'Pınar'a verilecek beraat 28 Şubat'ı mahkum edecek'
Pınar Selek davası, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 22 Kasım'da sürpriz bir manevrayla Yargıtay'da bozulan beraat kararında direnmemesi üzerine bir kez daha gündemde. Karar o kadar sürprizdi ki, duruşma savcısı Nuri Ahmet Saraç bile, şaşkınlığını 'Yeni bir durum oluştu. Ben de şoke oldum' sözleriyle dile getirdi. Şimdi gözler, 13 Aralık Perşembe günü bir kez daha toplanacak mahkeme heyetinin vereceği kararda.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-10 10:52:56
Mahkeme yaklaşık üç hafta sonra neden bir kez daha karar değiştirsin, diye sorabilirsiniz. Haklısınız da. Ancak soru, mahkeme heyetinin üyeleri dikkate alındığında önemli bir cevap buluyor. Zira Yargıtay'ın bozduğu kararda beraat yönünde oy kullanan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ile üye hâkim Mehmet Karababa 22 Kasım'daki celsede yoktu. Bir kalp rahatsızlığı nedeniyle son celseye katılamayan Yılmazabdurrahmanoğlu, savcıyı da şoke eden son kararın ardından Vatan gazetesinden Burak Bilge'ye 13 Aralık'taki duruşmaya katılabileceğini söyledi. "Şüphenin sanık lehine olduğunu" vurgulayan Yılmazabdurrahmanoğlu, "İyi olursam 45 günlük raporumun bitmesine gerek yok. Gelir başlarım görevime” dedi ve ekledi:
“Böyle kararlar da olabilir. Hakimlerin kendine göre takdir hakları var. Saygı duymak lazım. Bunlar hep hukukta var. Biz daha önce direnme kararı verdik. Benim görüşüm belli. Ancak karar çıkmadı daha dosyada. Ben göreve geri dönersem o zamanki heyetin durumuna göre karar verilir..."
Evet, Yaklaşık 15 yıl oldu. 9 Temmuz 1998 günü, Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlama sonucu 7 kişi hayatını kaybetti. İki gün sonra, Pınar Selek, farklı bir gerekçeyle İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi tarafından gözaltına alındı. Yaklaşık 2,5 yıl cezaevinde tutulan Pınar Selek hakkında bugüne kadar iki kez beraat kararı verildi. Çünkü patlamanın bombadan kaynaklandığı yolunda delile ulaşılamamış, önce Selek aleyhine ifade veren ve beraat eden Abdülmecit Öztürk de, bu ifadenin işkence altında imzalatıldığını açıklamıştı.
Ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun aleyhte bozma kararı ve 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararında direnmemesi üzerine yaklaşık 15 yıllık süreçte bir kez daha aynı noktaya dönüldü. Dava sürecini Avukat Akın Atalay'ın T24'e yazdığı "A'dan Z'ye Pınar Selek davası" yazısından okuyabilirsiniz.
13 Aralık Perşembe günü yapılacak duruşma öncesinde Pınar Selek'in babası ve avukatı Alp Selek ile konuştuk. Buyrun.
'Davanın baştan başlayabileceğine inanmıyorum'
- 15 yıldır süren bir dava, onlarca duruşma, avukat bir baba, dava sürecinde sağlığı bozulan bir anne, ablasını savunabilmek için ikinci üniversiteyi okuyarak avukat olan bir kız kardeş... Bunca yıl bıkıp usanmadan bu "Kafkaesk" durumla nasıl mücadele ettiniz?
Ben Pınar’ın babası olarak başından beri kendimi hiç bırakmadım. Üzüntü elbette oluyor, ama "uğraşabiliriz" dedik. Çünkü haksızlığı gördük. Türkiye’de en sonunda "hukuk olacak" dedik. Tabii annesi farklı yapıdaydı; onun üzüntüsü daha başka oldu, sağlığı bozuldu. Ama ben hukuka hep inandığımdan sonunda ortaya çıkacak bu, diyordum.
Bir de hiç kimse inanmadı. Hiçbir akrabamız, komşumuz, tanıyan tanımayan herkes büyük bir destek oldu ve "Burada büyük bir haksızlık var" dediler. Görebildiler. Mısır Çarşısı davasının ilk duruşmasında 200’e yakın avukat vekillik için örgütlenmişti. Biz örgütlemedik onları. İnsanlar buradaki büyük haksızlığı gördükleri için kendileri destek oldular ve olmaya devam ediyorlar.
