Zorlu ortaklık
Çin'deki yönetim değişikliğinin AB ile ilişkileri nasıl etkileyeceği merakla bekleniyor. Zira demokrasi ve insan hakları gibi konularda tutum farklılığı olsa da ekonomik nedenler diyaloğa zorluyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-16 11:18:23
Avrupa Birliği ile Çin liderleri ne zaman birlikte kamuoyu önüne çıksa, kameralara gülerek poz verir. Ancak bu sıcak tavırlar aralarındaki ihtilafı gizlemeye yetmiyor. Tarafların özellikle demokrasi anlayışları ve insan hakları konusundaki yaklaşım farklılıkları nedeniyle ayrı dünyalarda olduğu biliniyor. Avrupa Birliği yeni bir başlangıç için umudunu yeni devlet başkanı Şi Cinping’e bağlamış durumda.
Finans ve Yönetim Frankfurt Okulu’nun Çin uzmanı Horst Löchel, “Şi Cinping, halefine göre daha ılımlı bir politika benimsiyor. Bu, Çin'in birdenbire piyasa ekonomisine geçeceği anlamına gelmemeli. Fakat liberalleşme ve dünyaya açılma politikasına hız verileceğini düşünüyorum" diyor.
ÇİNLİ FİRMALAR AVRUPA'DA
Avrupa Birliği ile Çin’in birbirine muhtaç olduğu bir gerçek çünkü ticari ilişkilerden her iki taraf da kazanç sağlıyor. Avrupa Çin’in en önemli ticari ortağı, Çin yatırımları ise Avrupa’da euro krizinin etkilerinin hafifletilmesine yardımcı oluyor. Çin’deki Avrupa Birliği delegasyonunun başkanı Markus Ederer, Avrupa Birliği’ni Çin ile eşit seviyede görüyor ve Euro'nun Çin için önemini şu sözlerle açıklıyor:
“Biz, Çin malları için en büyük pazarız. Avrupa Birliği firmaları Çin’de üretilen ileri teknoloji ürünlerinin en önemli tedarikçisi. Euro'nun tedavülde kalması Çin için de çok önemli.”
Öte yandan Çinli firmaların Avrupa’da alışveriş turuna çıkması tedirginlik yaratıyor. Çin’in özellikle mali açıdan zayıf durumdaki ülkeleri kendisine bağımlı hale getirmesinden endişe ediliyor. Örneğin Yunanistan'daki liman kenti Pire’de liman işletmesinin bir bölümü Çinli şirketlerin elinde. Dünyada deniz trafiğinin en yoğun olduğu kentlerden biri olan Pire, Çin için çok önemli bir kent.
'YENİ BİR STRATEJİ ŞART'
Uzmanlar, yeni Çin yönetiminin Avrupa politikasına ilişkin planlarının hazır olduğu kanısında. Ancak Avrupa Birliği’nin de yeni bir Çin stratejisi oluşturması gerektiği ifade ediliyor. Merkezi Berlin’de bulunan Bilim ve Politika Vakfı’ndan Horst Ronja Kempin, bir stratejinin mevcut olduğunu ancak bu stratejinin Çin’de son yıllarda yaşanan baş döndürücü gelişmelere uygun hale getirilmediğini ifade ediyor. “Çin stratejimizin çok eskidiğini söyleyebiliriz" diyen uzman sözlerini "Eleştirel gözlemciler, ekonomik anlamda büyüyen ve jeopolitik, jeostratejik olarak da önemi giderek artan bir güç haline gelen Çin’le nasıl bir ilişki içinde olunacağını belirleyen bir stratejinin olmadığını düşünebilir" şeklinde sürdürüyor.
ORTAK POLİTİKA EKSİKLİĞİ
Ancak bu eksikliğin önemli bir nedeni olarak da bir devletler topluluğu olan Avrupa Birliği’nin ortak bir Çin politikası belirleyememesi gösteriliyor. Zira her ne kadar Avrupa Birliği ortak bir dış politika belirleme çabasında olsa da her AB üyesi ülke Çin’le ilişkilerinde kendi çıkarlarını göz önünde bulundurarak hareket ediyor.
Avrupa Birliği dış politika uzmanı Horst Ronja Kempin, bunun özellikle kârlı ticari anlaşmalarda söz konusu olduğunu belirtiyor. Çin’deki Avrupa Birliği temsilcisi Markus Ederer ise bunu bir zaaf olarak görmüyor:
“Ticari ilişkiler ve ticari ilişkilerin koşulları söz konusu olduğunda, Avrupa Birliği tek başına yetkili. Avrupa Birliği ticari anlaşmalarda müzakere yürütme yetkisine sahip ve kısa bir süre içinde Çin ile bir yatırım anlaşması imzalanması için masaya oturacak.”
Ederer, bu sözlerle temel bir soruna işaret ediyor. Avrupa piyasalarının kapıları yabancı yatırımcılara sonuna kadar açıkken, Çinliler ya kapılarını kapatıyor ya da Avrupalı firmaları kendi ülkelerinde üretim yapmaya zorluyor. Bu da Avrupa için istihdam kaybı olduğu kadar, Avrupa menşeli ürünlerin patent haklarının ihlâl edilmesine de yol açıyor. Ederer, Çin’in ekonomik gücüne paralel olarak siyasi anlamda da küresel bir sorumluluk alması gerektiğini belirtiyor. (DeutscheWelle)
SON VİDEO HABER
Haber Ara