TIMETURK / Haber Merkezi
BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç’ın “Namaz kılan üç genç, biri Abdullah Öcalan” şeklindeki sözleri üzerine Durmuş Yılmaz’la görüştüm. Eski Merkez Bankası Başkanı ve halen Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan Durmuş Yılmaz bunu doğruladı: “Evet, Ankara’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde öğrenciydik. İtibarlı bir liseydi. Orta okulu ‘pekiyi’ dereceyle bitirenler arasından öğrenci alırdı. 1966 yılında ben lisenin 3. sınıfındaydım, Abdullah Öcalan 1. sınıfta, yeni gelmişti yani...”
A, BU O İMİŞ
Durmuş Yılmaz, lisede beş vakit namaz kılan 5-6 öğrenci olduklarını anlattı. “Bir ekip, takım değil” fakat bu özelliklerinden dolayı aralarında bir ilişki var. Camide, mescitte buluşuyorlar, bir yakınlık oluşuyor. “Ben o yıl mezun olduktan sonra ilişkilerimiz kesildi, arkadaşlardan her biri kendi hayat yoluna gitti. Ben hukuk fakültesine kaydoldum. Sonradan öğrendim, Öcalan ise okulu bitirdikten sonra siyasala gitmiş. Yıllar sonra PKK sebebiyle Öcalan’ın ismi ortaya çıkanca ‘A, bu o imiş’ diye hatırladık. Okul albümünde bütün arkadaşların fotoğrafları var.” Beş vakit namaz kılan bu 5-6 kişilik öğrenci grubu içinde, mesela bir Yakup İnce vardı. Afet İşleri Genel Müdürü oldu. Halen eski dostlukları devam ediyor, Yakup İnce’nin oğlu Durmuş Yılmaz’ın
kızıyla evli. Yakup İnce Medine’de bir elektrik şirketinin yöneticisi olarak uzun yıllar çalışmış. Halen Konya’da... Lisedeki arkadaşların dostlukları görülüyor ki devam etmiş. Sadece Öcalan’la yolları ayrılacaktı, hem de daha liseden dışarı adım atar atmaz.
KOMÜNİZME KARŞI
Ankara’nın Demirtepe semtinde Tapu Kadastro Meslek Lisesi, yurdu ve yemekhanesi aynı binada, ayrı binalar değil. Bu bakımdan bütün öğrenciler arasında daha bir yakınlık olmuş. Durmuş Yılmaz, “Beatles dinleyip dans eden arkadaşlar da vardı, Anadolu’dan şehre yeni gelmiş arkadaşlar da” diye ekledi. O zaman öğrenciler arasındaki siyasi eğilimleri sordum. Şöyle anlattı: “Pek politize değildik; sakin öğrencilerdik. İzmir Caddesi’nden Kızılay’a çıkarken Çiftçi Derneği gibi adı olan bir dernek vardı. Geçerken bazen uğrardık. Mesela bize Rostow’un “İktisadi Kalkınmanın Meseleleri” adlı kitabını vermişlerdi. Hemen okumuştum ben.” Rostow’un bu kitabı önemlidir. İktisadi kalkınmanın Marksist olmayan aşamalarını anlatır. Durmuş Yılmaz o derneğin antikomünist olduğunu belirtti; Rostow’un kitabını dağıtmalarından da belli.
MÜTEVAZI, ÇEKİNGEN
Durmuş Yılmaz’a 1966 yılında Tapu Kadastro Meslek Lisesi birinci sınıfında öğrenci olan Abdullah Öcalan’ın halini, tavrını sordum. Şöyle anlattı: “Evet dindar biriydi. Namazını kılardı. Hemen hepimiz gibi Anadolu’dan, köyden büyük şehre gelmiş bir öğrenciydi. Mütevazı, çekingen biriydi. Hatta pasif diyebilirim.” Öcalan’ın 1969’da Tapu Kadastro Meslek Lisesi’ni bitirip Siyasal’a girmiş olması lazım. Kendisinin ‘PKK Tarihine Kısa Bir Bakış’ adlı makalesinde yazdığına göre, “1973’lerde ideolojik olarak” Marksizm’e yönelmişti. 1977’de “devrimci şiddetin geliştirilmesi” stratejisine dayalı PKK’yı kuracaktı! O günden beri kan akıyor. Dindar, çekingen, mütevazı bir hayat ve kültürden, Marksist, hatta Stalinist ve şiddete dayalı, kanlı bir yola girmesi araştırmaya değer bir konudur
O gün okula git demeseydim Nurcu olacaktı
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir televizyon kanalında anlattığı hatıranın kahramanlarından olan, Medine’de mühendislik yaptığını söylediği Yakup İnce, bugün Konya’da yaşıyor1963-66 yıllarında Ankara’da yatılı olarak Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde okurken bir yıl arkadaşlık yaptığı ve beraber bir yıl boyunca namaza gittikleri Abdullah Öcalan’ı o yıllardan tanıyor. Kendisiyle yollarının okul bittikten sonra ayrıldığını söyleyen İnce, yıllar sonra ilginç bir pişmanlığını şöyle dile getiriyor: “Biz eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’la 1963-66 yıllarında birlikte okuduk. Öcalan bizden küçüktü. Okulumuz yatılıydı, hepimiz yatılı olarak aynı yurtta kalıyorduk. Abdullah Öcalan o zamanlar ufak tefek, ince yapılıydı. Sakin sessiz, içine kapanık bir çocuktu. O da namaz kılarmış. Annesi bir gün okula oğlunu aramaya kara çarşafın içinde gelmişti. Bir gün İnşaat Mühendisi Risale-i Nur talebesi Mustafa Ağabeyimiz (Yeşilyurt) bizi evine ‘Birer bardak çay içer misiniz?’ diye çağırmıştı. Öcalan da bu davete gelmek istedi. Ama ben kendisine ‘Hadi sen okula git’ dedim. Keşke demeseydim. Eğer o gün Mustafa Ağabeyin çayına gelseydi, o da bizim gibi Risale-i Nur talebesi olacaktı. Mustafa Ağabey bize evinde çay içerken Risale-i Nur’u anlatmıştı. Eğer o gün onu, Nurcuların davetine çağırsaydım, Nurcular onu bir daha kimseye kaptırmazlardı. Onu da bizimle birlikte götürmediğim için o gün bugündür vicdan azabı çekiyorum.”