PKK'nın karakutusu konuştu!
ESKİ PKK'lı Karer, önemli açıklamalarına devam ediyor: “Devletin demokratikleşmesi demek, Ergenekoncuların tasfiyesi demektir. Ergenekon yok edilirse PKK da bitirilmiş olur.” “PKK toplumu körelten bir harekettir. Kürt halkının geldiği nokta geriye gitmedir. Hiç silah patlamamış olsaydı bugün Kürt kültürü çok yüksek seviyelere ulaşmıştı.”
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-28 07:34:33
Bahsettiğiniz örgüt daha çok 1980'lerin yapısı sizce hiç değişmedi mi?
Devlet değişince PKK da değişiyor ama ters istikamette. Devlet, demokrasi ve insan hakları alanında adım atıp özgürlük alanlarını genişlettikçe PKK sertleşiyor. Devletin demokratikleşmesi demek, Ergenekoncuların tasfiyesi demektir. Onun için Ergenekon yok edilirse PKK'da değişim olur. Yani yok edilerek bitirilmiş olur. Çünkü Örgütün zihin kodlarını oluşturanlar; Yalçın Küçük, Veli Küçük ve Doğu Perinçek'tir. PKK'da iç infazların, katliamların ve cinayetlerin zirve yaptığı dönemler Yalçın Küçük ile Doğu Perinçek'in örgütü tam denetim altına aldığı dönemden sonra olmuştur. Bekaa'da ve Kandil'de binlerce Kürt genci bunların verdiği bilgiler sonucunda öldürülmüşlerdir. Bu konuda PKK'nın Bekaa'da yaptığı infazları ballandıra ballandıra anlatan 2000'e Doğru dergisine bakmak yeterlidir. Ergenekon ve PKK, cinayetleri hep birbirlerine ihale ve havale etmişlerdir. PKK'nın ulaşamadığını Ergenekon, Ergenekon'un bulamadığını PKK ortadan kaldırmıştır. Onun için eğer Türkiye, PKK'nın neden olduğu şiddetten kurtulmak istiyorsa mutlak surette Ergenekon'nun Fırat'ın doğusundaki yapısına da dokunmalıdır.
Günümüzde şiddetle çözüm gelebileceğini düşünüyor musunuz?
Baştan itibaren silahlı mücadeleye karşı çıktım. 1970'lerin şartları farklıydı. Ama içinde bulunduğumuz bugünün global koşullarda silahlı mücadeleyi sürdürerek şiddet ve güç kullanarak hak elde edilemeyeceği görüşündeyim. Kim başlatırsa başlatsın silahlı mücadele sonunda zıvanadan çıkar. Şimdi silahlı mücadeleden çok daha hızlı sonuç alınabilecek etkili yöntemlerin koşulları mevcuttur.
Örgüt silahlı mücadelede niçin ısrar ediyor?
Sorgulanması gereken husus budur. Onun için diyorum ki, Kürtler adına çıktığını söyleyen bir örgütün yapabileceği işler değil yapılanlardır. PKK, özellikle son eylemleri dikkatle incelendiğinde bunların Kolombiya ve Meksika'nın güneyindeki esrar ve eroin baronlarının yürüttüğü şiddet politikasının aynısıdır. Özellikle de Meksika'daki esrar baronlarının yürüttüğü şiddetin aynısıdır. “Bu halkın kurtuluşu için uğraşıyorum ve bu halkı özgürleştiriyorum” iddiasında olan örgüt, özgürleştirmeye çalıştığı halkın çocuklarını katlediyor. Bu dünyanın neresinde görülmüş? 30 yıldır devam eden savaşta en büyük kaybı Kürtler yaşamıştır. 40 binden fazla insanın öldüğü çatışmalarda en az 35 bin Kürt yok edilmiştir. Bu nasıl bir mücadeledir ki verilen insan kaybının yüzde 95'i Kürtlerden oluşuyor? Ayrıca bu öldürülen 35 bin insanın yarısından fazlası PKK tarafından öldürülmüştür. PKK'nın faili meçhulleri devlet tarafından işlenen faili meçhullerden çok daha fazladır. PKK, halkın hakları için mücadele yürüten bir örgüt değildir.
Öcalan, derin yapının gönüllü neferlerinden biri
Öcalan'ın MİT tarafından yetiştirildiğini savunuyorsunuz?
PKK, baskı, dayatma, ölüm tehditleri gibi engellemelerin her türlüsüne başvuruyor. Muhalefete de yaşam hakkı tanımıyor. Ben değil kendisi söylüyor. Abdullah Öcalan, Türkiye'de derin devlet tarafından hazırlanmış bir projeyi hayata geçirmek için kolları sıvayan gönüllü neferlerden biridir.
Öcalan'ın “Derin Devletin adamı” olduğuna ilişkin iddianızın gerekçeleri nelerdir?
Kendi kendini ele veriyor. O söylüyor. Öcalan diyor ki: “Devlet üç yıl boyunca Ankara'da beni kendi özel yöntemleriyle besledi. Devlet ne dediyse ben evet dedim. Devlet 'sen böyle olacaksın' dedi, ben 'öyle olacağım' dedim.” Daha fazlası da var ama sanıyorum bu kadar yeterlidir. Tabii anlayana...
Böyle olsa dahi artık Kürtlerin bir kısmı Öcalan'ı lider olarak görüyor.
Buna itirazım var. Onu birileri ısrarla Kürtlerin lideri gibi göstermeye çalışıyor. Ancak sanıldığı gibi değil. 'Daha çok kan akıtacağız ve bundan en küçük bir şekilde 'yanlış yapıyoruz, yenilebiliriz' diye korkakça bir tutuma girmeyeceğiz” ve “Çok kan dökülmesi gerekiyor. Milyonlarca insanın ölümü hiçbir şey değildir. Botan suyundan daha fazla kan akmalı, her dağda, her ağacın altında, her taş kovuğunda şehitler vermeliyiz” şeklindeki sözlerin sahibi, şu anda İmralı'da misafir ediliyor. Ve bu kişi 40 bin insanın ölümüyle övünüyor. Sadece örgüt içinden 15 bin insanı katlettiğini açıkça itiraf etmiştir. Böyle biri Kürt halkının lideri olamaz. Milyonlarca Kürt'ü yok etmeyi hedeflemiş birinin, Kürt sorunu olamaz. 'Kürt, alçaktır, rezildir, köledir' diyen biri için, Kürtlerin tamamı 'liderimizdir' diyemezler.
Açlık grevlerini bir çağrısıyla bitirdi. Kandil'e “silah bırakın” derse dağdakiler sözünü dinlemezler mi?
Açlık grevleri bir tür faşizm yöntemidir. Diktatörlüklerde insan yaşamının hiç önemi yoktur. Hiçbir neden yokken insanlar zoraki ölüme sürüklendi. Açlık grevini bitirdiği gibi örgütü bitirebileceğine inanmıyorum. Öcalan örgüte, 'silah bırakın' derse Kandil onu dinlemez. PKK'ya silah bıraktıracak güç Öcalan değil, ona akıl verenlerdir. Hükümet, hem İmralı hem de Kandil'de binlerce defa görüşme gerçekleştirse bile uzlaşma sağlanma konusunda hiçbir netice alamaz. Açlık grevleri aslında bir operasyondur.
Çözüm: Anayasada haklarının verilmesi
PKK, barış istemiyor mu?
Örgüt hiçbir zaman barıştan yana olmadı. Devletin, uzlaşma ve diyalog girişimleriyle Kandil'dekiler alay ediyorlar. Başbakan'ın “gerekirse yeniden görüşülebilir” türündeki beyanlarını da Kandil'dekiler taviz ve zafiyet belirtisi olarak değerlendirip gülüyorlar.
Türkiye, Kürt sorununu PKK ile görüşmeden çözebilir mi?
Türkiye, Kürt çözümü konusunda PKK ile pazarlık yapmak zorunda değil. PKK ile görüşme çözüm getirmez. Tersine iç savaşa davetiye çıkarır. Devletin halkın yararına yasal düzenlemeler yapması krizi ve gerginliği ortadan kaldıracaktır. Bunun için de önemli bir fırsat var. Yeni Anayasa'nın inşa sürecine Kürtlerin dâhil edilerek haklarının verilmesi meselenin çözümünü sağlayabilir. PKK ve BDP aynı ısrarcı tavrını neden yeni Anayasa ve faili meçhul cinayetleri açığa çıkarmak için göstermiyor?
Kürt toplumu farklı bir yerde olacaktı...
Şiddet olmasaydı bugün tablo nasıl olurdu?
PKK bir tek kurşun atmasaydı bile devlet, Kürt'ün varlığını kabul etmek zorundaydı. Siyasal hakların elde edilmesinde en büyük engelleyici güç PKK olmuştur. Hiç silah patlamamış olsaydı bugün Kürt kültürü, sanatı ve edebiyatı çok yüksek seviyelere ulaşmış olacaktı. Öcalan, “Kürt halkını sıfırdan meydana getirdiğini” iddia ediyor. Aslında PKK şiddetiyle Kürtleri sıfır seviyesine düşürmüştür. Kürt'ün ekonomik, sosyal ve kültürel alanda en yoksun olduğu dönemde, Ahmed-ı Xanı, Mem û Zin gibi bir eser bırakmış. Fekiye Teyran inanılmaz güzel şiirlere imza atmış. Bir halk hareketi, toplumun dinamiğidir. Toplumu geliştiren önünü açan önemli bir etkendir. Başlı başına bir maniveladır. Ama toplumu kesinlikle körelten olamaz. PKK ise toplumu körelten bir hareket olmuştur. PKK'nın 30-40 yıllık mücadele süresinde kayda değer bir roman yazılmamıştır. Kültürel alanda en ufak bir ilerleme kaydedilmemiş. Bu, büyük bir kayıptır. Ve utanılacak bir durumdur. Kürt halkının geldiği nokta geriye gitmedir. Kürtleri geriletense PKK'dır. Halkın çıkarlarını savunmayı salt namlunun ucuna bağlama, korkunç gerici bir anlayıştır. Onun için ben de diyorum ki; eğer PKK olmasaydı ve eğer bu silah meselesi gündeme gelmemiş olsaydı, bugün Kürt toplumu çok farklı noktada olacaktı.
Avrupa'dan bakınca öyle görünüyor olamaz mı?
Bunun buradan ya da oradan bakmakla bir ilgisi yok. Bugün PKK orta sınıfa vuruyor. Bu Kürt toplumunu bitirmek demektir. Bu nedenle, özellikle Kürt esnafı, Kürt köylüsü, Kürt aydını estirilen teröre karşı aktif tavır almalı. PKK, kepenk kapatarak Kürtleri göçe zorluyor ve bankalarla tefecilerin kucağına iterek faiz bataklığına sürüklüyor. 1990'larda Devlet-PKK, halkı bitirme anlamında ortak çalışmıştır. Göç ettirme bilinçli bir politikadır. PKK, Kürt'ü bitirme aygıtıdır.
Kimlerin desteğiyle yapıyor?
Türkiye içinde kıyasıya bir iktidar kavgası var. İçte yürütülen iktidar mücadelesine paralel Orta Doğu'da pazarları yeniden bölüşüm kavgası var. İçte eğer Ergenekon operasyonları, Fırat'ın doğusuna kaydırılsaydı PKK eylem yapamazdı. Dışta ise ilk başta özellikle 1984 yılında Beyrut'ta ABD konsolosluğu aracılığıyla CIA'den çok ciddi destek aldı. Şu anda ise Finans Almanya'dan, yöneticilik yerli derin devletten, vurucu ekipmanların önemli bir kesimi de Suriye, İran ve son dönemlerde az da olsa Irak'tan temin edilmekte.
Suriye'deki PYD sizin tabirinizle “şebiha” olacak kadar tehlikeli mi?
PYD Suriye'deki Kürtlerin çok kanını döktü. Mişal Temo'yu tanıyordum. Bu insana acımadan kıydılar. PYD, Kürtlerin çıkarlarını değil, diktatör Esad'ın menfaatlerini korumaya çalışıyor. Kürtleri çok vahşice öldürüyorlar. Öldürme yöntemleri, Şebihalarınkine benziyor.
türkiye
SON VİDEO HABER
Haber Ara