‘BDP’nin Müslüman versiyonu çıkabilir’
Yıldız Ramazanoğlu: Batı’nın gelmiş olduğu noktada kadın ile erkek arasındaki farkların minimize edilmesi, aynılaştırma gibi bir hedef gözetiliyor. Geldiğimiz noktada bunun bireysel anlamda büyük acılara yol açtığını da görüyoruz. Burada önemli olan farklılıkların kendi iç derinliğine saygı duymak
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-12-03 10:00:36
İnsan hakları ve kadın örgütlerini temsilen dünyanın dört bir köşesinde konferanslara, toplantılara katılıyor. Uluslararası deneyimlerinden yola çıkarak ‘emperyalist feminizm’ kavramını sert dille eleştirdiği yeni kitabı ‘İşgal Kadınları’ çok tartışılmaya aday. Sadece dindar kesim için değil Kürtler, Ermeniler için de sesini yükselten, en çatışmalı siyasi ve toplumsal konularda taraf olmaktan kaçınmayan Yıldız Ramazanoğlu, Hürriyet'e konuştu.
İSLAM EŞİTLİKTEN FAZLASINI VAAT EDER
Yeni kitabınız işgal kadınlarında Batı feminizminin bir eleştirisi değil mi bir anlamda?
Bu kitap feminizm eleştirisi olarak yazılmadı. Feminizmin sapması olarak görülebilecek emperyalist dilin nelere yol açtığına, işgalleri nasıl akladığına dikkat çekmek istedim. Mesela Irak’ta işgalden önce kadınlardaki okuma yazma oranı yüzde 80’lerde iken şimdi bu oran yüzde 20’lere geriledi. Sokağa çıkamaz hale geldiler. Bize medeniyet diye dayatılan Batılı paradigmaların aslında insanlığımızı azaltan tarafının da görülmesi lazım.
Ana akım medyada hep “islamcı feminist” diye tanımlanıyorsunuz. Bu doğru bir tanım mı?
Bir insana 40 defa bir şey söylenirse o olurmuş. Ben belki de kendimi kırılgan bir feminist olarak tanımlayabilirim bir alt kimlik olarak. Kendimi feminist olarak tanımlamama gerek yok aslında çünkü İslami referanslarla hareket ediyorum ve feminizmin de evrensel olduğunu düşünmüyorum. Herkesin bunun içinde yer alması gerektiği inancında değilim.
Kırılgan feminizm ne demek?
Feminizm aslında Avrupalı kadın tecrübesinden doğmuş bir şey. 19.yüzyıla baktığımızda Avrupalı kadın oy hakkı, mülkiyet hakkı ve kanun önünde eşitlik hakkı için büyük bir mücadeleye girişti. İslam dünyasının tecrübesi başka. Mesela Arap sosyolog Sıdıka Arabi’nin tezini okumuştum. 18. Yüzyılda Kayseri’de yaptığı tapu sicil çalışması Kayseri’deki bütün mülklerin %30’unun kadınlarda olduğunu gösteriyor. Yani Avrupalı kadınlarla Müslüman kadınlar ortak bir tecrübeden gelmiyorlar ki ortak bir şemsiyenin altında feminizm evrenselliği içinde hareket etmiş olsunlar. Feminizmi temellendiren şey Müslüman kadının koşulları değil. Evli kadınların mal edinmesi kanunu İngiltere’de yaklaşık 1 asır önce ortaya konabilmişken Müslüman kadınlar buna zaten 13 asır önce sahipti, mülkiyet hakkı ve siyasal katılım hakkına da. Peygamberimiz erkeklerle biatlaştığı gibi kadınlarla da biatlaşıyor Akabe’de. Bu eşitlik içinde ekonomik siyasal ve insani kimliğin teslimidir. O yüzden Müslümanım zaten. Eşitlikten çok daha fazlasını vaat eden, çok daha hakkaniyetli bir inanç sistemi bu. Ama yine de bütün bunlara rağmen kendi feminizmimi belki ben şu şekilde açıklayabilirim; zaman içinde Müslüman kadınlara büyük bir rönesansla verilmiş olan hakların erkeklerin istismarıyla geri alınmasından bahsedebiliriz. İslam’ın öngördüğü kadına yaklaşımla aramız zamanla o kadar açıldı ki Batılı kadınların yaşamış oldukları zorluklarla da buluşturmuş oldu. Yoksa referans aldığımız kaynak ya da ilkeler bazında değil bu gerileme. Ama pratikte kadının inkişafının önüne sayısız bariyerler kondu, statü kaybettirildi.
