Dolar

34,8765

Euro

36,7063

Altın

3.034,98

Bist

10.102,03

İşgal edilmek istenen Mali hakkında her şey

İnsani Yardım Vakfı İHH Afrika Direktörü Serhat Orakçı tarafından 27.11.2012 – 03.12.2012 tarihleri arasında Mali ve Burkina Faso’ya yapılan saha gezisinde edinilen görüş ve değerlendirmelere dayanılarak hazırlanan Mali raporu bir çok sorunun cevabını veriyor

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-12-21 12:57:51

İşgal edilmek istenen Mali hakkında her şey
TIMETURK / Haber Merkezi

“Askeri Müdahalenin Gölgesinde…”

(Bu rapor 27.11.2012 – 03.12.2012 tarihleri arasında Mali ve Burkina Faso’ya yapılan saha gezisinde edinilen görüş ve değerlendirmelere dayanarak hazırlanmıştır.)

GENEL ÇERÇEVE

14,5 milyon nüfusa sahip Mali son bir yıldır istikrar ortamından uzak. Ülke etnik yönden kozmopolit bir yapıya sahip. Ülkenin kuzey bölgelerinde Tuareg ve Songhai kökenli nüfus daha yoğun iken başkent ve çevresinde Mande kökenli nüfus yoğunlukta. Ülkede yaşayan nüfus etnik olarak farklı gruplardan oluşsa da nüfusun % 90’dan fazlası Müslüman kimliğe sahip.
Ülkede yaşanan siyasi süreci dikkatle irdelemek gerekiyor. Çok sayıda iç ve dış etkenin bulunduğu ortamda, ülkede yaşanan siyasi kriz her türlü gelişmeye gebe. Genel olarak ülkede iki sorun bulunmakta. Birinci sorun ülkenin kuzeyinde AZAWAD olarak adlandırılan bölgede yaşanan gelişmeler. İkincisi ise başkent Bamako’da yaşanan iktidar krizi. Birbiriyle bağlantılı olayların kısaca kronolojik sıralaması yapılırsa:

1-22 Mart 2012 tarihinde Mali ordusunda görevli Yüzbaşı Amadou Sanogo önderliğinde bir darbe yapıldı. Darbeci grup merkezi hükümeti, ülkenin kuzeyinde ayaklanan Tuareg savaşçılarına karşı yeterince sert olmamakla eleştiriyordu.

2-Darbe sonrasında Devlet Başkanı Amado Toumani Toure görevinden alınırken Batı Afrika Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECOWAS) Mali’nin üyeliğini askıya alarak cunta yönetiminden sivil idareye geçilmesini istedi.

3-ECOWAS’ın bu talebi uluslararası kamuoyu ve Batılı ülkelerce de desteklendi. Sivil idareye geçene kadar Mali’ye ambargo uygulanması kararlaştırıldı.

4-Ülkede oluşan siyasi boşluğu iyi değerlendiren Tuareg direnişçileri ve diğer isyancı gruplar kuzeyden güneye hızla ilerleyerek Gao, Kidal ve Timbuktu gibi tarihi öneme sahip şehirleri ele geçirdiklerini duyurdu. İsyancı gruplar arasında oluşan ittifak sonrasında ülkenin kuzeyinde bağımsızlık ilan edildi ve şeriat uygulamasına başlandı. Ancak bağımsızlık ilan edilen AZAWAD uluslararası aktörler ve Afrika ülkeleri tarafından tanınmadı.

5-Uluslararası baskılar karşısında geri adım atan başkent Bamako’daki cunta yönetimi seçimler yapılana kadar idareyi Dioncounda Traore’ye devretmeyi kabul etti. Cheick Modibo Diarra’da başbakanlık görevine getirildi ve ülkede seçim yapılana kadar geçici bir hükümet oluşturuldu.

6-Fransa’nın yoğun baskılarına boyun eğen Mali hükümeti ülkenin kuzeyinde yaşanan gelişmeleri öne sürerek Birleşmiş Milletlerden askeri müdahale talebinde bulundu.

7- Kuzeyde çatışan isyancı gruplar kendi aralarındaki ittifakı bozarak iç çatışmalara giriştiler. MNLA kuzeydeki büyük şehirlerin kontrolünü Ensaruddin ve MUJAO’ya bırakmak zorunda kaldı.

8-BM Güvenlik Konseyi bünyesinde yapılan oylamada Mali’nin kuzeyindeki İslamcı unsurların yok edilmesi için askeri müdahale yapılmasına onay çıkarken ECOWAS’a müdahalenin planlaması için 45 gün süre verildi. Bu sürenin sonunda ECOWAS hazırladığı planı BM’ye sundu.

9-Burkina Faso devlet başkanının önderliğinde yürütülen uzlaşma çabaları doğrultusunda bir araya gelen Ensaruddin-MUJAO ve Mali hükümet yetkilileri Mali’nin sınır bütünlüğü konusunda uzlaşmaya vardı.

9-Amadou Sanago’ya bağlı askeri bir birlik Başbakan Cheick Modibo Diarra’yı evinden alarak istifaya zorladı. Diarra’nın Paris’e kaçmaya çalıştığı iddia edildi. Devlet Başkanı Traore yeni bir atama yaparak Diango Cissoko’yu başbakanlık görevine getirdi.

10-Siyasi krizin daha da derinleştiğini iddia eden Fransa askeri operasyon konusunda ısrarını daha da arttırarak zaman kaybetmeden Mali’ye askeri müdahale yapılmasını istedi.

MALİ’NİN KUZEYİNDE ÇATIŞAN GRUPLAR
Mali’nin kuzeyinde birbirinden farklı 4 ana grup bulunmakta. Zaman zaman beraber hareket eden bu gruplar bir merkezden yönetilmemektedir. Bu gruplar ve amaçları ise şöyle özetlenebilir:

MNLA (YA DA NMLA)
Bölgede yaşayan Tuareg etnik grubunu temsil eden MNLA’nın amacı bölgede bağımsız bir Tuareg devleti kurmak ya da en azından federal yapıda bir idare oluşturmak. Fransızlar’ın Mali’den ayrılışından bu yana Bamako yönetimine karşı direnen Tuaregler ilk kez daha organize ve daha etkililer. Güçlenmelerinin ana etkeni ise Kaddafi döneminde Libya’da bulunan Tuareglerin Kaddafi sonrası dönemde Libya’dan askeri teçhizatlar getirmeleri. Uluslararası basın kuruluşları MNLA’yı bölgedeki diğer gruplardan ayırarak seküler yapısını ön plana çıkartmaktadırlar. MNLA’nın Paris’te bir ofisi bulunuyor.

ENSARUDDİN HAREKETİ

Mali ordusuna karşı direnen diğer bir grup da Ensaruddin hareketidir. Tuareg ve diğer etnik yapıdan insanları barındıran grubun lideri Iyad Ag Ghaly aslında Tuaregler arasında hatırı sayılır bir yere sahip. Mali devleti adına Suudi Arabistan’da ateşelik görevi yürüten Iyad, 1990’larda Mali ile isyancılar arasındaki esir değişimlerinde de görevler üstlenmiş bir kişi. 2011’de kurulan Ensaruddin hareketinin amacı ise Mali genelinde Şeriat uygulanan bir İslam devleti tesis etmek. Mali’deki Yüksek İslam Konseyi Ensaruddin hareketinin lideri Iyad Ag Ghaly’ı yakından tanımakta ve aralarında dostane ilişkiler bulunmakta. Mali ordusu ve isyancı gruplar arasındaki esir değişimlerini ve kuzeydeki gıda dağıtımlarında Yüksek İslam Konseyi rol oynamakta. Mali’ye askeri müdahale yapılmasına sıcak bakmayan Cezayir’de Ensaruddin hareketini önemsemekte ve diyalog arayışlarında Ensaruddin’in bulunmasını talep etmekte.

MUJAO
Tevhid ve Cihad Hareketi olarak bilinen grup bölgedeki El Kaide grubundan ayrılma bir gruptur. Ancak grup El Kaide ile ilişkilerini tamamen kesmiş değil. 2011 sonunda silahlı eylemlerine başlayan grubun amacı şeriat hükümlerinin uygulandığı bölgesel bir devlet tesis etmek. Hatta Batı Afrika’daki diğer Müslüman ülkelerin de şeriat yönetimine geçmeleri. Grup Mali dışından da savaşçılara sahip.

AQIM
Batı Afrika’daki El-Kaide yapılanması olarak bilinen hareket El Kaide ile bağlantılı olarak “global cihad” düsturu ile hareket etmekte. Mağrib El-Kaidesi olarak lanse edilen grup Cezayir’deki yönetimideğiştirmeyi hedeflemekte. 2002 yılından bu yana bölgede aktif olan grubun son yıllardaki eylemleri daha çok ses getirmekte.

MALİ’YE ASKERİ OPERASYON İHTİMALİ
Ülkedeki durum ile baş edemeyen Mali’deki geçici hükümet Birleşmiş Milletlere çağrıda bulunarak ülkede askeri operasyon yapılmasını istedi. Uzun süre askeri müdahale opsiyonuna karşı çıkan Mali’nin bu tavır değişikliğinde Fransa’nın baskıları etkili oldu. Ülkedeki durumu Avrupa’nın güvenliği ve çıkarları için uygun görmeyen Fransa müdahalenin hızlandırılması konusunda da baskılarını arttırdı.

BM yaptığı oylamada ECOWAS’a yetki vererek olası bir müdahale için plan hazırlamasını istedi. Üye ülkeler ile bu planı tartışan ECOWAS sonunda hazırladığı planı BM’ye göndererek oylanmasını istedi. Fransa’nın siyasi baskı uyguladığı Afrika Birliği, ECOWAS ve BM Mali’deki İslamcı gruplar ile mücadele etmek için fikir birliği içerisindeler. Anlaşamadıkları noktalar operasyonun detayları hakkında. Amerika da bu operasyona sıcak bakarken özellikle Cezayir’in öncülük etmesini talep etmekte. Ayrıca Amerika, Mali ordusunun İslamcılarla mücadelede ana iskeleti oluşturmasını bu yüzden de eğitilmesini istiyorken ülkede kalıcı bir iktidarın oluşturulmasını önemsiyor. Ancak Cezayir ise şimdilik sorunun diyalog ile çözülebileceği görüşüne sahip. Diyalog noktasında Ensaruddin hareketinin esas alınmasını öneriyor.

Askeri bir operasyonun en erken 2013 içerisinde Mayıs ayından sonra yapılabileceği düşünülüyor. T.C Mali Büyükelçisi Kemal Kaygısız’a göre askeri operasyon 2013 yılının sonuna bulacak. Kaygısız’a göre Türkiye, Afrika kıtasında uyguladığı genel siyasetten kopmayarak Mali’nin sınır bütünlüğünü önemsiyor ve ülkenin kuzeyinde kurulan devlet yapılanmasını tanımıyor. Büyükelçi de öncelikli olarak Mali askerlerinin eğitilmesi ve güçlendirilmesi gerektiği görüşünde.

Ancak olası bir operasyon çok şeye gebe. Nasıl bir sonuç doğuracağı bilinememekle birlikte başarılı olma şansı az görünüyor. Mali’nin yeni bir Somali olma ihtimali söz konusu. Diğer yandan taktiksel olarak bölgedeki MNLA’nın masada ikna edilerek diğer İslamcı gruplara karşı kullanılması ihtimali de gündemde. Böyle bir durumda Mali’nin kuzeyinde oldukça kanlı olaylar gerçekleşeceği neredeyse kesin.

