Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.975,32

Bist

10.125,46

El-Kassam 76 yıl önce bugün şehit edildi

Adı Filistin’le beraber kulaklarımıza kazınan, mücadelesini bir çok alanda sürdüren, direnişin sembolü Muhammed İzzeddin ibnu Abdülkadir el-Kassam. Adının önüne tek bir sıfat bulup geçemiyoruz Kassam’ın. O hem komutan, hem iyi bir hatip, bir alim, bir mücahit, bir şehit…

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-11-20 17:27:19

El-Kassam 76 yıl önce bugün şehit edildi
TIMETURK / Haber Merkezi

Adı Filistin’le beraber kulaklarımıza kazınan, mücadelesini bir çok alanda sürdüren, direnişin sembolü Muhammed İzzeddin ibnu Abdülkadir el-Kassam.

Adının önüne tek bir sıfat bulup geçemiyoruz Kassam’ın. O hem komutan, hem iyi bir hatip, bir alim, bir mücahit, bir şehit…  
Yaşanan hayatları anlayabilmenin en iyi yolu hayatlarının çekirdeklerini oluşturan cümleleri keşfedebilmek, bu anlayışı, inancı yakalayabilmekten geçer. Bu sebeple El Kassam’ı anlatırken onun İslam anlayışına da ışık tutmaya çalışacağız.
Hayatını mücadeleye adamış olan Kassam sanıldığının aksine Suriye’lidir. Suriye’nin kuzeyinde Lazkiye kentinin bir sahil kasabası olan Cebele’de 1882 yılında doğan İzzeddin el Kassam’ın dedesi ve büyük amcası Kadiri tarikatının önde gelen isimlerindendi. Cebele’ye yerleşen ve orada İstanbul camisinde dersler veren Beyrut’lu Selim Tayyar ile çalışmıştır. Daha sonra Kassam, El-Ezher de okumak üzere 1902'de Kahire’ye geçmiştir.

  Kassam El-Ezher de babası Şam’ın tanınmış simalarından olan Tanukhi ile arkadaş olur. Tanukhi, El Kassam’ın vefatından sonra oğluna babası ile geçen bir anısını anlatır.
“ El-Ezher de beraber okuyorduk ve paramız da yoktu. Kassam’a sordum. Paramız yok, ne yapalım? Bunun üzerine elinden ne iş gelir diye sordu, ben de Nammourah(irmik, Hindistan cevizi ile yapılan bir arap tatlısı) yapmayı bildiğimi söyledim. Bunun üzerine El Kassam bana tatlıları yapmasını onları beraber satacaklarını söyledi. Bir gün babam bizi tatlı satarken gördü ve neden bunları sattığımızı sordu. Ben de Kassam ın para kazanmak için bunu yapmamız gerektiğini söylediğini ilettim. Babam ise El Kassam ın bana “kendi kendine yetebilmeyi” öğrettiğini söyledi. “ El Kassam dönemin Müslümanların geri kalmışlığını ve ahlaksal çöküntüsü hususunda oldukça hassastı. Müslümanları yabancı istilasından korumanın ve kurtarmanın tek yolunun İslami diriliş olduğuna inanıyordu.

  İzzeddin el Kassam tekrar Cebele’ye döndüğünde Kadiri tarikatı tarafından kurulan okulda dersler vermeye başlar. Tasavvuf disiplinin yanında Kur’an tefsiri ve fıkıh konularında da öğretilerde bulunur. Aynı dönemde İbrahim Ibn Adham camiinde imamlıkta yapmaktadır. Kassam Cebele’de dini emirlerle birlikte akılcı pratiklerin ışığında bir İslami Diriliş sorumluluğunu üstlenmiştir.

  İzeeddin el Kassam dindarlığını güleryüzüne yansıtan bir karaktere sahiptir. Öğrencileri, arkadaşları ve ailesi onun her zaman güler yüzlü olduğunu anlatmaktadır. Bu güler yüzlülüğünü ve şakacılığını Allah’a olan imanına bağlamaktadır. Bir çocuk gibi gülen, bir çocuk sadeliğinde konuşan sıcak bir kişiliğe sahiptir. En zor zamanlarda bile çevresine güleryüzle davranır. Modern şehrin ortasında gayet mütevazi bir hayat sürer.