Kitaptaki temel eleştiriniz Batı’daki kadınların Müslümanlar kadınlara bir kurtarma kaygısıyla yaklaşması. Bu neden kötü birşey?
Kadınların çiğnenmiş haklarının iade edilmesini isteyen, kadınlarla erkeler arasındaki eşitlik duygusunun kurulması için mücadele veren feminist akımdan bir sapma olarak görüyorum ben bunu. Aslında bu feminizmden çok baştan beri oryantalist söylemin sorunu. Bir “doğu”nun üretilmesi, bunun içinde kadının zayıf olarak tanımlanması, Müslüman kadınlara inançlarının statü kaybettirdiğine yönelik bir zihinsel arka plan inşa edilmesi, feminist hareketlerde de kurtarma duygusu yaratmış olabilir. Ama bu zaman içinde öyle bir noktaya geldi ki bilinçli ya da bilinçsiz olarak işgallere zemin oluşturma noktasına geldi. Irak’ta, Afganistan’da bugün kadınların kurtulmuş olmasından bahsedemeyiz. Sosyal bir evrim projesi gibi herkesin Batılı yaşam tarzı hedefine ulaşması gibi şeyler asla kabul edilemez. Ben bir Müslüman kadın olarak Batı’nın yaşam biçimini ve değerlerini bir norm olarak kabul etmiyorum. Evrensel olarak herkesin zaman içinde ulaşması gereken bir hedef olarak da görmüyorum. Örtüşen insani hedefler var ama bizim tasavvurumuz iki dünya arasında kurulacak dengeye dayalı, bireyciliğin hazzın sahip olmanın ele geçirmenin kutsanmasına dayalı değil.
Eğer Müslüman ülkelerin pek çoğunda kadının ikinci planda olması din kaynaklı bir durum değilse sebebi size göre nedir?
Temel sorun aslında İslam’ın tamamen yanlış bir şekilde algılanmaya başlanması, söylemin kadının zayıflatılmasına doğru geriletilmesi. Toplumsal hayatta eğer bir şeyler muhafaza edilecekse birilerinin evde oturup bunu muhafaza etmesi gerekiyor. Buna en uygun ve elverişli olanlar kadınlar diye düşünülüyor. Kısıtlama, yaptırım, azalma hep kadınlara. İslam dünyasında İslami uygulamalardan söz etmek de bir yanılgı. Mesela şiddetin referansı tamamen cehalet. Acaba Batılı kadınlar neden asla tartışmaya açılmıyor. Onların aslında ne kadar büyük mutsuzluklar, çaresizlikler yaşadığı, modern zamanlar içinde bireyselliğin onlara ne getirip ne götürdüğü, erkek profilinin sorumsuzluğu hiçbir zaman tartışılmıyor. Mesela Hollandalı bir Avrupa Parlamentosu üyesi olan Emine Bozkurt’tan Türkiye üzerine bir rapor yazması istenmişti. Raporuna Avrupalı kadınların da çok şiddete maruz kaldığına dair bir cümle eklemek istediğinde Hıristiyan Demokratlar bu cümlelerin rapordan çıkarılmasını istedi. Töre cinayetleri aslında Avrupa’da da yaşanıyor ama bunlar yansımıyor. Bunlar kültürler arası mücadelenin bir parçası olarak istismar edilen konular. Medya gücü kimin elindeyse, söz söyleme gücü kimin elindeyse bunlar politik olarak dönüştürülüyor. Bir karalama kampanyasına dönüşüyor.
RÖPORTAJIN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
Haber Ara