'Liderlerin birçoğunda kişilik bozukluğu belirtileri var'
Prof. Dr. Nevzat Yüksel: Ülkemizdeki politikacılar uyumu ve uzlaşmayı değil de saldırganlığı temel bir yaklaşım tarzı olarak benimsemişlerdir...
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-07 16:54:51
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Nevzat Yüksel, "Kimler saldırgan oluyor" başlıklı yazısında "Toplum liderlerinin saldırgan olduğu durumlarda toplumda saldırganlığın artması kolay anlaşılır bir şeydir" dedi. "Ülkemizdeki politikacılar uyumu ve uzlaşmayı değil de saldırganlığı temel bir yaklaşım tarzı olarak benimsemişlerdir" diyen Yüksel'e göre "Bu özellikleri ile liderlerimiz kendileri ile özdeşim yapılabilir bir nitelik taşımamaktadırlar. Biraz daha ileri giderek, birçoğunda birçok kişilik bozukluğuna ait belirtilerin olduğunu da söyleyebiliriz." .
Prof. Dr. Nevzat Yüksel'in Cumhuriyet'in Bilim-Teknoloji ekinde yayımlanan (7 Aralık 2012) yazısı şöyle:
Son günlerde gazetelerde diğer okulların “terörist” yetiştirdiği, İHL’lerin ise bu sorunun çözümü olduğu konusunda haberler yayımlandı. Ben de bu konuyu ruh hekimliği ve psikososyal gelişim açısından incelemek isterim.
Saldırganlığın kökeni konusunda tartışmalar henüz bitmemiştir. Saldırganlığın doğuştan mı geldiği, yoksa sonradan yaşanılan deneyimlere mi bağlı olduğu, öğrenilip öğrenilmediği konusunda tartışmalar sürmektedir.
Klasik psikanalitik ekol insanda iki tür dürtünün varlığını kabul eder. Bunlardan birincisi eros, diğeri tanatos’dur. Eros yaşam, tanatos ise ölüm içgüdüsü olarak da bilinir. Birincisine her türlü yakınlaşma ve olumlu dürtüler girer. İkincisi ise her tür saldırganlığı içerir. Erosun temel amacı çoğalma, çoğalan birlikler kurmadır. Bu amaca hizmet eden tüm davranışlarının kaynağının eros olduğu kabul edilir. Örneğin bireysel gelişim, olgunlaşma, üreme, eğitimle niteliğini artırma ve bunlar için gerekli eylemlerin tamamı eros kavramı içinde yer alır.
Tanatosun amacı ise tam tersidir. Yok etme, yıkma vb. bu dürtünün temel amacıdır. Her türlü yıkıcılığı içerir. Freud sonrası psikanalistler tanatosun varlığını reddetmişler, ölüm içgüdüsünün kökeninin yaşanılan deneyimler ve engellenmeler olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bu büyük ölçüde kabul edilen bir görüştür. Psikososyal gelişim sürecindeki engellenmeler saldırgan bir insanın oluşmasının nedenidir. Erişkin hayatta karşılaştığımız engellenmeler de saldırganlaşmaya neden olabilmektedir. Örneğin trafikte kural dışı davranan birinin bizi tehlikeye atması, sıkışık trafikte işimize geç kalma olasılığı, aradığımız bir şeyi bulamamak, tam sıra bize geldiğinde kırmızı ışığın yanması bizi öfkelendirebilmektedir. Benzer sayısız örnekler verilebilir.
Şimdi erişkin yaşamda engellenme yaratan dolayısı ile de saldırganlığa neden olan durumları inceleyebiliriz:
Eğitim eksikliği
Saldırganlığın önemli nedenlerinden birisi belki de en önemlisi eğitim eksikliğidir. İnsan eğitim hayatı boyunca aldığı eğitimle sorunlar ile baş etme gücü kazanamamışsa, yeterli donanımı yoksa çaresizlik içine düşecektir. Çaresizlik önemli bir engellenme durumudur. Saldırganlık nedenidir. Böyle bir durumda din eğitiminin güçlendirilmesi veya tüm eğitimin din temeline dayandırılması saldırganlığı azaltmaz tersine artırır. Tüm inanç sitemleri ve din, gerekçesi açık olmayan birçok tören ve davranış içerir. Bunların yaşanılan sorunu çözmemesi saldırganlığı artırır.
Dua veya başka türlü bir ibadetle sağlanan geçici rahatlamalar, sorunun çözülmesi anlamına gelmez. Soyut düşünme yetisinin gelişiminden önce din eğitimi verilmesi yaratıcılığı önleyen, çözüm üretmeyi önleyen önemli bir nedendir. İnançlar yapıları gereği iki değerli (ambivalan) nitelik taşırlar. Diğer bir deyimle zıt inancı da içinde barıdırırlar.
İnanan insan, inançlarının sorunlarına çözüm olmadığını, yalnızca dayanma gücünü yapay biçimde artırdığını görür, ancak ifade edemez. Bu da saldırganlık nedenidir. Tarih boyunca birçok savaşın din ve mezhep farklılıklarından çıktığı bilinmektedir. Bilim tarihine baktığımızda Nobel ödülü alan veya önemli buluşlara imza atan insanların katı din eğitimi verilen toplumlardan çıkmaması rastlantı değildir.
Eğitim düzeyi olarak yeterli donanımı olmayan insanın önemli niteliklerinden birisi eşduyum (empati) yapabilme yetisinin gelişmemesidir. Aldığı katı eğitim nedeni ile farklılıkları göremeyen insan başkalarının duygularını da anlayamaz, geniş halk kitlelerinin sıkıntılarını anlayamaz. Doğal olarak da yakın ilişkiler kuramaz. Başka bir deyişle, insan ilişkilerinde sürekli engellenmiş olur. Ardından saldırganlaşır.
Ruh hekimliğinde konuşarak hastayı tedavi etmenin kökenini insanın kendini değiştirebilme becerisi oluşturur. Ruh hekimleri insanların bu yetilerini işleyerek yeni davranış kalıpları geliştirilmesine aracılık ederler. Aldığı katı eğitim nedeni ile seçenekleri göremeyen insanın kendini değiştirebilme becerisi de olmaz. Bu da ağır bir çaresizlik duygusu oluşturur.
Siyasiler kötü örnek
Özdeşim süreci toplumdaki saldırganlığın önemli nedenlerindendir. Özdeşim, başka bir insanın davranışlarını benimseme ve kendine mal etme olarak tanımlanabilir. Buna örnek olarak çocukların anne ve babalarını, öğretmenlerini, diğer büyükleri taklit etmesi, erişkinler için de moda davranışı örnek verilebilir.
Erişkin yaşamda özdeşim yapabilme yetisi ile uyum yapabilme yetisi doğrudan bağlantılıdır. İyi lider nitelikleri açısından örnek alınabilir olmalıdır. Toplum liderlerinin saldırgan olduğu durumlarda toplumda saldırganlığın artması kolay anlaşılır bir şeydir.
Ülkemizdeki politikacılar uyumu ve uzlaşmayı değil de saldırganlığı temel bir yaklaşım tarzı olarak benimsemişlerdir. Bu durum toplumsal kaygı düzeyini artıran özdeşimi zorlaştıran önemli etkenlerdendir.
Bu özellikleri ile liderlerimiz kendileri ile özdeşim yapılabilir bir nitelik taşımamaktadırlar. Biraz daha ileri giderek, birçoğunda birçok kişilik bozukluğuna ait belirtilerin olduğunu da söyleyebiliriz. Özdeşim eksikliğinin önemli sonuçlarından birisi kararsızlık ve çaresizlik duygusunu tetiklemesidir.
Adalete güvenin kaybı
Diğer bir saldırganlık nedeni de adalete olan güvenin kaybıdır. Ülkemizde sık sık insanlar sorunlarını adalete güvenerek değil de kendileri çözmeye çalışmaktadırlar. Bu şekilde birçok cinayet işlendiğini görmekteyiz. Son yıllarda adalet sistemi ile ilgili oluşan kuşkuların toplumda genel bir engellenmişlik duygusu yaratması ve saldırganlığı körüklemesi kaçınılmazdır.
Kurumsallaşma eksikliği önemli saldırganlık nedenlerindendir. Kurumsallaşma gereksinimleri karşılayan bazı gelenek ve kuralların toplumda değişmez kurallar olarak yerleşmesidir.
Ülkemizde hemen hemen hiçbir kurumda kurumsallaşmanın önemi anlaşılmış değildir. Her yönetim değişiminde yeni kurallar egemen olmaktadır. Bu durum belirsizlik yaratır. İnsanlar böyle bir ortamda sürekli olarak hata yapma kaygısı yaşarlar. Kuralsızlık çoğu kez diktatörler yaratır. Bir diktatör varlığında diktatör dışında roller belirsizleşir. Herkes hata yapma korkusu içe girer. Bu durum önemli bir engellenme durumudur.
Geri kalmış toplumlarda bireylerin, yeterli donanımları olmaması nedeni ile hayatta kalma kaygıları fazladır. Karnını doyurmak, sağlıklı kalmak, ısınmak, sevgi gereksiniminin karşılanması gibi konularda güvensizlik ve yetersizlik yaşarlar. Temel gereksinimlerin karşılanması aşırı çaba gerektirir. Bu önemli bir engellenme nedenidir.
Geri kalmış toplumlara özgü önemli engellenme yaratan sorunlardan biri de iş ortamında yaşanılan olaylardır. Yıldırma (mobbing) davranışları, yoksun bırakma, eşitsizlikler, sömürme, çıkar sağlama vb. gibi davranışlar iş ortamında ciddi engellenme durumları yaratarak saldırganlığa neden olabilirler.
Saldırganlık bazen de öğrenilen bir davranıştır. Günlük hayatta çok sayıda saldırganlık örneği görmekteyiz. Bunların başında da trafikte yaşanan sorunlar gelmektedir. Aslında bu sorunlar saldırganlığın bir dışavurum biçimidir. Bu davranışlar saldırganlıkla doğrudan bağlantılıdır.
Donamımı yetersiz olan bir insanın önemli niteliklerinden birisi sorumluluk duygusundan yoksun olmasıdır.
Yukarıdaki örnekler ülkemizde insanların neden hemen her gün trafikte birbirine saldırdığını, kurumlarda yıldırma davranışlarının aşırı miktarda yaşanmasını, her gün birkaç kadının öldürülmesini, çocukların anne ve babalarından dayak yemelerini, kadınların kocalarından dayak yemelerini, yaşlıların ilgiden yoksun olmalarını açıklamaktadır.
Çözüm, eğitimi dogmatik temellere değil de bilimsel temellere dayandırarak niteliği artırmaktır. Yarın çok geç olabilir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara