Amerikalı senatörler Bob Menendez, Mark Kirk ve Joe Lieberman tarafından hazırlanan önlemler paketi, Senato'da görüşülen Ulusal Savunma Yetki Yasası'na eklenmesi istemiyle yapılan oylamada 0'a karşı 94 oyla kabul edildi.
Paketin Kongre'den geçmesi ve ABD Başkanı Barack Obama'nın imzasına sunulabilmesi için Temsilciler Meclisi'nde de kabul edilmesi gerekiyor.
İran'ın enerji, liman, nakliyat ve gemi sanayi sektörleriyle iş yapılmasına yaptırımlar getiren paket, bu ülkeye grafit, alüminyum ve çelik gibi, gemi sanayi ve nükleer sektörlerle alakalı ürünler satan veya tedarik eden bireylere cezalar öngörüyor.
Paket, İran'ın yaptırımları atlatmaya dönük çabalarını önleme noktasında, bu ülkeye kıymetli madenlerin satışı ya da transferini yasaklamaya dönük tedbirler de getiriyor.
Bunun yanında paket, İran devlet televizyonu ve başkanının da zorla televizyonda itiraf veya göstermelik duruşmalar yayınladıkları gerekçesiyle insan hakları suistimalcileri olarak tanımlanması ve yaptırımlara tabi tutulmasını içeriyor.
Bu son düzenleme, geçen yıl ABD Kongresi'nden geçen ve arkasında yine senatörler Menendez ve Kirk'ün imzası olan İran'ın petrol endüstrisine yönelik yaptırımların daha da genişletilmiş versiyonunu oluşturuyor. Düzenlemede, İran'dan ham petrol alımından önemli kesintilere giden ülkelere tanınan muafiyetler ise korunuyor.
Menendez, Senato Genel Kurulu'nda paketin görüşülmesi sırasında, İran üzerinde uygulanan mevcut yaptırımların bu ülke ekonomisine somut etkide bulunduğunu ancak Tahran'ın hala nükleer silahlar geliştirmek için aynı sıkı gayreti göstermeye devam ettiğini söyledi.
''Pencere kapanıyor, bekleme oyunu artık bitti'' diyen Menendez, İran'ın ne yapacağına karar vermesi gerektiğini ifade ederek, ''öyle ya da böyle, İran'a, ABD, İsrail, bölge ve dünyayı tehdit edecek şekilde nükleer sahibi olmasına izin verilmeyecek'' diye konuştu.
Menendez ayrıca İran'ın nükleer silah kapasitesine ulaşmasının hangi nedenlerle ABD'nin ulusal güvenlik çıkarına uygun olmadığını sıralarken, ''İran'ın nükleer güç olması halinde Türkiye ve Suudi Arabistan'ın da aynı yolu takip etmeye kendilerini zorunlu hissedeceğini, bölgede nükleer silahlanma yarışı başlayacağını'' öne sürdü.