Sol ve sağın ilkel homurtuları bizi kurtarmayacak
Zengin ile fakir arasındaki boşluktan refah reformuna kadar, eski argümanlar değişen dünyaya cevap veremiyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-10 13:12:34
Politika hiç bu kadar büyüleyici olmamıştı. Yukarıdan damlıyor ve yerin içine sızıyor. İnternet boyunca tütüp duruyor. Siyaset okumak, onun hakkında bilgi sahibi olmak, dahil olmak katılmak, 21’nci yüzyıl devletinin zorunlu milli hizmeti olmalıdır. Yine de siyasi tartışmanın alet çantası hiç bu kadar boş ve dünyayı anlama ödevi bu kadar devasa olmamıştı.
Amerika demokraside abidevi bir talimi henüz geçirdi. Fakat hiç kimse şu an bu sonucun ülkenin “tekilliğe” düştüğü ya da yeni bir üstünlüğe yükseldiğini anlamına geldiğini söyleyemez. Ne de Barack Obama’ya sadık olduğu ve Mitt Romney’i reddettiği için Amerika’nın “sola döndüğünü” söylenebilir. Olan biten sadece korkunç bir borç aynen dururken, Demokratların daha fazla azınlığı gelip oy vermeye ikna edebildikleridir.
Pasifik’in karşısında Çin, demokratik-olmayan bir devrim içindeki destansı deneyinde ilerliyor. Sonuç Asya ve Afrika’daki “yarı-özgür” devletler için büyük bir öneme sahip olacak. Batılı ziyaretçiler, bir nebze riyakarlığın ötesinde, Çin’in sivil ve insan hakları hakkında sızlanıyor. Fakat bu daha çok Fransız devrimi sıralarında Paris sokaklarından şikayet eden İngilizlere benziyor.
Asya’nın diğer yerlerinde Müslüman dünya hiç de az çekici değil. Çok az batılının paylaştığı ya da katıldığı kültürel bir ayaklanmaya dolanmış durumda bulunuyor. Yegane kesinlik reformun kırılganlığı ve dış müdahalenin ters/karşıt-üretkenliği. Ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz ancak eski “beyaz adamın” bir şey yapma dürtüsünü hissediyoruz.
Avrupa’da siyasi kıvranma daha az keskin değil. Kıta, 20’nci yüzyılın ilk yarısındaki ulusalcılık ve süper-ulusalcılık arasındaki hengameyi –askeriden çok ekonomik düzlemde olsa da– kaldığı yerden başlatmaya mahkum görünüyor. Çin’de olduğu gibi kıta-altı yönetime dair büyük talim en büyük sınavıyla karşı karşıya bulunuyor. Federal birlik içindeki tehlikeyi Brüksel elitin görmeyi reddetmesi, başta tamamen farklı devletlere tek bir para birimi empoze etmeleri, Yunanlıları ve İspanyolları vahşi ve cezai bir fakirliğe maruz bırakıyor. Pan-Avrupa imparatorluğu yaratmak için tek bir ek teşebbüs “onları taş devrine geri döndürecek bir bombalamanın” finansal eşdeğeri haline geliyor.
Birçok İngiliz, bu meseleleri siyasi terbiyeleri içindeki “mavi anımsanan tepelere (bir İngiliz filmi)” çevirerek karşılık veriyor. Ellerini ceplerine daldırıp kadim bir sürgülü cetvel çıkarıyor ve dilediklerine göre cevapları soldan sağa okuyorlar.
Bu artık işe yaramıyor. Muhafazakarlar ve İşçi Partililer, parlamentoda antika davulu gümbürdetebilirler ancak ekonomiyi durgunluktan nasıl geri çıkaracaklarına bir fikirleri yok. Tepelerinde duran Keynes’le birlikte her iki parti de yükselme esnasında mali açığın genişlemesine razı oldular ve durgunluk sırasında açık azaltmayı savunuyorlar. Hiçbir anlamı yok yine de işe yaramada başarısızlığa bağışık görünüyor.
Refah konsensüsü tutabilir fakat tasarruf, emeklilik, aileler, iskan, okullar, planlama, enerji ya da kanun ve düzene dair hem sağ ve sol uyumlu politikaları reddetti. Hatta porsuklar ve dişbudak ağaçları dahi mütevellit tereddütten kurtulamadı. Sağın, zengin ile fakir arasında genişleyen boşluğa bir cevabı yok. Solun, refah hedefi ve bunun testi için kronik ihtiyaca bir cevabı yok. Sağ, sağlık politikası, ev yardımları ya da kısıtlayıcı düzenlemelerle ilgili bir değişiklik yaptığında sol, havlıyor. Sol daha yüksek vergi ya da daha az mahkum önerdiğinde, sağ havlıyor. Bunlar yalnız ve yalnız kabilesel homurtular.
Tüm bu küresel risk isteksizliğinden çıkar sağlayan tek endüstri, Amerika’nın savunma ve güvenlik kuruluşudur. Her 5 ABD işçisinden 1’ini istihdam eden bu endüstri, dahilin yanında hariçteki her köpeğe kuyruk sallıyor görünüyor. 2012 seçiminde başkanlık umut eden kimse, Amerika’nın karşı karşıya olduğu açığa ve güvenliği ya da bütünlüğüne makul bir tehdit olmamasına rağmen savunmada kesintiyi müdafaa etmeye cüret etmedi.
İngiltere’de risk isteksizliği, daha fazla emperyalist renge sahip. “Dünya rolü” aşermesi, David Cameron ve Ed Miliband’ın müdahaleciliğinde yankı buluyor. Her ikisi de “ne görmek istediğimiz” ve “boyumuzdan büyük işler” konusunda beylik laflar ediyor. Yol göstericilerden mahrum olarak sol ve sağ siyasetçiler, bölümsel gruplar ve ticari çıkarların “faydalı aptallarına” dönüşüyor. Avrupa boyunca oyun, tam olarak ne istediklerini bilenlere, ayrılıkçılara, ırkçılara, vergi kaçakçılarına, lobicilere ve polis devletçilerine dönüyor. Körlerin krallığında boncuk gözlüler özgür.
Tüm bunlar için ideolojik yol haritasının çöküşünü iç karartıcı bulmuyorum. Hatta canlandırıcı, zor ve önemli buluyorum. Dünyanın büyük çatışmaları, eşi görülmemiş bir acillik içinde olabilir fakat karşı konulmaz güçlerin karşısındaki yerinden oynatılamaz nesneler değiller. Tüm bunlar, insani meselelerin çalkalanan kazanın parçasıdır.
Rasyonel bir gen yoluyla bu çatışmaların, gıcırdayan demokrasi mekanizmaları sayesinde en iyi şekilde çözülebileceğine inanıyorum. Fakat Martin Jacques gibi Çin özürcülerinin artan akla yatkınlıkla yazdığı gibi, bu ne tam bir cevaptır ne de her yerde benimsenebilir. Bu hafta Obama, Tanrı’nın Amerikalı olduğunu ima ettiğinde, çok rahatsız hissettim. Reform-öncesi kilisenin iddiasının bir benzeriydi.
Doğru tepki, bunun karmaşıklığına teslim olmamaktır. “ ‘Yanında’ ve ‘karşısında’ arasındaki savaş, zihnin en büyük hastalığıdır” diyen Zen bilgesiyle hemfikir olmak da değildir. Başın üzerinde soğuk bir kompresle uzanmak ve mücadelenin daha da derinine dalmaktır. Tüm delilikleri içerisinde Amerikan seçmenlerinin yaptığı da budur. Toplum ve risk ne olursa olsun, vatandaşın yegane görevi her zaman değişmeyecek olsa da şiddetle tartışmaktır.
*Gazeteci ve yazar Simon Jenkins, Guardian ve BBC için çalışıyor.
The Guardian’daki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara