Ak Parti'den Uludere isyanı
Uludere olayının yıldönümü yaklaşırken, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Üstün, “Gizlilik kararı alınmasının ardından daha fazla ilerlemeyeceğimizi anlayınca raporu yazmaya başladık” dedi
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-30 08:01:55
Uludere’deki bombalamada kaçakçılık yapan 34 kişi yaşamını yitirmişti.
Uludere olayının üzerinden tam 337 gün geçti. 28 Aralık, 34 kişinin hayatını kaybettiği bu trajik olayın yıldönümü.
Bu süre içinde ne yapıldı?
Genelkurmay adli ve idari inceleme başlattığını duyurdu. Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcıvekilliği soruşturma başlattı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, olaya ilişkin bir alt komisyon kurdu.
Gülyazı Alay Komutan Vekili Albay Hüseyin Onur Güney açığa alındı. Başsavcılık yakın zamana kadar hala belge, bilgi toplama, yazışma işlemleriyle uğraşıyordu. Meclis ayağında ise nihai raporun yazımına geçen günlerde başlandı.
Yakını ölenlerin aileleri birkaç gün önce Meclis’te hala bir sonuç çıkmamasına tepki gösterdiler.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun Başkanı Nimet Baş’ın, Pandora’nın kutusunu açtıklarını, artık devlet sırrı kalmaması gerektiği yolundaki sözlerini dinlerken akla yeniden 337 gün geçmesine karşın Uludere konusunda elde ne olduğu geldi.
Genelkurmay ve başsavcılık, gizlilik kararı nedeniyle suskun. Peki, Meclis cephesindeki çalışma nasıl bir sonuca ulaştı?
Raporda isim yok
Meclis’te sohbet olanağı bulduğum İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı, AK Parti Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’le bu konuyu konuştuk.
Önümüzdeki günlerde tamamlanacak raporun, “koordinasyonsuzluğa” işaret edeceğini, sivil otoritenin bypass edildiğini vurgulayacağını ancak açık isim ya da isimlere işaret edilmeyeceğini hemen söyleyebilirim.
Rapor aşamasına gelene kadar yaptıklarını özetleyen Üstün, Heron görüntülerini izleyip, istihbarat raporlarını inceledikleri, olaya ilişkin telefon konuşmaları konusunda bilgi aldıkları aşamada, savcılığın “gizlilik” kararı verdiğini belirterek, bu kararın etkilerini şöyle anlattı:
“Savcılık, ‘Gizlilik kararı aldım, ihlal etmeyecek şekilde davranın’ diye bir uyarı gönderdi. ‘Dikkatli olun, bana vermeniz gereken bilgiyi oraya verirseniz cezai takibat açarım’ gibilerinden bir şeydi. Bundan sonra bilgi akışımız epey yavaşladı. Süzgeçten geçirilerek geldi. O zamana kadar hiçbir engel yoktu.”
Üstün, “Aileler, olayın sorumlularının açıklanması için Meclis’in de bir irade ortaya koymasını bekliyorlar. Gizlilik mi ayağınıza dolandı, başka bir gerekçe mi, istediğiniz her bilgi-belgeyi alamamak mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
Gizliliğe kadar belgeleri aldık
“Karara kadar almıştık. En değerli delil bence görüntüler. Heron görüntülerini bize veren kurum belli. Bu meseleyi kıskanmamış, farklı davranmış. Her şey normal gitti ama o saatten sonra bir dengesizlik yaşadık. Bu yargıdan da, kanunlardaki eksikliklerden de kaynaklanıyor. Kanun, ‘istenen bilgi ve belgeler verilir’ diyor ama verilmezse yaptırımı yok. Ama gizlilik kararını ihlal edersen soruşturma ihtimali var. Bunu kurumlar da biliyorlar. Dolayısıyla, ‘Belgeyi sana mı göndereyim, ona mı göndereyim’ diye ikilemde kaldığı zaman oraya gönderiyor. Biz de ilerleyemeyeceğimizi düşünerek yol ayrımına geldik. Gecikmekten dolayı da eleştiri aldığımızı hissediyoruz. Yani, ‘bir an önce kararı mı yazalım, yoksa çok daha fazla ilerleyemeyeceğimize göre hemen burada artık vaz mı geçelim yoksa, ilerleyemeyeceğimizi bilerek çalışmalara devam mı edelim’ aşamasına geldik. Raporu yazma seçeneğini tercih ettik.”
Kimse sorumluyu söylemiyor
Üstün, komisyonun daha fazla ilerleyememesinin nedenlerini izah ederken şunları söyledi:
“Olayın kompleks yapısı bir sebep. İkincisi çalıştığınız kurum kapalı bir kurum. Üçüncüsü, olay bir bulmaca gibi olduğundan, bir yapboz gibi. Her yapbozun başında başka bir ikinci kişi var. Yani bir sorumlu kişi yok. Dolayısıyla herkes ‘bende değil sorumluluk’ diyor. ‘Kimde’ diye sorduğunuzda, onu da söylemiyor. Yapısal sorunlar da var. Örneğin Amerika’da Başkan’ın bir güvenlik birimi var. Burada askerler ve siviller ortak sorumluluk alır. Bu yapı Türkiye’de yok. Yerelde, ‘artık valiliklere danışın, onlardan emir alın’ gibi genelgecik diyebileceğim zayıf bir tavsiye kararı var ama daha uygulanmıyor. Bizim bu olayımızda da vali 11.30’da öğreniyor, yani bizimle birlikte. Yerelde kurulmak istenen bu yapı daha kurulamamış bir. İkincisi, yereldeki bu yapıyla ilgili yukarıda bir yapı kurulmamış, yukarıda bir çaba da yok daha. Normal şartlarda böyle olaylarda, siyasi sorumluluk alınacaksa, ‘ben alayım, ben de vardım bu işin içinde’ diyebilmesi lazım. Böyle bir durum yok Türkiye’de.”
Delil olarak gönderilecek
Olayla ilgili “kasıt”, “ihmal”, istihbarat” iddialarının bulunduğunu anımsatan Üstün, “Bizim raporumuz bu olayı aydınlatacak nitelikte. Ancak biz bir yargı kurumu değiliz. Savcılığın bir soruşturması var. ‘İhmal mi var, kasıt mı var.’ Ya da ‘Evet, asker görevini yapmıştır mı’, bunları raporumuzda kategorilendireceğiz. Ve bu raporu, suç duyurusu olarak değil ama bir delil olarak savcılığa göndereceğiz” dedi.
Peki, raporda olayın failleri isim olarak yer alacak mı?
Üstün, bu soruyu, “Bunun faillerinin bulunması savcılığa kalacak. Biz kişi işareti yapmayacağız. Kurum işareti elbette olacak” diye yanıtladı.
“Silsile halinde bir hatalar zinciri” tespiti yapıp yapmadıkları yolundaki sorumuzu, “Zaten bu işlerin doğasında silsile var. Aynı anda 8 ayrı kurum izliyor görüntüleri. Demek ki 8’i de bir hataya düştü ya da bu şekilde karar verdiler” diye yanıtlayan Üstün raporun “çok yönlü” olduğunu vurguladı. Üstün, “Adreslerden biri Ankara mı” sorumuza da, “Her yöne bakıyor” yanıtını verdi. Komisyon, raporunu olayın yıldönümünden önce kamuoyuyla paylaşmayı hedefliyor.
Savcının çemberi daralacak
Üstün, “Kimin vurduğu, kimin vurulduğu belli. Olayın gösterdiği kurum belli. Raporunuz ürkek bulunabilir mi” sorumuza ise şu yanıtı verdi:
“Biz savcı gibi davranamazdık burada. Bizim mevcut imkanlarımızla olayı çözerken savcıyla yarın çelişkili bir duruma da düşebilirdik. Biz bir şahıs işaret ederdik, savcı farklı bir şey yapardı. Ben yargının çözebileceğini ümit ediyorum hala. Bu mesele kapatılamayacak kadar büyük bir mesele. Kapatılmaması lazım. Ama insanlar buradan şöyle bir sonuç da çıkarmasın: ‘Efendim biz kana kan istiyoruz.’ Böyle bir şey de olmaz. Kasıt varsa her şey olur. Ama bir askeri hata varsa hata kadar değerlendirilir. Biz bu konuda bir şey söylemiş olacağız. Raporu tam okuyan, ‘şöyle olmuş bu iş’ diyebilecek. Savcının da belki çemberi daralacak. Soruşturma açılmasa, yargısal hükümleri vermek bizim için daha kolaydı. Çelişkili durma korkusu da olmazdı. Ama biz uç bir noktada bir kişiyi işaret edip de savcılık farklı bir şey yaparsa, hem soruşturma yıllarca şaibe altında kalır hem bizimki. Ama birtakım kurumları ve bir takım kurumsal işleyişleri konu edeceğiz.”
SON VİDEO HABER
Haber Ara