İmralı'da ömür boyu hapse mahkum edilen teröristbaşı Öcalan çok uzunca bir süre avukatları üzerinden PKK'ya yönetmiş, yönlendirmişti. 2011 yılındaki Silvan saldırıları sonrası Öcalan'ın avukatları ile görüşmeleri yasaklanmış, örgütle İmralı arasındaki bağlantı kopmuştu.
Bugün Yazarı Gültekin Avcı bugünkü yazısında "Öcalan'la irtibatsızlık, örgüt açısından ciddi bir strateji ve taktik dağınıklığı doğuruyor." diyerek, Öcalan'la PKK arasında irtibat yeniden kurulursa oluşacak tehlikeye dikkat çekti...
İŞTE O YAZI
Bunlar "Kürt halkı"nın açıkladığı muhataplarmış.
Oysa Kürt halkının dörtte üçü, BDP-PKK eksenine yüz vermiyor.
Ama bunlar Kürtler'in onda biri bile olsalar, "silah kimdeyse temsil onda" eşkıyalığıyla kendilerini tüm Kürtler'in temsilcisi olarak dayatıyorlar.
Hem Kürtler'e hem de devlete.
4 muhatap bildiriyor Demirtaş.
BDP, PKK'nın ayak siyasetini yaptığına, KCK da PKK'nın üstü olduğuna göre 2 muhatap söz konusu.
Kandil ve Öcalan.
Ama biz defaatle gerçekleşen müzakerelerde Kandil'in Öcalan'a veya Öcalan'ın Kandil'e uyum sağlayabildiğini göremedik.
Öcalan "tamam" dedi kurşun yedik, Kandil "tamam" dedi bomba yedik.
Özellikle önümüzdeki süreçte her fırsatta Öcalan'ın gündeme getirilerek, yeniden irtibat kurulmasına çalışılması KCK'nın BDP'ye yönelik son talimatlarından birisiydi.
BDP'nin ısrarla "Öcalan'ın tecriti"nden bahsetmesindeki gaye, Suriye kriziyle özerkliğe çok yaklaştıklarını düşündükleri bu süreçte, örgütle Öcalan arasındaki irtibat köprüsünü tekrar inşa etmektir.
Zira Öcalan'la irtibatsızlık, örgüt açısından ciddi bir strateji ve taktik dağınıklığı doğuruyor.
Nitekim bu kargaşa örgüt liderlerine kadar sirayet etmiş, BDP bile örgütte kimin talimatını dikkate alacağını şaşırmıştı.
Karayılan, Cemil Bayık, Fehman Hüseyin ve Duran Kalkan gibi örgüt liderleri birbirlerinden gizli mağaralarda yaşıyorlar.
Her şey bir yana gelin 2 hayal kuralım, bu hayallerin asla gerçek olmaması duasıyla.
Bu hayalde Karayılan bir yandan KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı'nı ifa ederken, BDP Genel Başkanlığı da yapsın.
Terörist genel başkan olur mu demeyin, terörist partili oluyor da genel başkan neden olmasın(!)
Ayrıca hayal bu.
Böylece BDP, PKK'nın ayakkabısı değil de KCK'nın başındaki adamı genel başkan yapmış bir parti olsun.
Ama Karayılan BDP Genel Başkanı'yken Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan ve Fehman Hüseyin gibi örgüt liderleri yine Kandil'de olsun.
Hem örgütün hem de partinin başında olan Karayılan'la anlaşıp sorunu siyaseten çözebilir misiniz?
Asla!
Karayılan da örgüte sözünü dinletemeyecek, Demirtaş gibi Kandil ve Öcalan'ı işaret edecektir.
Çünkü silahlar dağdakilerin elinde.
Varlıklarını korumak isteyenler ellerinde silah olanlar, siyaset yapanlar değil.
Üstelik varlıklarını ellerindeki silahlarla birlikte devletçe resmen kabul edilmiş şekilde korumak istiyorlar.
2. hayalimizde Öcalan tamamen affedilmiş ve BDP'nin başına geçmiştir.
Üstelik Meclis'te Diyarbakır veya Şanlıurfa milletvekilidir.
Ama Kandil aynen silahlı mevcudiyetini korumakta ve saldırılar devam etmektedir.
Cezaevinden terör örgütüne söz dinletemeyen Apo, BDP Genel Başkanı ve milletvekili olarak örgüte söz dinletebilir mi?
İhtimal vermem.
Cemil Bayık'ın Öcalan "mutabakat tamam" dediğinde "seni kandırıyorlar" dediğini ne çabuk unuttunuz?
En iyi ihtimal örgütün bölünmesi, büyük parçanın dağda kalmasıdır.
Karayılan'ın da dediği üzere pek çok devletle iltisakı olan PKK, Öcalan'a mahkûm olmadığını, o günlerin çok gerilerde kaldığını biliyor.
Örgütü Öcalan kurmuş olabilir, ama bunca yıl ayakta tutan o değil.
Özerklik verilse bile PKK silah bırakmayacak, sadece militanlarını sınır dışına çekecek, bu süreci bağımsızlığı tahkim etmek için kullanacaktır.
"Kendi topraklarının silahlı koruyucuları" olarak dönene kadar.
Anlaşılmayan şudur.
Örgütün stratejisinde ateşkes olabilir, müzakere olabilir, özerklik ve bireysel haklar olabilir ama silah bırakmak ve dağılmak asla yoktur.
Önemli bir tehlike şudur:
Eğer Öcalan'ın izolasyonu kaldırılır da irtibat tekrar sağlanırsa, örgütte kafa karışıklığı, strateji dağınıklığı, liderler arası çekişmeler minimuma inecek, çok daha derli toplu bir PKK tezahür edecektir.
Öcalan, 11 Mayıs 2011'de avukatlarıyla yaptığı görüşmede, "Suriye Kürtleri'nin hem Esed hem de muhalif gruplarla diyalog içinde olması, hangi taraf pozitif yaklaşıyorsa o tarafa taleplerini dayatmaları, gerektiğinde silah da kullanarak öz savunmalarını yapmaları" talimatını vermişti.
KCK ve PYD 1,5 yıldır bu taktik eksende yürüyor.
Güncel taktik ve stratejilere çok ihtiyacı var ama Öcalan'la irtibat kuramıyor.
Umarım devlet, KCK'nın "ideolojik buhran, strateji üretememe, örgüt içi hizipleşme ve hesaplaşma" gibi sorunlarını çözmez.