TÜM DOSYALAR GETİRİLSİN: (10 BDP'linin dokunulmazlık dosyası) Eğer komisyonda dokunulmazlıkları seçerek getirirlerse yanlış olur. Bekleyen tüm dosyalar sevk edilirse destek veririz. Aksi halde siyasi otorite, diğer vekilleri baskı altında tutma aracını elde etmiş olur. 'Bak sert konuşursan kaldırırım.
Sus yerine otur' anlayışı getirmiş oluruz ki, bu demokrasinin kabul edebileceği bir anlayış değildir. Kürsü hariç dokunulmazlıklar kaldırılsın ve bitsin bu mesele.
HABUR'DAN FARKSIZ: Terör örgütü mensuplarıyla kucaklaşma olur mu? Asla kabul etmiyoruz. Tabii şu soruyu sormaktan da kendimi alamıyorum. O görüntülerle Habur'daki görüntüler arasında ne fark var? Hükümet Habur'da da daha ileri gitti ve teröristin ayağına mahkeme kurdurdu. O dönem savcılar neredeydi? Adama göre hukuk, adama göre adalet olmaz. Hukuk evrensel bir kavramdır.
ERDOĞAN'A KANUNİ ROLÜ VERMELİ: Başbakan, Kanuni Sultan Süleyman'ı bir müzik aleti olan kanunu çalan kanuni olarak biliyor. Çünkü diziyle belgeselin farkında değil. Cehaletin ötesinde bir tablo var. “Yargı gereğini yapsın” diyor. O televizyon kanalının sahibini kınıyor. Bence kanal sahibi (Ferit Şahenk) dizide Sayın Başbakan'a da bir rol vermeli. Belki dizinin izlenirliği daha çok artar. Kanun çalan kişi rolü uygun olabilir kendisi için.
İstanbul'u bitirdiler
Çamlıca'ya cami yapılsın ya da yapılmasın demek mümkün değil. İstanbullular karar vermeli. İstanbul'un bir kimliği vardı, 10 yılda bitirildi. Sultanahmet'in silüetinin ortasına gökdelenleri utanmadan dikersiniz, sonra da Çamlıca'ya cami için böbürlenirsiniz. Bu ne ahlaka sığar ne İstanbul'a saygıya. Cami elbette yapılabilir. Kim karşı çıkabilir. (Taksim'e cami konusunda) Kişi başına düşen cami sayısına bakınca, ihtiyaç duyulan hemen her yere cami yapılabiliyor. Bakanların başbakanların bu tür tartışmalar içine girmelerini doğru bulmam.
Hele hele inançları siyasete malzeme etmeyi asla doğru bulmam. Cami üzerinden, din üzerinden siyaset dine de camiye de saygısızlıktır.
Ankara ve İstanbul büyük kent belediye başkanlığı için bir değil, birden fazla adayımız var. Hepsi de çalışıyor. Kararlıyız, İstanbul'u alacağız.
Kısa kol yasağı sapıklıktır
Okullarda kıyafet serbestisine karşı çıkan Kılıçdaroğlu, 'Tek tip kıyafet çocukların kendisini eşit hissetmesiydi. Kim fakir, kim zengin belli olmazdı. Bir çocuk her gün ayrı bir markayla gelecek, bir de öbür çocuğu düşünün. O çocukların psikolojisi bozulacak' dedi. 'Kıyafet yönetmeliği hakkında CHP'nin görüşü' başlıklı metinde de şu ifadeler yer alıyor: 'Halkın yarısı yoksulluk sınırı altında yaşarken 'herkes çocuğunu canının istediği gibi giydirsin demek, yoksullarla alay etmektir... İlkokul çağındaki kız çocuğunun kısa kollu gömlek giymesine yasak getiren anlayış sadece ve sadece sapıklıkla açıklanır... Getirilen düzenlemeyle başörtüsünü bir sorun ve ayrışma nedeni olarak ilk ve orta öğretime taşımak amaçlanmaktadır.
Biz sizi çok severdik ama
Kılıçdaroğlu'nun fabrika ziyaretine bir kadın işçinin çıkışı damga vurdu. Diyalog şöyle gelişti: 'Biz sizi çok severdik. Başkan olmadan önceden de. Ama şimdi yüzde 50'nin üzerinde bir çoğunluk AK Partili. Bizi azınlık ilan ettiler. Ben CHP'li değilim ama sizin o aktif siyasetiniz sanki bu sıralar biraz pasife düştü. Bunun nedeni BDP'ye biraz yakın duruşunuzdan olabilir.” Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:
BİZ hiçbir partiye ne çok yakınız, ne çok uzağız. Bizim politikalarımızı destekleyen parti olursa memnun oluruz. Karşı çıkan parti olursa demokratik yollarla mücadele ederiz. Dolayısıyla BDP'ye, AKP'ye ya da MHP'ye yakın diye bir tanımı kabul etmiyorum.