Askeri operasyonun diğer bir riski de bölgedeki olayların çevre ülkelere sıçraması ve sorunun bölgesel boyutlara ulaşmasıdır. Sorunun dinamikleri iyi incelendiğinde sorunun Mali dışına çıkması oldukça olasıdır. Çünkü Tuaregler Cezayir, Libya, Nijer’e yayılmış bir etnik yapıya sahip. Bölgedeki AQIM ve MUJAO’nun içinde Cezayir başta olmak üzere diğer Afrika ülkelerinden(Moritanya, Fas, Sudan vs.) unsurlar barındırmakta. Ancak şurası çok net ki ECOWAS öncülüğünde yapılacak askeri müdahalenin temel amacı bölgedeki İslamcı unsurları yok etmek. Bu ifade oldukça açık olmakla birlikte bölge şartları açısından düşünüldüğünde İslamcı unsurların tespit edilmesi göründüğü kadar kolay değil. Giyim kuşam tarzı birbirine neredeyse tıpa tıp benzeyen ve Fransa büyüklüğünde bir coğrafyaya yayılmış kuzey topluluğunun içinde isyancıların ortaya çıkarılması pek mümkün gözükmemektedir. Afganistan, Irak gibi coğrafyalarda sıklıkla cereyan eden sivil kayıplarının olması oldukça muhtemeldir.

Bu bölgede askeri operasyon yapılması aynı zamanda büyük göç dalgalarını da beraberinde getirecektir. Hâlihazırda Moritanya, Burkina Faso ve Nijer’de bulunan Malili göçmen sayısı operasyonların şiddetine göre daha da artacaktır.

Başkent Bamako’daki Yüksek İslam Konseyi kuzeydeki gruplar ile ilişkilerini halen sürdürmekte ve bu anlamda kilit bir rol oynamaktadır. Konsey Mali’deki Müslüman cemaatleri temsil etmekte olup onlar da Mali’nin bütünlüğünü arzulamakta ve ülke genelinde bir şeriat uygulamasını pratik bulmamaktadırlar. Diğer Müslüman cemaatler de benzer görüşleri paylaşmakta olup sorunun barış ve diyalog ile çözülmesi arzulamaktadırlar. Bu noktada Burkina Faso aracılığıyla yürütülen Mali Devleti-MNLA-Ensaruddin arasındaki diyalog ve arabuluculuk çabaları önemsenmektedir.

MALİ İÇİN YÜRÜTÜLEN ASKERİ MÜDAHALE KAMPANYASI

Mali ile ilgili son bir yılda uluslararası basında ülkede tam bir kaos ortamının olduğu ülkenin kuzeyinden insanların akın akın göç ettiği, ağır şeriat uygulamalarının yapıldığı yönünde haberler yayılmaktadır. Ayrıca bölgede insan kaçakçılığı, eroin-esrar kaçakçılığı yapıldığı ve can ve mal güvenliğinin kalmadığı, kadınların tecavüze uğradığı yönünde haberler çıkmaktadır. Yine benzer şekilde ülkede askeri hareketlilik yaşandığı savunularak savaş rüzgârları estirilmektedir.

Ancak uluslararası medya kuruluşlarının haberlerinde yönlendirme, çarpıtma ve kurgulamalar göze çarpmaktadır. Haberlerin dayandırdıkları kaynaklar ise şüphelidir. Bir polis memurunun aktardıklarına göre, bir askerin söylediğine göre gibi ifadeler kullanılarak bölgede yaşayan bir kişinin düşünceleri Mali halkının tamamını yansıtıyormuş gibi lanse edilmektedir. Ancak bölge ile irtibatı olan ve çeşitli vesileler ile kuzey şehirlerine gidip gelen insanlar bu haberlerin gerçek tabloyu yansıttığına inanmamaktadırlar. Kuzeyde Şeriat söylemi ile hareket eden grupların tecavüz vakıalarına karışmaları ya da eroin kaçakçılığı gibi işlerden gelir elde etmeleri pek makul gözükmemektedir.

13-17.yy’lar arasında Mali Sultanlığı tarafından bölgede kurulmuş eski İslam medeniyetinin izlerini taşıyan kuzey Mali’de çok sayıda evliya mezarı, tarihi yapı ve 700 bin dolayında yazma eser bulunmaktadır. Gao ve Timbuktu şehirleri İbn-i Batuta ve Leo Africanus gibi seyyahların ziyaret ettiği şehirlerdendir. Özellikle Timbuktu şehri Batılılar tarafından gizemli bir havaya büründürülmüş hatta varlığı dahi sorgulanır hale gelmiştir. Kuzey bölgesine girip çıkan insanlar isyancı grupların bu bölgedeki bazı tarihi yapıları yıktıkları haberlerini doğrulamaktadırlar. Bu yıkımları halkın batıl inanışlarının önüne geçmek için yapılmış olan sembolik bir hareket olarak yorumlamaktadırlar.

Mali’deki D’jene Camii ve Külliyesi
Bölgede faaliyet gösteren AQIM ve MUJAO tarafından Avrupalıların kaçırıldığı ve esir olarak tutulduğu haberleri doğrudur. Kaçırılan bu kişiler üzerinden pazarlıklar yapılmakta yüksek meblağlarda fidyeler talep edilmektedir.
Mali için sözü edilen savaş atmosferi ise gerçeği yansıtmamaktadır. Başkent Bamako’da oldukça sakin bir hava hakim denilebilir. Hayatın işleyişi rutin olarak devam etmektedir. Edindiğimiz bilgilere göre ülkeye gelip-giden turist sayısında düşme yaşanmış aynı zamanda yeni yatırım çekme noktasında tıkanıklık yaşanmaktadır. Mali halkının günlük yaşamı ise rutin olarak devam etmekte bir tedirginlik ya da gerginlik göze çarpmamaktadır. Başkent Bamako ile Mopti (AZAWAD sınırı) arasındaki 600km.lik güzergâhta da herhangi bir askeri hareketlilik bulunmamaktadır. Askeri araçların gidip-geldiği haberleri gerçeği yansıtmamaktadır.

Uluslararası basında sık sık çıkan haberler arasında başkent Bamako’daki halkın askeri müdahale talebiyle yürüdüğü yönündedir. Bu haberler de gerçeği yansıtmamakta bu tür gösterilere katılan göstericilerin sayısı lanse edilenlerin tersine oldukça düşük seyretmektedir. Mali halkı kesinlikle ülkelerinde yabancı asker istememekte bu krizin sağduyu ve diyalog ile çözülebileceğine inanmaktadır. Ancak uluslar arası basın ve Fransa diyalog arayışlarını baltalamakta bir an önce askeri müdahalenin yapılmasını arzulamaktadırlar.

MÜLTECİ SAYILARI
Mali’de yaşanan siyasi sorunlar ve geçtiğimiz yıl yaşanan kuraklık sonrasında çevre ülkelere göçler yaşanmıştır. Moritanya-Mali sınırında büyük bir mülteci kampı bulunmaktadır. Bunun dışında Burkina Faso ve Nijer’de de mülteci kampları bulunmaktadır. Bir de Başkent Bamako ve Mopti şehirlerinde mülteciler yaşamaktadırlar.

Bu kamplardan Mopti’deki saha gezimiz esnasında uğradığımız ve gıda dağıtımı gerçekleştirdiğimiz yerlerden biriydi. Kayıtlara göre Mopti bölgesinin genelinde 39 binden fazla mülteci yaşamaktadır. Bunlardan 33 bini bizzat Mopti şehrinde, geri kalanları ise yakın bölgelerde yaşamaktadır. Ancak Mopti’nin merkezindeki mülteci kampında sadece 45 mülteci aile barınmaktadır. Yetkililere göre geri kalan mülteciler ailelerin yanında ya da akrabalarının yanında barınmaktadırlar.

Burkina Faso-Mali sınırında bulunan Djibo yerleşkesi de mültecileri ağırlamaktadır. Bu bölgedeki mülteci sayısı UNHCR verilerine göre 35.859 kişidir. Bu bölgede gerçekleştirdiğimiz gıda dağıtımlarında ise bölgede sadece 4.000-5.000 civarında mülteci tespit edebildik. Bölge hakkında verilen mülteci sayıları kafa karıştırmaktadır.

Bölgedeki en büyük mülteci kampı Mali-Moritanya sınırında 60 binden fazla mülteciyi ağırlayan Mberre mülteci kampıdır.

İHH’NİN BÖLGEDE YAPTIĞI ÇALIŞMALAR
Vakfımız Afrika Koordinatörlüğü vasıtasıyla bölgedeki gelişmeleri yakından takip etmektedir. Bölge hakkında çıkan haber ve raporlar sürekli olarak arşivlenmektedir. Bunun dışında bölgeye özel geziler gerçekleştirilmiştir. Bu gezilerden ilki Moritanya-Mali sınırında bulunan Mberra mülteci kampına yapılmış orada yaşayan mültecilerin durumları yerinde görülmüştür. Konya AYDER ve Anadolu Ajansı’nın katıldığı gezide sahra kuşağında yaşanan kuraklık ve Malili mültecilerin durumları yerinde görülmüştür. Ayrıca Moritanya-Mali sınırında oluşturulan Mberra kampında gıda yardımları yapılmıştır.

Diğer bölge gezileri ise Mali’ye yapılmış ve Mali’de gelişmeler yerinde görülmüştür. Saray Bosna Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi Mehmet Özkan konu hakkında değerlendirmeler yapmak üzere Mali’ye gitmiştir.
Benzer bir gezi Ankara İnsani Yardım Derneği ile beraber Kurban 2012 organizasyonu çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Bölgeye giden ekipler T.C Büyükelçiliği ve Yüksek İslam Konseyi ile görüşerek ülkedeki siyasi gelişmeler hakkında bilgi almışlardır.Ayrıca İHH Afrika Koordinatörlüğü Mali için müstakil bir saha gezisi yaparak başkent Bamako ve Mopti’yi ziyaret etmiştir. T.C Büyükelçiliği, Yüksek İslam Konseyi, Afrika Ulemalar Birliği ile görüşen heyet Mopti Valisinden ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı Mopti bölge ofislerinden konu hakkında bilgi almışlardır.

Bu geziler dışında Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın öncülüğünde Kalkınma ve İnsani İşler Bakanlığı ve Yüksek İslam Konseyi Başkanlığını temsil eden Mali’den dört kişilik bir heyet İstanbul’a davet edilerek kamuoyu bilgilendirilmiştir. Bölgedeki Malili mültecilere dönük son bir yılda yapılan çalışmalar ise şöyledir:
1-Mberra Mülteci Kampı Gıda Dağıtımı (Moritanya)
2-Djibo Mülteci Kampı Ramazan Kumanya Dağıtımı (Burkina Faso)
3-Djibo Mülteci Kampı Et Dağıtımı (Burkina Faso)
4-Mopti Mülteci Kampı Gıda ve İlaç Dağıtımı (MALİ)
5-Djibo Mülteci Kampı Gıda Dağıtımı (Burkina Faso)

DEĞERLENDİRME
Mali’de yaşanan sıkıntılar Afrika’yı ilgilendirdiği kadar İslam dünyasını da yakından ilgilendirmektedir. Batı (özellikle Fransa) kendi cephesinden güvelik ve çıkar ilişkileri doğrultusunda olayı değerlendirmekte ve biran önce silahlı müdahale yapılmasını arzulamaktadır. Silahlı bir müdahalenin sonuçları ise belirsiz olmakla birlikte çok sayıda sivil kaybın yaşanacağı, mülteci sorunun oluşacağı ise çok açıktır. Böyle bir müdahale sonrasında Mali uzun bir savaşa şahit olabilir. Bu yüzden konunun özellikle İslam dünyasının önde gelen kurum, kuruluş ve kişilerince ciddiye alınması ve irdelenmesigerekmektedir (özellikle Türkiye, Suudi Arabistan, Senegal, Cezayir, Moritanya, Burkina Faso ve Pakistan). Bu noktada Türkiye’nin bu ülkelerin bir araya gelmeleri için öncülük etmesi beklenebilir.

Mberra Mülteci Kampı-Moritanya
Olayın dini ve etnik boyutu incelenmeli, İİT ve OIC gibi uluslararası örgütler sahada yaşananları bizzat sahadan rapor etmek için gözlemci heyetleri göndermelidirler. Olaylar hakkında çarpıtma, yönlendirme ve bilgi kirliliğinin olduğu oldukça aşikardır. Özellikle Fransa basınında çıkan haberlerin bir bölümü gelişmeleri manipüle etmeyi ve yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Burkina Faso’da taraflar arasında yürütülen diyalog çalışmaları yeterince önemsenmemekte bir an önce ısrarla silahlı müdahale istenmektedir. Oysa Mali halkı ülkelerine yabancı askerlerin girmesini istemezken barışçıl yollardan meselenin çözümünü arzulamaktadırlar. Ayrıca Mali’nin kuzeyinde faaliyet gösteren silahlı gruplara sağduyu çağrıları yapılmalıdır.

Mali’ye yapılması planlanan askeri müdahale sonuçları açısından çok sayıda olumsuz gelişmeye gebedir. Sivil kayıpların yaşanması, sorunun bölgedeki diğer ülkelere yayılması, uzun süreli bir çatışma ortamının oluşması, kalıcı askeri üstler tesis edilmesi gibi sonuçlar beklenebilir. Fransa’da yeni kurulan hükümetin dış politika sahnesinde sesini duyurmak istediğine inanan insan sayısı da azımsanmayacak çoktur. Olası bir operasyon sonrasında zaten fakir olan bu kuşağın insanlarının yeniden toparlanması ise on yıllar alacaktır.

Mopti Kamp Alanı-Mali
Sivil Toplum Kuruluşlarının her türlü olasılığa hazırlıklı olmaları ve olası göç hareketlerinde mültecilerin toplanma noktalarında yardım çalışmaları yürütmeleri beklenebilir. Bölgedeki mülteci hareketleri Moritanya-Nijer-Burkina Faso ve Mali’nin güneyine doğru cereyan etmektedir. Bu göç noktalarında devletler yetersiz kalmakta STK’lara işler düşmektedir. Ayrıca bölgede sağlık ve eğitim çalışmalarının yapılması gerekmektedir.

Akademisyen ve bağımsız gazetecilere de büyük iş düşmektedir. Gerek konunun anlaşılmasında gerekse de siyasi gelişmelerin analiz edilmesinde medya ve akademik kuruluşların değerlendirmeleri önem kazanmaktadır. Hali hazırda bölge ile ilgili bilgi akışında sıkıntı bulunmakta, kriz ile ilgili haberler sadece birkaç kuruluşun bünyesinde çıkmakta ve dünyaya yayılmaktadır. Hatta bağımsız gazetecilerin ülkenin kuzey bölgelerine gitmeleri ve yerinde haberler yapmaları gerekli ve şarttır.
Afrika’nın son yirmi yıllık tarihi içinde Mali’de yaşananlara benzer gelişmeler Somali ve Sudan’da yaşanmıştır. Sudan ikiye bölünürken Somali yirmi yılı aşkın süredir iç savaş sarmalı içinde devlet yapısını tekrar tesis etmeye çalışmaktadır. Fransa’nın güvenlik ve bölge üzerindeki çıkarları üzerinden söylem ve siyaset geliştirdiği bunu da tüm BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelere dayattığı görülmektedir. İslam Dünyasını temsil eden ülkelerin konu üzerinde çalışmaları, Müslümanların ve Afrika halklarının çıkarlarını gözeten bir yaklaşım ortaya koymaları bu aşamada çok önemlidir.(İHH Afrika Direktörü Serhat Orakçı)

Haber Ara