16 yıl sonra Çatlı'nın kayıp çantasının akibeti
Çatlı’nın kayıp çantası 16 yıl sonra yine gündemde. Emniyetçi Ahmet İhtiyaroğlu ‘’ Çantayı Kırcı almış’’ dedi ama, altında yine İhtiyaroğlu’nun imzası bulunan ifadede Kırcı, ‘’Çanta kaza sonrası kayboldu, akıbetini bilmiyorum’’ diyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-10-03 08:23:49
TİMETÜRK / Haber Merkezi
Ergenekon davasının son duruşmasında İstanbul Organize Suçlar eski amiri Ahmet İhtiyaroğlu’nun ifadesi, Susurluk kazasının en önemli ismi Abdullah Çatlı’nın 16 yıldır sır olan çantasını yeniden gündeme getirdi. Ancak İhtiyaroğlu’nun ‘’Çantayı Kırcı almış’’ açıklaması, Kırcı’nın 1999’da verdiği ifade ile çelişiyor. Altında yine İhtiyaroğlu’nun imzası bulunan 12 Ocak 1999 tarihi ifadede Kırcı, ‘’Çanta kazadan sonra kayboldu, ben bu çantanın akıbetini bilmiyorum’’ diyor.
İhtiyaroğlu Ergenekon davasındaki ifadesinde ‘’’Haluk Kırcı’nın sorgusunu ben yaptım. Susurluk kazasında kaybolan çantayı kendisinin aldığını söyledi. Çantayı hastaneden almış’’ dedi. Ancak Haluk Kırcı, altında İhtiyaroğlu ile polis memuru Cihat Erdan’ın imzası bulunan 12 Ocak 1999 tarihli 35 sayfalık ifadesinde çantanın kayıp olduğunu belirterek şöyle dedi:
‘’Abdullah Çatlı, tüm ilişkilerini ve bağlantılarını bir deftere yazıyordu. Bu defter ile telefon fihristi, Mikro Uzi marka silahı sürekli olarak açık kahve renkli, şifreli, deri çantada bulunuyordu. Çatlı bu çantayı devamlı yanında taşırdı. Ancak kazadan sonra çanta kayboldu. Ben, bu çantanın akıbetini bilmiyorum. Ancak bu çanta bulunursa bir çok konunun aydınlanacağına inanıyorum."
Çatlı’nın çantası 16 yıldır sır olarak kaldı. İçinde gizli bilgiler içeren günlük, Uzi marka silah ve telefon fihristinin olduğu öne sürüldü. Ergenekon davası sanığı Sami Hoştan ‘’Kaza yerine ilk ben gittim. çantayı arabanın bagajından aldım. Çantada kızının isminin yazdığı bir kolye ve 26 bin mark vardı” dedi. Çantayı boş olarak mahkeme heyetine verdi. Halen Kanada’da yaşayan Tuncay Güney ise polis ifadesinde ‘’Kaza yerine ilk giden kişi Drej Ali’ydi. Çantayı alıp Veli Küçük’e gönderdi’’ dedi.
MGK KARARIYLA OPERASYON
Haluk Kırcı 1999’de İhtiyaroğlu’na verdiği ifadesinde, yakın arkadaşı Çatlı’yı da anlattı ve Çatlı’nın MGK kararı ile yurt dışında Ermenilere karşı eylem yaptığını öne sürdü. Kırcı’nın bu ifadesinin satır başları şöyle:
ERMENİ OPERASYONLARI: Çatlı, 12 Eylül sonrası İsviçre'ye gidip Mehmet Şener ile buluştu. Sonra Almanya ve Fransa'ya geçti. Bu dönemde, Milli Güvenlik Konseyi'nin aldığı kararla Ermeni komitecilere karşı yurtdışında operasyon için Çatlı ile bazı kamu görevlileri irtibata geçti. Ermeniler'e karşı bombalı eylemlerde bulunmuş. Sonra İsviçre'de eroinden yakalandı. Bir mizansen ile 5 yıl cezaevinde yattı. 1990’da ülkücülerin yardımıyla ve sahte kimlik ile Türkiye'ye giriş yapıp, İstanbul'a yerleşti.
