TİMETÜRK / James Petras*
Giriş
Şimdiye dek bağımsız devletlere saldırarak onları imha ve işgal etmek için imparatorluk/emperyal devletlerin askeri güç kullanımına aşinaydık. Sayısız önemli çalışmalarda emperyal devletlerin çok-uluslu şirketlerle birlikte mineral-zengini ve tarımsal üretken ülkeleri nasıl ele geçirdiği ve yağmaladığı belgelenmiştir. Finansal eleştirmenler kredi-verenlerin/alacaklıların borçlu ülkeler ile onların vergi mükelleflerinden, işçilerinden, çalışanlarından ve üretken sektörlerinden hangi yollarla külfetli rantlar, telif ücretleri ve borç ödemeleri elde ettiğine dair bolca veri sağladı.
Yeterince incelenmeyen konu, emperyal savaşları, yağmayı ve borç tahsilatını kolaylaştıran, meşrulaştıran ve onları bilgilendiren kapsayıcı yasal mimaridir.
Emperyal Hukuk’un Merkeziyeti
Başta açık ve örtülü müdahaleyle güç ve şiddet, her daim imparatorluk-inşasının hayati bir parçasıdır ancak hukuki boşluk içerisinde hareket edemez. Yargı kurumları, kararları ve hukuki emsaller, imparatorluk inşa sürecine öncülük eder, onu izler ve ona eşlik eder. Emperyal faaliyetin yasallığı büyük ölçüde emperyal devletin yargı sistemi ile onun bilirkişilerine dayanır.
Onların hukuki teorileri ve kanaatleri, emperyal müdahale için hedeflenen ülkelerinkilerinin yanında uluslararası yasaları nakzeden bir hukuk olarak sunulur. Emperyal hukuk, uluslararası hukukun yerine geçer. Bunun nedeni basitçe emperyal hukukun kaba kuvvetle arkalanması; emperyal hukukun üstünlüğünü temin edecek emperyal hava, kara ve deniz silahlı kuvvetlerini elinde tutmasıdır. Buna karşın uluslararası hukuk etkin icra mekanizmasından yoksundur.
Dahası uluslararası hukukun etkinlik kapsamı, sadece emperyal güçlerce “ihlalci” olarak gösterilen zayıf güçler ve rejimlere uygulanır. Uluslararası hukuku yorumlayan, uluslararası suçu araştıran ve “suçlu” tarafları tutuklayan, mahkum eden ve cezalandıran savcılar ile yargıçların atanması dahil salt yargısal süreç , egemen emperyal güçlerin etkisi altındadır. Diğer bir ifadeyle uluslararası hukukun yargı yetkisi ve icrası seçicidir; emperyal ve ulusal güç tarafından dayatılan kısıtlamalara tabidir.
En iyi halde uluslararası hukuk, emperyal savaş suçları ve ekonomik yağmanın tazmini arayan halklar, rejimler ve ülkelerin siyasi iddialarını güçlendirecek önemsiz-olmayan bir temelden ziyade “ahlaki” bir yargılama sağlayabilir. Başta savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gibi Cenevre protokolleri sahasında uluslararası hukuka dair iddialara ve muhakemelere karşı, emperyal bilirkişiler, akademisyenler ve yargıçlar, emperyal-devlet faaliyetini muaf tutmak ya da meşru kılmak için hukuki çatıyı detaylandırmışlardır.