- Hukuka inandığınızı söylüyorsunuz, ancak geçen yıllar boyunca her duruşmaya katılmak, savunma hazırlamak, karşınıza çıkan hukuksal sorunlara karşı mücadele etmek durumunda kaldınız. Bugün, bütün bu sürecin yeniden başlama ihtimâli var mı?
Buna inanmıyorum çünkü, dünyanın her tarafında ve Türkiye’den binlerce insan bu hukuksuzluğa karşı ayağa kalkmış durumda. Benim kadar bu davaya sahip çıkan bir avukat kadrosu var.
Küçük kızım Seyda da ablasını savunabilmek için avukat oldu. Yıllardır o da bu mücadelenin içinde. İşletmeyi bitirmişti ama “Ben avukat olmak istiyorum, hukuk okuyacağım, bu davada ben de ablama ve sana destek olacağım,” dedi. İlk girdiği dava da ablasının davasıydı... Perşembe günü ruhsatını verdiler. Pazartesi günü Pınar’ın davası vardı ve ilk duruşmasına denk geldi, o duruşmaya avukat cüppesiyle girdi.
Türkiye’de ve uluslararası camiada yüzlerce hukukçu, “Bu artık seni de aştı, hepimizin davası oldu” dediler. Gerçekten de gelinen noktada bu artık sadece Pınar’ın davası değil, Türkiye’nin adalet sisteminin davası, Türkiye’deki düşünce ve ifade özgürlüğün davası.
'Pınar, özgürce Türkiye'de yaşamak istiyor'
- “Yurt dışına çıkma nedenim, biraz uzak kalmaktı. Şimdi durum değişti. Sanki zorunlu hale geldi. Bunu da kimsenin kabul etmemesi gerek. Ne olur ülkeme dönmem için herkes bir şey yapsın. Bir çağrıda bulunmak istiyorum: 13 Aralık'ta, kararın açıklanacağı bu saçmalığa herkes gitmeli. Uzakta olan da gelmeli, işi olan işten izin almalı” diyor Pınar ve bunca yıl karşısına çıkarılanlara rağmen hâlâ ülkesine dönmek istiyor. Anlatır mısınız, neden?
Çoğu kişi bana da “Alp Abi, bu kız gelmesin artık Türkiye’ye, ne yapacak” diyor. Aynı nedenlerden dolayı. Bir de yurt dışında yaşayabilme, okuma imkânı v.s. var. Orada birçok destekleyeni var. Kendisi de girişken ve sevilen bir insan. Şu anda Fransa'da yaşıyor; Strasbourg Üniversitesi’nde doktora tezini yazıyor ve Science Politique bölümünde çeşitli araştırma programlarına katılıyor. Kitap/roman yazıyor, çeviri yapıyor. Ancak bu yargı sistemi ve adaletsizlik, çalışmalarına sekte vuruyor.
Pınar artık bunları yaşamak istemiyor - keşke hiç yaşamasaydı - ama artık bir yerde "bitsin" istiyor. Ama Pınar bu ülkenin, bu toprağın insanı, burada ailesi, arkadaşları, tarihi var. Elbette burada özgürce yaşamak istiyor. Bu işkencenin bitmesini istiyor. Hepimiz bunu istiyoruz.
'Pınar'a verilecek beraat 28 Şubat'ı mahkûm edecek'
- Peki, bu süreç nasıl başladı? Seneler geçti, hükümet değişti ama dava devam etti, ediyor. Dava, sizce nasıl bu kadar uzun sürdü?
Devletin "hata yaptık" demek istemediği davalardan biri. Bu dava, bir hukuk ve adalet sorunu olmanın çok ötesine geçti ve siyasi bir davaya dönüştü. Yani buradaki sonucun kendisi çok politik. Bu olay bu hükümet döneminde olmadı. Bu dava 28 Şubat sürecinin bütün o karanlık atmosferini ve keyfi uygulamalarını içeriyor. Komploların arka arkaya yapıldığı bir dönemdi. Yani buradan çıkan bir beraat kararı o dönemin kendisini de mahkûm eden bir sonuç doğuracak, kabulleniş olacak, bu Pınar’ı da aşan bir durum. (T24)
RÖPORTAJIN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara