Türkiye süper güç olabilir mi?
'İslam, Türkiye’ye 11’nci yüzyılın son yarısına girdi ve (özür dilemez bir Avrupa-sevicisi) General Kemal Atatürk’ün 1900’lerin başlarında Türkiye’yi her şeyiyle gayrimüslim yapmaya karar verene kadar da gelişti.'
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-11-07 16:54:11
Şehrazade Rahman*
Geçmişte Türkiye, çok az sayıdaki Müslüman demokratik devletlerden biri olmasıyla olağandışıydı. 2011’deki Arap Baharı’nın ardından bu artık doğru değildir. Yine de laik bir demokrasi olarak hala eşsizdir. Ayrıca Türkiye, Irak ve Afganistan için lojistik hava desteği için hayati olan İncirlik Hava Üssü’ne ev sahipliği yaptığı için de nadirdir. Tıpkı Bahreyn’in 5’nci Filo’ya ev sahipliği yapması gibi. Ancak NATO’nun yegane Müslüman üyesi olarak tamamıyla eşi bulunmazdır.
Batı her zaman Türkiye’yi Amerikan ve Avrupa stratejik güvenlik çıkarları için temel olarak görmüştür ki bu miyop bir bakış açısıydı. 1900’lerin ortalarında başlayan modern ve Batılılaşmış Türkiye’nin yükselişiyle Batı, Türkiye’nin Doğu’ya karşı güvenli bir tampon olmasına dair kör bir rahatlık içine düşmüştür. Washington’daki Amerikan dış politika uzmanları fazlasıyla iyi olmalarına rağmen onlarca yıllık tarihi verileri değerlendirirken ölümcül bir hata yapma eğilimine sahiptirler. (1900’lerin büyük kısmında hükümetin sunduğu tavra bakmaksızın) Türkiye’nin Müslüman olduğunu unutmaktadırlar. Bu hesaplama hatasını İran Şahı’nda yapmadık mi?
İslam, Türkiye’ye 11’nci yüzyılın son yarısına girdi ve (özür dilemez bir Avrupa-sevicisi) General Kemal Atatürk’ün 1900’lerin başlarında Türkiye’yi her şeyiyle gayrimüslim yapmaya karar verene kadar da gelişti. Modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk (1881-1938), devletinin dinin İslam olduğunu söyleyen hükmü kaldırıp Anayasa’yı değiştirerek 1920’lerden 1930’ların başına kadar laikliğe (din ve devletin ayrılması) ve ülkeyi Batılılaştırmaya start verdi. Türkiye’yi Batılı görünümlü ve yaşantılı modern, demokratik ve laik bir devlete dönüştürecek önemli reformlar da geçekleştirdi. Tüm bunlar Kemalist ideoloji altında yapıldı. Modern batılı Türkiye’nin dönüm noktası, 600’den fazla yıl siyasi İslam’ın temsilcisi olan halifeliğin kaldırılmasıydı. Halife, tüm Müslümanlar üzerinde küresel hakimiyetin sembolüydü.
73,6 milyon nüfusluk Türkiye’nin yüzde 99’una yakını Müslümandır. Batı’da hiç kimse azınlık Kemalist elitlerin, kalan yüzde 99’la bir gün hesaplaşacağını akletmedi mi? 26 yaşındaki Tunuslu bir meyve satıcısının o kibrit olması gerekti. Sadece kendini değil aynı zamanda 2011 baharında tüm Arap dünyasını da ateşe verdi. Ve hala da yanıyor. Adı Tarık el-Tayyip Muhammed Buazzizi’ydi ve hatırlanmayı hak ediyor. Müslümanlar, kabuklarından çıktı ve insanların günlük hayatları ile siyasi hayatın içinde İslam’ın dahlinin derecesiyle ilgili muazzam mücadeleler arasında Türkiye’yi geri aldı.
Laik bir demokrasiyle Müslüman bir ülkenin küreselleşme ve modernlik içerisinde gelişebileceğini bilirken hiç kimse aynı şeyin laik olmayan İslami demokrasi için doğru olup olmadığını sormadı? Demokrasi Müslüman dünyaya ulaştı ve bu büyük bir başarı ancak kimse nereye ineceğini bilmiyor. Laik demokrasi için kavga hala sürüyor. Türkiye örnek oluşturabilir.
Arap dünyasında siyasi İslam’ın yükselişine dair sözler var. Uğultu, Müslüman demokrasi için gerçek bir sınav olduğu için “Mısır’ı izleyin” şeklindedir. Mısır, her zaman Arap dünyası için bir barometreydi. Mısır kaydığında Arap kumları değişir ki bazı İran Körfezi Emirleri hala bu derse aldırmıyor. Mısır’ın izlenmesi gereken bir ülke olduğuna katılıyorum fakat eğer Türkiye, İslam’ı dengeleyen laik bir demokrasi olmayı ve eşzamanlı olarak jeopolitikte etkinliği sürdürürse, oyunu değiştiren olabilir. Örneğin: Türkiye, eğer Avrupa Birliği’nin (NATO-üyesi olmayan ülkelere sahip) NATO zirvesine katılmasına izin veriliyorsa Türkiye, İslami İşbirliği Organizasyonu’na girmeyi talep etti; Suriye çatışmasına kendisini soktu; İran’a karşı çıktı; Filistin devletini savundu. Tüm bunları söyledikten sonra Türkiye’nin yükselişine dair her daim konuşmalar olmuştur. Örneğin Doğu ve Batı pazarları arasında köprü olarak mükemmel bir yükselen pazardır. Modern Türkiye’nin yükselişi her zaman nihayetinde bir şekilde eksik kalmıştır. Bu artık değişmek üzere mi?
Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kaotik Mısır kendisini kontrol edemezken bir kez daha Türkiye’yi Müslüman dünyanın standart hamili haline yükseltebilir mi? AKP, muhafazakar sosyal gündemi ve liberal pazar ekonomisini savunuyor. Eğer AKP İslam ve laik demokrasiyi dengeleyebilirse Türkiye’nin Müslüman “küllerinden doğan Anka Kuşu” olma ümidini sağlayabilir. Türkiye’nin jeopolitik süper güç olarak statüsünü yeniden kazanma potansiyeli var mı? Evet, ancak yeni demokratikleşmiş Müslüman ülkelerin İslam, demokrasi ve laiklik arasında denge için seyretmesine rehberlik ederken dini ve siyasi etkiyi (ekonomik değil) kullanacak.
Türkiye’deki laik devlet ve İslam arasında yaklaşan mücadelelerden en önemlisi, kadınlarla ilgili olacaktır. Başörtü takma ya da takmama hakkından bahsetmiyorum. Bahsettiğim hayatlarının tüm alanlarında (erkeklerle eş) gerçek yasal eşitliktir. Bu, Arap dünyasının seyretmesi gereken bir savaştır. Kadınlara ekonomik özgürlük sağlama eğilimine sahip modernleşme, ataerkil sistemi kökten tehdit eder. Birçok İslami köktenciyi en çok korkutan da budur.
Reel siyasi İslam, 14 yaşındaki bir kız çocuğu tarafından tehdit edilemez ve arkasından onu kafasından vurmaya götürmez. Bu, sadece kişinin kendi güvensizliğini yansıtır. Reel siyasi İslam, ekonomik büyümeyi benimseyecek, sürdürülebilir verim artışı için çalışacak, doğal kaynakları akıllıca kullanacak, eşitliği sistemleştirecek, herkesi sınıfı ya da cinsiyetinden bağımsız eğitecek ve aşırı gelir dengesizliğini tedavi edecek. Hiçbir gerçek sürdürülebilir liderlik, nüfusunun yüzde 50’sini haklarından mahrum edemez. Bilhassa siyasi İslam yükselecekse, sadece yerel siyasi arena ya da hedef kitlenin mikro evreninde değil reel dünyada ve Batı’da etkin olabilecek bir liderliğe sahip olmalıdır. Kendisini ve halkını izole ederse, ekonomik ya da herhangi bir sürdürülebilir şekilde gelişemeyecektir. Yani aslında jeopolitik güç olma potansiyeline sahip tek Müslüman ülke Türkiye’dir.
Tüm potansiyel süper güçlerde olduğu gibi bunun olması için uzun dönemler boyunca birçok şey doğru gitmelidir. Türkiye, ekonomik ya da askeri bir süper güç olmayacaktır ancak Avrupa Birliği gibi, özel bir süper güç olma potansiyeli vardır. Bu süper güç, Müslüman dünyanın dünyayla angajmanı yönünde sağlayabileceği potansiyel etki nedeniyle Batı medeniyetine karşı bir dengeleyici olarak hizmet edecektir.
* Şehrazade Rahman, The George Washington Üniversitesi’nde uluslararası finans/işletme ve uluslararası ilişkiler profesörüdür.
Usnews.com’daki bu makale Oğuz Eser tarafından Timeturk.Com için tercüme edilmiştir.
SON VİDEO HABER
Haber Ara