Balıkesir İl Müftüsü Turgut Açari, 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, "Maalesef bu ülkede uzun yıllar dindarlık adına Atatürk düşmanlığı, Atatürkçülük adına din düşmanlığı yapılmıştır. Son yıllarda bu yanlıştan dönüldüğünü ve güzel dinimizi orijinal kaynağından öğrenme gayretlerini görmek memnuniyet vericidir" dedi.
Müftü Turgut Açari, Büyük Önder Atatürk'ün vefatının 74. yıl dönümü münasebetiyle yarın düzenlenecek olan anma töreniyle ilgili bir mesaj yayımladı. Müftü Açari, mesajında, bu önemli günde İslam dini, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din görevlisi konularında Mustafa Kemal Atatürk'ün görüşlerini kamuoyu ile paylaşmak istediğini söyledi. Öncelikle dinin insanlar için var olduğunu belirten Müftü Turgut Açari, insanın olduğu her yerde inanç, ibadet ve ibadethanelerin bulunduğunun tarihi kaynaklar tarafından haber verildiğini, insanın zaten yaratılış gayesine uygun bir hayat sürerse mutlu olabileceğini, bunun için de bir dine ihtiyaç olduğunu söyledi. Açari, şunları kaydetti:
"Atatürk şöyle demektedir: 'Din vardır ve lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur. Temeli çok sağlam bir dinimiz var.' 'Türk milleti dindar olmalıdır. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum.' 'İnsanlara manevi mutluluk vermiş olan dinimiz son ve mükemmel dindir. Eğer dinimiz akla, mantığa ve gerçeklere uymasaydı, İslam ile diğer ilahi tabiat kanunları arasında zıtlık olması gerekirdi.
Çünkü bütün tabiat kanunlarını yapan Cenab-ı Hak'tır.' Cumhuriyet 29 Ekim 1923'de ilan edilmiştir. Bundan 4 ay sonra Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. Devlet içinde yerini alan Diyanet İşleri Başkanlığının görevi; 'İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmektir' şeklinde tarif edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluşundan hemen sonra, Türk milletinin dinini daha iyi öğrenmesi amacıyla, Elmalılı Hamdi Yazır'ın 'Hak Dini ve Kur'an Dili' isimli meal ve tefsiri ile, Profesör Kamil Miras'ın 'Sahihi Buhari Muhtasarı ve Tecrid-i Sarih Tercümesi' isimli hadis kitabı devlet imkanıyla bastırılmış ve ücretsiz olarak dağıtılmıştır. Böylece daha birçok dini eser vücuda getirilmiş ve halkın din konusunda doğru bilgiye ulaşması hedeflenmiştir.
Mustafa Kemal Paşa; ''Hepimiz eşitiz ve dinimizin ahkamını eşit olarak öğrenmeliyiz. Her fert dinini, diyanetini ve imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır, orası da mekteptir.' diyerek, din hakkında doğru bilgilerin okullarda verilmesini hedef göstermiştir. Zira dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi, ülkemizde de inanç ve ibadet konularında eksikler, yanlışlar, hatta hurafeler bulunmaktadır. Bunun sebebi, dini bilgilerin ehil kişilerce ve yeterince verilmemesidir. Din vardır, lüzumludur ve dinimizden asla korkulmamalıdır. Bilakis bilgisizlik, inançsızlık ve taassuptan korkulmalıdır. Güzel dinimiz, biz insanların hem dünya, hem de ahiret de mutlu olması için vardır. Onu güzel öğrenmeli, güzel anlatmalı ve güzel yaşamalıyız. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, 'Düşmanlarımız bizi, dinin etkisinde kalmakla itham ediyorlar. Duraklamamız ve çöküşümüzü de buna bağlıyorlar. Bu bir yanlıştır.' diyerek önemli bir noktaya vurgu yapmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa, peygamberimizin adını her kullanışında, hürmet ve takdir ifadelerini asla ihmal etmemiştir. Bir oryantalistin yazdığı kitapta, Peygamberimiz (AS) hakkında; 'cezbeye tutulmuş bir derviştir' cümlesini görünce Atatürk; 'O Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim ve senin adın silinir, fakat o ölümsüzdür.' demiştir. Vefatından 15 gün önce de dünya Müslümanlarına şu mesajı göndermiştir; 'Bütün dünyanın Müslümanları, Allah'ın Peygamberi Hz. Muhammed (as)'in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları da tam olarak tatbik etmelidir. Tüm Müslümanlar, Hz. Muhammed'i (AS) örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmelidir. İslamiyet'in hükümlerini, olduğu gibi yerine getirmelidir. Zira insanlar ancak bu şekilde kurtulabilir ve kalkınabilir.'
İlk Diyanet İşleri Başkanımız (merhum) Rıfat Börekçi anlatmıştır; 'Kemal Paşa'nın huzuruna girdiğimde, beni ayakta karşılardı. Paşam, beni mahcup ediyorsunuz dediğimde; 'Din adamına saygı göstermek Müslümanlığın icaplarındandır.' derdi. Birçok kere de; 'Müslümanlıkta imam, cemiyetin en üstün adamıdır, zamanın en münevver adamıdır.' demiştir. Maalesef bu ülkede uzun yıllar, dindarlık adına Atatürk düşmanlığı, Atatürkçülük adına da din düşmanlığı yapılmıştır. Son yıllarda bu yanlıştan dönüldüğünü ve güzel dinimizi orijinal kaynağından öğrenme gayretlerini görmek, memnuniyet vericidir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ciddi ve samimi gayretleri sayesinde din ve din adamları, cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki itibarını tekrar elde etmeye başlamıştır. Bu durum, ülkemiz ve milletimiz adına sevindiricidir. Sohbetimize burada nihayet verirken, M. Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını, şehitleri, gazileri ve bu toprakların bize vatan haline gelmesinde emeği geçen herkesi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun."