Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Türkiye'nin yükselişi Azerbaycan'dan geçer

Azerbaycan eski Jandarma Genel Komutanı ve siyasi muhalif Fehmin Hacıyev, Timetürk için Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini kaleme aldı.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-09-26 02:27:56

Türkiye'nin yükselişi Azerbaycan'dan geçer
TİMETÜRK / Haber Merkezi

TÜRKİYE’NİN GERÇEK YÜKSELİŞİ AZERBAYCAN’DA HALKIN İRADESİNE DAYALI BİR YÖNETİM KURULMASINDAN GEÇER

Türkiye’nin gücüne güç katacak olan Azerbaycandır ve bunun önünde de Azerbaycan’daki tiranlık rejimi en büyük engeldir.
Yerleşdiği coğrafi mekana ve enerji kaynaklarına göre Azerbaycan Kafkaslar, Orta Asya ve Orta Doğu’da oldukça önemli bir yere sahip bir ülkedir. Çünkü Kafkaslarda yüzölçümüne, nüfusuna ve ekonomik potansiyeline göre en büyük devlettir. Ayrıca çevresinin demokratik gelişmesine güçlü bir şekilde tesir etme imkanına sahiptir. Gürcistan’ın demokratikleşmesinin çevresindeki ülkelerin ekonomik ve demokratik gelişmesine büyük bir etkisi olmamıştır. Çünkü Gürcistan dünya için stratejik bir ülke olarak değerlendirilse bile Rusya’nın Kafkaslardaki gücünün azalmasına Azerbaycansız ciddi bir etkisi olamaz.
Azerbaycan’ın demokratikleşmesi Rusya’nın ve İran’ın bölgedeki etkisini ve gücünü azaltarak Orta Doğu’da ve Orta Asya’da demokratik gelişmelerin önünü açarak geniş bir coğrafyanın demokratikleşmesine zemin hazırlayacaktır.

Ne yazık ki 1998 yılında dünya ülkeleri Kafkaslarda Gürcistan’daki demokratik güçlere destek verdikleri zaman Azerbaycan unutuldu ve bu nedenle bölgedeki gelişmelere Avrupa, ABD ve Türkiye tesir edememektedir.

Gürcistan; Azerbaycan ve Ermenistan üzerinde ciddi etkiye sahip bir ülke değildir. Bundan dolayıdır ki Gürcistan’daki demokratik gelişmelerin Kafkaslara çok sınırlı bir etkisi olmuştur.

Azerbaycan’ın Gürcistan ve Ermenistan’a tesir imkanları daha çoktur. Öncelikle Gürcistan’da yarım milyon Azerbaycan Türkü yaşamaktadır ve bu insanların Azerbaycanla ekonomik ve siyasi ilişkileri çok gelişmiştir. Ermenistan ve Gürcistan enerji temininde Azerbaycan’a bağlıdırlar. Ermenistan ve Gürcistan’a göre Azerbaycan’ın askeri gücü daha büyüktür. Ermenistan ve Gürcistan Sovyetler Birliği döneminde Moskova’nın yardımıyla ayakta durabilmişlerdir. Azerbaycan ise o dönemde hem kendi ekonomisini ayakta tutmuş hem de Moskova’nın bütçesine çok yüksek rakamlarda katkı sağlamıştır. Azerbaycan kimya sanayii, metalurji ve kırsal kalkınma sahalarında bu günde büyük potansiyele sahiptir. Petrol üretimi, sanayii ve nakli alanında dünyanın stratejik devletlerinden biridir.

Orta Asya’daki petrol ve doğalgaz rezervlerinin Avrupa pazarına çıkarılması da Azerbaycan’da demokratik bir hukuk devletinin kurulmasıyla bağlantılıdır.

Çünkü Azerbaycan’da demokrasinin gelişmesi Orta Asya ülkelerini doğrudan etkileyecek ve Orta Asya ülkelerindeki despotik rejimlerin yıkılmasını çabuklaştıracaktır. Bunun sonucu olarak Orta Asya ülkeleri Rusya’dan bağımsız enerji politikaları izleyebileceklerdir.

Diğer tarafdan Azerbaycan’da halkın iradesine dayanan bir yönetimin iş başına gelmesi bölgenin büyük ve fakat dünyada giden demokratikleşme sürecine engel olan İran’ın zayıflamasına sebep olacakdır. İran’da yaşayan 25 milyona yakın Azerbaycan Türkünün siyasi açıdan faal hale gelmesi İran’ın demokratikleşmesini dikte edecekdir ki, bu da İranın dış siyasetini olumlu yönde etkileyecektir.

Türkiyede AKPARTİ’nin iktidara gelişi ve İslam medeniyyetine dayanan demokrasinin dahili ve harici siyasette başarı kazanması Orta Doğu halklarını demokrasi uğurunda mücadeleye nasıl yönlendirdi ise Azerbaycanda demokrasinin galebesi de Kafkas, İran, Orta Asya ve geniş manada Rusyada demokrasinın gelişmesine imkan verecektir. Rusya ahalisinin % 30’undan fazlası Türk veya İslam medeniyetinin taşıyıcısıdır. Rusyada, Kafkaslarda, Orta Asyada yaşayan toplumlar Azerbaycanla benzer gelişme merhaleleri geçirmişlerdir. Azerbaycan’daki değişimler büyük bir bölgeyi demokrasi uğurunda mücadeleye çekecektir.

