Dolar

34,8728

Euro

36,7570

Altın

3.042,79

Bist

10.142,10

Müzakere deliğinden bir defa daha ısırılmak...

Devlet erkânı PKK ile müzakereye karar vermiş. Sonuçları şimdiden kestirmek mümkün değil ama geçmişe bakarak bir kısım şüpheleri sorgulamak her şehit ailesinin hakkı olduğu gibi -inşallah olmaz ama- müstakbel her şehit yakınının da hakkı. PKK tarihinde iki önemli olay var.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-10-01 06:20:14

Müzakere deliğinden bir defa daha ısırılmak...
Birincisi, Ankara'nın derin dehlizlerinde Öcalan'a kanlı bir örgüt kurdurulması ve onunla tüm Kürt demokratik hak arayışlarının yok edilişi, alternatif örgütlerin infazı. İkincisi de Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesi. Öcalan'ın teslim edilmesi aslında, PKK'yı yerel bir taşeron olmaktan, çok uluslu bir terör şirketi haline getirmenin satranç hamlesiydi. Öncesinde Öcalan tek söz sahibiydi. Örgüt tek bir 'güç'e hizmet ediyor, diğer harici güçlerin iştahını kabartıyordu. Örgütü yabancı ülke ihalelerine teslimin yolu, Öcalan'ın liderliğinin fiilen bitirilmesiydi. O sebeple de Öcalan'ı teslim ederek Türkiye'ye jest (!) yapılmış oldu fakat asıl amaç, PKK'nın yabancı borsaya açılmasıydı. Şimdiki durum ne? Örgüt eş-lider/lerce yönetiliyor. Öcalan hapiste olduğu sürece 'onursal başkan'. Örgüte hâkim olamadığı defalarca görüldü. Bazıları zannetti ki PKK'yı hâlâ Öcalan idare ediyor. Ne yazık ki hâlâ bu zandalar. 1. Oslo görüşmelerindeki fiyasko sebebi buydu. Müzakere yaptık sanırken Silvan'dan gelen 13 şehit Öcalan'a 'artık seni takmıyoruz; yapacağın anlaşma bizi bağlamaz' mesajıydı. Öcalan, bu mesajı aldı, 'Kandil beni taşeron olarak kullanıyor.' deyip öfkeyle kabına çekildi. Yapacağı bir şey yoktu. Ama bu mesajı anlamayan sadece bir kısım devlet erkânı oldu. Devlet, PKK ile anlaşma yaptığını sanırken muhatapları kedilerin fare ile oynadığı gibi dalgalarını geçip, metropollere göz göre göre bomba yığdı.

Öcalan'ın teslimiyle yeni bir konsept oluşmuş, PKK, tek lider/tek ülke kontrolünden çıkıp, çok ülke/çok lider emrine girmişti. Dolayısıyla Murat Karayılan, Cemil Bayık, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Zübeyir Aydar, Bahoz Erdal gibi isimler bir bakıma birer tüzel kişilik oldu. O isimler yerine Başbakan'ın sıraladığı Almanya, İngiltere, İsrail, İran, Suriye gibi ülkeleri saymak daha doğru. Başbakan, bu ülkelerin teröre desteklerini ifade ediyor, ikaz ettiğini ama dinlenmediğini söylüyor. Erdoğan haklı, hiçbir ülke, bir pazarlık unsuru kullanmadan karıştırdığı ülkeden elini çekmez. Siyasi ikaz ve söylemler terörün dış desteğini kesmez. PKK liderleri, birer ülkeye sırtını dayayıp onun adına eylem yaptıran kan müteahhitleri. Karayılan'a sağlık hizmeti götürmeye çalışanlar belki de hâlâ 90'lardaki gibi onu kendi elemanı sanıyor ki tam bir acziyet komedisi. Oysa elinde kumanda aleti olmayan bir tek Türkiye var. Bundan dolayı mesela Karayılan'ı yakalamak demek bir ülkeyi yenmek anlamına geliyor. Lider kadro tasmasının bağlı olduğu ülke/ülkeler tarafından fevkalade üst düzeyde korunuyor. PKK'nın lider kadrosunun peşine düşme ümit ederiz tehditten öte bir anlam içersin. İşin bir başka yönü, çokuluslu bir terör şirketine dönüşen PKK'nın aldığı istihbarat desteği Sedat Laçiner'in ifadesiyle artık 'İran ve Suriye'nin verdiği sıradan istihbaratın ötesine geçiyor... Amerika, İsrail, İngiltere, Rusya ve Fransa'da, yani birkaç devlette olabilecek araçlarla alınabilecek istihbaratları da alıyorlar.' Bülent Arınç'ın deşifre ettiği MİT'in İran'la istihbarat paylaşımı ise ayrı bir bilmece ve skandal. Böyle bir Türkiye'ye ABD niçin istihbarat versin? Ki vermiyor, seyrediyor. Diğer destekçi veya kumanda elinde ülkelerse bazı kazanımlar elde etmeden niçin taşeronunu ihaleden çeksin, müzakereye olur versin. Kürtlerin özgürlüğü ve sorunları onların zaten umurunda değil.

Sonuç olarak karşımızda başka ülkelerce ele geçirilmiş çokuluslu bir terör şirketi var. PKK ile masaya oturmak PKK sorununu çözmek değil, kuruntulara bel bağlamak oluyor. İmralı sahilinden çok sular aktı. Bu tezgâhı bozacak tek faktör, PKK'nın oksijen damarlarını tıkayacak askerî operasyonlar. Genelkurmay çok da başarılı bir mücadele sürdürüyor. Genelkurmay Başkanı'nın 'KCK operasyonları PKK ile mücadelede hayati öneme sahip' tespiti çok önemli. PKK iyice köşeye sıkıştı. Dış kaynaklı birilerinin alelacele müzakere masası kurması, PKK'nın bitiş telaşını açık ediyor. Müzakere edeceğiz diye askerî operasyonları durdurmak PKK'ya hayat öpücüğü olur. Bu, bir mümin içinse 'aynı delikten bir kez daha ısırılmak' anlamına geliyor.

Veysel Ayhan /  Zaman, Genel Yayın Editörü

Haber Ara