KORKUT EKEN’E ‘’EVET’’ DEDİ: 1994 yılımda Çatlı Ankara'ya çağrıldı. Korkut Eken kendisine, yurtdışı görev teklif etmiş, o da kabul etmiş. 1994-95’de, Mehmet Özbay kimliği ile Almanya, Fransa, Belçika, Macaristan, Hollanda ve Yunanistan'a gitti. PKK'lı Ali Sapan, Kani Yılmaz ve DHKP-C'li Dursun Karataş ile ilgili istihbari faaliyetlerde bulundu. Raporlarını Korkut Eken'e iletti. Eken, Çatlı'ya Uzi silahlar verdi. Silahların bir kısmını yurtdışına götürdü, bir kısmı Florya'daki evindeydi. 1995’de Eken silahları geri istedi. yurtdışı haricindekileri verdi. Ancak çantasında taşıdığı Mikro Uzi’yi vermediği için Eken ile arası açıldı.
MESUT YILMAZ’A YUMRUK: Mesut Yılmaz'a Budapeşte'deki saldırıdan haberim yok. Ancak bu saldırıda adı geçen İsmail isimli Elazığlı şahsı birkaç defa, Abdullah Çatlı'nın yanında gördüm.
YAKALANINCA ÇATLI’YI ARADIM: 1996'da İstanbul'da yakalanınca avukatımın telefonuyla Çatlı'yı aradım, yardım istedim. Avukat ile Asayiş Şube Müdürü Sedat Demir'in odasına çıktık. Burada otururken Korkut Eken, Sedat Demir'i telefonla aradı. Beni isteyip geçmiş olsun dedi ve benimle ilgilendiğini ima etti. İftar vaktine yakın Asayiş Şubedeki polise 50 mark verip iftarlık istedim. Birlikte iftar yaparken, bir avukat gelip oradaki bir suçluyu görmek istedi. Memur onunla beraber içeriye gidince ben de dışarı çıkıp kaçtım.
CENAZEYİ BEN GÖTÜRDÜM Susurluk kazasını bana telefonla Çatlı'nın şoförü Habip Aslantürk bildirdi. O sırada Ankara'daydım. Kardeşime ait Ford Mondeo marka otomobille 02.30’da Susurluk'a geldim. Çatlı'nın cenazesini alıp Nevşehir'e götürdüm. O zamana kadar beni kimse tanımıyordu. Arandığım ve ilişkilerim basın tarafından gündeme getirilmemişti. Rahat hareket ediyordum.
MEHMET ÖZBAY KİM ?: Ali Yasak, Abdullah Çatlı'yı, Mehmet Özbay ile tanıştırdı. Çatlı, Mehmet Özbay'dan kendi kimliğini kullanmak için izin aldı, bu kimlikle normal ve yeşil pasaport da aldı. Gerçek Mehmet Özbay'ı tanıyorum. Kendisi Çatlı'nın arkadaşıydı ve Çatlı'nın kendi kimliğini kullandığını kesinlikle biliyordu.
TARIK ÜMİT CİNAYETİ: Ben Tarık Ümit'i tanımam. Kaçırılması ve öldürülmesi olayına da katılmadım. Çatlı ölmeden 20 gün önce Ankara Etap Altınel Otelde Mehmet Eymür ile görüşüyor. Eymür, Çatlı'ya 'Tarık Ümit'i sen öldürmedin ama kimin öldürdüğünü biliyorsun. Bunu bana söyle' demiş. Kendisi de 'Bilsem bile söylemem' diyır. Bu konuşmaları Eymür, kameraya da aldırmış.
FAİLİ MEÇHULLER: Kemal Türkler, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç, Hiram Abas, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Fevzi Aslan, Avukat Medet Serhat, Avukat Yusuf Ekinci'nin öldürülmesiyle benim bir ilgim yok. Bu kişileri tanımam. 1991’de Promes isimli Tıbbi Cihazlar şirketi kurduk. Sağlık Bakanlığı ile herhangi bir işimiz de olmadı. Müfettiş Namık Erdoğan'ı hiç tanımıyorum. Bu şahsın Promes firmasıyla ilgili bir araştırma yapmadığını biliyorum. Öldürülüşü hakkında bilgim yok.(Gazeteport)
SON VİDEO HABER
Haber Ara