Bazı dünya güçlerinin Türkiyenin önünü kesme çabalarına rağmen ve hükümetin bazı küçük yanlışlıklarını dikkate almazsak Türkiyenin Orta Doğu politikası doğrudur. Türkiye bütün zorlukara rağmen dünyada söz sahibi bir ülke haline gelmiştir. Ama Türkiyenin önü tam açık değildir. Türkiye’nin gücüne güç katacak olan Azerbaycandır ve bunun önünde de Azerbaycan’daki tiranlık rejimi en büyük engeldir. Bu rejim çökdüğü anda Orta Asya, Kafkaslar, İrandaki rejimlerin çöküşü başlayacak ve Türkiyenin önü tam olarak açılacaktır.

Türkiye ve Azerbaycan toplumları milli kimlik, dini yapı kültür ve düşünce tarzına göre birbirine çok yakın toplumlardır. (Azerbaycan Türklerinin büyük bir kısmı Şii’dir. Aslında tam şii veya tam sünni olanlar azdır. Ekseri aileler sünni ve şii karışığından ibaretdir. Buna göre de Azerbaycanda mezhebe dayalı ayrımcılık yoktur. Zaman zaman İran bu ayrımcılığı kışkırtsa da başarı kazanamamıştır.) Bundan dolayıdır ki Sovyetler Birliği’nden ayrılmış Türk ve Müslüman ülkeler içinde Türkiye ile stratejik müttefiklik kurmak isteyen de Azerbaycan halkıdır.

Türkiye’nin önünün açılmasında Azerbaycan’ın önemli olmasının sebeplerinden biri de Orta Asya ülkelerinde ve Rusyada çok güçlü bir Azerbaycan diasporasının olmasıdır. Ne yazık ki, anti-Türk ve anti-İslam bir yapıda olan Azerbacan rejimi bu büyük gücü ne Türkiye’nin, ne İslam aleminin ne de Azerbaycan’ın çıkarları yönünde kullanmamaktadır.

Ama, Azerbaycan’da halkın iradesine dayanan bir yönetim iş başına gelirse (şahıs olarak kimin devlet başkanı olması önemli değildir) demokratik yolla seçilmiş yönetim mutlaka Türkiye’nin stratejik önemine hizmet etmeye mahkum olacaktır. Çünki, Azerbaycan halkının büyük çoğunluğu bunu talep etmektedir.

Azerbaycan halkı istiyor ki, Türkiye güçlü olsun. Öyle ki Türkiye Orta Doğu, Orta Asya, Kafkaslar, İran vb. devletler için demokrasi merkezi olsun,tüm bölgeye destek ve yol gösteren devlet olsun. Rusya ve İran’ın bölgedeki gücü zayıflasın, Kafkaslarda sulh ve demokrasi olsun, Orta Asyada demokratik devletler kurulsun, bölgede sulh ve huzur olsun, İslam dini ve medeniyyeti gelişsin, diğer dinlere inananlar da kendi inançlarını yaşamada son derece serbest olsunlar.

Şu anda dünya çok hassas bir dönemden geçiyor. Demokrasi ile tiranlıklar arasında bir soğuk savaş yaşanıyor. Bu soğuk savaşta baskıcı tiranlıkların önünde giden devletler (Rusya, İran, Çin ....) Türkiyenin önünü kesmeye çalışan devletlerdir. Bunlarında bölgedeki en önemli maşası da mevcut Azerbaycan yönetimidir.

Tükiyeye stratejik önem veren Ebülfez Elçibey yönetiminin 1993’te devrilmesinin esas sebebi de budur. Türkiyenin önünü kesmek, Kafkaslarda sulhün ve demokrasinin hakim olmasını önlemek, Orta Asyada milli, dini ve demokratik uyanışı durdurmak..... Bu nedenledir ki iktidar hırsıyla yanan bir grup insanımız Rusya ve İranla işbirliğine giderek Azerbaycanda milli iradeye dayanan yönetimi devirdiler. (Haydar Aliyev Demirel’in 30 yıllık dostuydu. 1993’te Ankara’da bir toplantıda H.Aliyev’e destek vermekle Demirel’in tarih karşısında hata yaptığını söylemiştim.)

Eğer Azerbaycan’ın demokratik gelişmesi 1993’ün haziran ayında Rusya’nın desteği H.Aliyev ve S.Hüseyinov’un başı çekmesi ile silahlı ayaklanma yoluyla durdurulmasaydı bu gün Güney Kafkasya’da demokratik vaziyet şimdi olduğundan çok farklı olacaktı. Dağlık Karabağ problemi ise çokdan hallolunmuştu. Rusya’nın Gürcistan’ı tekrar işgal çabası olmayacaktı. İran’ın demokratikleşme süreci başlamış olcaktı. Orta Asya’da despotik rejimler çökmüş ve demokrasi yerleşmiş olacaktı.

H.Aliyev iktidara geldikden sonra Türkiye’de ve Azerbaycan’da neler oldu?

Her zaman saygı ve ihtiramla yad etdiğim rahmetli cumhurbaşkanımız Özal’ın Türk ve İslam dünyasına yönelik stratejisi S. Demirel tarafından durduruldu. (Azerbaycan’da merhum T. Özal’ı herkes sevgi ve saygı ile anar, ona karşı büyük bir yakınlık duyar. Bu gün ise aynı böyle büyük bir sevgi ve yakınlık cumhurbaşkanımız sayın A. Güle, başbakanımız sayın R.T. Erdoğana ve dışişleri bakanımız sayın A. Davutoğlu’na vardır. )

Azerbaycan’da ise, H. Aliyev tarafından öyle bir siyaset geliştirildi ki, Azerbaycan tedrici bir şekilde Rusya’nın tesir dairesine kaytarıldı, İranda yaşayan Azerbaycan Türklerinin milli mücadelesi durduruldu. Orta Asya’nın Azerbaycan üzerinden Türkiye’ye yolu tedricen kapatıldı. Ermenilerin daha 6 rayonu işgaline uygun ortam hazırlandı. Azerbaycan’ın milli ve dini demokratik güçleri dağıtıldı. 2000’ e yakın siyasi şahıs hapse atıldı. E. Elçibeyin siyasi faaliyeti tam ablukaya alındı.

Neticede Azerbaycan halkının kendine olan güveni ortadan kaldırıldı. Türkiyenin Azerbaycan’a tesir gücünün azaltılması için Türkiye vatandaşları ve kuruluşları muhtelif yollarla Azerbaycan’dan çıkarıldı. İran ve Rus istihbaratının Azerbaycan’da aktif faaliyet göstermesine ortam hazırlandı.

S. Demirel’in ve H.Aliyevin güttüğü yanlış siyaset neticesinde T.Özal ve E. Elçibey stratejisi durdurularak Türkye Orta Asya2dan ve Kafkaslardan genel manada çıkarıldı. Akabinde Rusya yeniden bu bölgede güçlendi. Ve bununla da Azersaycan’da diktatörlük kuruldu. İran rahatlayarak atom silahını üretme çabalarına girişti. Rusya Orta Asyada tekrar güçlendi.
Böylelikle Türkiyenin önü önemli derecede kesilmiş oldu.

Yüce Rabbimiz bize yeni bir şans daha tanıdı
Üzülerek belirtelim ki, bu vahşi siyaset bu gün de devam etmektedir.
Ama, Yüce Rabbimiz bize yeni bir şans daha tanıdı. Bu şansı değerlendirmek devletlerimiz, milletlerimiz, dinimiz adına hepimizin şeref borcudur!...

1990’da körfez savaşından sonra Ruslar Orta Doğunun büyük bir kısmından çıktı ve Sovyetlerde başlamış olan demokratikleşme süreci hızlanarak esaret altındaki ülkelerin bağımsızlığa kavuşması ile sonlandı. Şimdi Rusyada 1990’lı yıllardakine benzer bir süreç başlamıştır. Aynı hızla İranda demokrasi talebi ve Azerbaycanlıların milli bağımsızlık talebi güçlenmektedir. Orta Asyada demokrasi talebi yükselmektedir. Kafkaslarda sulhün teminatının yalnız ve yalnız demokrasinin yerleşmesi olduğunu çokları artık anlamaktadır.

Suriye’deki olaylarda Rusya ve İran’ın menfi rolu bu iki ülkedeki rejimlerin sorgulanmasının gerekliliğini gündeme getirdi. Bundan başka bu devletlerin insanlık dışı ve antidemokratik siyasetlerine karşı bir tepki de büyümektedir.

Esed rejiminin çöküşünden sonra Rusya’nın Orta doğuda son dayanağı da elinden çıkacaktır. Bu da Rusya’nın Sovyetlerin çöküşüne benzer bir çöküşe doğru gitmesinin kapısını açacaktır. Esed rejiminin çöküşü İran’ın da içindeki sıkıntıları artıracaktır.
Ama bu süreçte Azerbaycan’da samimi olarak ve dürüstçe Türkiye ile birlikte hareket edecek milli iradeye dayanan bir yönetime ihtiyaç vardır.

Türkiye ile stratejik ittifaka en uygun devlet Azerbaycan ve Azerbaycan halkıdır. Azerbaycan Türk ve İslam dünyasının gelişmesinin, Türkiyenin dev bir ülke olmasının anahtarıdır.

Ne yazık ki, Azerbaycanı yöneten rejim halkın iradesine dayanmadığı için Türkiye ile birlikte hareket etme şansına sahip değildir.

Türkiye, Azerbaycanın mevcut rejiminden kurtulması ve iktidara halk iradesine dayalı bir siyasi gücün gelmesi için maddi ve menevi destek vermelidir.

Dünyadaki demokrasi güçlerinin desteği ile Azerbaycan’da demokratik ve adaletli bir seçimin yapılmasına yardımcı olunmalıdır."

Haber Ara