Emperyal Hukuk’un Kullanımları
Tarih boyunca imparatorluk-inşası, üstün askeri gücün kullanımı ya tehdidi yoluyla fethin semeresidir. ABD küresel imparatorluğu istisna değildir. İtaatkar idareciler emperyal hakimiyeti “davet ederken” ya da ona “boyun eğerken”, “kukla” ya da “uydu-devlet” idareciler tarafında bu türden vatana ihanet, ardından ortak emperyal ya da işbirlikçi ordularca bastırılan genellikle halk ayaklanmalarına zemin hazırlar. İsyan eden tebaayı bastırmak için müdahalelerini meşrulaştırmak için emperyal yasal doktrinine atıf yaparlar. İmparatorluklar gem vurulmamış gücün doğrudan ya da dolaylı kullanımı yoluyla ortaya çıktıkları için, imparatorlukların idamesi ve pekiştirilmesi hukuki bir çatıyı gerekli kılar. Hukuki doktrinler, imparatorluğun pekiştirilmesi ve yayılmasından önce gelir, onu izler ve ona eşlik eder.
Kanuniyet/Hukuka uygunluk gerçekten de emperyal fethin diğer yollarla genişletilmesidir. Sürekli savaş hali, emperyal idamenin maliyetini yükseltir. Başta emperyal demokrasiler olmak üzere güç, idareciler ile vatandaşların savunduklarını iddia ettikleri sivil erdem şuurunun/duyusunun altını oyar. Fethedilmiş ülkelerde “kanun ve düzenin” sağlanması, emperyal hakimiyeti/idareyi savunacak, yasal sistem ve doktrin gerektirir. Bu dış dünyaya meşruiyet görünümü sağlar; işbirlikçi sınıflar ile bireyleri cezbeder; yerel askeri, yargı ve polis yetkililerin temini için temel oluşturur.
Yürütme, yargı, ordu ya da idari organlarca doğrudan yayınlansa dahi emperyal hukuki tefhimler, uluslararası hukuk ve emperyal-olmayan otoriteler ve hukuki uzmanlarca şekillendirilen protokollerin üzerinde “evrenin en yüce kanunu” farz edilir. Bu emperyal idarecilerin uluslararası hukuku tamamen ıskartaya çıkardığı anlamına gelmez. Sadece onu, emperyal müdahaleyi ve saldırganlığı meşru kılmak için başta bağımsız uluslar olmak üzere düşmanlarına karşı seçici olarak uygularlar. Yani Yugoslavya’nın parçalanması ya da Irak’ın işgali ve idarecilerin suikastı için “yasal zemin”dir.
Emperyal yargı tarafından verilen yasal hükümler, çok-uluslu şirketler, bankalar, alacaklılar/kredi-verenler, spekülatörlerin ekonomik taleplerine –hatta yerel ya da ulusal mahkemeler böylesi taleplerin hukuk dışı olduğuna hükmettikten sonra dahi–devletleri boyun eğmeye zorlamak içindir. Emperyal hukuk, insan hakları suçları, kamu hazinesinin yağması ve demokratik kurumların yıkılmasından mahkum eski işbirlikçi-idarecileri korur, onlara sığınak ve mali koruma sağlar. Emperyal yargı ve idari ajansları, seçici olarak rakip emperyal ülkelerin mali kurumları, bireyleri ve bankalarını inceler, kovuşturur, cezalar keser ve hatta mahkumiyet verir. Bu şekilde kendi “ulusal” emperyal firmalarının ekonomik konumlarını güçlendirir.
Yargı çalışanları sadece emperyal siyasi ve ekonomik güçlerle yakından ilintili “araçlar” değillerdir aynı zamanda kendi emperyal hükümetleri ve ekonomik sektörlerinin diğer dallarındaki yetkilileri yönetirler ve bazı durumlarda geçersiz kılarlar. Belirli mali sektörlerle ilişkili yargıçlar, bir grup kredi-verenleri kayırabilir dolayısıyla diğerlerine zarar verir. Yakınlardaki bir mahkemede New York’tan bir yargıç, Arjantin hükümetinin uzun-süredir-var-olan ulusal borcunu “tamamıyla ödemesine” karar vererek azınlık-olan kredi-verenlerin taleplerine uygun bir hüküm verdi. Bu karar, daha önce borç-yapılandırma anlaşması yapmış kredi-verenlerin çoğunluğuna yapılan anlaşmaların zararınaydı.
