçimleri kaybederek görevi 2004'deki rakibi Viktor Yanukoviç'e bırakmak zorunda kaldı.


KIRGIZİSTAN

Bölgedeki halk hareketlerinin Orta Asya'ya sıçraması da gecikmedi.

Kırgızistan'da 2005 yılında düzenlenen parlamento seçim sonuçlarına halk, tıpkı Gürcistan ve Ukrayna'da olduğu gibi itiraz etti. Ülkede başlayan büyük sokak gösterileri sonucunda Kurmanbek Bakiyev, iktidarı eline geçirdi.

Ancak kendisinden önceki dönemi yolsuzluk iddialarıyla suçlayan Bakiyev'in, halkın beklentilerine beş yıllık iktidarı süresince cevap verememesi ve muhalifler üzerindeki baskıcı politikalarını artırması, muhalefet cephesinde büyük infial yarattı. 2010'da düzenlenen kitlesel gösterilerde halk parlamento binasına basmaya kadar varan eylemler gerçekleştirdi.

Yaşanan sürece dayanamayan Bakiyev ise ülkesinden kaçarak, halka karşı direnemeyen liderlerin saflarına katıldı.

GÜNEYDOĞU ASYA'DA TAYLAND ÖRNEĞİ

Güneydoğu Asya'nın sık sık siyasi çalkantılar ve darbelerle anılan ülkesi Tayland, 2008'de ülke içi muhalefetin kitlesel gösterilerine sahne oldu.

Başbakan Somchai Wongsawat'a yönlendirilen yolsuzluk iddialarının hat safhalara ulaşması üzerine halk sokaklara döküldü. Ülkedeki durumun giderek kötüleştiği gören Anayasa Mahkemesi, hükümet ortağı üç koalisyon partisini kapatarak, başbakanı görevden aldı.

Olayların yatışmaması üzerine başbakan Wongsawat başkent Bangkok'tan ayrılarak, ülkenin kuzeybatısında bulanan Chiang Mai şehrine gitti.

ORTADOĞU VE KUZEY AFRİKA'DA 'ARAP BAHARI'

Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Güneydoğu Asya coğrafyasının ardından çok daha etkili ve büyük dönüşümlere neden olan halk hareketleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında yaşandı.

Tunus'ta fitilinin ateşlendiği ve literatüre "Arap Baharı" olarak geçen halk hareketleri, on yıllardır ülke iktidarlarını elinde bulunduran liderlerin trajik bir biçimde görevden uzaklaştırılmalarına neden oldu.

TUNUS

Bu örneklerin başında, Tunus geliyor. 2010'un Kasım ayında, Tunuslu Muhammed Buaziz adlı üniversite mezunu işsiz gencin, geçimini sağlamak için meyve-sebze sattığı tezgaha güvenlik güçlerince el konması ve maruz kaldığı kötü muamelenin ardından protesto amacıyla kendini yakmasıyla başlayan olaylar, kısa sürede yayıldı. Süreç sonunda 24 yıldır ülkeyi yöneten Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali tepkilere direnemeyerek iktidarı kaybetti ve Tunus'u terk ederek Suudi Arabistan'a kaçtı.

MISIR

Tunus'un ardından bölge geneline yayılan "Arap Baharı" hareketi Mısır, Yemen, Libya ve Cezayir başta olmak üzere pek çok bölge ülkesini etkisi altına aldı. Halkların daha iyi ekonomik koşullar, demokrasi ve özgürlük talepleriyle sokaklara dökülmesiyle tüm bölgeye yayılan sürecin bir diğer kaybedeni de Mısır'ın eski lideri Hüsnü Mübarek oldu. Mısır'da 2011'in başlarında patlak veren halk ayaklanması ve protestoların şiddetle bastırılmaya çalışılması, Mübarek'in 30 yıllık iktidarının kısa bir süre içinde devrilmesiyle sonuçlandı. Kahire'nin ünlü Tahrir Meydanı devrimin sembolü olarak hafızalara kazınırken, istifasının ardından tutuklanan ve yargılanan Mübarek, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

LİBYA

Libya'nın eski lideri Muammer Kaddafi de toplumsal ayaklanmanın koltuğundan ettiği diğer liderler arasındaki yerini aldı. 2011'in başlarında yükselişe geçen yönetim karşıtı gösteriler, kısa süre içinde ülke genelinde silahlı direniş hareketine ve sonrasında iç savaşa dönüştü. Sürece uluslararası aktörlerin de dahil olmasının ve NATO destekli operasyonun ardından Kaddafi, 40 yılı bulan iktidarını kaybederken, hafızalardan silinmeyecek görüntülerle hayata veda etti.

YEMEN

33 yıldır süren baskıcı bir yönetimle idare edilen Yemen de "Arap Baharı"ndan kurtulamadı. Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih, demokratik reform ve insan hakları ihlallerinin son bulması talebiyle aylar süren protestolara direnemeyerek, yetkilerini devretmek zorunda kaldı. Yargı dokunulmazlığı sağlayan bir yasa sayesinde yargılanmaktan kurtulan Salih, bu süreçte bir de suikast girişiminden kurtuldu. Devlet başkanlığı sarayını hedef alan saldırıda yaralan Salih, tedavi için önce Suudi Arabistan'a, sonra ABD'ye gitti.

SURİYE

"Arap Baharı"nın son olarak vurduğu ülke ise Suriye oldu. Esad ailesinin 40 yıldır iktidarı elinde tuttuğu Suriye'de halk, yönetimin baskıcı politikalarına daha fazla dayanamayarak sokaklara indi. Esad'in halkın taleplerini dikkate almaması ve baskıcı politikalarına devam etmesi üzerine, halk hareketi silahlı mücadeleye dönüştü.

Ülkedeki muhalifler tarafından kurulan Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) birçok yabancı ülke tarafından tanınırken, Esad rejimi gerek halk üzerinde gerek uluslararası alanda kredisini tüketti. Esad'ın iktidarı bırakması için uluslararası baskılar artmaya başladı. Bu çerçevede ülkede geçiş yönetimi kurulması ve Esad'ın koltuğunu ılımlı bir isme bırakması gündeme geldi. Muhalifler, Devlet Başkanı Yardımcısı Faruk el-Şara'nın geçiş yönetiminde Esad'ın yerine geçmesine sıcak bakmalarına karşın Esad, her ne pahasına olursa olsun Suriye'de kalacağını ve görevine devam edeceğini bildirdi.

Öte yandan, geçen haftalarda, Esed'in bir danışmanını bazı Latin Amerika ülkelerine göndererek kendisine yer aradığı söylentileri yayıldı. Buna karşın muhalifler Esad'ın Yemen'de olduğu gibi "iktidarını onurlu şekilde bırakması ve eylemlerinden sorumlu tutulmaması için" artık çok geç olduğunu vurguluyor. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ve bazı Batı ülkeleri de aynı şekilde Esad'ın eylemlerinden dolayı sorumlu tutulması gerektiğine dikkati çekiyor.

Esad'ın iktidarını terk etmesi halinde yerleşebileceği ülkeler arasında en fazla şans verilen Rusya ise böyle bir "davet"i olmadığı duyurmuştu. (trtturk)

Haber Ara