Aşk Postası: Sevgili Diyarından Mektuplar
Yusuf Tosun’un, Sevgili Diyarından Mektuplar üst başlığıyla yayınladığı “Aşk Postası” isimli kitabı, Bengisu Yayınları’ndan çıktı. Tosun şiir formatında deneme formatıyla mektupla okuyucuya sesleniyor
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-09 08:22:19
TİMETÜRK / Haber Merkezi
Yusuf Tosun’un, Sevgili Diyarından Mektuplar üst başlığıyla yayınladığı “Aşk Postası” isimli kitabı, Bengisu Yayınları’ndan çıktı. Kitabın tanıtım yazısından: “Kişisel hac vazifesinden yola çıkarak kaleme alınan bu mektuplar aynı zamanda milyonlarca Müslüman’ın hislerine de tercüman oluyor. Toplam 19 mektuptan oluşan “Aşk Postası” kitabı: Mekke; Medine ve Cidde hac seferi izlenimlerini de yansıtıyor. Kendisine has şiirli üslubu ile deneme formatında yazılan mektuplar okunduğunda, damakta hoş bir tat bırakıyor.” Yusuf Tosun, “Hac boyunca kalemim de benimle birlikte sürekli mesai yaptı” diyor.
KİTAP İÇİN NE YAZDILAR:
SİBEL ERASLAN / STAR GAZETESİ
“Hiç böyle birşeye şahit olmamıştım”der Malcolm X, Hacc hatıratında. “Böyle sıcak kucaklaşmalara, bu kutsal yerde yaşanan, ırkları ve renkleri ne olursa olsun gerçek kardeşlik gösterilerine... Geçen bir hafta içinde etrafımdaki her renkten insanın sergilediği bu cana yakınlık karşısında söyleyecek söz bulamıyorum... ” Hacc, bir dönüşümdür, ilk olana, öze, evvele. Hacc, sıladır, nice gurbetlerden ve nice meşakkatlerden sonra varılan. Hacc, Allah’ın Evi’ne ziyarettir. Ve ziyaret, selamın hakikatine tanıklığımızdır, şahidin şahit olduğuna aidiyeti... Hacc intibalarını kaleme almaya dair edebi geleneğin, günümüzdeki modern örneklerinden birisi olarak Yusuf Tosun’un Aşk Postası adlı kitabı, her şeyden önce samimiyeti ve arı duru diliyle dikkat çekici. Kısa ama yoğun on dokuz bölümde Haccın rükünleri olarak tabir edeceğimiz hemen her durağına dair izlenimlerini kaydetmiş Tosun. Bölümlerin başına seçki olarak yerleştirdiği epigraflar, aynı zamanda ilgili kısmın ruhunu yansıtıyor. Bu bağlamda Kuran ayetleri ve hadis-i şerifler kadar, geleneksel İslami kaynaklardan günümüzün çağdaş düşünürlerine değin harmanlanmış bir hacc hissiyatıyla selamlaşmış oluyorsunuz kitapta...
Paragraflarda kullandığı; “Sevgili Dost”, “Aziz Dost”, “Değerli Dost”, “Can Dost” hitaplarıyla kitabi serüvenimizin her daim bağlı olduğu hutbe geleneğimizi andıran seslenişleri ilgi çekici. Bizde sözün, yazıdan evvel ve öncelikli oluşuyla da ilgilidir bu durum diye düşünüyorum. Başta Malcolm X’in bahsettiği “canayakınlığın” izdüşümü veya İmam Gazali’nin “Ey Oğul” redifli pasajlarının hatırası gibi de olabilir, ama yine de bir seyahat/anı kitabı için ilk elden riskli gibi duruyor. Bu risk, sanırım söz ile yazı arasındaki uzaklık, mesafeyle ilgili olduğu kadar yaşamak ile yazmak arasındaki devasa farktan da kaynaklanıyor. Nitekim daha girişte Faulkner’den verdiği epigrafla, “Yazmak mı Yaşamak mı?” diye soruyor Yusuf Tosun. Yaşamakla yazmak arasında derin bir uçurum olduğundan söz eder usta yazar Faulkner. Tosun da “yazdığın her kelimenin aslında bir ruhu vardır” diyor.
Bizim kuşak için Hacc, biraz da Ali Şeriati demektir. Onun şiirsel feryadıyla yazıya döktüğü Hacc, ihtiyarlara has bir ibadet olduğu zannedilen Hacc’ı gençliğin dinamizmine, hareket ve aksiyonuna havale etmişti. Hacc, karar veriş, ölümün ve yeniden doğumun provası olarak söz verişti Şeriati’ye göre... Aynı kuşaktan Yusuf Tosun’un Hacc günlüğü olan “Aşk Postası”nı da Şeriati’yi tekrardan hatırlayarak ve ruhunu selamlayarak okudum. Geçen hafta Dr. Ali Şeriati’ye ait bir ses kaydını dinleyince çok heyecanlandım. Daha evvel doktorun sesini hiç işitmemiştim ama tıpkı hayal ettiğim şekliyle “r” ve “nun” harflerine vurgularıyla birlikte dinlemek onu, mükemmeldi. Yusuf Tosun, tüm bunları beraberinde anımsattı eseriyle...
HÜSEYİN ÖZTÜRK / YENİ AKİT
Bu haftaki eserimizin adı “Aşk Postası.” Bengisu Yayınları’ndan çıkan kitabın yazarı Yusuf Tosun.
Eserin adı her ne kadar günümüzdeki nefsi aşkı hatırlatsa da muhteva itibariyle maddi değil, imani aşkı anlatmakta.
Yazarın Mekke ve Medine gözlemlerini, duygularını, düşüncelerini dile getirdiği eserde hac yolculuğu anlatılıyor.
Manevi bir atmosfer içerisinde geçen yolculuk, bu dünyanın bir gölge gibi gelip geçici olduğunu dile getiriyor.
Her yolculuk niyet etmekle başlar. Nereye ve hangi yöne gidilmek istenirse istensin, niyet edilmeden harekete geçilmez.
Niyet etmek; istemek ve harekete geçmektir. Niyetin ve hareketin nasiplendirilmesi ise tüm kâinatın sahibinin işidir.
Nasiplendirilme vakti geldiğinde nereye ve kime niyet etmişseniz, yolculuğunuz başlamış olur. Siz başlamakla mükellefsinizdir artık.
Her şeyin başını ve sonu bilene teslim olmak gerekir.
Eserin yazarı Yusuf Tosun da; “Vakti geldiğinde çağırılırsınız” diyor ve ekliyor:
- “Vakti geldiğinde çağırılırsınız. Çünkü ona inanmış, ona şartlanmışsınız. Siz sadece talep etmekle mükellefsiniz.
Önce zihnen istemeli, komut vermelisiniz. Yani ilkin içinize niyet ve istek tohumunun düşmesi gerekir. Ruhen istemeli, niyetlenmelisiniz.”
¥
Bugünlerde mübarek beldelere yolculukların başladığı günlerdeyiz. Bütün dünyadan akın akın insanlar Mekke ve Medine’ye koşuyor.
Her bir hacı adayı, kutsal yolculuğa kim bilir ne zaman ve nasıl niyetlenmişti.
İşte bu yıl Mescid-i Nebevi, Harem-i Şerif ve Arafat ile nasiplendirilen hacı adaylarının niyeti, “emelden amele” dönüşmüş olacak.
Bu kitaptaki “Aşk Postası” da ebedi aleme göçmeden önce hemen her Müslümanın arzu ettiği beldelere gitmeye niyetlenmiş, niyeti gerçekleştikten sonra da bir kitap yazmaya niyetlenmiş ve o isteği de nihayet bu yıl gerçekleşmiş.
Haccın tüm güzelliklerini, “ibadetiyle birlikte nasıl yazarım” sorusunu zihninde tutan Yusuf Tosun, kaleme aldığı hatıralar ve duygularını, hac kervanlarının birinde olmak isteyen okuyucularıyla paylaşmış.
- “Hac’da yaşadığım duygu ve düşüncelerimin, içimde saklı kalmasına, o ulvi tadın damağımla sınırlı tutulmasına gönlüm rıza göstermedi.
Hac boyunca kalemim de benimle birlikte sürekli mesai yaptı. Bir an olsun içinde takke, tesbih ve seccademin yanı sıra kalem ve not defterimin de olduğu sırt çantasını yanımdan ayırmadım.
Bütün içtenliğimle duygularımı, düşüncelerimi günlüğümle paylaştım. Daha sonra aşk ile günlüğümle paylaştığım Cidde, Mekke ve Medine hattı notlarımı okumalarla zenginleştirerek dostlarımla paylaşmak istedim” diyor.
¥
Haccın anlamı; bu dünyanın bütün kirliliklerine daha doğrusu insanların ürettiği tüm kirliliklere veda etmektir.
Yani; fitneye, fesada, dedikoduya, yalana, dolana, faize, harama, aldanmaya, aldatılmaya, kaprise, bencilliğe, hırsa, öfkeye, kine, bedduaya “dur” demektir.
HAMİD ÖMERLİ-İLKE HABER
‘Bana bundan böyle güzel bir sabır düşer’ dedim ve duruldum. Uzun zamandır okumak istediğim ama bir türlü başlayamadığım kitaplar için bir okuma programı hazırladım. Bu arada Eylül sararmaya devam etti.
Ölümler yine kayda düştü.
Biriktiler.
Ölümlerin şekli her ne kadar değişse de, gazete manşetleri ve televizyonların son dakika gelişmeleri birilerini bir taraflara sürüklese de acı tazeliğini korumayı sürdürdü, sürdürüyor.
Roman mı öykü mü derken elime mektuplardan oluşan bir yolculuk, bir seyirname; yusufname geçti. Yusuf Tosun’un kutsal topraklara yaptığı yolculuğun güncesini içeren Aşk Postası’nı bir solukta okudum.
Yazarın ruhunun bir esere geçip geçmediği, yansıyıp yansımadığı eserin okurla kuracağı bağ açısından önemlidir. Kanımca bu ruh transferini sağlayan eserler kendini kolaylıkla okutup sevdirebiliyor. Elbette bunun kişisel hikâyelerimizle olan hukukunu es geçemem. Bir esere dair alımlamalarımızın daha ziyade bu çerçevede geliştiğini de göz ardı etmemek gerekir.
Elbette elinizdeki eser, mektuplardan oluşuyorsa ve size direkt sesleniyorsa yazar ile diyalog halindesinizdir artık. Artık aslolan yazarın ne denli size yakın durduğu veya sizin metin üzerinden yazarın yolculuğu ve gerçeği ile ne derece iletişim sağladığınızdır.
Aşk Postası’nda ‘Sevgili Dost’a hitaben yazılan her mektubu ‘zamanı gelince açılan bir kapı’ dan mülhem zamanı gelince size ulaşan ve açılan zarf gibi görüyorsunuz. Her mektup bir epigraf ile başlıyor ve özünü orada saklı tutuyor. Faulkner ile başlayan epigraf zinciri, Ali Şeriati, Mevlana, İmam Gazali, Seyyit Ebu Hasan Ali Nedvi ve Şah Veliyullah Dehlevi ile devam ediyor.
Mektubat-ı Yusuf’un özünü bir çırpıda yakalamanızı sağlayan bu yolcular ve yol işaretleri her mektubun başında size yol göstermek ve okuyacağınız mektubun şifresini vermek ister gibi duruyor.
Klasik gerçekçi bir anlatımın yanında mistik ve büyülü bir dünya da var yazarın mektuplarında. Yolculuğun kendisi, gidilen yerler, yapılan sa’ylar, taşlar, dönüşler, şehirler ne kadar gerçekse bahsedilen ve herkesin aslında bir bakıma kendi öz hikâyesinde yakalayabileceği inişler çıkışlar de size büyülü bir dünyanın kapısını aralıyor.
Öz yaşam öyküsünden çok özel notları da paylaşan Tosun, okuruna ne denli samimi olduğunu da göstermek ister gibi. Yolculuğunu kutsal topraklara yaptığı yolculuğun notları ile sınırlı tutmayarak, mektubun önemli özelliklerinden biri olan ‘samimiyeti’ de okuyucusu ile paylaşıyor. Anadolu’dan okumaya gelen her öğrencinin aslında ne denli yaralı olduğunu da okuma imkânı buluyorsunuz bu mektuplarda. Hele bu serüven bir duvar dibi de bulmuşsa kendine kalemin kâğıda nakşettiği kuyuya düşmemek ya da o kuyunun suyundan içmemek mümkün değildir artık.
Aşk Postası, mektup taşıyan posta güvercinlerini de getirdi aklıma. Bir yolculuğun sırrına dair mektuplar olduğu içindir sanırım bende hâsıl olan bu kanaat.
SON VİDEO HABER
Haber Ara