Demirtaş'tan çarpıcı açıklamalar! (video)
Habertürk TV'de ekranlara gelen 'Açık ve Net' programının konuğu BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş oldu.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-08 10:26:34
Habertürk'te Zafer Arapkirli'nin sorularını yanıtlayan Demirtaş açlık grevlerinden İmralı'daki tecrit uygulamasına, BDP'li vekillerin PKK'lılarla kucaklaşmasından Ergenekon davasına tanıklık yapan Şemdin Sakık'ın ifadelerine değin bir dizi konuda açıklamalarda bulundu.
Türkiye'de koşullar İrlanda ve İngiltere şartlarına ulaşmıştır. Uluslararası konjonktür Türkiye'de kalıcı bir barış sürecinin gerçekleşmesi için uygundur.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> GELECEK NESİLLER BİZİ SUÇLAYACAK</strong></span><br /> <br /> Kürt sorunu şu gün yaşayan insanların yarattığı bir sorun değil. Bugün yaşayan insanların, jenerasyonun, siyasetçilerin çözmemesi halinde gelecek nesillerin bizi haklı olarak suçlayacağı bir sorunla karşı karşıyayız. Çocuklarımıza böyle bir miras bırakmak istemiyoruz. Kelimenin tam anlamıyla eşit ver kardeşçe yaşasın istiyoruz. Yapılması gereken en temel şey demokratik siyaset kanallarını 'ama'sız ve 'ancak'sız açık tutmalıdır.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> MARDİN'İN 7 İL BAŞKANI DA İÇERDE</strong></span><br /> <br /> 1990-91'den bu yana HEP sürecinden bu yana Kürtler demokratik siyasetle mücadele yöntemini aktif olarak üstlendiler. O günden bugüne 7 parti kapatılmış, 10 bine yakın siyasetçi 3,5 yıldır tutuklu. Anadilde savunma yapamadıkları için halen yargılama süreci başlamamış. 6 milletvekilimiz tutuklu. 35 belediye başkanımız, il genel meclis üyelerimiz, il başkanlarımız tutuklu. Mardin'de 7 il başkanımız son 3 yıl içerisinde tutuklanmış ve 7'si de Mardin Cezaevi'nde. Şimdi sekizincisi görev yapıyor.<br /> <br /> Bizim eksikliklerimiz yok mu? Şüphesiz ki var. Eksikliklerimizi görmezsek olmaz.<br /> <br /> <span style="font-size: medium; "><strong>ANADİLDE EĞİTİM BİR TALEP DEĞİL</strong></span><br /> <br /> Taleplerle ilgili ifade ettiğimiz projeler öyle sanıyorum ki, hiçbir zaman olmadığı kadar kararlı bir şekilde çok açık, sarih bir şekilde parlamentoda, basın yayın organlarında, mitinglerde deklare ediliyor. Kongrede yazılı halde kamuoyuna duyuruldu. Bugün anadilde eğitim bilinmeyen bir talep değil. Nasıl uygulanmasına ilişkin detaylarını Anayasa Komisyonu'na sunduk.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> TÜRKİYE ZATEN 7 BÖLGEYE BÖLÜNMÜŞ<br /> </strong></span><br /> Biz Türkiye'de Kürtler ve Türkler içiçe yaşıyoruz. Bu devletin sınırlarına saygı duyarak çözüm üretelim dedik. Özerklik modelini bu anlayışla kamuoyunun ilgisine ve desteğine sunduk. Bölgesel parlamentolar aracılığıyla yerinden yönetimler güçlendirerek çok daha demokratik bir modelin oluşabileceğini söyledik. 15 bölgeden bahsedince 'Türkiye 15 ayrı parçaya bölünecek' dediler. Şu anda Türkiye 7 bölgeye 81 vilayete bölünmüş durumda.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> BÖLÜNMEYE DEVLET KARAR VERECEKTİR</strong></span><br /> <br /> Bunu bölücülük olarak tartışılırsa hükümet kamuoyuna böyle bir algı sunmuş olur. Bölünmemenin taahhüdü devletin tutumudur. Devletin tutumu Kürtlerin bölünmek isteğini azaltır veya çoğaltır. Devlet halkları yok sayarak, inançlarını, dillerini yok sayarak bir sistematik program uygularsa o devleti bölünmekten ne BDP ne de başka bir şey kurtarabilir. Bu devlet bölünmeyi istiyor mu, istemiyor mu ona bakmak lazım. Bölünmemenin taaahüdü devletin tutumudur.<br /> <strong><br /> </strong><span style="font-size: medium; "><strong>TECRİT UYGULAMASI HUKUKUKİ DEĞİLDİR</strong></span><br /> <br /> Açlık grevleri 57. gününde ve artık risk sınırını aşmış durumda. Bu meselede konuşurken dikkatliyiz. Çözüme ve sonuca gidebilmek için elimizden geleni sarfediyoruz. Biz Gültan Hanım'la birlikte cezaevi ziyareti yaptık. Açlık grevi yapan insanların taleplerini dinledik. Bunlar karşılanmayacak talepler değil. O gün hükümete çağrı yaptık. Adalet Bakanı düzeyinde çeşitli temaslarımız oldu. Tecrit denilen uygulama hukuki değil.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> ÖCALAN'A EV HAPSİ DE KONUŞULABİLİR<br /> </strong></span><br /> Yaklaşık 15 aydır sürdürülen avukatların görüştürülmemesi bir sorun. Avukatların İmralı'da görüşmesi lazım. 1,5 yıl öncesine kadar avukatlar ve devlet düzeyinde görüşmeler yapılıyordu. O günden bu güne 1037 insan yaşamını yitirdi. Başka bir mekanizmaya geçmemiz lazım. Güvenlik konseptinin dışında diyalog ve müzakare aşamasıdır. Tecritten kastettiğimiz budur. Avukatlar da heyetler de gidebilmelidir, görüşmeler ve tartışmalar başlamalıdır. İmralı ile dış d ünya bağlantısı kurulmalıdır. Öcalan'a ev hapsi talebi ileriki dönemde konuşulabilir.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> TECRİT KALKARSA GREVLER SONA ERER</strong></span><br /> <br /> Açlık grevi kararını alan biz değiliz sonlandırma kararını da biz alamayız. Cezaevlerine ziyaretler, çağrılar yapabiliriz. Ben bir kez daha çağrı yapıyorum, keşke arkadaşlarımız ricamıza uysalar ve açlık grevini bıraksalar. Bu bizim önerdiğimiz bir yöntem değil, arkadaşlarımızın kendi iradeleriyle aldıkları bir tavırdır. Tecrit kalkarsa açlık grevleri sona erebilir.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> HÜKÜMET KANUNSUZ İŞ YAPMAYI SEÇTİ</strong></span><br /> <br /> Anayasa ve yasaya uymayan bir hükümet, yasadan kaynaklanan hakkı tanımayan hükümete karşı 707 kişi bedenini ölüme yatırmış durumda. Tuhaf olan kanunsuz iş yapan hükümetin tutumudur, yasaya uymayan hükümetin tutumudur. Bu siyaset dışı bir talep değildir. 14-15 aydır neden avukat görüşmesini engelliyorsunuz. Bir başbakan çıkıp 'Avukat görüşmelerini bırakın bir kenarda dursun' diyebiliyor. 3,5 yıldır 10 bin insanı hukuksuz bir şekilde içe tıkan biz miyiz? Onları tutup içeri attıran Başbakanın talimatları değil mi?<span style="font-size: medium; "><strong><br /> <br /> KÜRTLER KİMSEDEN HEDİYE İSTEMİYOR</strong></span><br /> <br /> Birinin Kürtlere bir hediye etmesi falan gerekmiyor, bunlar Kürtler'in doğuştan gelen haklarıdır. Kürtler bu topraklarda anavatanında doğduğu günden itibaren o haklara sahiptir. Bunu engelleyen hükümetin tutumu yanlıştır. Kürtelerin özgürlüğe kavuşması için bu ülkede dil, kültür ve ifade özgürlüğü ile ilgili o hakların verildiğinde bu sorun çözülmüş olur. Türkler nasıl kendileri için bu topraklarda devlet kurma hakkına sahipse Kürt halkı da Kürdistan coğrafyasında devlet kurma hakkına sahiptir. Bu hak BDP engellese de vardır.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> 'BU DEVLET BENİM' DİYORSA KURMUŞ OLUR</strong></span><br /> <br /> Bu hakkın nasıl kullanılacağı önemlidir. Devlet dediğiniz şey ille de bağımsız ulus devlet zorunda değildir. Yerinden yönetim, bölge yönetimi, merkez yönetimi ne derseniz değil, insanlar yönetime katılıyorsa, bu devlet benim devletim diyorsa devletini kurmuş olurlar.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> FANTAZİ OLSUN DİYE DAĞA ÇIKMADILAR<br /> </strong></span><br /> İnsanlar bir gün durur dururken insanlar fantazi olsun, hobi olsun diye dağa çıkmadılar. Ölerek veya öldürerek hakların talep edilmesine karşı olalım. Ama gerçek durumu anlayabilmemiz için bu insanların fantazi olsun diye dağa çıkmadıklarını görelim ve normal bir şekilde oradan inmelerini sağlayalım. 1970'lerde bir grup Kürt genci fantazi olarak dağa çıkmışsa çağıralım onları. PKK'yı daha çıkaran şey Kürtler'in gördüğü zulümler, katliamlardır. Dersim, Zilan, Ağrı, Şeyh Sait olayları, Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanılanlar o konjonktürle düşünüldüğünde dağa çıkışın nedeni anlaşılmalıdır.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> SAVAŞ KARARI EN KOLAY BİR SEÇENEKTİR</strong></span><br /> <br /> Gelin müzakere yapalım, doğru yöntemi belirleyelim dağdakileri indirelim. Hükümet çağrı yapıyor PKK dağdan iniyor mu? Askeri operasyonlar yapıyor, tezkereler çıkarıyor. Bitiyor mu? Hayır. Biz askeri yöntemlerden vazgeçilsin diyoruz. Ne yapılsın? Bu savaşın bitmesi üzerine İngiltere ve IRA sürecinde olduğu gibi müzakere yöntemi kullanılsın. Savaş işin en kolay tarafıdır. Müzakere sonuç alınmadı ikinci defa, üçüncü defa denenmelidir. Sonuç alınmadı diye savaş seçeneği konulursa çözüm alınamıyor.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> SAVAŞ 100 SENE DE SÜRSE BU İŞ BİTMEZ!</strong></span><br /> <br /> Dokunmak gerekir, birbirine temas etmek gerekir. Düşmanlık dilini terketmek gerekir. Bizler siyasiler silahla çözüme inanırsak savaş bitmez. Hükümetin ve muhalefetin silahla sonuç alınamayacığı paydasında buluşması lazım. Müzakerelerin başlaması hiçbir partiyi, hükümeti küçültmez, puan kaybettirmez. Barışmak siyasi cesaret işidir. Biz bu noktada cesuruz. Silahla, savaşla, PKK da, devlette 100 daha savaşsalar bu iş çözülmez.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> KANDİL'LE ÖCALAN GÖRÜŞLERİ ÇELİŞMİYOR</strong></span><br /> <br /> Kandil'den yapılan açıklamalarda makul ve meşru taleplerin karşılanması halinde açlık grevlerin bitirilebileceği yer aldı. Sayın Öcalan'la yapılacak görüşmenin de sonuç vereceğine inanıyorum. Dışarıdaki sorun ve sıkıntıların konusunda yeni bir aşamaya geçebileceğine inanıyorum.<span style="font-size: medium; "><strong><br /> <br /> O KUCAKLAŞMA DAĞDA DEĞİL YOLDA OLDU<br /> </strong></span><br /> O kucaklaşma dağda değil yolda olmuştur. Hükümetin kontrol etmesi gereken, gündüz saatlerinde bir karayolunda olmuştur. Bu yönünün gözden kaçırılmaması lazım. Hükümetin tepki gösterdiği konu orada kontrolün kimde olduğu meselesinin dış dünyaya yansımış olmasıdır.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> KÜRT CESETLERİ NEDEN İNFİAL DOĞURMADI?</strong></span><br /> <br /> Kürt gençleri dağa çıkmıştır. Bu bir realite. Kürt gençlerinin morgdaki görüntüleri, kafası kulağı kesik hali Türkiye'de infial uyandırıyor mu? O halde sarılmalar neden infial uyandırıyor. Onlar da barış adına bu girişimi yaptıkları anlatılırken, bu mesajlar gözden kaçırılıyor.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> BEN OLSAYDIM HERHALDE SİLAH SIKMAZDIM<br /> </strong></span><br /> O andaki psikolojik durum ne olur kestirmek zor. Herhalde onlarla karşılaşsaydım ben silahımızı çekip vurmayacaktır. CHP'li milletvekili o karşılaşmayı yapsa ne yapardı merak ediyorum. Herhalde onlarla savaşmayacaktı. Bu gençler niye dağa çıkmışlar?<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> CESEDE BASAN ASKERE SORUŞTURMA YOK!</strong></span><br /> <br /> Bizim partililerimizin bir kurgusu değil o. Bence bunun anlaşılması lazım. Türkiye kamuoyun niye kıyamet koparıyor, doğrusu anlamış değilim. Kürt gençlerinin cesedinin üzerine basan askerlerin fotoğrafları yayınlandı, infial çıktı mı? O askerle, subayla ilgili soruşturmama mı açıldı. O parçalanmış bedene sarılan annenin feryadı kıyameti koparmıyor da burada mı infial çıkıyor. Bunu yapan askerlerle suçlama yok, ama milletvekilleriyle ilgili fezleke var.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> ÖCALAN'IN İDAM MESELESİ ARTIK KAPANDI<br /> </strong></span><br /> Şu anda idam cezası geri gelse bile geriye doğru uygulanamaz. Öcalan meselesi kapanmıştır. Bu iş bitmiştir. Öcalan'a idam uygulanamaz. Öcalan'a idam meselesi kapanmış bir meseledir. Başbakan burada yanlış mesajlar veriyor. Türkiye toplumun bir kısmı idamdan yana bir kısmı da TBMM'ye 3,5 milyon imza ile 'liderimdir' beyanı vermiş durumda. Bu insanlar 'önderimdir, Öcalan'a özgürlük' diye imza atmış. Ülkenin tümünün başbakanıysan tablonun tümünü görmeniz lazım.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> BU UCUZ SÖYLEM BAŞBAKANA YAKIŞMIYOR<br /> </strong></span><br /> Çözüm bulma adına, diyaloglarımızı sürdürme niyetiyle bir iki gün temaslarımıza devam edeceğiz. Sonuç alma noktasında bir istek ve irade görmezsek, arkadaşlarımızın ölümlerini durdurma uğruna kendi bedenlerimizi ölüme yatırabiliriz. Başbakanın sözlerine neden kuzu kebap yeme meselesi olan sayın Ahmet Türk'ün evinde bir davetin fotoğrafıdır. Yüzde 50 oy almış başbakanın bu tür ucuz ve tahrik edici şeyler yapılmamalıdır.<br /> <span style="font-size: medium; "><strong><br /> ŞEMDİN SAKIK KÜRTLER'E ÖRNEK OLAMAZ</strong></span><br /> <br /> Şemdin Sakık, kimliği, davranışı, tutumu belli olan bir insan. Kendisi Kürt gençlerine örnek olsaydı, Kürt gençlerinin hepsi itirafçı olup cezaevinde olurdu. Bu kadar net...
İşte Demirtaş'ın konuşmalarından öne çıkan ana başlıklar:
Türkiye'de koşullar İrlanda ve İngiltere şartlarına ulaşmıştır. Uluslararası konjonktür Türkiye'de kalıcı bir barış sürecinin gerçekleşmesi için uygundur.
GELECEK NESİLLER BİZİ SUÇLAYACAK
Kürt sorunu şu gün yaşayan insanların yarattığı bir sorun değil. Bugün yaşayan insanların, jenerasyonun, siyasetçilerin çözmemesi halinde gelecek nesillerin bizi haklı olarak suçlayacağı bir sorunla karşı karşıyayız. Çocuklarımıza böyle bir miras bırakmak istemiyoruz. Kelimenin tam anlamıyla eşit ver kardeşçe yaşasın istiyoruz. Yapılması gereken en temel şey demokratik siyaset kanallarını 'ama'sız ve 'ancak'sız açık tutmalıdır.
MARDİN'İN 7 İL BAŞKANI DA İÇERDE
1990-91'den bu yana HEP sürecinden bu yana Kürtler demokratik siyasetle mücadele yöntemini aktif olarak üstlendiler. O günden bugüne 7 parti kapatılmış, 10 bine yakın siyasetçi 3,5 yıldır tutuklu. Anadilde savunma yapamadıkları için halen yargılama süreci başlamamış. 6 milletvekilimiz tutuklu. 35 belediye başkanımız, il genel meclis üyelerimiz, il başkanlarımız tutuklu. Mardin'de 7 il başkanımız son 3 yıl içerisinde tutuklanmış ve 7'si de Mardin Cezaevi'nde. Şimdi sekizincisi görev yapıyor.