Emperyal hukuki doktrin, uluslararası terörizmin uygulanmasını meşru kılmak ve zemin sağlamak için merkezi bir rol oynamıştır. ABD Başkanı Bush ve Obama gibi yöneticiler, predatör İHA’lar kullanarak ve askeri müdahale emri vererek ülkeler-arası rakiplerinin “hedefli” suikastlarına girişebilmesi için hukuki güçle donatılmıştır. Bu uluslararası hukukun ve milli bağımsızlığın açık bir ihlalidir. Her şeyin üzerinde emperyal hukuk, hedefteki ülkelere saldırganlık ile ekonomik yağmayı “meşru kılar” ve kurbanları arasında hukuksuzluk ile kaos yaratarak bu ülkelerin yasalarının altını oyar.
Emperyal hukuk ve yargısal kararlar, dünya hukuk sistemlerinin çok-katmanlı olduğu savına dayanan emperyal fethin temelini oluşturur. Emperyal-merkezli hukuk sistemleri, daha güçsüz devletlerinkinin yerini alır. Her bir “katman” içerisinde daha fazla geliştirmeler/düzeltmeler vardır: Rekabet eden emperyal hukuk sistemleri, partizan siyasi ve ekonomik elitlerin lehinde hüküm verir. Emperyal derebeylerine itaat eden emperyal “bağımlı-ülkeler/uydular” , emperyal kanunlar tarafından korunurken, emperyal kanunlar onların düşmanlarına karşı uygulanır.
Sonuç
Açıkça dünya emperyal sistemi içerisinde, evrensel kabul edilmiş yasalara uyan bağımsız yargı organları bulunamaz. Her bir yargı otoritesi grubu, emperyal imtiyazlarını genişletecek ve onları kayıracak politikaları etkin şekilde teşvik edecek ve yansıtacaktır. Bir yargıcının belirli bir emperyal politikanın aleyhine hüküm verdiği nadir istisnalar vardır ancak uzun vadede emperyal hukuk yargısal kanaatleri yönlendirir.
Emperyal yasal doktrinler ve hukuki kararlar, emperyal savaşlar ve ekonomik yağmanın altyapısını kurar. İmparatorluğun yasal uzmanları, suikastları, baskıyı, işkenceyi, keyfi tutuklamaları emperyal devletin güvenliğine yakın ve sürekli tehditler olduğunu iddia ederek “anayasal düzene” uyumlu olarak yeniden
Hukuk, sadece ekonomik ya siyasi kurumların erkini “yansıtan” üstyapının parçası değil aynı zamanda siyasi ve ekonomik kurumları emperyal doktrinleri uygulanmasını sağlayacak materyal kaynakları işlemek için yönlendirir ve yönetir.
Bu bakımdan emperyal idareciler, bazı liberal eleştirmenlerin iddia ettiği gibi “hukuksuz” değillerdir. “Emperyal içtihada” uygun olarak işlev görürler ve imparatorluk inşasının hukuki doktrinlerine sadıktırlar. Birçok emperyal liderin anayasal garantiler ve uluslararası kanunları çiğnediğini öne sürmek anlamsızdır. Eğer bir emperyal idareci “anayasal gündemi” takip edip emperyal imtiyazları aşındırırsa ya da daha kötüsü vahşi emperyal politikayı güdenleri kovuşturmak için uluslararası hukuku uygularsa, derhal görevi ihmal ve/veya ahlaksız davranmakla suçlanır ve mahkemeye verilir ya da devrilir.
New York Binghamton Üniversitesi’nden emekli Prof. James Petras’ın son 3 kitabı: “Siyonizm, Militarizm ve ABD Erki’nin Düşüşü (2008)”, “Gazze’deki Savaş Suçları ve Amerika’daki Siyonist Beşinci Kol (2010)“Arap İsyanı ve Emperyalist Karşı Saldırı (2011)”.
Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.