Kurtulmuş, AK Parti'den teklifi ilk nerede aldı?
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini Pınarhisar Cezaevi'ne girdiği günlerde yeni oluşuma davet ettiğini anlattı.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-07 13:35:42
"Başbakanımız Pınarhisar süreçlerinde defaatle bendenizi birlikte siyaset yapmaya davet etti. Türkiye kamuoyu biliyor. Başbakanımızın otobiyografisinde de bunlar kaleme alınmış. Bu son süreçle ilgili olarak bize 10 Temmuz 2012'de Sayın Başbakan Erdoğan, Başbakanlık konutunda bu konuyu açtı ve biz de ondan sonraki süreçlerde kendi partimizde arkadaşlarımızla konuşarak, son derece şeffaf bir şekilde kamuoyu önünde bunu gerçekleştirdik. Biz de kendi hukuki varlığımızı sonlandırdık ve 22 Eylül'de İstanbul'da HAS Parti'nin AK Parti'ye katılma töreni yapıldı. Bir hafta sonra da Genel Kurul'a girmiş olduk."
Kurtulmuş'un Saraybosna'da AA'ya verdiği özel demeç:
Halkın Sesi Partisi'nin (HAS Parti) kendini feshetmesi ve ardından AK Parti'ye katılım sürecinin milletin gözünün önünde olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"HAS Parti'nin kurumsal kimliğini feshetmesi, arkadaşlarımızla verdiğimiz bir karardı. Daha sonra da AK Parti ile birleşme, bütünleşme kararı alınmış oldu. Kongre yapıldı ve kongreden sonra ben ve birçok arkadaşımız AK Parti içerisinde görev aldık. Bundan sonra da başka illerde olmak üzere, diğer birimlerde olmak üzere, birçok arkadaşımız ümit ediyorum görev alacaktır."
Kurtulmuş, bu bütünleşmenin arkasında yatan en önemli nedenin yeni Türkiye'nin inşası olduğunu belirterek, "Sayın Başbakan'ın kongre konuşmasında da ifade ettiği, gerçekten bir medeniyetin dallarının buluşması, bir medeniyetin çınarının yeniden kalkmasına katkıda bulunmak ve orada söylediği tabiriyle 2071 vizyonunu ortaya koymaktır. Anadolu denilen topraklarda medeniyetimizin Sultan Alparslan'la birlikte başlayan mücadelesi nihayette siyasete bir türlü yansıyor" diye konuştu.
"Yeni ve güçlü bir Türkiye"
"Çok şükür son 66 yıllık çok partili siyasi hayatta artık bundan sonra milletin çocukları sahne almıştır ve Allah'ın izniyle ülkemizde kıyamete kadar milletin çocukları sahneden inmeyecektir" diyen Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Biz de buna katkıda bulunmak için bu görevin içerisindeyiz, bu birleşmenin içerisinde olduk, tekrar Allah hayırlı mübarek etsin. Sonuçta, siyaset sadece bilinen manada politik partilerde faaliyette bulunmaktan ibaret bir şey değildir. Siyaset bizim anladığımız anlamda bir medeniyet siyasetidir. Bizim medeniyetimizin yeniden ihya ve inşa etme meselesidir.
Medeniyet dediğimiz zaman, burası (Bosna-Hersek) çok pratik bir örneği. 1453 yılında Sultan Fatih İstanbul'u fethetti, 1463'te yani 10 yıl sonra da Bosna'yı fethetti. Bu fetih aynı zamanda bizim medeniyetimizin bütün yıllar içerisinde, yüzyıllar içerisinde, bütün o büyüklüğünün, o büyük fikriyatın, burada topluma işlenmiş olduğunu görüyorsunuz ve aslında kalıcı olan, baki olan, asırların ötesine taşınan şey bunlardır. Saraylardır, medreselerdir, mekteplerdir, köprülerdir, hanlardır, hamamlardır, yani görünen kısımları, ama onun da ötesinde bir tahayyül ve tasavvurdur. Bir siyaset, zaten bir medeniyetin tahayyülünü ve tasavvurunu ortaya koymuyorsa, zaten unutuluyor gidiyor. Ama bizim Türkiye'de yapmaya çalıştığımız, bu bizim medeniyetimizin tahayyül ve tasavvuru üzerinden yeni bir dünyanın şekillenmesini sağlamak, yeni ve güçlü bir Türkiye'nin kurulmasını, gelişmesini, büyümesini temin etmeye çalışmaktır. Tabii ki bunun çok doğal sonucu olarak, Türkiye'nin kendi medeniyet havzasındaki o geniş hinterlandında etkisini, gücünü, ilişkilerini kuvvetlendirmektir."
"Yönümüzü bütün dünyaya açmalıyız"
Türkiye'nin Batı ve Doğu medeniyetleri arasındaki konumuna değinen Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim tarih boyunca gelişme aksımız yüzümüzü Batı'ya çevirdiğimiz zaman oluyor. Ne zaman yüzümüzü Batı'ya çeviriyorsak, Batı'ya doğru yöneltiyorsak, Budapeşte'ye kadar gidiyoruz, 142 sene Budapeşte'de kalmışız, orada birçok eserlerimiz var. Ne zaman biz Doğu'nun kirli siyaset oyunları içerisine giriyor ve Doğu'nun o karışıklıkları içerisinde bulunuyorsak bu sefer ayaklarımızdan çekiliyoruz. Mercidabık, Ridaniye, bütün bunlarla birlikte bakıyorsunuz Osmanlı bir çözülme sürecine ya da daha doğrusu o iç mücadelelerle birlikte daha ciddi bir çöküşe doğru geçiyor.
Bizim gelişme aksımız, bu anlamda kendi medeniyet havzamızın bütünüyle, Doğu'da dostlukları, kardeşlikleri kuvvetlendirmek, orada barışı sağlamak, bugünkü Suriye politikası ile ilgili de bunu söylüyorum. Bütün Ortadoğu'da, bütün İslam coğrafyasında arkamızı sağlam bir şekilde kardeşlerimizle birlikte bir kardeşlik üzerinden oluşturup yönümüzü bütün dünyaya açmak, tüm medeniyet havzamızda güçlü ilişkiler kurabilmektir."
"Saraybosna İstanbul'dur"
Türkiye-Bosna Hersek ilişkilerinin başından itibaren "çok sıkı ve kuvvetli" olduğuna vurgu yapan Kurtulmuş, "Bu ilişki de her alanda gelişiyor. Bundan da büyük memnuniyet duyuyoruz. İnşallah kıyamete kadar bu ilişkiler devam edecektir. Hep söylediğimiz klasik laf pratiğe dökülüyor. 'Saraybosna İstanbul'dur'. İstanbul'dan hiçbir farkı yoktur, Bursa'dan farkı yoktur, Edirne'den farkı yoktur. Bu perspektifle gözümüzü sürekli kendi coğrafyamızın içerisinde tutmak mecburiyetindeyiz. Kalbimiz, ruhumuz, buraların o tarihsel gelişimine, hem bugünkü çok coşkulu gelişme potansiyeline de bağlı olacak. Bu ilişkinin kıyamete kadar sürmesini temenni ediyorum" şeklinde konuştu.
"Siyasetin üslubu değişmeli"
Kurtulmuş, 14 yıldır fiili siyasetin içerisinde olduğunu ve Türkiye'nin çok zor siyasi süreçlerden geçtiğini ifade etti. "Mühim olan, ülkemiz için, milletimiz için, insanlık için hayırlı faydalı olan şeyleri söylemektir" diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Adalet ve Kalkınma Partisi de iktidardayken, eğer işi doğru yapıyorsa, 'doğru yapıyorsunuz, yanlış da şunlardır' dedik. Her yanlışında mutlaka doğrusunun nasıl olacağını bildiğimiz şekilde, dilimizin döndüğü, aklımızın erdiği şekilde ortaya koymaya çalıştık. İktidarda başka bir parti olsaydı da aynı şekilde davranırdık. Yani siyasetin üslup olarak Türkiye'de artık değişmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu yapmaya çalıştık. Mühim olan doğru adımların atılmasını teşvik etmektir. Bu anlamda siyaset yaptığımız dönemde ortaya koyduğumuz bu örnek, ileride belki 50 sene sonra, 60 sene sonra Türkiye siyaseti üzerine çalışanlar olursa, bir dönemde Türkiye'de de bu üslupla siyaset yapıldığını, muhalefet siyaseti yapıldığını yazacaklardır diye düşünüyorum.
Bu anlamda sözlerimizle, belki çok fazla oy almadık, ama bir şekilde gerçekten sözümüzün gücü oldu. Bu doğru bildiğimiz şeyleri bugün iktidar şemsiyesi altında, doğru işlerin yapılmasına katkıda bulunmaya, destek olmaya, söylediğim gibi medeniyetimizin ihya ve inşa etmesine katkı sunmaya devam edeceğiz. Yine üslubumuzu bozmayacağız, çünkü asıl olan yapmaktır, iki cümle ile yapılan bir şeyi yıkarsınız, ama mühim olan yapıcı sözü geliştirmek ve bunu sürekli gündemde tutabilmektir. Siyasetin böyle bir vazifesi de var. Onu da yapmayı bu sefer iktidar içerisinde ve iktidar üslubu içerisinde yapmaya gayret edeceğiz inşallah."
AK Parti'ye katılma süreci
Numan Kurtulmuş, "AK Parti'ye katılış sürecinin ne zaman başladığına" yönelik soru üzerine ise şunları söyledi:
"Başbakanımız Pınarhisar süreçlerinde defaatle bendenizi birlikte siyaset yapmaya davet etti. Türkiye kamuoyu biliyor. Başbakanımızın otobiyografisinde de bunlar kaleme alınmış. Bu son süreçle ilgili olarak bize 10 Temmuz 2012'de Sayın Başbakan Erdoğan, Başbakanlık konutunda bu konuyu açtı ve biz de ondan sonraki süreçlerde kendi partimizde arkadaşlarımızla konuşarak, son derece şeffaf bir şekilde kamuoyu önünde bunu gerçekleştirdik. Biz de kendi hukuki varlığımızı sonlandırdık ve 22 Eylül'de İstanbul'da HAS Parti'nin AK Parti'ye katılma töreni yapıldı. Bir hafta sonra da Genel Kurul'a girmiş olduk."
Merhum İzzetbegoviç'le ilgili düşünceleri
Numan Kurtulmuş, Bosna-Hersek ziyareti ve kabrini ziyaret ettiği merhum Aliya İzzetbegoviç'le ilgili görüşlerinin sorulması üzerine ise "Bilge Kral"ın, İslam dünyasındaki, hatta bütün dünyadaki siyasetçiler tarafından örnek alınması gereken bir şahsiyet olduğunu vurguladı.
"Onun şahsiyetinin derin yapısı ve gerçekten en zor şartlarda bir milletin yeniden ayağa kalkmasını sağlayan o fedakar kişiliği, gerçekten hepimiz için örnektir" diyen Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bizim gençlik yıllarımızdan itibaren, Bosna-Hersek'in kurtuluş mücadelesi olmadan evvel, onun ilk kitapları 'Doğu ve Batı Arasında İslam' ve arkasından gelen 'İslam Deklarasyonu' ile birlikte Aliya İzzetbegoviç'in ne kadar bir muhteşem şahsiyet olduğunu öğrendik, ama ondan sonraki süreçte mücadelesinin sadece kitaplarla sınırlı olmadığını, büyük entelektüel ve büyük fikir adamı olmanın ötesinde, büyük bir dava adamı olduğunu da öğrendik.
Kendisini inancına, dinine, milletine adamış bir büyük mücahit olduğunu gördük. Hep Aliya'yı kalbimizin bir yerinde, zihnimizin bir yerinde büyük bir şahsiyet, örnek alınması gereken bir insan olarak gördük. Allah rahmet eylesin. Bu örnekliğini vefatının sonrasında da sürdürüyor. Hayatının son zamanlarında o son derece zor mali şartlar içerisinde yaşadığı dönemleri biliyoruz. 240 avro para ile, emekli maaşıyla hayatının son yıllarını devam ettirmeye çalıştığını biliyoruz. Öldükten sonra da büyüklüğünü gösteriyor ve o kadar büyük bir şahsiyet bir milletin banisi diyebileceğimiz bir şahsiyet. Son derece mahfiyatkar, son derece mütevazi. O mahfiyatkarlığının içerisinde büyük bir azameti gizleyen kabristanda, şehitleri arasında, birlikte mücadele ettiği halkıyla beraber yatıyor."
Begoviç'in, yeni nesillere iyi anlatılması ve tanıtılması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Bundan sonra İslam dünyasının insanlarına, aydınlarına, siyaset adamlarına, devlet adamlarına düşen, belki birçok yerinde Aliya İzzetbegoviç vakıfları kurarak, şahsında ortaya koyduğu mücadeleyi bütün detaylarıyla, bilimsel anlamda da bütün araştırmalarla ortaya koymaktır ve toplumlara sevdirmektir. O zor şartlardan bugün çok şükür Avrupa'nın ortasında bir Bosna Hersek devleti ortaya çıktı, bu devlet de inşallah kıyamete kadar burada yaşayacaktır diye ümit ediyorum" diye konuştu.
SON VİDEO HABER
Haber Ara