Bizim eksikliklerimiz yok mu? Şüphesiz ki var. Eksikliklerimizi görmezsek olmaz.
ANADİLDE EĞİTİM BİR TALEP DEĞİL
Taleplerle ilgili ifade ettiğimiz projeler öyle sanıyorum ki, hiçbir zaman olmadığı kadar kararlı bir şekilde çok açık, sarih bir şekilde parlamentoda, basın yayın organlarında, mitinglerde deklare ediliyor. Kongrede yazılı halde kamuoyuna duyuruldu. Bugün anadilde eğitim bilinmeyen bir talep değil. Nasıl uygulanmasına ilişkin detaylarını Anayasa Komisyonu'na sunduk.
TÜRKİYE ZATEN 7 BÖLGEYE BÖLÜNMÜŞ
Biz Türkiye'de Kürtler ve Türkler içiçe yaşıyoruz. Bu devletin sınırlarına saygı duyarak çözüm üretelim dedik. Özerklik modelini bu anlayışla kamuoyunun ilgisine ve desteğine sunduk. Bölgesel parlamentolar aracılığıyla yerinden yönetimler güçlendirerek çok daha demokratik bir modelin oluşabileceğini söyledik. 15 bölgeden bahsedince 'Türkiye 15 ayrı parçaya bölünecek' dediler. Şu anda Türkiye 7 bölgeye 81 vilayete bölünmüş durumda.
BÖLÜNMEYE DEVLET KARAR VERECEKTİR
Bunu bölücülük olarak tartışılırsa hükümet kamuoyuna böyle bir algı sunmuş olur. Bölünmemenin taahhüdü devletin tutumudur. Devletin tutumu Kürtlerin bölünmek isteğini azaltır veya çoğaltır. Devlet halkları yok sayarak, inançlarını, dillerini yok sayarak bir sistematik program uygularsa o devleti bölünmekten ne BDP ne de başka bir şey kurtarabilir. Bu devlet bölünmeyi istiyor mu, istemiyor mu ona bakmak lazım. Bölünmemenin taaahüdü devletin tutumudur.
TECRİT UYGULAMASI HUKUKUKİ DEĞİLDİR
Açlık grevleri 57. gününde ve artık risk sınırını aşmış durumda. Bu meselede konuşurken dikkatliyiz. Çözüme ve sonuca gidebilmek için elimizden geleni sarfediyoruz. Biz Gültan Hanım'la birlikte cezaevi ziyareti yaptık. Açlık grevi yapan insanların taleplerini dinledik. Bunlar karşılanmayacak talepler değil. O gün hükümete çağrı yaptık. Adalet Bakanı düzeyinde çeşitli temaslarımız oldu. Tecrit denilen uygulama hukuki değil.
ÖCALAN'A EV HAPSİ DE KONUŞULABİLİR
Yaklaşık 15 aydır sürdürülen avukatların görüştürülmemesi bir sorun. Avukatların İmralı'da görüşmesi lazım. 1,5 yıl öncesine kadar avukatlar ve devlet düzeyinde görüşmeler yapılıyordu. O günden bu güne 1037 insan yaşamını yitirdi. Başka bir mekanizmaya geçmemiz lazım. Güvenlik konseptinin dışında diyalog ve müzakare aşamasıdır. Tecritten kastettiğimiz budur. Avukatlar da heyetler de gidebilmelidir, görüşmeler ve tartışmalar başlamalıdır. İmralı ile dış d ünya bağlantısı kurulmalıdır. Öcalan'a ev hapsi talebi ileriki dönemde konuşulabilir.
TECRİT KALKARSA GREVLER SONA ERER
Açlık grevi kararını alan biz değiliz sonlandırma kararını da biz alamayız. Cezaevlerine ziyaretler, çağrılar yapabiliriz. Ben bir kez daha çağrı yapıyorum, keşke arkadaşlarımız ricamıza uysalar ve açlık grevini bıraksalar. Bu bizim önerdiğimiz bir yöntem değil, arkadaşlarımızın kendi iradeleriyle aldıkları bir tavırdır. Tecrit kalkarsa açlık grevleri sona erebilir.
HÜKÜMET KANUNSUZ İŞ YAPMAYI SEÇTİ
Anayasa ve yasaya uymayan bir hükümet, yasadan kaynaklanan hakkı tanımayan hükümete karşı 707 kişi bedenini ölüme yatırmış durumda. Tuhaf olan kanunsuz iş yapan hükümetin tutumudur, yasaya uymayan hükümetin tutumudur. Bu siyaset dışı bir talep değildir. 14-15 aydır neden avukat görüşmesini engelliyorsunuz. Bir başbakan çıkıp 'Avukat görüşmelerini bırakın bir kenarda dursun' diyebiliyor. 3,5 yıldır 10 bin insanı hukuksuz bir şekilde içe tıkan biz miyiz? Onları tutup içeri attıran Başbakanın talimatları değil mi?
KÜRTLER KİMSEDEN HEDİYE İSTEMİYOR
Birinin Kürtlere bir hediye etmesi falan gerekmiyor, bunlar Kürtler'in doğuştan gelen haklarıdır. Kürtler bu topraklarda anavatanında doğduğu günden itibaren o haklara sahiptir. Bunu engelleyen hükümetin tutumu yanlıştır. Kürtelerin özgürlüğe kavuşması için bu ülkede dil, kültür ve ifade özgürlüğü ile ilgili o hakların verildiğinde bu sorun çözülmüş olur. Türkler nasıl kendileri için bu topraklarda devlet kurma hakkına sahipse Kürt halkı da Kürdistan coğrafyasında devlet kurma hakkına sahiptir. Bu hak BDP engellese de vardır.
'BU DEVLET BENİM' DİYORSA KURMUŞ OLUR
Bu hakkın nasıl kullanılacağı önemlidir. Devlet dediğiniz şey ille de bağımsız ulus devlet zorunda değildir. Yerinden yönetim, bölge yönetimi, merkez yönetimi ne derseniz değil, insanlar yönetime katılıyorsa, bu devlet benim devletim diyorsa devletini kurmuş olurlar.
FANTAZİ OLSUN DİYE DAĞA ÇIKMADILAR
İnsanlar bir gün durur dururken insanlar fantazi olsun, hobi olsun diye dağa çıkmadılar. Ölerek veya öldürerek hakların talep edilmesine karşı olalım. Ama gerçek durumu anlayabilmemiz için bu insanların fantazi olsun diye dağa çıkmadıklarını görelim ve normal bir şekilde oradan inmelerini sağlayalım. 1970'lerde bir grup Kürt genci fantazi olarak dağa çıkmışsa çağıralım onları. PKK'yı daha çıkaran şey Kürtler'in gördüğü zulümler, katliamlardır. Dersim, Zilan, Ağrı, Şeyh Sait olayları, Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanılanlar o konjonktürle düşünüldüğünde dağa çıkışın nedeni anlaşılmalıdır.
SAVAŞ KARARI EN KOLAY BİR SEÇENEKTİR
Gelin müzakere yapalım, doğru yöntemi belirleyelim dağdakileri indirelim. Hükümet çağrı yapıyor PKK dağdan iniyor mu? Askeri operasyonlar yapıyor, tezkereler çıkarıyor. Bitiyor mu? Hayır. Biz askeri yöntemlerden vazgeçilsin diyoruz. Ne yapılsın? Bu savaşın bitmesi üzerine İngiltere ve IRA sürecinde olduğu gibi müzakere yöntemi kullanılsın. Savaş işin en kolay tarafıdır. Müzakere sonuç alınmadı ikinci defa, üçüncü defa denenmelidir. Sonuç alınmadı diye savaş seçeneği konulursa çözüm alınamıyor.
SAVAŞ 100 SENE DE SÜRSE BU İŞ BİTMEZ!
Dokunmak gerekir, birbirine temas etmek gerekir. Düşmanlık dilini terketmek gerekir. Bizler siyasiler silahla çözüme inanırsak savaş bitmez. Hükümetin ve muhalefetin silahla sonuç alınamayacığı paydasında buluşması lazım. Müzakerelerin başlaması hiçbir partiyi, hükümeti küçültmez, puan kaybettirmez. Barışmak siyasi cesaret işidir. Biz bu noktada cesuruz. Silahla, savaşla, PKK da, devlette 100 daha savaşsalar bu iş çözülmez.
KANDİL'LE ÖCALAN GÖRÜŞLERİ ÇELİŞMİYOR
Kandil'den yapılan açıklamalarda makul ve meşru taleplerin karşılanması halinde açlık grevlerin bitirilebileceği yer aldı. Sayın Öcalan'la yapılacak görüşmenin de sonuç vereceğine inanıyorum. Dışarıdaki sorun ve sıkıntıların konusunda yeni bir aşamaya geçebileceğine inanıyorum.
O KUCAKLAŞMA DAĞDA DEĞİL YOLDA OLDU
O kucaklaşma dağda değil yolda olmuştur. Hükümetin kontrol etmesi gereken, gündüz saatlerinde bir karayolunda olmuştur. Bu yönünün gözden kaçırılmaması lazım. Hükümetin tepki gösterdiği konu orada kontrolün kimde olduğu meselesinin dış dünyaya yansımış olmasıdır.
KÜRT CESETLERİ NEDEN İNFİAL DOĞURMADI?
Kürt gençleri dağa çıkmıştır. Bu bir realite. Kürt gençlerinin morgdaki görüntüleri, kafası kulağı kesik hali Türkiye'de infial uyandırıyor mu? O halde sarılmalar neden infial uyandırıyor. Onlar da barış adına bu girişimi yaptıkları anlatılırken, bu mesajlar gözden kaçırılıyor.
BEN OLSAYDIM HERHALDE SİLAH SIKMAZDIM
O andaki psikolojik durum ne olur kestirmek zor. Herhalde onlarla karşılaşsaydım ben silahımızı çekip vurmayacaktır. CHP'li milletvekili o karşılaşmayı yapsa ne yapardı merak ediyorum. Herhalde onlarla savaşmayacaktı. Bu gençler niye dağa çıkmışlar?
CESEDE BASAN ASKERE SORUŞTURMA YOK!
Bizim partililerimizin bir kurgusu değil o. Bence bunun anlaşılması lazım. Türkiye kamuoyun niye kıyamet koparıyor, doğrusu anlamış değilim. Kürt gençlerinin cesedinin üzerine basan askerlerin fotoğrafları yayınlandı, infial çıktı mı? O askerle, subayla ilgili soruşturmama mı açıldı. O parçalanmış bedene sarılan annenin feryadı kıyameti koparmıyor da burada mı infial çıkıyor. Bunu yapan askerlerle suçlama yok, ama milletvekilleriyle ilgili fezleke var.
ÖCALAN'IN İDAM MESELESİ ARTIK KAPANDI
Şu anda idam cezası geri gelse bile geriye doğru uygulanamaz. Öcalan meselesi kapanmıştır. Bu iş bitmiştir. Öcalan'a idam uygulanamaz. Öcalan'a idam meselesi kapanmış bir meseledir. Başbakan burada yanlış mesajlar veriyor. Türkiye toplumun bir kısmı idamdan yana bir kısmı da TBMM'ye 3,5 milyon imza ile 'liderimdir' beyanı vermiş durumda. Bu insanlar 'önderimdir, Öcalan'a özgürlük' diye imza atmış. Ülkenin tümünün başbakanıysan tablonun tümünü görmeniz lazım.
BU UCUZ SÖYLEM BAŞBAKANA YAKIŞMIYOR
Çözüm bulma adına, diyaloglarımızı sürdürme niyetiyle bir iki gün temaslarımıza devam edeceğiz. Sonuç alma noktasında bir istek ve irade görmezsek, arkadaşlarımızın ölümlerini durdurma uğruna kendi bedenlerimizi ölüme yatırabiliriz. Başbakanın sözlerine neden kuzu kebap yeme meselesi olan sayın Ahmet Türk'ün evinde bir davetin fotoğrafıdır. Yüzde 50 oy almış başbakanın bu tür ucuz ve tahrik edici şeyler yapılmamalıdır.
ŞEMDİN SAKIK KÜRTLER'E ÖRNEK OLAMAZ
Şemdin Sakık, kimliği, davranışı, tutumu belli olan bir insan. Kendisi Kürt gençlerine örnek olsaydı, Kürt gençlerinin hepsi itirafçı olup cezaevinde olurdu. Bu kadar net...
SON VİDEO HABER
Haber Ara