Biliyoruz ki, bizim inancımızda şefkat vardır... Hangi dinden, hangi renkten, hangi ırktan olursa olsun masum olan herkese karşı merhamet vardır.
Biz asla nefret etmeyiz; yeter ki birileri nefreti hak etmesin!
Evet biz senden NEFRET ediyoruz!
Elinde taş var diye çocuğun üzerine tank yürüten;
Biçare babanın kucağında çocukları, annelerin karınlarındaki, koyunlarındaki bebekleri katleden..
Bir millete vatanında vahşice saldırılarla sistematik soykırım uygulayan,
Mazluma yardım götüren Mavi Marmara'mızda 9 canımızı şehit ederek bize ve şanlı tarihimize meydan okuyan;
İşgal ve yıldırma yöntemlerinde aşağılaştıkça aşağılaşan...
Ey İsrail senden NEFRET ediyoruz!
Seni masumlaştırmaya çalışanları; yaptıklarının karşısında suskunluğu kendine mezar edinenleri ve sana uşaklıktan şeref duyanları da Allah (c.c)'a havale ediyoruz!
Sen öldürürken, sen katlederken senden nefret edemiyorsak, sana buğzedemiyorsak eğer...
YAZIKLAR OLSUN öyleyse bize..
Ve işte yine haykırıyoruz: İsrail istiyor diye, Mescid-i Aksa'nın kahramanlarını ne yetim ne de öksüz bırakırız biz!
Müslümanlar çaresizlik içinde bırakarak şuursuzlaştıran, etten yığınlar haline getirenlerin, oynadıkları maskeli balo ise sürüyor. İsrail politikalarına doğrudan ya da dolaylı olarak teşne olanlar, rüyalarından Filistinli çocukların kâbusuyla uyanıyor.
Hamas Lideri Halid Meşal, İsrail'in Gazze'ye düzenlediği geniş çaplı saldırılara sert tepki göstererek,''Arap Baharı'ndan önce ürken İsrail, şimdi korkudan titriyor'' dedi. Sudan'ın başkenti Hartum'da Sudan İslami Hareketi Genel Kongresi'nde konuşan Meşal, İsrail'in endişe içinde olduğunu ifade ederek, ''İşgalci güç, Mısır'da Mursi'yi, İhvan'ı, Tunus'ta Gannuşi'yi, Libya'yı, Kuzey Afrika'yı, Yemen'i, Suriye'yi, tüm İslam dünyasını görüyor. Arap Baharı'ndan evvel korkan İsrail, şimdi korkudan titriyor' diye konuştu.
Meşal, İsrail'in Filistin direnişini cezalandırmak istediğini hatırlatarak şunları söyledi: ''Ey ahmak siyonistler! Ne kadar da ahmaksınız. İşgal ettiğiniz topraklarımızda günleriniz artık sayılı. Her düşen şehit, her damla kan, Kudüs'e, Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Filistin'e giden yolumuzu açıyor.''
Yeni Mısır yönetiminin İsrail'in Gazze saldırısına yönelik tutumundan duydukları memnuniyeti dile getiren Meşal, ''İşgalci güçler eski dengeler devam ediyor mu diye İslam ülkelerini ve Mısır'ı deniyor. Ancak Kahire'deki yeni yönetim işgalcilere gereken cevabı verdi. Filistin'in yanında olduğunu gösterdi'' yorumunu yaptı. Meşal, İsrail'in dün Gazze'ye düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden Ahmed el-Caberi için de, ''Kahramanca yaşadı, kahramanca öldü'' ifadelerini kullandı.
Müslümanlar ağır bedeller ödüyor
Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları, AKP Hükümeti'nin "Yeni Anayasa" yapım sürecini değerlendiren bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Fatih Edirnekapı Meydanı'nda, üç yüz kişilik bir toplulukla İl Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül Asiltürk tarafından yapılan açıklamada "Erbakan'ın yolunda İsrail'e kalkan olmak yoktur" sloganları atıldı.
Mübarek vatan topraklarımızda yaşamak evvelden beri büyük bedeller istedi bizlerden ve bu bedelleri ecdadımız göz kırpmadan ödedi diyen Asiltürk, "Bugün bu topraklar üzerinde yaşayan Müslümanlar olarak bu bedelleri ödemeye devam ediyoruz. Maalesef beceriksiz hükümetlerin politikaları bu bedelleri ağırlaştırmaya devam ediyor. Komşularımızla ilişkilerimizin gelmiş olduğu nokta "dost" dediğimiz ülkelerin desteğiyle varlığını sürdüren PKK terör örgütünün cüreti milletimizi derin endişelere sevk etmekte. Bu mübarek ülkenin vatan olduğunun ispatı olan şehitler kervanımıza katılan son on yedi şehidimize Allah'tan rahmet ailelerine başsağlığı diliyoruz. Terörle mücadelenin milli bir siyaset oluşturmadan yapılamayacağını AKP hükümetine tekrar hatırlatıyoruz." dedi.
Milli ve manevi değerlerimizi esas alan anayasaya gerekli
Asiltürk, "Biz Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları olarak, milletimizin içinde bulunduğu maddi, manevi, ulusal-uluslararası birçok sorunun çözümünü sağlaması gereken Yeni Anayasa konusunda verdiği sözleri tutmayarak, milletimizi oyalayan AKP Hükümeti'ne tepkimizi göstermek için burada toplanmış bulunmaktayız.
Milli ve manevi değerlerimizi esas alan bir Anayasaya milletimizin en büyük ihtiyacıdır. İnsanımızın büyük umutlar beslediği "Yeni Anayasa" çalışmalarıyla ilgili somut adımlar atılması beklenirken bir Başbakan olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın "doğrusu umudum her geçen gün azalıyor" sözü tüm toplum kesimlerinde büyük hayal kırıklığına ve tepkilere neden olmuştur. Sayın başbakan bu ve bunun gibi ifadeleriyle kendi sözlerinin kıymetsizliğini ispat etmiş oluyor." diye konuştu.
AKP milletimizi oyalamaktan başka bir şey yapmıyor
Asiltürk, "Yolunda olduklarını iddia ettikleri Merhum Milli Görüş Lideri Erbakan'ın tabiri ile at yarışı spikerliğinin ötesinde bir varlık gösteremeyen, dışa bağımlı ve medeniyet değerlerimizin kendilerine yüklediği misyondan bihaber bir yönetim tarzı belirleyen AKP iktidarı bu tutumu ile beklentileri boşa çıkarmıştır. AKP iktidarının uyguladığı strateji, bol vaat, geleceğe dair temelsiz beklentiler oluşturmak ve milletimizi oyalamaktan başka bir şey değildir." şeklinde konuştu.
AKP iktidarı yeni anayasaya hazır değil
Anayasa Profesörü olan Genel Başkanımız Prof. Dr. Mustafa Kamalak, "İçerisinde Demokratik, Adil, Özgürlükçü unsurları barındıran ve bütünlük arz eden bir anayasa, temel ilke olarak kim tarafından yapılırsa yapılsın bizim için mükemmel bir anayasadır." demiştir. Adil, demokratik, özgürlükçü bir anayasa için milletimiz hazır, sivil toplum kuruluşları hazır, mesleki kuruluşlar hazır, siyasi partiler hazır, kısacası toplumun her kesimi hazırdır.
Ama görülüyor ki AKP iktidarı buna hazır değildir. Özgürlükçü bir anayasayı, Milli ve Manevi değerlerimize taban tabana zıt bir kültürün ürünü olan AB Anayasasının altına imza atan AKP hükümetinin yapması mümkün değildir. Bu işi Milletimizin ruh kökü olan Bağımsız ve bağlantısız olan, Milli Görüş'e sahip tek parti Saadet Partisi yapacaktır. Saadet Partisi, kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla, tüm inançlı kadrolarıyla, gelecek kuşakların hem dünya hem ahretlerinin kurtulmasına vesile olacak çalışmaları yapacak ve ecdadımıza layık olma sorumluluğu ile üzerine düşen bütün görevleri yerine getirecek azim ve kararlılıktadır.
Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm gerekir
Irkçı emperyalizm 5 bin 700 yıldır büyük İsrail'i kurmak için çalışıyor. Son 130 yıldır ne yaptı. Asırlar, İslam idaresine böylece huzur ve barış içinde geçerken 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı'yı içerden yıkarak bütün arz-ı mevudu kaplayacak şekilde büyük İsrail'i kurma hedefine yöneldi. Bunun için her türlü entrikayı çevirdi. Filistin, Ortadoğu korumasız kaldı. Osmanlı'yı içinden yıktılar. İkinci cihan harbinden sonra ırkçı emperyalizm tarafından Birleşmiş Milletler'in ilk kararı Filistin topraklarında İsrail devletini kurmak oldu.
Bunu gerçekleştirmek için başta Amerika, İngiltere olmak üzere bütün Batılı ülkeler beraber oldu. Bin 400 yıllık İslam toprağından Filistinlileri kaba kuvvet zoruyla, füzelerle, tanklarla, evlerinden, yurtlarından göçe mecbur bırakarak İsrail'i kurdular. Sonra da ırkçı emperyalizm bu İsrail'i bütün arz-ı mevudu içine alacak şekilde büyük İsrail'e çevirmek için 70 yıldan beri Ortadoğu'da sürekli savaş, tecavüz, terör ve suikastlar yaparak huzur namına bir şey bırakmadı.
Büyük İsrail'i kurmak istiyorlar
1990'da Sovyetler dağılıp komünizm iflas edince hedef, İslam alemi ve Türkiye olmuştur. 1990'da Sovyetler dağılıp komünizm iflas edince ABD'nin tek kutup olmasını artık nihai zaferleri için yeterli gören ırkçı emperyalizm şimdi 19 yıldan beri bir yandan büyük İsrail'i kurmak diğer yandan da 28 Müslüman ülkeyi kendi kontrolü altına almak için İsrail'in emniyetini sağlamak maksadıyla 19 yıldan beri 20. haçlı seferini yapmakta. Kesin ve kararlı adımlarla hedeflerine doğru yürümeye çalışmaktadırlar.
Hedefte Türkiye var
Sevr Anlaşması Osmanlı'nın önüne büyük İsrail'i kurmak için konulmuştur. Fakat Anadolu'nun inançlı evlatları buna müsaade etmediler. Beş yıl boyunca İstiklal savaşımızı yaptık. Selçuklularla, Osmanlı'nın afakı olarak ırkçı emperyalizmin büyük İsrail'in bir parçası saydıkları Güneydoğu Anadolu'muzu ve bütün yurdumuzu işgalci zalimlerden kurtardık. Fakat şimdi ırkçı emperyalizm, 1990'dan sonraki yeni politikalarıyla BOP adı altında büyük İsrail'in kurulması için 28 İslam ülkesinin kontrol altına alınması ve bu meyanda Selçukluların, Osmanlı'nın mirasçısı bağımsız bir devletin olmaması.
Yani Türkiye'nin olmaması hedefi yeniden ortaya konulduğu içindir ki Afganistan ve Irak'ın işgal olaylarını yaşadık. Ve bunu takiben İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye'nin ırkçı emperyalizmin kontrolü altına geçmesi için yapılan çalışmaları izliyoruz. Hedef İslam alemi ve Türkiye'dir.
İşte ırkçı emperyalizmin bu gayeleri çerçevesinde vaaz ettiğimiz tarihi gelişmeler sonucunda bugünkü Filistin soykırımı ve katliamını yaşıyoruz.
Siyonistler firavunları geçti
Filistinliler bilelim ki, kendi ülkeleri için değil, İslam alemi, Türkiye ve bütün insanlık için mücadele ediyorlar. İsrail'in hileli, vahşi planlarını yaşıyoruz. İsrail, Gazze bölgesini, sözde Filistin'in bir bölgesini serbest bırakmış görüntüsü altında boşalttılar. Halbuki asıl maksadı, orayı bütünüyle bombalayıp yok ederken, kendi askerlerine bir zarar gelmemesini temin etmek, korumak içindi. Hedef, Gazze'deki 1 buçuk milyon Müslüman kardeşimizi bir yandan tanklarla, füzelerle, uçak bombardımanlarıyla yok edilmesi sağlanırken, öbür yandan kuşatılmış Gazze bölgesine konulan ambargolarla Müslüman kardeşlerimizin aç, ilaçsız, elektriksiz bir suretle yok edilmelerini sağlamaktır.
Son 15 günde sadece 484 şehit, 4 binin üzerinde yaralı ve ilaç ve yiyecek tedavülünde kullanılan 40 tünel ve mahalleler yıkılmış, taş üzerinde taş bırakılmamıştır. Bu zulüm 50 yıldan beri devam etmektedir. İsrail böylece, Firavunların İsrailoğullarına uyguladıklarından daha fazlasını Filistinli kardeşlerimize uygulamaktadır.
Filistinli kardeşlerimizin yanındayız
Aylardan beri devam eden mahşer bir yandan ırkçı emperyalizmin ne olduğunu gözler önüne sererken diğer yandan bütün diğer ülkelerin, sözlerime dikkat edin lütfen, Müslüman ülke yöneticilerinin ne yapıda olduklarını da gözükür hale getirmektedir.
İsrail'in vahşi saldırıları karşısında, Milli Görüşçüler olarak bizler ne yaptık; Biz Milli Görüşçü olarak Selçuklu ve Osmanlı'nın abadı olarak aziz milletimizi inancıyla, imanıyla, ruh köküyle, tarihiyle ve kimliğiyle temsil ettiğimiz için bundan önce nasıl İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesi üzerine siyasi ilişkileri kesmeyen dışişleri bakanını ikaz ettiysek ve bugüne kadar çeşitli mitinglerle hep vücut Filistin'deki katliamların karşısında üzerimize düşeni yaptıysak şimdi de Filistin'de aylardan beri devam eden soykırım, katliam ve vahşet karşısında bu muazzam mitingi yaparak Selçuklu, Osmanlı ecdadımızın torunları olduğumuzu ortaya koyuyoruz.
İsrail'in zulümlerini telin ediyoruz. Ve bütün gücümüzle soykırım ve katliama uğrayan Filistinli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu haykırıyoruz. Bu, ecdadımızın bize bıraktığı mirastır. Görevimizi yapıyoruz, ecdadımıza layık olmaya çalışıyoruz. Kimliğimizin gereğini yerine getiriyoruz.
"Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm..."
Çok değerli muhterem kardeşlerim, şimdi bu hitabımı en iyi cümlesini söylüyorum; Görevi layıkıyla yapmak başka bir şeydir. Bir şey yapıyormuş gibi lafla geçiştirmek başka bir şeydir. Laf yetmez, hareket, aksiyon ve çözüm gerekir. Bu mitingin yapılmasını vesile ettiği için Cenab-ı Allah'a sonsu şükürler ederken başta İslam alemi olmak üzere insanlığın tamamı bu mitingimiz vesilesiyle Filistin'deki katliamın durdurulması için hiç vakit kaybetmeden gereken tedbiri almaya davet ediyorum.
"Ne olursa olsun, başvurumuzu yapacağız"
Filistin'in BM Daimi Gözlemcisi Riyad Mansur, İsrail'in Gazze saldırısının, Filistin'in BM'de yeni statü talebi çalışmalarıyla aynı dönem denk geldiğini belirterek, ''Onların niyeti ne olursa olsun biz bütün dostlarımızla Genel Kurul'da statümüzün değiştirilmesi için gerekli adımları atacağız'' dedi. Mansur, BM'de düzenlediği basın toplantısında, BM Güvenlik Konseyi Başkanı ile görüşme gerçekleştirdiğini ve kendisine İsrail'in saldırılarına ilişkin bir mektup sunduğunu söyledi.
İsrail'in Gazze'de suikastler düzenlediğini anlatan Mansur, ''Bize gelen son rakamlara göre, Gazze'de hayatını kaybeden Filistinli sayısı 9 ancak bu sayı artıyor. Çok sayıda kişi de yaralandı'' dedi. İsrail'in hava saldırısının ardından denizden de Gazze Şeridi'ne saldırdığını aktaran Mansur, ''İsrail'i halkımıza yönelik saldırıları dolayısıyla mümkün olan en sert şekilde kınıyoruz. İşgalci İsrail tarafından Filistinlilere düzenlenen suikastlerin hiçbir haklı tarafı olamaz'' dedi.
Gül, saldırıları kınadı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İsrail'in Filistin'e yaptığı saldırıları büyük kaygıyla takip ettiğini ve şiddetle kınadığını belirterek, ''Bunu anlayışla karşılamak asla mümkün değil, tam tersine şiddetle kınamak gerekir. ABD'nin de şüphesiz ki İsrail'i ikaz etmesi herkes tarafından beklenmektedir'' dedi. Gül, Kongo Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Denis Sassou Nguesso ile düzenledikleri ortak basın toplantısında, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı. İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyon başlatması ve ABD'nin ''İsrali'in savunma hakkına saygı duyuyoruz'' açıklamasına ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Gül, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını büyük bir kaygıyla izlediğini ve şiddetle kınadığını söyledi.
Sessiz kalamayız
Konya Şerafettin Cami önünde toplanan grup İsrail'in Gazze'ye düzenlediği hava saldırısını protesto etti. Anadolu Gençlik Derneği Konya Şube Başkanı Yusuf Güneş, burada yaptığı konuşmada, saldırıların Müslümanlara yönelik yapıldığını ifade ederek, ''Böyle bir durumda biz Müslümanların birleşmesi lazım. Eğer İsrail böyle devam ederse biz de durmayacağız, sesimizi duyurmaya çalışacağız.
Buradan tüm dünyaya sesleniyoruz; Filistin'de akan kana göz yummamalıyız. Onlar önce Filistin'deki Müslümanları, sonra da Ortadoğu'daki diğer Müslümanları birbirine düşürmek istiyor'' diye konuştu.
Şehit Caberi toprağa verildi
Hac'dan geleli 1 hafta olmamıştı
2006'da kaçırılan İsrail askeri Gilad Şalit operasyonunun planlayıcısı olarak kabul edilen Caberi, İsrail tarafından ''Hamas Hareketi Genelkurmay Başkanı'' olarak isimlendiriliyor ve İsrail'in en çok arananlar listesinde yer alıyordu. İsrail tarafından 1982'de tutuklanan Caberi, 13 yıl Abdulaziz Rantisi, İsmail Ebu Şenab, Nizar Reyyan, İbrahim Makadime ve Salah Şehade gibi Filistin direnişinin öncü isimleriyle beraber cezaevi arkadaşlığı yaptı. 1995'te cezaevinden çıkan Caberi'ye İsrail birçok suikast girişiminde bulundu.
18 Ağustos 2004 yılında apaçi helikopteriyle evine düzenlenen saldırıda, büyük oğlu Muhammed ve 3 yakın akrabası hayatını kaybetmişti. Ancak Caberi, yaralı kurtulmuştu. Ahmet Said el-Caberi (52), hacdan geleli bir hafta olmamıştı.
Milli Gazete / AA