 
İstiklal partisinin bir lideri olan İzzet Darwaza Kassam’ı şu şekilde tarif eder.
Kendi iç ışığıyla aydınlanmış biriydi. Kendini beğenme, bencillik gibi huyları yoktu. Herkese açık ve yakındı, insanlar onu severdi.
Kendisini ahlaki reforma adamış olan Kassam, halkı ibadetlerine devam etmeleri, Ramazan oruçlarını tutmaları, kumarı ve içkiyi bırakmaları konusunda özendirir. Çalışmaları o kadar başarılıdır ki, dindar olmayan kişiler bile bu hükümlere uymaya başlamışlardır. Sınırda yaşanan katarlarla içki kaçakçılığı durumlarında olaya müdahale eder. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki, Cuma namazı saatinde tüm erkekler namazda olduğundan kadınlar rahatlıkla peçesiz bir biçimde alışverişe gidebilmektedir.   Eylül 1911 de İtalyanlar Libya’nın Trablusgarp şehrine saldırırlar. Kassam cihat çağrısı yaparak Ömer Muhtar ve beraberindeki müslümanlara destek vermek amacıyla yardım toplamaya başlar. El Kassam toplanan yardımların tek başına yeterli olmadığını düşünür. Haziran 1912’de bir Cuma vaazında halka İtalyanlara karşı cihat çağrısında bulunur. Birçok kişi gönüllü olarak başvurur ancak sadece Osmanlı askeri eğitiminden geçmiş olanları yanına alır. Geride ise kendi mütevazi emekli aylığını mücahitlerin ailelerinin yokluklarında kullanımı için bırakır. 60 ila 250 arasında bir mücahit grubuyla beraber Suriye hükümetinin kendilerini Libya’ya deniz yoluyla götürmeleri için İskenderun’a geçer. İskenderun, Enver Paşa, Aziz El Masri ve Abdul Rahman Azzam’ın da Libya’ya İtalyanlara karşı savaşmak için gittikleri yoldur. İskenderun’da Kassam ve Mücahitler bir ay kadar beklerler ve sonrasında Suriye hükümeti onlara Cebele’ye evlerine dönmelerini söyler.

  1912 Ekim’inde İstanbul’daki yeni hükümet Balkan’larda patlak veren savaş üzerine İtalyanların şartlarını kabul eder ve buradaki savaşa son verir. Seferberliğin sona ermesi üzerine toplanan yardımlarla bir okul inşaatına girişilir. Kalan para ise 1. Dünya savaşın başlamasıyla birlikte bir kenara konur. El Kassam bu dönemde Osmanlı ordusunda yer almak için gönüllü olur. Kendisine köyünde kalıp askere alma işlemleri için çalışması önerilse de Kassam bizzat ordunun içinde aktif bir görevde yer almak istediğini söyler. Suriye’nin güneyinde askeri eğitim için bir kampa gönderilir ve askeri birlikte vaiz olarak görevlendirilir.

  Arap yarımadasının doğusunda, Suriye’de İngilizlere karşı, Fransızlara karşı Lübnan’da Osmanlı güçlerinin kaybetmesinden sonra Kassam tekrar Cebele’ye döner ve köyde bulunan tüm erkeklere askeri eğitim vermeye başlar. Toprak sahiplerinden topladığı parayla birlikte Libya direnişinden kalan parayla kurduğu topluluk için silah ve cephane alır. 1918 sonlarında, 1919 başlarında Fransız ordusu Cebele’nin de içinde olduğu Mavi Bölge’ye girerler. Bu bölgede Cebele askeri birlikleri ilk olarak dağlardan inerek Cebele’nin çevresindeki tarlaları, bahçeleri işgal eden milislerle savaşır. Bu çatışma esnasında Fransızlar hızlı bir şekilde Cebele’ye girer ve Kassam buna karşılık müritlerini toplayarak gerilla taktiği ile savaşmaya başlar. Burada Kassam müritlerini hem savaş teknikleri hususunda hem de cihat anlayışı ile ilgili eğitimine devam eder. Her ay Kur’an’dan yeni bir bölümü - ki bu bölümler özellikle cihatla ilgilidir-, müritlerine anlamlarıyla beraber ezberletir. Cihat anlayışının içlerine yerleşmelerini sağlar. Bölgede tanınmış bir el lider olan Ömer el Baytar da takipçileri ile beraber dağa çıkmıştır. Bir çatışmada Baytar ölünce, beraberindekiler El Kassam hareketine katılırlar.

  El Kassam’ın dağda olduğu bu dönemde Fransızlar bölgede halktan vergi istemekte ve bu vergileri artırmakta dağa yardım gitmesini önlemeye çalışmaktadır. Bundan dolayı gruptaki bazı toprak sahibi mücahitler mallarını kaybedecekleri korkusuyla yaptıkları bu direnişin doğrulu üzerine tartışmaya girerler. Tartışamaya Kassam “Fransızlarla savaş ediyoruz kendi aramızda değil” diyerek son verir. Sonrasında ise bu grup Kassam’ı terk eder. Bu bölünme Kassam’ın asker almalarında çok daha seçici davranmasına neden olur.
Arap Ulusal Hareketi’nin bağımsız bir Arap Krallığı kurma taleplerini reddederek Filistin harici tüm Suriye’yi Fransız manda yönetimine veren San Remo Konferansından bir ay sonra Kassam birlikleriyle beraber Halep’e giderek 1920 Mayıs’ından beri Fransızlara karşı savaşan İbrahim Hananu komutasındaki birliklere katılır. 1920 Haziran’ında Fransız kuvvetleri Hananu birliklerini geri püskürterek Halep yolundaki bir köprüyü ele geçirir. Fransızlar, Şam hükümetinden direnişçileri cezalandırmasını ya da ordunun Şam’a yürüyeceğini söyler. Bunun üzerine El-Kassam, Hanifi ve üç direnişçi ile beraber birlikten ayrılarak Şam’a Emir Faysal’dan direnişe devam edebilmek için silah ve cephane istemeye giderler. Bu görüşmeyi Faysal’ın yardımcılığını yürüten Şeyhin arkadaşı Tanukhi ayarlar. Emir 50 tüfek sözü verir. Kassam aynı zamanda Şam’ın büyük alimlerinden Abdulkadir El-Mağribi ile görüşerek ondan nasihat ister. El Mağribi, Suriye’deki durumun ümitsiz olduğunu ve savaşmayı bırakmasını tavsiye eder. Fransız ordusunun ilerleyişi ve El Kassam için idam hükmü çıkarması ile birlikte Kassam Şam’I terkeder. Tanukhi’nin sağladığı sahte pasaportlarla Suriye’ye, oradan botla Tartus’a, Beyrut ve son olarak Filistin’e ulaşır.

  Daha sonra El kassam Fransız istilasında bulunan Lübnan ve Suriye’den kaçanların sığınak yeri olan Hayfa’ya yerleşir. İslam Cemiyeti(Jamiat Islamiya) vakfı tarafından desteklenen İslam Medresesinde kendisi gibi sürgün olan ileri gelenlerle birlikte hocalık yapmaya başlar. O dönemlerde Hayfa’nın tanınmış Müslümanları tarafından desteklenen vakıf, Müslümanların kendi kendilerine destek oldukları, İngiliz mandasında karşı duruşun bir merkezi halindeydi.

 
1920’lerin başında El Kassam, Salifi şeyh El Kassa ile Filistin uleması ile yaşanan bir tartışmanın aynı safında yer alarak tanışırlar. Tartışma Hayfa ve kardeş şehri Akka’da cenazelerin ardından Müslümanların tekbir getirmeleri ve yüksek sesle Kuran okumalarının El Kassam ve El Kassab tarafından bidat olduğunu ifade etmeleri üzerine çıkmıştı. Akka Şeriat mahkemelerinin başı ile Akka Müftüsü Abdullah el Cezzar bu davranışın caiz olduğuna dair bir fetva yayınlarlar. El Kassam’ın ve El Kassab’ın vahabi geleneklerine göre hüküm verdiklerini söylerler. El Kassam ve El Kassab buna ezici bir bildiri ile cevap verirler. Bildirilerinde El Ezher ve Şam’ın ileri gelen ulemasının fetvalarına yer verirler. Cenazenin vakar içinde izlenmesi gerektiğini, cenaze ve üzüntü ortamına uygun düşecek şekilde davranılması gerektiğini, hayatın sonunun düşünülmesi ve tevazu içinde bulunulması gerektiğini anlatırlar. Bunun gibi o dönemde yaşanan birçok bidata karşı halkı uyarırlar.

  El Kassam ve El Kassab, Müslüman dünyasının işgaline karşı kaçınılmaz olarak cihadın gerekliliğine inanmakla beraber bazı noktalarda ayrılıyorlardı. El Kassab bu dönüşümün halkın orta sınıfının eğitimi ile ateşleneceğini ve bu şekilde kitlelere yayılacağının düşünüyordu. El Kassam ise daha çok içinde bulunduğu, kendi sıcaklığına karşılık gösteren eğitimsiz işçi sınıfı ile bu yayılımın sağlanacağına inanıyordu. El Kassam’ın herkes tarafından ulaşılabilen biri olduğundan genellikle yolda kendisinden tavsiye ve bilgi almak üzere insanlar tarafından durdurulurdu. Bu sebeple, İslam Medresesindeki derslerine sıklıkla geç kalmaya başlamıştı. El Kassab, ders saatlerine riayet etmesi hususunu hatırlattığı zaman, bunun mümkün olmadığını gören El Kassam buradaki işinden istifa eder.

  Hayfa’daki ilişkileri oldukça yoğunlaşan El Kassam halk tarafından arana seçkin bir insan konumuna gelir. Ne zaman özel bir olay olsa, bir kutlamada, doğumlarda, mezuniyetlerde kıratıyla, sohbetleriyle El Kassam davet edilirdi. Mevlitlerde, Cuma vaazlarında, Akşam namazını müteakip gerçekleştirdiği sohbetlerde anlattıklarını can kulağıyla dinleyen, vaazlarına karşı duyarlı olan kişilerle yakından ilgilenir, onların evlerine ziyaret ederek daha fazla gözlemlemeye çalışırdı. Çoğunlukla bu kimseler resmi bir eğitim almamış, tren yolu işçileri, inşaat işçileri, hamallar ve esnaftan oluşuyordu. Kassam bu kimseleri halkalar şeklinde organize eder birbirlerinden habersiz bu halkalara Kur’an-ı Kerim okumasını öğretir, cihadı ve kaçınılmazlığını öğütlerdi.

  Kendisini takip eden bu insanların çoğu kiraladıkları tarlalardaki çalışarak geçimini sürdüren, Siyonistlerin sürekli artan arazi alımlarından ötürü artan kiraları karşılayamayan işçilerdi. Önemli bir liman kenti olan Hayfa, merkezi bir otoyola sahip olması, petrol rafinerisi gibi özelliklerinden dolayı Filistin’in diğer kentlerinden daha fazlaca Filistin işgücünü besliyordu. 1930’ların başında Yahudi göçmenlerinin sayısının artması bina sayısına ve ticarete yansımış, taşradan daha fazla vasıfsız işçinin gelmesine neden olmuştu. Enflasyondan ezilen, mütevazi odalar için bile maaşının yarısını vermek zorunda kalan Filistinli işçilerin oluşturduğu gecekondu mahallelerindeki bu kalabalık, Filistin Arap önderliği için politik kavgalara kitlenmiş Filistinli liderler tarafından önemsenmiyordu.

  Filistinli Müslüman işçi sınıfını yerinden eden İngiliz sömürü sistemi, aynı zamanda ülkeyi Siyonist toplumun yerleşimine hazırlıyordu. Geleneksel Filistin elit sınıfı bu fenomene karşı herhangi bir şey yapamıyordu. Tanınmış önde gelen kimselerin para hırsları ve aşağılık politik rekabetleri, dini liderliğin çöküşü Filistin’in yerleşimci kolonileşmesine katkıda bulunuyor, en iyi ihtimalle İngiliz yetkililerle karşı karşıya gelmek istememeleri, Siyonist yerleşime karşı gösterilen başkaldırının etkisini azaltıyordu. İşte El Kassam’ın cihad hazırlıklarına başladığı ortam buydu.

