Dolar

34,8707

Euro

36,6764

Altın

3.040,35

Bist

10.058,47

Gazze saldırısının doğurduğu yeni gerçeklik

İsrail’in son Gazze saldırısının sonuçlarının “sismik bir kaymanın asli etmeni” olduğunu söyleyen Baroud, “yeni bir savaşın başlamak üzere olduğunu” belirtiyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-29 13:10:44

Gazze saldırısının doğurduğu yeni gerçeklik

TİMETÜRK / Remzi Baroud*

Hayatta bazı olgular, bırakın resmi söylemleri sıradan mantık ya da teknik dil ile bile açıklanamaz. Yıllardır süren kanlı muhasaraya ve 2008-9’daki tek taraflı savaşa rağmen Gazze nasıl oldu da İsrail’in son saldırısına ölmez bir dirilik ve böylesi yırtıcılıkla karşılık verebildi? Günümüz medya analistlerinin demode dili bunu açıklayamaz. Buna rağmen yeni bir gerçeklik doğmak üzeredir.

2008-09 “Dökme Kurşun Operasyonu” sırasında İsrail, bin 400’den fazla Filistinliyi öldürdü ve 5 binden fazlasını da yaraladı. Fıçı içinde balık avlamak gibi bir şeydi. Böylesi savaşlardaki her zamanki bahane “savunma” olduğu gibi kurbanların çoğu da sivildi. 2009 Eylül’ünde yayınlanan Birleşmiş Milletler araştırması “Gazze çatışması sırasında İsrail’in uluslararası insan hakları ve insani hukuku ciddi şekilde ihlal ettiğine ve İsrail’in savaş suçlarına ve hatta insanlığa karşı işlenen suçlara varan eylemler ifa ettiğine işaret eden kanıtlar” bulunduğu sonucuna ulaştı.

Tıpkı 8-günlük son Gazze savaşından sonra ortaya çıkacaklar gibi o zamanlarda da suçlamalar ve kınamalarda bir eksiklik yoktu. Birçokları; kamuoyunun nasıl İsrail’e karşı döndüğünden, kendi-kendine-ilan-edilmiş Yahudi Devleti’nin Davut-ve-Calut’un şimdiye-kadarki-en-çarpık anlatımı üzerindeki komuta kontrolünü nasıl yitirdiğinden ve ABD’nin artık İsrail’i yardım ve destek için dünyaya yalvaran muhasara altındaki milyonların derin ıstırabına karşı nasıl koruyamayacağından bahsediyordu.

Bunların çoğu gerçekte doğru fakat İsrail’in –dört yıl önce işlenen iğrenç cinayetlere rağmen– Gazze ve Filistin’in geri kalanını savaş öncesindeki aynı statükoya döndürmede başarısı da eşit derecede gerçek. Eski İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni 12 Ocak 2009’da gazetecilere “İsrail’in caydırıcılığını yeniden tesis için” ülkesinin kasti olarak Gazze’de “çılgınlaştıklarını” ve “Vatandaşları üzerine ateş açtığında çıldıracağını artık Hamas’ın anladığını ve bunun iyi bir şey olduğunu” söylüyordu. 

Muhakkak bu Birleşik Devletler için de yeterince iyiydi. Sanki binlerce insan ölmemiş ve yaralanmamış ya da hiç suçları olmayan ailelerin tamamı yok olmamış ve bir millet kaybettiği çocukları, erkekleri ve kadınları için hala yas tutmuyormuş gibi birçok Avrupalı güç, Brüksel’de Livni ile başları dönmüş şekilde yiyip içtiler.

Olay, Gazze’ye bir kere daha saldırmak için ihtiyaç duyduğu güveni sağlayan resmi batılı çevrelerdeki duruşunu son 4 yılda yeniden tesisteki İsrail’in bilhassa kurnazlığı değildir. Hakikat İsrail’in bu duruşu hiçbir zaman kaybetmediğidir. Bu güçler (Washington ve Londra başta) İsrail’in gelişmiş öldürme teknolojisini desteklemeyi asla bırakmadılar. Kendi ekonomik dertlerine rağmen İsrail’in ekonomisini güçlendirdiler ve elbette her mümkün fırsatta İsrail’in “kendini savunma hakkını” desteklediler.

22-günlük 2008-09 Gazze’deki avaş aslında belirli tarih ve dönemlerle sınırlamanın zor olduğu başka bir savaşın devamıydı. Gazze’deki Filistinliler (tıpkı diğer işgal altındaki bölgelerdekiler gibi), Tel Aviv’deki siyasi havaya göre azalan ya da artan oranlarda ölüyorlardı. 2008’de güç durumdaki Kadima Partisi yetkilileri, savaş-ve-güvenlik-obsesif halk arasındaki desteğini yükseltmek için savaşa başvurdu. 2012’de İsrail’deki ulusal seçimler bir kere daha tepemizdeydi. Her iki durumda da İsrail siyasetinin bu kanlı oyununda Filistin kanı cebren alınmalıydı. İsrail siyasetindeki tüm yükselen yıldızlar, daima-destekleyen halkı etkilemek için orada bulunmak zorundaydılar.

“İsrailli Yahudilerin yüzde 90’ı Gazze savaşını desteklediğine (Haaretz, 19 Kasım)” göre, (Eski İsrail başbakanı ve savaş suçlarıyla sayısız kere itham edilen Ariel Sharon’un oğlu) Gilad Sharon’unu şu sözlerini okumak çok da şok edici olmasa gerek: “Gazze’de elektrik, benzin, araçlar, hiçbir şey olmamalı. O zaman gerçekten ateşkes isterler... Gazze’deki tüm mahalleleri dümdüz etmeliyiz. Gazze’yi dümdüz etmeliyiz. Amerikalılar Hiroşima’yla durmadılar. Japonlar yeterince hızla teslim olmadıkları için Nagazaki’yi de vurdular”.

Buna rağmen Gazze sivilleri ve savaşçılarına yönelik bu avlanma sezonu istendiği gibi olmadı. “Bulut Sütunu Operasyonu”nun İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak’a büyük fırsatlar sağlaması gerekiyordu ki tehditkar işaretlerle parmaklarını sallasınlar ve uluslararası baskı artmadan önce mümkün olduğu kadar fazla siyasi puan toplasınlar. Bunun yerine operasyon, tarihi boyutlarda siyasi bir fiyaskoyla neticelendi.

İsrail’in deneme balonları, kuzey Tel Aviv’e hatta Batı Kudüs’e kadar ulaşan yüzlerce Filistin roketiyle düşürüldü. İsrail’in “caydırıcılık” savaşları yanında İsrail-dayatması siyasi izolasyon ve boğucu muhasara ile işgalden Filistinliler şikayet etmeye cüret etmesinler diye direnişi kırması gereken operasyon, her yerdeki İsraillileri sığınak aramaya iten yeni garip bir gerçeklikle sonuçlandı. Sirenler öttüğünde, İsrail durma noktasına geldi. Filistinlilerin sıkça deneyimlediği kanlı görüntüleri İsrailliler de tatmaya başladı. 21 Kasım’da Mısır vasıtasıyla sağlanan ateşkesden sonra ölen 1 asker dahil 6 İsrailli öldü. Fakat bu savaş farklı kılan dökülen kanın büyüklüğü değildi. Hamas ve diğer direniş fraksiyonların verdiği mesajın doğası nedeniyle farklıydı. Açlık çeken ve muhasara altındaki Gazeliler, komşu Mısır üzerinden kurtuluş aramak için kendilerini yüzlerce tünel kazmaya zorlayan 6 yıllık hava geçirmez ablukanın ardından karşılık verebildiler.

Ramallah’ta çok az meşruiyeti kalan Filistin Yönetimi, her zamankinden daha fazla ilgisiz hale geldi. Mahmut Abbas televizyondaki konuşmasında yaygın ancak barışçıl bir direnişten bahsederek kendisini çatışmada bir taraf olarak dayatmaya çalıştı. İsrail savaşının Filistin’in üye-olmayan devlet statüsü için BM oylamasına katılmaması için kendisine baskı yapmak için bir çaba olduğunu açıkladı. İsrailli liderler Filistinliler adil olmayan savaş eşitliğindeki bu yeni değişkeni anlamaya çalışırken, bu sefer işlerin farklı olduğunu işaret eden Arap yetkilileri Gazze’ye doluştu. Amerikalılar da bunun farkına vardı. ABD medyası ABD’nin dış politika odağının Doğu ve Güneydoğu Asya’ya kaymasından bahsederken, yeni savaşın alarm veren doğası Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un destek ve dayanışma göstermek için İsrail’e koşmasına neden oldu. Avrupalı liderler de aynısını yaptı. Bir kere daha sınırlar çizildi. Bu sefer Gazze bölgesel ve uluslararası politikanın ayırıcı noktasıydı ve direnişi sismik kaymanın arkasındaki asli etmendi.

İsrail’de birçokları, sınır topluluklarına “sükunet” getireceği için Hamas’la ateşkesin İsrail için iyi olacağını açıklayarak gerçekleri çarptırmaya çalıştı. Yani İsrail amaçları bir tür dolambaçlı yolla elde edilmişti. Haaretz’in askeri danışmanı Amos Harel darbenin etkisini azaltmaya çalışarak şunları söyledi: “ Caydırıcı gücün seviyesini ölçme sanatı, kesin bilimden çok uzaktır. Kimse 2006’da Hizbullah’a karşı başarısız edimlerin Lübnan sınırında 6,5 (şu ana kadar da süren) yıllık bir sükunet getireceğini beklemiyordu”.

Ancak İsrail’in amaçları tam olarak barış ya da sükunet olmadı. Onlarca yıldır İsrail vahşet –yani cezalandırma, caydırma, müdahale, işgal ve kimi ne zaman isterse “ders verme” hakkı– üzerinde bütün bir tekel arayışında oldu. Yakınlarda Sudan’ı vurması, geçmişte Irak, Tunus, Suriye’de saldırıları, Lübnan’daki korkunç savaşları ve İran’a karşı sürekli tehditleri bunu ispatlıyor.

Gerçekten çok büyük bir şey değişti. Sadece Filistinliler güç eşitsizliğini daraltmakla kalmadılar aynı zamanda İsrail’in münhasır belirlediği “güvenlik” denkleminde direnişlerini bir etmen olarak dayatmayı başardılar.

Ağır kayıplarına rağmen Filistinliler, Gazze’nin her yerinde neşeyle dans ettiler. İsyancılar arasında diz çöktüler ve dua edip Allah’a “zafer” için şükrettiler. Maskeli silahlı insanların etrafı direnişe tezahürat yapan neşeli Gazzelilerce sarıldı. İsrail ve velinimetleri, ekseriyetle İran’ı işaret ederek suçu atmaya başladı. Fakat sözleri Filistinlilerin şarkıları arasında boğuldu. Tüm taraflar biliyorlar ki çok kökten bir şey değişti. Savaş bitmekten elbette çok uzak. Ancak yeni bir tür savaş başlamak üzere...

*PalestineChronicle yazarı. “Özgürlük Savaşçısı Babam” adlı son kitabı Pluto Press, Londra’da yayınlandı.

Bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.

SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara