Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Kim bu (Y)Ezidiler, nerede yaşar neye inanırlar

Yezidiler, kendilerinin Âdem ve Havva’nın birleşmesiyle ortaya çıkan yetmiş iki milletten ayrı bir millet olarak kabul etmektedirler.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-30 23:55:59

Kim bu (Y)Ezidiler, nerede yaşar neye inanırlar

Kimdir bu Ezidiler? Neye veya neler inanırlar? Nerde yaşarlar? Gündemde olan ama kafalarımızda birer soru işareti olarak kalan bu soruların cevapları için “Günümüz Yezidiliği” adlı tezi hazırlayıp kitap çalışması yapan araştırmacı Yaşar Kaplan’a Yüksekova Haber'den Murat Adıyaman  sordu.


- Sayın Kaplan, dilerseniz söze önce Ezidilik veya Yezidilik kelimelerinin kökeni üzerinden başlayalım. Sizce bu söylemlerden hangisi doğru?
Yezidiler kendilerini Kürtçe Êzidi veya Êzdi olarak tanımlarlar. Bu isimlendirme Türkçe literatüre Yezidi olarak geçmiştir. Yezidilere adını veren Êzid isminin kaynağı ile ilgili olarak çeşitli fikirler ileri sürülmüştür. Bu görüşlerden kayda değer iki tanesini açıklayalım. Birincisine göre bu ismin kökeni Ezda’ya dayanır. Buna göre Ezda, Kürtçede ‘ez’ (ben) ve ‘da’ (Yarattı, verdi) kelimelerinin birleşmesinden ortaya çıkmıştır ve ‘beni yaratan’ manasında Tanrı için kullanılmaktadır. Bu bağlamda Sümer, Akad ve Babilliler döneminde ‘Êzida’ ismiyle çeşitli tapınaklar yapılmış, yüce Tanrı ve en büyük kuvvet olarak burada ona ibadet edilmiştir. Hakeza Mazda-yasna dininde en büyük Tanrı olarak Êzdan tanınmış ve ona ibadet edilmiştir. İşte Êzıdilik de bu kadim dinlerin bakiyesi olarak Tanrı için kullanılan Êzi, Êzid ve Êzdan isimlerinden kaynaklanmaktadır.
İkinci görüşe göre Êzıd ismi Yezid bin Muaviye’ye dayanmaktadır. Buna göre Kürtlerin Müslüman olmaksızın eski dinlerinin bir devamı olarak ortaya çıkmamıştır. Aksine Müslüman olduktan sonra Şeyh Adi bin Müsafir (Şêx Hadi) (ö. 1162) tarafından Hakkâri bölgesinde kurulan Adevi tarikatına intisap eden bir kısım Kürt’ün bir süre sonra İslam’dan peyderpey uzaklaşmaları ve uzaklaşma süresi içerisinde eski dinlerinin (Mitraizm) kalıntılarını canlandırmaları ve bölgedeki diğer inançların da buna eklenmesiyle oluşmuş eklektik bir dindir. 
Birinci görüşü ele alacak olursak Kürt dilinde Tanrı için Ezda ismi kullanılmaz. Kürtler genel olarak Tanrı için ‘Xuda’ kelimesini kullanırlar. Bu kelime ‘Xwe’ (kendi) ve ‘da’ (yarattı, verdi) kelimelerinden oluşup ‘kendi kendini var eden, kendiliğinden var olan’ manasına gelmektedir. Ezda sadece Tanrı ismi olarak kullanılan Xuda ismi için bir sıfat olarak ‘Xudayê ez da yi’ (Beni yaratan Allah) şeklinde kullanılmaktadır. Eğer Ezda ismi Tanrı için kullanılsaydı bu dinin müntesiplerine Ezdayi denilmesi gerekiyordu.
 
İkinci görüşü ele alacak olursak buna göre daha sonra Yezidilik ismini alacak olan Adevi tarikatının kurucusu olan Şeyh Adi b. Müsafir (1074-1162) hayali bir kişilik değil tarihi bir şahsiyettir. Bu şahsın hayatı ile ilgili bilgiler tarih kitaplarında mevcuttur ve bazı eserleri günümüze kadar gelmiştir. Burada Adeviyye olarak bilinen bir İslam tarikatı oluşturmuştur. Nitekim Şeyh Adi’nin ve halifelerinin döneminde yine o bölgede yaşamış birçok tarihçi Şeyh Adi b. Müsafir’den büyük bir mutasavvıf ve muttaki bir zahid olarak bahsetmişler, onun halifelerini de İslami ilkelere sıkı sıkıya bağlı insanlar olarak tanıtmışlardır. Şeyh Adi’den önce bu bölgede Yezidi isminde veya onu çağrıştıracak herhangi bir din veya mezhep ismi de bu kaynaklarda geçmemektedir. Şeyh Adi b. Müsafir tutucu (mutassıb) bir Sünni olarak bilinir. Onun görüşleri büyük oranda Sünni kuram ile örtüşmekte tek fark Yezid b. Muaviye hakkında sahip olduğu görüşlerdir. O, eserlerinde Yezid hakkında övücü sözler kullanır.  Adevi tarikatının ileri gelenlerinden ve Şeyh Adi b. Müsafir’in yeğeninin torunu olan Şeyh Hasan b. Adi (1195-1246) döneminden itibaren Adevi tarikatı Yezid b. Muaviye, Şeyh Adi b. Müsafir ve Şeytan hakkında aşırı fikirler beslemeye başladılar. Bu tarikat mensupları bu fikirlerinden dolayı Müslüman yöneticilerden büyük bir baskı ve şiddet görmeye başlayınca Müslüman toplumdan izole oldular. Kendileri aleyhine verilen her fetva ve üzerlerine yapılan her baskı onları İslami ilkelerden daha da uzaklaştırdı.
 
Bize göre ikinci görüş tarihi dayanakları itibariyle daha gerçekçi görünmektedir. Yezidi kavil ve dualarında kullanılan Êzi, Êzid ve Yezid isimlerinden kastedilenin Yezid b. Muaviye olduğu ve bazen Tanrı bazen de ilahi sır ya da Tanrı’nın hulul ettiği varlık olarak tasavvur edildiği görülecektir. Zaten Yezidiler Müslüman Kürtler için Hüseyniler demektedirler. Bundan da Yezidilerin Yezid- Hüseyin kavgasında kendilerini Yezidin tarafında gördüklerini çıkarmak mümkün. Fakat zamanla onlar İslam’dan uzaklaştıkça Yezid, bu ilk ayrışma noktaları önemini yitirmiştir. Tabi Yezidiler Müslüman topluluklardan büyük baskılar gördükleri için İslami bir tarikatın bağrından kopmuş olmayı ya da Şeyh Adi b. Müsafir’in Müslüman bir sufi olmasını kabul etmek istememektedirler. Bu da tamamıyla duygusal bir tepkidir
- Yezidiliğin peygamberi kimdir. Kurumlaştıktan sonra temsiliyeti kim veya kimlerdedir? Bunlar Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed (sav) peygamberliklerini tanıyor mu?
Yezidiler, kendilerine gönderilmiş peygamber olduğuna inanmamakla beraber diğer milletlere gönderilen peygamberleri kabul etmektedirler. Yezidi dini literatürü özellikle ismi Kur’an’ı Kerim’de geçen ve hikâyeleri İslami versiyonları ile büyük benzerlikler gösteren birçok peygamberin hayat hikâyesine dair kavil ve kıssalarla doludur.
 
Geleneksel Yezidilik genel olarak takdis edilen evliyalar ve bu evliyaların mezarları ve makamları etrafında uygulanan ritüel ve merasimlere dayanan bir melekler kültü ve azizler (evliyalar) kültü üzerine kuruludur. Bu evliyalar Yezidilerin nazarında peygamberler ile eşdeğer hatta daha üstün olarak tutulmaktadırlar.  Bu evliyaların büyük çoğunluğu Şeyh Adi b. Müsafir’in ailesi ve onların bazı halife ve müritlerinden oluşmaktadır.


-Yezidiliğin kutsal kitap veya kitapları var mıdır? Bu kitapların içeriği hakkında bilgi verebilir misiniz?
XIX. yy’ın sonlarına doğru Yezidiler üzerine çalışma yapan misyonerler tarafından ilk olarak Yezidi kutsal kitapları olan ‘Mushefa Reş’ (Kara Kitap) ve ‘Kitab-ı Cilve’ basıldı. Bunlar orijinal kitaplar değil. Yezidiler de bu iki kitabı kabul etmemektedirler. Onlar bu iki kitabın şu an da ellerinde olmadıklarını söylüyorlar. Onlara göre Yezidi dini metinleri yazıya geçirilmeyip özellikle Kavallar tarafından sözlü şekilde nesilden nesile aktarılmıştır. Doğru olan da budur. 1960’lı yıllardan itibaren bu kavil ve dualar derlenmekte ve basılmaktadır. Toplanan bütün bu sözlü gelenek derlenerek standartlaştırılmaktadır. Bunların muhtevasından derlenen bilgiler ışığında Güney Kürdistan bölgesinde Yezidi çocuklarına devlet okullarında Yezidilik dersi verilmektedir. Bu konuda şu an da basılı olan Mushafa Reş ve Cilve kitaplarına itibar edilmemektedir.
- Yezidiliğe göre yaradılış nasıldır? Evren ve İnsan oluşumunu nasıl açıklıyor. Kökeninde düalizm var mıdır?
Tabi, kısaca anlatalım. Tanrı önce kendi nurundan yedi meleği ardından kâinatı ve en son beşeri yaratmıştır. Uzun bir zaman diliminden sonra melekleriyle oturup kâinatı yaratmaya karar verdi. Daha sonra kendi nurundan bir inci yarattı. Bu inci yüce Tanrı’nın heybet ve azametine dayanamayarak renkten renge girdi ve parçalandı. Bu parçalanma neticesinde ‘su, ateş, toprak ve hava’ oluştu ve bu parçalanan inciden dökülen sular her tarafı kapladı. Tanrı ve yedi meleği bir binite binerek su üzerinde dolaştılar ve Laleş’te durdular. Tanrı suya maya attı ve maya tuttu. Ardından sudan bir duman yükseldi ve yedi sema gök ve yedi tabaka yer oluştu. Hemen ardından kâinatta insanın yaşaması için gerekli güneş, ay, yıldızlar, dağlar, sular vb. bütün unsurlar şekillendi.
Kâinatın yaratılmasından sonra Âdem’in bedeni yaratılmıştır.  Aradan yedi yüz yıl geçtikten sonra yedi melek, Tanrı ile beraber onun etrafına toplandılar. Tanrı, Adem’e hayat suyu içirdikten sonra beden canlandı. Melekler Âdem’i alıp cennete koydular. Buğday dışındaki her şey kendisine mubah kılındı. Uzun bir süre bu şekilde yaşadıktan sonra Azazil (Şeytan), Tanrı’ya geldi ve dedi: “Âdem cennette buğday yemezse beşer nasıl ortaya çıkacak.” Tanrı gerekenleri yapması için ona emir verdi. Azazil, Tanrı’nın izniyle Âdem’e buğdaydan yemesini salık verdi. Buğday yedikten sonra defi hacet ihtiyacı duyan Âdem, cenneti kirletmesin diye oradan çıkarıldı ve yeryüzüne getirildi. Uzun bir süre dünyada yalnız başına yaşayan Âdem sıkılmaya başlayınca sol kaburgasından Havva kendisine eş olarak yaratıldı. İkisinden yetmiş iki millet ve on sekiz bin âlem peyda oldu.
 
Yezidiler, kendilerinin Âdem ve Havva’nın birleşmesiyle ortaya çıkan yetmiş iki milletten ayrı bir millet olarak kabul etmektedirler. Buna göre Adem ile Havva arasında, "evlat babadan mı, yoksa anneden mi meydana gelir?" şeklinde bir tartışma çıktı. Uzun bir tartışmadan sonra her biri tohumlarını bir testi içine akıtıp ağzını kapayarak kendi mühürleri ile mühürlediler ve dokuz ay sonucu beklediler. Dokuz ay geçtikten sonra testiyi açtılar. Adem'in testisinde çok güzel bir erkek çocuk vardı. Havva'nın testisinde ise bir takım çürük haşarat vardı ve bunlar pis kokular yayıyordu. İşte Âdem’in testisinde (Kürtçe Cer) çıkan çocuğa Cer oğlu Şehit (Şit) adını verdiler ve onu bir cennet hurisi ile evlendirdiler. Şit ile cennet hurisinin sırtları birbirine yapışık olan bir ikizleri doğdu. Sultan Yezid kılıçla ikisini ayırdı. Bu esnada bir avuç et yere düştü. Bu iki ikizden biri şeyh biri de Pir oldu. Düşen et parçası da Mürid oldu. Bu üç kardeş büyüyünce üç huri ile evlendiler ve Yezidi milleti bunların soyundan gelmektedirler. Buradan da açıkça anlaşıldığı gibi Yezidiler seçkin bir millet olarak tasavvur edilmekte, toplumsal kast sisteminin ilahi dayanağı oluşturulmakta ve Yezidilik kan bağı üzerinden inşa edilmektedir.


- Yezidilikte ibadet nasıldır? Günlük olarak icra ettikleri ibadetleri nelerdir? Ezidiler için ateş dinsel olarak önemli olmasının sebebi nedir?
Yezidiler sözlü ve fiili olmak üzere iki şekilde ibadet yapmaktadırlar. Sözlü ibadetlerin başını çeşitli zaman ve mekânlarda Kürtçe okunan dualar çekmektedir. İbadetlerin yerine getirileceği özel bir mabet yoktur. Laleş kutsal bir mekân olarak merkezi bir yer tutmaktadır.
 
Yezidiler, Hakikat Farzları ve Tarikat Farzları olmak üzere iki farklı farz kategorisine inanmaktadırlar. Hakikat Farzları; her Yezidinin sahip olması gereken Şeyh, Pir, Usta, Mürebbi ve Ahiret kardeşi (ya da kız kardeşi)’dir. Tarikat Farzları ise; dört namazda okunan dualar, her Yezidinin tutması gereken üç günlük Oruç, Laleş’teki Kaniya Spi (Akpınar)’da vaftiz olmak, yatmadan önce Şehadet duasını okumak, her Yezidi’nin boynunda ‘Toka Êzid’ bulunması, erkek çocukların sünnet olması gibi Yezidilerin sembollerinden meydana gelmektedir. Bu iki farz gurubu dini erkânları oluştururlar.
 
Yezidilerin yerine getirdikleri Dua ya da Nımêj olarak dile getirdikleri günlük namazları vardır. Sabah ve akşam namazlarında Yüzlerini kıbleye çevirirler. Öğle namazında ise yüzlerini Laleş’e çevirirler. Yezidilerde iki çeşit oruç tutulmaktadır. Bütün Yezidi halkının tuttuğu genel oruç ve sadece Babaşeyh, Kavval ve Fakirler gibi din adamlarının tuttuğu özel oruç vardır. Genel oruç; doğu takvimine göre her Aralık ayının ilk Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri olmak üzere üç gün tutulan ‘Yezid Orucu’dur. Cuma günü Yezid bayramı kutlanır. Oruç tutma şartları Müslümanların oruç tutma şartlarına benzemektedir. Kırk gün yazın (Çılê Havinê- Yaz Kırkı) ve kırk gün kışın (Çılê Zıvıstanê- Kış Kırkı) olmak üzere seksen günlük bir oruç daha vardır ki bu oruç genellikle Babaşeyh, maiyetindeki din adamları ve Fakir kastındaki din adamları tarafından tutulur.    
 