  Bu hazırlık döneminde yapmış olduğu bilinçlendirme çalışmalarının yanında teçhizat temin etmeye çalışıyordu. El Kassam, kendi adıyla anılan “Kassamiler” denilen bir birlik kurar. Bu askeri birlik kendi derslerini takip eden samimi Müslümanlardan ve öğrencilerinden oluşmaktadır. Kassamiler, Hayfa'da İngilizlerin ve Yahudilerin gözlerini korkutan çok başarılı mücadeleler verirler. İzzettin Kassam'ın mücahitleri, halkalar biçiminde örgütlenmelerin de etkisiyle çalışmalarını çok gizli yürütüyorlardı. Bu yüzden İngilizler çok çaba sarfetseler de izlerini bulamıyorlardı.

  İzzeddin El Kassam'la, Kudüs'deki Kurtuluş Hareketi arasında irtibat 1931 yılında tamamlanarak güç birliği yapılmış ve hazırlıklar son merhalesine gelmişti. 5 Nisan 1931’de Şeyh İzzeddin’in kendisine bağlı mücahitlerle beraber Ceniğ Dağında fiili olarak başlattıkları bu cihad Filistinlilerin İngilizlere karşı başlattığı altıncı kıyam olarak yerini alır.

  İzzettin Kassam'ın mücâhidleri el-Yecur'a düzenledikleri bir saldırıda bazı işgalci İngilizlerle onlarla işbirliği içindeki üç siyonisti öldürdüler. Bu olayın arkasından gerek İngiliz işgalcilere ve gerekse onların getirip Filistin topraklarına yerleştirdikleri siyonist teröristlere karşı çeşitli eylemler gerçekleştirildi. İngilizler mücahitleri ortadan kaldırmak için kuvvetlerini Şeyh İzzeddin’in üzerine gönderdilerse de büyük kayıplarla geri çekilirler. Defalarca bulundukları girişimler boşa çıkar. Halkın desteğini yanlarına alan Kassamiler’le bir türlü baş edemezler.

  İzzettin Kassam, 1935 yılının Kasım ayında beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya'bed dağına çıktığı sırada emniyet görevlisi olarak çalışan ve İngilizlere casusluk yaptığı bilinen biri tarafından yeri ihbar edilir. İngilizler karadan ve havadan 500 kişilik kuvvetle saldırılar ve kendisine teslim olması çağrısında bulunurlar. Fakat Şeyh İzzeddin El Kassam ve 14 arkadaşı sayıca az oldukları ve kaçabilecekleri halde karşı koymayı tercih ederler. Çatışma şafağın sökmesinden önce başlayıp sabahın onuna kadar sürer. 19 Kasım 1935 tarihinde meydana gelen bu çatışmada Şeyh İzzettin Kassam, Şeyh Yusuf Abdullah, Şeyh Ömer Hasan Sa'di ve Hanefi ismiyle tanınan Mısırlı bir mücahid şehit edilirken diğer mücahitler İngilizlere esir düşerler.

  Daha sonra esirler askeri mahkemede yargılanarak iki ile on beş yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılırlar. Şeyh Kassam ve arkadaşlarının şehadeti Müslümanları hüzne boğar. Cenaze namazları on binlerce Müslüman tarafından kılınarak "Bacur" şehitliğine defnedilir.


  Şehit Kassam'ın cenazesine büyük bir kalabalık katılır. İngilizler böyle bir kalabalığı o güne kadar hiç görmediklerinden, topluluğu dağıtmak istemelri üzerine İngiliz askerleriyle Müslümanlar arasında çatışma çıkar. Bu çatışmada hem Müslümanlardan hem de İngiliz askerlerinden yaralananlar olur. Şeyh İzzettin ve arkadaşlarının yerini ihbar eden casus ise daha sonra mücahitler tarafından öldürülür.

