Müslümanlara ve İslama yönelik provokasyonlara “düşünce özgürlüğü” kılıfı ile göz yuman Batı, Siyonist katil devlet İsrail söz konusu olduğunda ise, “düşünce ve fikir özgürlüğünü” çöpe atıyor. ABD’de ve Batı’da İsrail’in politikalarını eleştiren herkes ya “aforoz” ediliyor, ya sindiriliyor...
Türkiye’de gazetecilik suçları dışında farklı suçlardan tutuklanan gazetecileri savunarak, Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığını iddia eden ABD, kendi kirli yüzünü görmezden geliyor. Mısır asıllı ABD’li ödüllü gazeteci Mona Eltahawy, geçtiğimiz günlerde New York metrosuna asılan ve Müslümanları “vahşi” olarak niteleyen afişleri protesto edince gözaltına alındı.
“Afiş Ne Kadar İfade Özgürlüğüyse Benim Yaptığım da O Kadar İfade Özgürlüğü”
Müslümanların tepkisini çekmesine rağmen Amerika’daki metroya asılmasına izin verilen “Savaşta medeni insan ile vahşi insan arasında medeni insanı destekle. İsrail’i destekle, cihadı yenilgiye uğrat” yazan afişleri protesto eden Mısır asıllı ABD’li ödüllü gazeteci Mona Eltahawy, gözaltına alındı. Eltahawy, pembe renkli bir sprey boyayla metroya asılan afişlerin üzerini çizdi. Bu sırada adının Pamela Hall olduğunu belirten bir kadın, Eltahawy’yi engellemek için önüne geçerek “Böyle bir şey yapma hakkın olduğunu mu düşünüyorsun?” diye sordu. Elthawy de “Evet, aslında böyle bir hakkım var. Bu (afiş) ne kadar ifade özgürlüğüyse benim yaptığım da o kadar ifade özgürlüğü” diye cevap verdi.
“Bakın İşte Amerika Bu!”
Kamerası ile Eltahawy’yi görüntüleyen Hall, geri çekilmeyi reddederek “Dur Mona. Ne kadar yüzsüzsün” diye bağırmaya başladı. İki kadın itişmeye başlayınca olay yerine gelen polisler müdahale etti. Sprey boyayı alan polisler Eltahawy’yi gözaltına aldı. Eltahawy, polisler tarafından götürülürken “Bu şiddet içermeyen bir protesto. Bakın, işte Amerika bu. Ben Mısırlı bir Amerikalıyım ve nefreti reddediyorum” diye bağırdı. New York eyaletinin toplu taşıma kurumu Metropolitan Transportation Authority (MTA) afişleri asmayı reddetmiş, ancak mahkemede “ifade özgürlüğü” olduğu gerekçesiyle asılması yönünde karar çıkmıştı.
İŞTE SİYONİST BATI’NIN HIŞMINA UĞRAYANLAR
İşte, Amerika’da İsrail politikalarını eleştiren gazeteci ve entelektüellerin başına gelenler:
İsrail’i Eleştiren Thomas Helen Beyaz Saray’daki İşinden Olmuştu
Beyaz Saray’ın en kıdemli muhabiri olan Helen Thomas’ın, İsrail’in Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı baskının ardından bu ülkeyi eleştirmesi, işinden olmasına neden oldu. 89 yaşındaki Thomas video görüntüsünde bu eleştiriyi yaptıktan sonra, İsrail’de yaşayan Yahudilerin Filistinlilere ait olan toprakları boşaltmalarını ve geldikleri ülkelere dönmelerini istiyordu. Çok tecrübeli bir isim olan Tomas, Başkan Kennedy döneminden beri Beyaz Saray muhabiriydi. Her zaman en öne oturur, ilerlemiş yaşına rağmen en etkili soruları sorardı.
Sanchez’in, “Medyayı Yahudiler Yönetiyor” Sözleri Onu İşşiz Bıraktı
CNN sunucusu Sanchez, kendisiyle alay eden komedyen Stewart’ı “bağnaz” diye niteleyip tüm medyayı onun gibi Yahudilerin yönettiğini söyleyince işinden kovuldu.
CNN sunucusu ve programcısı Rick Sanchez, liberal siyasi esprileriyle tanınan Jon Stewart için “bağnaz” ve “önyargılı” deyip, komedyenin Yahudi asıllı olmasından hareketle Yahudilerin CNN dahil tüm büyük medya organlarını yönettiğini söyleyince işinden atıldı. Küba Devrimi’nde ABD’ye kaçan bir ailenin çocuğu olan Sanchez, 2004’ten beri CNN’de gündüz kuşağında program yapıyordu.
Program sunucusu, Yahudi asıllı Stewart’ın azınlığın sıkıntılarını anlayabileceği itirazında bulununca bir kahkaha atan Sanchez, “Şaka mı yapıyorsunuz? CNN’i yöneten herkes Stewart gibi. Diğer büyük kanalların yöneticileri de Stewart gibi insanlar. ABD’deki Yahudilerin ezilmiş bir azınlık olduğunu iddia etmek saçmalık” cevabını verdi. Akşam sunuculuğunu yürüten Sanchez’i ertesi gün programına çıkarmayan CNN, kanalla ilişiğinin kesildiğini duyurdu.
Mel Gibson’ın da Üstünü Çizdiler
Dünyaca ünlü aktör Mel Gibson, Hazreti İsa’nın son günlerini anlatan 2004’te yönettiği Tutku/The Passion of Christ filmi ile Yahudi düşmanlığı yapmakla suçlandı. Geçtiğimiz günlerde Malibu kentinde alkollü araba sürerken yakalanması ve sorguda sarfettiği, “Dünyadaki bütün savaşların nedeni Yahudilerdir” cümlesi de, üzerinin çizilmesine yetti. Arkasından yaptırımları da geldi.
Disney film şirketi Mel Gibson’la çekmeyi planladığı “Soykırım” adlı filmin kontratını iptal etti. İnternet sitelerinde anti-Mel Gibson kampanyaları gırla gitti. Gişe rekortmeni, son dönemin en başarılı oyuncularından olan Gibson, Holywood’ın dışlanmış aktörü oldu ve mesleği adeta bitirildi.
Marlon Brando da Aynı Akıbete Uğradı
Gibson ile benzer bir akıbeti paylaşan diğer bir beyazperde starıysa, The Godfather (Baba) ile şöhretinin doruğuna çıkan Marlon Brando olmuştu. 1995’te CNN’in ünlü talk showcusu Larry King’e konuk olan Brando, “Hollywood’un sahipleri Yahudi. Bu konuda insanlar hassas olmalı; çünkü Yahudiler herkesi sömürüyor ve Hollywood’da yükselmek için Yahudi olmanız gerekiyor” deyince, bir zamanların “dahi” aktörü, kariyerinin sonlarına doğru “çılgın ve çirkin şişman” diye yaftalandı ve dışlandı.
Stephen Walt, Yazısı Nedeniyle İşinden Oldu
London Rewiev of Books adlı dergide “İsrail ve ABD dış politikası” adlı bir makale yayınlayan ve “ABD’yi Yahudiler yönetiyor” diyerek eleştiri oklarını üzerine çeken Harvard Üniversitesi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü Stephen Walt, ABD Kongresi’nde de ele alındı. Eş zamanlı olarak medya bombardımanı başladı. Yoğun tepkilerle karşılaşan Profesör Walt, Harvard’daki görevinden ayrılacağını açıklamak zorunda kaldı.
Yeni Akit