Afyonkarahisar'da geçtiğimiz günlerde mesai bitiminde hakim ve savcıların evlerine gitmek için adliye garajına girmek istedikleri esnada garaj kapısı açılınca, dışarıya hızla bir araç çıktığını gören hakim Mehmet Gülçek, durumdan şüphelenerek, olayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletmişti. Başvuru üzerine harekete geçen Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı araştırmada, aracın emniyete ait ortam dinleme aracı olduğu tespit edilmişti. Yapılan tespit üzerine Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayla ilgili sorumluların tespiti için dün soruşturma başlattığı bildirildi. Olayı 12 Aralık 2012'de 'adalet.org' adlı internet sitesinde de paylaşan hakim Mehmet Gülçek, yazısında şu ifadelere yer verdi:
"2011 yılı içerisinde HSYK Teftiş Kuruluna bağlı müfettişler tarafından adliyemiz de yaklaşık 5 ay süreyle teftiş yapıldı. Bu teftişin devamında 'sahte bir dilekçeyle' (Daha sonra bu dilekçenin, isim sahibinin iknası suretiyle gerçek hale getirildiği ifade edilmiştir.) şahsım da dahil olmak üzere sanırım 15 meslektaş hakkında soruşturma açıldı. Şahsım hakkımda ki iddia haricen aldığım bilgilere göre 'Duruşma günleri geç geldiğim için, duruşmaların benim yüzümden geç başladığı' şeklindeydi. Müfettişler, benimle ilgili sanırım 27 kişiyi dinlemişler ve gerçekte dinlenen kişi sayısı benim bilgilerime göre daha fazla olduğu halde, sadece bu kadarının beyanını resmi kayıtlara geçirmişler. Bu şikayetin asıl sahibi ve kaynağını, HSYK ve müfettişler bizzat bildiği halde, hakkında bugüne kadar en küçük bir araştırma ve işlem yapılmamıştır. Aksine sürekli başkaları hedef yapılmaya çalışılmıştır. Nihayetinde sanırım 8 yada 9 meslektaşa sarı zarf verilerek savunmaları istenilmiştir. Bu süreç devam ettiği için, şimdilik ayrıntılara girmeyi uygun bulmuyorum."
"ARACIN PLAKA KAYDI YOK"
Yine sonradan elde edilen harici duyum ve bilgilere göre, muhtemelen asgari 3 ay süre ile hakim ve Cumhuriyet Savcıları bakımından telefon ve ortam dinlemesi yapıldığı anlaşıldığını söyleyen Halim Gülçek, devam eden yazısında şu çarpıcı ifadelere yer verdi:
"Asıl gündeme getirmek istediğim husus 10 Aralık 2012 Pazartesi günü saat; 17.50 civarında adliyeden ayrılmak amacıyla eşimle birlikte adliyenin garaj kapısı önüne geldiğimiz de, otomatik kapının açılması için kumandaya bastım. Garajın içinden metalik bir çarpma sesi gelince, havalandırma boşluk kapaklarına üst kısımda ki açık park alanında bir aracın çarpmış olabileceğini düşündüm. Otomatik kapı yukarı doğru açılırken henüz tam olarak açılmadığı halde, teftiş döneminde garajda ortam dinlemesi yapan araca tıpatıp benzeyen, 03 EN ... plakalı muhtemelen Ford Connetc marka bir kamyonetin acele ve panik halde dışarı çıktığını fark ederek, ilk anda aracın tavan antenin de otomatik kapıya sürtecek şekilde acilen ve süratle çıkışının şaşkınlığını yaşadım. Hemen plakasını alarak şüpheli aracın araştırılmasını istedim. Gelen bilgiye göre aracın plakasının kayıtlı olmadığı ve istihbarat birimlerine ait olabileceği bildirildi. Daha sonra olayı Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcımız ile paylaştım. Dün itibariyle aldığım bilgiye göre kapalı garajın kapısı açılırken panik ve telaş halinde içeriden çıkan, sürücüsünün teşhis korkusuyla yüzümüze dahi bakmaya cesaret edemediği aracın Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğüne ait 'ortam dinleme' aracı olduğunu öğrendim."
"ARTIK DELİL TESPİTİ MÜMKÜN DEĞİL"
İlgili Müdürlüğün harici ve şifahi açıklamasına göre kapalı garajdan panik halinde çıkan istihbarat görevlisinin 'Adliye Katiplerinin içeri (garaja) girebileceği' endişesiyle panik halinde garajdan çıkış yaptığının söylenildiğini kaydeden Gülçek, "Bu gerekçe çocukların bile güleceği tamamen soyut ve uydurma bir gerekçedir. Eğer söz konusu araç derhal Adliyeye getirtilerek, suç delili olduğundan el konulmak suretiyle ortam dinleme cihazının kayıt belleğinde ki kayıtların kopyası çıkartılıp, imajı derhal alınsaydı gerçek durumun tespiti mümkün olabilirdi. Bu saatten sonra araçta ki kayıt cihazının bile sökülerek yada diskin değiştirilmesi mümkün olduğundan, artık delil tespitinin de mümkün olmadığını düşünüyorum.
Sorularım çok basit. Adli görevi bakımından mahkemelere ve Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı olan, bir emniyet asayiş birimi hangi yetkiye dayalı olarak, kimden izin alarak ve ne amaçla bu dinlemeyi yapmaktadır? Hakimine ve Cumhuriyet Savcısına güvenmeyen devlet, emniyet mensuplarına yargı mensuplarından daha fazla nasıl güvenmektedir? Yada Türkiye Cumhuriyetinde bu hukuksuzluğun hesabını sorabilecek bir adli makam var mıdır ? Bu soruların muhatabı kimse buyursun cevabını versin. Veremiyorsa oturduğu makamı boşuna işgal etmesin. Hamasi nutuklar ve uydurma, düzmece gerekçeler bu saatten sonra beni kesinlikle ikna edemez. Çünkü olayın görgü tanığı bizzat benim. Belki bu işlerin üstü bir şekilde kapatılabilir. Ancak daha önce hesap verilmez sanılanlar, nasıl bugünün mağduru oldularsa, bugünün hukuk tanımazları da yarınlar da, mağdur ettiklerinden daha beter olacaktır" dedi.