  İzzettin Kassam'ın Mücadelesinin Etkileri
 
  Şeyh İzzettin Kassam'ın mücadelesi Filistin halkı için bir meşale olmuş, onları harekete geçirerek 1936'da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Onun başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçoklarına cesaret kazandırmıştır. Böylece onun şehadetinden sonra çeşitli silahlı oluşumlar ortaya çıktı. Bunların başta geleni yine onun taraftarlarınca ve Şeyh Ferhân es-Sa'di'nin liderliğinde kurulan İhvanu'l-Kassam hareketidir. Bunun yanı sıra Filistin'in bağımsızlığı için mücadele eden Filistin Arap Partisi, İzzettin el-Kassam'ın mücadelesinden cesaret alarak el-Futuvve adında silahlı bir gençlik teşkilatı kurar. İbrahim el-Kebir liderliğinde de ed-Derâviş (Dervişler) adında bir silahlı grup oluşturulur. Bütün bu silahlı grupların ortaya çıkmasında İzzeddin El-Kassam'ın verdiği silahlı mücadelenin manevi bir örnekliği ve öncülüğü olmuştur.

  İzzettin Kassam'ın şehadetinden sonra yine onun adamları tarafından kurulan ve yukarıda sözünü ettiğimiz İhvânu'l-Kassam hareketine mensup mücâhitler gerek işgal yönetimine gerekse yahudi göçmenlere karşı değişik zamanlarda çeşitli eylemler gerçekleştirirler. 26 Eylül 1937'de de el-Celil'in manda valisini ve koruma görevlisini Nasıra'da öldürürler. Bu olaydan sonra Şeyh Sa'di tutuklanır ve işgal yönetiminin askeri mahkemesinde idam cezasına mahkum edilir. 22 Kasım 1937'de de hakkındaki hüküm infaz edilir.

  Bugün Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin askeri kanadının"İzzettin Kassam Birlikleri" olarak adlandırılmasıyla Şeyh İzzettin Kassam'ın anısının yaşatılması amaçlanmaktadır.

 
  İzzeddin El Kassam’ın Cihad Anlayışı
 
  El Kassam Cihat anlayışını, Kur’an-ı Kerim ve Hadisten bölümler okuyarak öğretiyordu. Öğretisinin temelinde Hac suresinin 78.ayetinin içeriği vardı.

Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve dinde üzerinize hiçbir güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim'in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur'an'da Müslüman diye isimlendirdi ki, Peygamber size şahit (ve örnek) olsun, siz de insanlara şahit (ve örnek) olasınız. Artık namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!

El Kassam, Mücahid’i Allah tarafından seçilen ve tam anlamıyla bir ihsana (ibadette, imanda ve Allah’ın emirlerine uymada kusursuz) sahip olan bir kişi olarak tanımlıyordu. Bir mücahid, fakirlere ve hastalara yardım eder, açları doyurur, akrabalarını ziyaret eder ve bu davranışlar onda doruğa ulaşır. Kassam bu samimiyetin ibadetle olan ilişkisini ifade etmek için ihsan anlayışının açıklandığı hadisten alıntı yapar.

 

"İhsan; Allah'a, O'nu görür gibi ibadet etmendir Çünkü sen O'nu görmesen de şüphesiz O seni görür " Bir mücahid bu samimiyeti ancak “Büyük Cihadı” yani nefse karşı olan cihadla başarabilir. Kassam vaazlarında dürüstlükte sebat etmenin, doğru olmanın, başkalarına saygı göstermenin, haramlardan korunmanın cihad olduğunu, ve bir müslümanın sadece, bu cihadı hayatlarında uygulayarak komşuları ile huzur içinde yaşayabileceklerini öğütlerdi.

Dinleyenlerinden başarmalarını istediği büyük cihat ve samimiyet, tamamıyla iyi bir karaktere sahip olabilmeleri içindi. Kassam’a göre sağlam bir karakter cihattaki cesaretten daha önemliydi. Allah Peygamber efendimizi överken, onun iyi karakterini ve takvasını övüyordu, cesaretini değil. İyi karaktere sahip bir insan hiçbir zaman küçük düşürülmeyi, aşağılanmayı kabul etmez savaşırdı. Dolayısıyla erdem savaşmak için cesaret ve atılganlıktan önce gelen bir ön koşuldu. Büyük cihad küçük cihaddan daha büyüktü. Batıda sadece seküler bilimle elde edilebilecek bir vicdan ve mantık dengesi İslam’da Allah’ın bir armağanı olarak mevcuttu. Bunu şu ayetlerle açıklıyordu.

İnsan için ancak çalıştığı vardır. Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam verilecektir. Şüphesiz en son varış Rabbinedir. Müritlerin öğrenemedikleri hiçbir şey yoktu. Bir makineli tüfek bir silah olmasının yanı sıra bir mantaliteydi. Cihadın gerekçesi Allah’ın emirlerini yükselmekti, ancak baskı ve aşağılanma hiçbir şekilde kabul edilemez şeylerdi. Kendilerine eziyet edenlere, yanlış yola sapanlara, saldırganlara karşı şiddetle savaşılmalıydı. Mücahid savaşına konsantre olmalı, esirlere karşı ise insanlığını korumalıydı. Kassam sürekli olarak Müslümanların düşmalarına karşı sayıca üstün olmak gibi bir zorunluluklarının olmadığını vurguluyordu. El Kassam Enfal ve Nisa surelerinden alıntı yaparak en temel şartın iman olduğunu olduğunu söylüyordu.

Ey peygamber, mü'minleri cihada teşvik et! Eğer sizden sabreden yirmi kişi olursa ikiyüz kişinin üstesinden gelir ve eğer sizden yüz kişi olursa o küfredenlerden binini alt eder. Çünkü onlar, gerçeği kavrayamayan anlayışsız bir topluluktur.(Enfal – 65)

Düşmanınız olan topluluğu takip etmekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı duyuyorsanız, kuşkusuz sizin acı duyduğunuz gibi onlar da acı duyuyorlardır. Oysaki siz, Allah'tan onların ümit edemeyecekleri şeyleri umuyorsunuz. Allah, her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.(Nisa – 104)

Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bilen ve günahkârlarla günah işlemelerini önlemek için savaşan kişi öleceğini bilse bile temel öğretiye ulaşır. Çünkü şahadet diğer Müslümanların savaşmalarına ilham kaynağıdır ve şehadet cihad ve İslam için bir çıradır. Şehadeti arayan şehidin bir öncü ve seçkin biri olduğunu Câbir bin Semura'dan rivayet edilen şu hadisle örnekler.

"Kıyamet saatine kadar bu din ayakta kalacak ve müslümanlardan bir kesim onun için savaşacaktır." Nisa Suresinin 4. Ayeti kerimesine göre Müslüman ancak kendinden mesuldur. Arkasında birilerinin olması savaşabilmesi için bir şart değildir. Mücahid onu takip edenler için bir öncü, bir ışıktır. Sayısı ne olursa olsun, ne kadar küçük olursa olsun, Mücahid Allah’a güvenmeli zaferin geleceğinden emin olmalı ve muzaffer olacağına inanmalıdır.

Onun için Allah yolunda çarpış. Ancak nefsinden başkasıyla yükümlü değilsin! Mü'minleri de çarpışmaya teşvik et; umulur ki Allah o küfretmekte bulunanların baskılarını defeder. Allah baskıca daha zorlu, azap vermek bakımından da daha şiddetlidir.Nisa – 4 El Kassam, şehadetin bu dünyaya ait bir başarı olduğu gibi Şehidi cennette bekleyen ödülleri anlatan birçok hadis aktararak bu kaderin zaferin bir ölçüsü olarak anlaşılması gerektiğini ifade ederdi. Mücahidin şehadet sevgisi onun zaferini de sağlamlaştıracaktır. Çünkü düşmanın sevgisi sadece dünyayadır.

  Kassam derslerinde Tevbe suresinin Cihad suresi olduğunu anlatır, 6.ayetini sıklıkla tekrarlar, onları esir aldıklarında işkence etmemelerini öğütlerdi.

Ve eğer müşriklerden biri senden aman dileyerek yakınına gelmek isterse, Allah'ın kelamını dinleyebilmesi için ona aman ver, sonra onu güven duyacağı yere kadar gönder; çünkü onlar gerçeği bilmez bir toplulukturlar.  

Haber Ara