Yezidilerde zenginlerden alınıp fakirlere verilen bir zekât yoktur. Mürit topluluğu din adamlarına (her mürit kendi Şeyh ve Pirine) yılda bir kez zekât vermekle mükelleftir. Yezidilerde en az ömürde bir kez güç yetirebilen herkesin Laleş’e gidip hac ibadetini yerine getirmesi gerekmektedir. Herhangi bir sebepten dolayı buna güç yetiremeyen, Kavvalların Sancak dolaştırmaları esnasında Melek Tavus heykelini kutsayarak bu farzı üzerinden kaldırabilir.
- Yezidilikte temel diyebileceğimiz ne tür inançlar vardır? Örneğin sonradan yezidi olmaya izin veriliyor mu? Misyonerlik çalışmaları yapılıyor mu?
Yezidi toplumunun bahsettiğimiz inançları dışında sahip olduğu önemli bir özelliği kastlı (sınıflı) toplum yapısıdır.  Yezidiler genel olarak; Şeyhler, Pirler ve Müritler sınıfından oluşmaktadırlar. Şeyhler ve Pirler yönetici durumunda Müritler ise onlara bağlı bulunmaktadır. Şu anki Yezidi toplumunun % 6-7’sine tekabül eden din adamları sınıfı olan Şeyhler ve Pirler, geri kalan % 93-94’lik Müritler sınıfını yönetmektedirler. Bu örgütlenme biçimi kan bağına dayanan ve doğuştan elde edilen imtiyazlar üzerine kurulu olan katı bir hiyerarşi ile birbirine bağlanan sınıfsal bir yapıdır. Bu sınıflar arası geçişler ve evlilikler mümkün değildir. Yezidi toplumunun bütün darbelere karşı yok olmasını engelleyen en önemli özellik sıkı bir şekilde örgütlenmiş olan bu toplum yapısına dayanmaktadır.  Mürit sınıfı; Şeyhler ve Pirlerden olmak üzere muhakkak bir Şeyh, bir Pir, bir Usta, bir Mürebbi ve bir Ahiret Kardeşi’ne sahip olmak zorundadır. Mürit, bunlara büyük bir saygı ve bağlılık göstermeli ve yılda çeşitli münasebetlerle onlara maddi yardımlarda bulunmalıdır. Din adamlığı kalıtım yolu ile babadan oğula geçmekte olup dini bilgi ve dini uygulamalarının büyük çoğunluğu babadan oğula sözlü olarak aktarılmaktadır. Yezidilik kan bağı üzerinde kurulmuştur. Yezidi bir anne ve babadan doğmayan birisi Yezidi olamaz. Yezidiliğe yeni girişlerin serbestiyeti üzerinden tartışmalar yürütülmekle beraber toplumun çözülmesini hızlandıracağı endişesiyle bunlar hala geleneksel toplum tarafından benimsenmiş değildir.


- Yezidilik inanışının dini bayramları veya özel günleri var mıdır? Bunlar ne zaman ve nerede kutlanıyor?
Yezidilik; bayram, özel gün ve merasimler bakımından oldukça zengindir. Senenin büyük çoğunluğu bayram, özel günler, özel ziyaretler gibi özel zamanlar ile doludur. Bununla beraber Yezidiler özel mekânlar bakımından da oldukça zengindirler. Yılbaşı: En büyük ve en önemli Yezidi bayramıdır. Çarşema Sor olarak bilinir. Doğu takvimine göre Nisan ayının ilk Çarşambası Yılbaşı sayılır. Yezid Bayramı, Bêlında Bayramı: Çılê Zıvıstane’nin (Kış Kırkı) ilk Cuma günü sadece Pirafat Pirlerinin bayramı ikinci Cuma ise genel bayram olarak kutlanır. Hıdır İlyas Bayramı: Şubat’ın ilk Perşembe günü kutlanır. Bunlar haricinde Kurban bayramı, Ramazan bayramı, İsa bayramı, gibi birçok bayram bulunmaktadır. Birçok Yezidi merasimi Laleş’te icra edilmektedir. Laleş’e girmeden önce Sırat köprüsü olarak isimlendirilen yerden itibaren temizlenmiş olarak bütün ziyaretçiler ayakkabılarını çıkarır ve yalınayak Laleş’e girer. Laleş’te özellikle Şeyh Adi’nin türbesi, Şeyh Fahr türbesi, Şeyh Şems türbesi ve Kaniya Spi (Akpınar) gibi yerleri muhakkak ziyaret ederler. Kaniya Spi suyundan içilir ve vaftiz yapılır.
Bunlar dışında tavaf denilen Yezidi evliyalarının mezarları ve kutsiyet kazanmış mekânlar etrafında düzenlenen şenlik ve festival havasında geçen merasimler önemli bir yer tutmaktadır. Tavus kuşu heykeli, Yezidiliğin sembolü ve Yezidilerin bayrağıdır ve bu heykeller belli zamanlarda Yezidi bölgelerinde dolaştırılırdı. Şimdi de Anzel (Şeyhan) ve Şengal (Sincar) Tavusları dolaştırılmaktadır.
- Yezidilik ile Zerdüştlük arasında bir ilişki var mıdır?
Evet, bilindiği gibi Yezidilik ile Zerdüştlük arasında bir bağ kuruluyor. Bunun önemli bir sebebi var. Bilindiği gibi özellikle XX. yy’ın başlarında Alman düşünürlerin kendi ‘Aryen’ köklerini yeniden keşfetme arzuları, Aryen dinleri üzerinde detaylı olarak çalışma ve bu dinleri semavi Yahudi- Hıristiyan dinlerinden daha çok yüceltmelerine yol açtı. Bu ‘Aryen Milliyetçiliği’ne göre Hint ve İran dinleri ana çıkış noktasını oluşturmaktadır. Kürtlerin Hind- Avrupalı kavimlerden birisi olması hasebiyle bu görüşten etkilenen Kürtler, Zerdüştiliği Kürtlerin kadim dini olarak kabul edip İslam’ın Kürtlere kılıç zoru ile dayatıldığını Yezidiliğin ise Zerdüştlüğün bir devamı olarak savunup Yezidiliği yücelttiler.
Fakat bunu bilimsel bir çerçevede ele almak gerekir. Zerdüşt (M.Ö. 660-583), Medlere bağlı Urmiye bölgesinde doğdu. Kadim Aryen dinini reforme edip Mazdaizm’deki Tanrıların birçoğunu pasifize ederek Ahura-Mazda’yı tek Tanrı ilan etti. O zaman Medler (Kürtler) ve özellikle dini ayinleri yöneten ve kutsal ateş bakıcıları olan Magu (Mecus) kastına ait din adamları şiddetle Zerdüşt’e karşı çıktılar. Zerdüşt de yeni dinini doğu İran bölgesine yaymak zorunda kaldı. Yani kendi kavmi kendisini inkar etti.   Zerdüşt’ün yeni dinine giren Persler, Medleri yendi ama yeni dine girmek istemeyen Magu rahipleri birçok kez onlara isyan etti. Fakat daha sonraları Magu’lar Zerdüştlüğü kabul ettiler ama eski dinlerini büyük ölçüde yeni dinlerine sentezleyerek Zerdüştlüğü büyük ölçüde etkilediler ve Zerdüşt’ün ortaya koyduğu dinden uzaklaştırdılar. Böylece Zerdüşt’ün pasifize ettiği Mitra gibi Tanrılar ve kurban ritüelleri tekrar canlandı ve eski İran inançları geniş bir alanda yayılma imkânı buldu. Burada söylemek istediğim şu Yezidilik Zerdüştlüğün devamı değil Zerdüşt’ün ortadan kaldırmak istediği ve Kürtler üzerinde oldukça etkili olan Mitraizm kültünün bir devamıdır.
Yezidiliğin Zerdüştlüğün bir devamı olmadığını birçok Yezidi aydını da kabul etmektedir. Bir Yezidi aydını olan Dr. Xelil Cındi; Yezidi literatüründe Hz. Âdem, Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Danyal, Hz. İsa, Hz. Zekeriyya, Hz. Muhammed ile ilgili birçok anlatı olmasına rağmen Zerdüşt, Mani ve Mazdek isimleri ile ilgili hiçbir anlatıya rastlanmadığı, bunların Yezidiler tarafından bilinmediği,  Zerdüştlükteki hayır ve şer Tanrılarının (düalizm) varlığına rağmen Yezidilerde hayır ve şerrin tek Tanrının elinde olması, Yezidiler ölülerini gömerken Zerdüştilerin ölülerini gömmeyip sessizlik kulelerinde yırtıcı hayvanlara terk etmeleri, Yezidilerde var olan ruhgöçünün Zerdüştilerde olmaması, Yezidilikteki yaygın kurban anlayışına rağmen Zerdüşt’ün kurbanı yasaklaması gibi birçok noktadan hareketle bu fikri reddetmektedir. Ayrıca Akrep, yılan ve kedi gibi hayvanlar Zerdüştlerde necis olarak görülürken Yezidiler nezdinde bunlar kutsaldır. Zerdüştlükte insanın aç kalması veya oruç tutması hoş görülmezken Yezidilerde oruç tutulması çok önemli bir yer tutar. Zerdüştlükte sigara içilmesi yasaklanırken Yezidilikte sigara içme önemli bir rol oynar ve tütünün sahibi (Tanrıçası) vardır. 

- Türkiye’de veya dünyada Yezidilerin yaşadıkları yerler ve sayıları hakkında elimizde bir bilgi var mı?
Yezidiler asıl olarak Kürdistan coğrafyasında yaşamışlardır. Günümüzde; Irak Federal Kürdistan Bölgesi, Türkiye, Suriye, Ermenistan, Gürcistan, Avrupa ülkeleri ve Rusya federasyonu sınırları içerisinde yaşamaktadırlar. Elimizdeki istatiski kesin veriler olmamakla beraber Yezidi kaynaklarının iddialarına göre şuan itibari ile dünyada; Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nde 400- 450 bin, Suriye’de 15- 20 bin, Türkiye’de binler ile ifade edilecek küçük bir nüfus, Rusya Fedarasyonu’nda 150- 180 bin, Avrupa’da 60- 75 bin olmak üzere 750 bin Yezidinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Yezidilerin yarısından biraz fazlası fiili olarak Irak Bölgesel Kürt Hükümeti sınırları içerisinde Ninova (Musul) ve Duhok illerine bağlı Sincar (Şengal) ve Şeyhan (Welatşêx) bölgelerinde yaşamaktadırlar.  
- Yaşadığımız coğrafya Yezidilerle ortak geçmişte Yezidilerin olduğu yerde “Şeytan’ın adını telaffuz etmeyin” denirdi. Bunun sebebi nedir?
Yezidi dininin en önemli itikad esaslarından biri Melek Tavus (Azazil- Şeytan)’a imandır. Buna göre Yüce Tanrı, yedi meleği yarattıktan sonra onlara kendisinden başka hiç kimseye ibadet ve secde etmemelerini emretti. Tanrı, Âdem’i yaratınca meleklere Âdem’e secde etmelerini söyledi. Azazil dışındaki altı melek secde ettiler. Tanrı, Azazil’e niçin Âdem’e secde etmediğini sordu. Azazil: “Ey Tanrım, ben senin benden başkasına secde etmeyin emrini unutmadım. Secdeye layık tek varlık sensin” dedi. Bunun üzerine Tanrı, Azazil’i tebrik etti ve ismini Melek Tavus olarak değiştirerek meleklerin başı yaptı. Yezidiler, Azazil’in en büyük muvahhid (tek Tanrıcı) olduğunu ve bu özelliğinden dolayı Tanrı’dan sonra en büyük ikinci varlık olduğunu kabul etmektedirler.
Tanrı’dan sonra en büyük varlık olan Azazil, çevrelerinde yaşayan Sünni çoğunluk ve Hıristiyan azınlık tarafından kötülüğün simgesi olarak görülen Şeytan ismi ile nitelendirildiğinden onlar ‘Şeytan’ ismini bir hakaret olarak görmeye başlamışlardır. Bundan dolayı Yezidiler ‘Şeytan’ kelimesini çağrıştıracak şat, kaytan, na’let, şin vb. kelimelerin kullanımını yasaklamışlardır. Şimdi dahi Yezidiler yazılarında Şeytan kelimesinin kullanmayıp (Ş) harfi ile göstermektedirler.  Bundan dolayı Yezidilerin incinmemesi için yanlarında Şeytan kelimesi kullanılmazdı. Fakat yeni nesil Yezidiler artık Melek Tavus’un Şeytan olmadığına ve Şeytan’a ibadet edilmediğine kani oldu. Dolayısıyla bu yasak eskisi gibi etkili değil ama hala yaşlı nesiller arasında bu yasaklara uyulmaktadır. 
- Hocam yerel bir soru sormak istiyorum; Hakkâri’de bahsedilen Gulareş Baba, Çarşamba sor gibi dini ritüellerin Yezidilikle bir bağlantısı var mı? Eden sor?
Şeyh Adi Hakkâri coğrafyasında yaşadı. Fakat Hakkâri geniş bir coğrafyanın adıdır. Musul’dan Van Gölü kıyılarına ve Dicle nehrinden Urmiye Gölüne kadar olan alanın adı. Şeyh Adi’nin yaşadığı alan Bahdinan bölgesi. Yani şimdiki Duhok ili sınırları içerisinde. Şimdiki Hakkâri sınırları içerisinde Şeyh Adi yaşamadı. Gulereş baba’nın Şeyh Adi ile hiçbir ilişkisi yok. Kim olduğu hakkında bir bilgimiz yok. Sadece Müslüman bie sufi olduğunu biliyoruz. Çarşema Sora gelince bu Kürtlerin kadim takvimi ile alakalı. Yani bunda Müslüman ve gayrı Müslüm Kürtler arasında bir fark yok. Esasında bu memleketimizde yılbaşı olarak Newroz’dan ziyade Nisan’ın ilk çarşambası (Çarşema Sor) yılbaşı olarak bilinir.
SON VİDEO HABER

Iğdır'da AK Parti İl Başkanlığı binasına molotoflu saldırı

Haber Ara