TİMETÜRK/ Rachel Şabi
Mısır’ın Müslüman Kardeşleri ve onların destekçileri, mevcut krizi dini kavramlarla dile getirmeye, hızla taslaklaştırdıkları anayasaya olan muhalefeti İslamcı-karşıtı liberal elitin huysuzluğu olarak nitelemeye çalıştılar. Medya analizleri sıklıkla bu temayı işledi. Bir köşede İhvan-destekli ve dindar kesimin desteğini aldığı söylenen Devlet Başkanı Muhammed Mursi bulunurken diğer köşede o kadar da kötü olmayan anayasanın küçük detayları hakkında dırdır eden “laik” muhalefet yer alıyordu. Bu yanlış analiz Brookings Enstitüsü’nden Mısır uzmanı Dr. HA Hellyer’in kibarca batılı medyanı “kesin artık şunu” demesine neden oldu.
Fakat Mısır’ın ilk anayasa referandumu (ikincisi daha oy vermemiş bölgelerde bu Cumartesi yapılacak) gerçek düğüm noktalarını ortaya koydu. Çok az Mısırlı hakim gözetmenliği kabul ettiği için referandum iki aşamalı olarak yapılmak zorunda kalındı. Tüm efsanevi harekete geçirici güçlerine rağmen İhvan’a anayasası için verilen oylar yüzde 57’i aşamadı. Çok da uzun olmayan bir süre önce İhvan, yüzde 70’lere ulaşan seçmen desteğine güvenirdi. Ayrıca seçmenlerin sadece 3’te 1’inden azı oy vermeye geldi. Bunun nedeni oy vermedeki zorluklar ve uzun kuyruklar olabilir. Güvensizlik ve kötü yönetim altında oylamaya hile karıştığı iddiaları da oldukça yaygın.
Fakat sonuçların gösterdiği gibi Mısırlılar, İhvan’a inançlarını yitiriyorlarsa, bunun nedeni örgütün İslamcı olması değil şu zamana kadar ipe sapa gelmez yönetimiydi. Birçokları İhvan’ın halka değil erke verdiği sözleri tuttuğuna inanıyor. Can alıcı şekilde Başkan Mursi’nin ekonomik politikası, Mübarek döneminde bunca sefaleti getiren ve ona karşı ayaklanmanın anahtar-nedenlerinden neo-liberalizmi daha da derinleştirdi.
Bu ekonomik damga, önceki ve taslak anayasanın parçası olarak Mursi’nin tüm politikalarında yer alır. (Hatırlanacağı üzere) taslak, Hıristiyan, liberal ve kadın üyelerin ayrılmasının ardından bir gün içerisinde İslamcı meclisten geçmişti. Aralık başında Mursi, yakıt-sübvansiyonlarının sona ereceğini ilan etti. Bu da gaz ve elektrik başta olmak üzere tüm hane faturalarının tavan yapacağı anlamına geliyor.
Bu arada 1977’den beri en büyük tasarruf dalgası şartına bağlanan 4,8 milyar dolarlık IMF yardımı görüşülüyor. 1977’de temel gıdalardaki sübvansiyonlar tek bir seferde kesilince “ekmek isyanları” çıkmıştı. Bugün plan; kamu harcamalarının azaltılması, sübvansiyonların kesilmesi, temel gıdalarda verginin artırılması ve Mısır poundunun devalüasyonunu içeriyor. Bu paket mevcut karmaşa nedeniyle ertelendi. Devrimin temel ilkelerinden biri sosyal adaletken Mısırlılar neden böylesi Şok-Doktrini yutmak zorundalar ki?
Bu arada taslak anayasa İhvan’ın muhafazakar ekonomisini de gözler önüne seriyor. İçinde maaşları üretkenliğe bağlayan bir madde bulunuyor. Sadece “barışçıl” (ne demekse) grevlere izin verileceği şartını koşuyor. Ordu çıkarlarını dokunulmaz ve onları kamu tahkikatından görünmez kılmayı sürdürüyor. Bu ülkede ordu milli ekonominin yüzde 10 ile 45’i arasını kontrol ettiği düşünülüyor (Kimse gerçek rakamı bilmiyor çünkü sır gibi saklanıyor). İddia ettiği gibi Mursi’nin “devrimi korumaya” değil herkesin zararına mevzilenmiş elitlerin çıkarlarını koruduğuna dair daha birçok kanıt var. Gerçekten bu seneki Bloomberg raporu, bu İslamcı grubun zengin, kontrol kademesini “yüzde 1’lik İhvan” diye nitelendiriyordu.
O halde fabrikaların yoğun şekilde bulunduğu Mahalla şehrinin, Mursi’nin sendika-karşıtı yasalarına karşı bağımsızlığını ilan etmesine şaşırmamak gerek. İktidara geldiğinden bu yana birçok grev dalgası yaşandı. Sadece fabrikalar değil sağlık çalışanlarının grevleri ve erozyona uğrayan kamu hizmetleri nedeniyle tüketici protestoları yaşandı. Mısır’ın hızla büyüyen bağımsız sendikaları, sosyal adaletin çiğnenmesini kullanarak anayasaya karşı ülke genelinde harekete geçiyor.
Tüm bu endişeler, başta kadın ve azınlıklar olmak üzere kişisel özgürlüklerin aşındırılması ve yasal kararlarla ilgili son sözün din alimlerine verilmesi gibi anayasa-güdümlü çabaların üzerine eklendi. Tüm bunlar ayrıca çoğulculuğu ve hayati konsensüs-inşasını küçümseyen bir süreçle yapıldı. İktidardaki İslamcılara karşı tepkisel bir düşmanlıktan ziyade bu küçümseme, Mısır boyunca yaygın ve geniş gösterilere neden oldu. Fakat sokakta rağbet görmemesine nedeni Mursi’nin ekonomik politikası, tam tamına Batı için onu kabul edilebilir yapan şeydir. Güce-hizmet eden ekonomisi, başta İsrail olmak üzere bölgesel hiçbir ördeği ürkütmeyen dış politikaya eşlik etmektedir. Standart ataerkil filtreleri kullanarak ABD, İhvan’ın dini inanılırlığının tutucu siyasetini sağlama alacağına ve bu şekilde mevcut durumu muhafaza edeceği düşüncesine bel bağlamaktadır. Bu bağlamda kendi çıkarları korunduğu sürece ABD, Mübarek ya da Mursi’nin iktidarda olmasını umursamamaktadır.
Her ne kadar bu anayasa krizine halkın bir son vermek istemesiyle ilgiliyse de elbette İhvan’ın ilk referandumda çoğunluğun desteğini aldığı bir gerçektir.
Fakat İslamcı gruba verilen destekteki düşüş Mısırlıların artık kazıklanmayacağını gösteriyor. Devrimin gücü de zaten burada yatıyor. Ayaklanma-sonrası yapılan araştırmalar, liberallerin karşısında Müslüman Kardeş’lerin pantomim kimlik politikasından ziyade Mısırlıların iş, ev, sağlık, güvenlik ve kamu hizmetleriyle daha endişeli olduklarını ortaya koydu.
Referandumun sonuçları, sürekli daha odaklanmış ve daha organize hale gelen muhalefetin bu meselelere dair halk endişesini, önümüzdeki sene yapılacak parlamento seçimlerinde gerçek bir siyasi harekete dönüştürebileceğini gösteriyor. O zaman İhvan, muhalefette olduğu baskıcı ve zor yıllarda elde edilmiş inanılırlığını, Mısır halkını böylesi küçümseyle kolayca çarçur edebileceğini öğrenebilir.
The Guardian’da yayınlanan bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.