AK Parti'de herkes bunu konuşuyor
Önümüzdeki pazar gerçekleştirilecek AK Parti 4. Olağan Kongresi’nde, Erdoğan son kez genel başkan olacak ve kendinden sonraki sürecin yol haritasını belirleyecek.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-25 13:34:26
Erdoğan sonrasına hazırlık
Önümüzdeki pazar gerçekleştirilecek AK Parti 4. Olağan Kongresi’nde, Erdoğan son kez genel başkan olacak ve kendinden sonraki sürecin yol haritasını belirleyecek. Yabancı liderlerin de katılacağı kongrede Erdoğan’ın manifesto niteliğinde bir konuşma yapması bekleniyor.
Önümüzdeki pazar gerçekleştirilecek AK Parti kongresinde sadece iktidarın değil, bir bakıma Türkiye’nin de yeni yol haritası belirlenecek. 11 yıllık geçmişi olmasına rağmen, 10 yıldır iktidarda bulunan ve ülkedeki siyasi gündemin neredeyse tek belirleyicisi konumundaki AK Parti, kısa fakat parlak seçim zaferleriyle dolu siyasi hayatının dönüm noktasına giriyor. Kongreyi bu kadar önemli hâle getiren iki önemli gerekçe var. Birincisi, tüzükte yer alan ve bir görevde üç dönem üst üste kalanların tekrar seçilememesi kuralı ve bu kuralın doğuracağı muhtemel sonuçlar; diğeriyse elbette Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın son kongresi olması. AK Parti tüzüğü il, ilçe ve belde başkanları, milletvekilleri ve belediye başkanlarının görev sürelerini üç dönemle sınırlandırıyor. Genel başkanın görev süresi de 4 dönemle sınırlı. Bu bakımdan 4. olağan genel kurulunu yapacak AK Parti’de, Tayyip Erdoğan son kez genel başkanlığa seçilecek. Tüzükte, MKYK ve il–ilçe yönetim kurulları ile ilgili bir görev sınırlaması bulunmuyor. Ayrıca üç dönem milletvekilliği, il başkanlığı veya belediye başkanlığı yapanların, farklı bir görevle yola devam etmelerinin önünde de bir engel bulunmuyor. Yani milletvekilliğinde üç dönemi dolduran bir isim, belediye başkan adayı olabilir.
2014’te yapılacak Köşk seçimiyle Çankaya’ya çıkması muhtemel Tayyip Erdoğan sonrası, AK Parti için tam bir yeni dönem. Karizması ve kitleler üzerindeki etkisi bu kadar yüksek bir liderden sonra partinin nasıl bir yol haritası izleyeceği elbette çok önemli bir konu. Yol haritasını belirleyecek tek isim de yine Tayyip Erdoğan. 30 Eylül kongresi işte bu yeni yol haritası ve tabii ki yeni ekibin belirlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Tüzükteki kural, bugün partide ve hükümette önemli görevlerde bulunan, kurucular arasında yer alan pek çok önemli ismin de yerini yeni yüzlere bırakması anlamına geliyor. Tayyip Erdoğan’ın şimdiye kadar üç dönem kuralından taviz vermeyeceğini her fırsatta dile getirdiği düşünülürse, kongre sonrası partide taşların yerinde oynayacağı aşikâr. Partideki genel havaya bakıldığında bazı isimler kongre ve sonrası partide radikal değişimler beklerken, bazıları değişimlerin sınırlı kalacağı kanaatinde. Ortak kanaat ise liderin partide kendi deyişi ile ciddi bir ‘hücre yenilenmesi’ gerçekleştireceği yönünde.
İktidar partisinde kongre sonrası senaryoları şimdiden yazılıyor. Kulislerde, ‘isim toto’ yarışı başladı bile. Hangi bakanların kabine dışı kalacağı, yeni MKYK’da kimlerin olacağı, üç dönem kuralına takılacakların geleceği ve bunlarla ilgili yeni görev tahminlerine kadar her şey konuşuluyor. Elbette bunların hepsi tahmin veya beklentiden ibaret. Liderin bu kadar belirleyici olduğu bir siyasi yapıda elbette son kararı lider verecek. Bugüne kadarki uygulamalarına bakıldığında Başbakan’ın, genellikle beklentilere uygun davranmadığı gerçeği söz konusu. Örneğin medyada ipi çekilen mesai arkadaşlarına her zaman sahip çıkan bir başbakan portresi var. Değişimlerde belirleyici olan, görevdeki isimlerin başarısı veya medyadaki algısı–imajı değil, liderin kafasındaki konumları. Bu açıdan bakıldığında AK Parti’de kongreyle beraber dramatik bir değişim beklemek gerçekçi görünmüyor. Kongrede en ciddi değişimin Merkez Karar Yönetim Kurulu’nda olması, kabine revizyonunun ise bunun devamında gelmesi muhtemel görünüyor. Elbette Tayyip Erdoğan, 2015 ve sonrası için partisine sağlam bir yol haritası çizecek. Kendisi de zaten bunun ipuçlarını konuşmalarında veriyor.
AK Parti’nin yeni döneminde iki yeni ismin öne çıkacağı tartışmasız. Bunlar bizzat Başbakan’ın partiye davet ettiği Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu. İkisinin de MKYK’ye girmesi kesin gibi. Aslında bu kongre, ikisinde de liderlik geçmişi bulunan Kurtulmuş ve Soylu’nun, yeni partilerindeki kaderini çizecek bir öneme sahip. Daha doğru bir ifade ile Erdoğan’ın bu iki isimden partisi adına ne beklediği ve onları nasıl konumlandırdığı hakkında, kongredeki pozisyonları epey fikir verecek.
Başbakan Erdoğan, her seçim veya kongreye olduğu gibi, 4. Olağan Kongre’ye de, ciddi bir ön hazırlık ve istişare süreciyle hazırlanıyor. Öncelikle herkesin yeni döneme ve yeni isimlere dair görüşleri alınıyor. Hatta parti yönetimi için isim önerileri bile isteniyor. Bu görüşler kapalı zarf usulü toplanıyor ve herkes doldurduğu metnin altını imzalıyor. Kısacası Başbakan, bir yandan partideki tek söz sahibi gibi görünürken, diğer yandan teşkilatın nabzını tutuyor ve istişareye verdiği önemi gösteriyor. Teşkilatın nabzını tutmak bir yana, Başbakan’ın bir özelliği de, milletvekillerinin ne yaptığını çok yakından izlemesi. Partide etkili isimlerden bir milletvekili, “İllerde yaptığımız bütün faaliyetler genel merkeze geliyor. Her ilde, vekillerin tanınırlık ve bilinirliğini araştırma şirketleri ölçüyor. Yaptığımız işler, gittiğimiz yerler, konuşmalarımızla ilgili faaliyet raporlarımızı imzalıyoruz. O bakımdan ekibini bu kadar iyi tanıyan ve izleyen bir genel başkanın liste hazırlaması sıkıntı olmaz, kimi nereye koyacağını zaten iyi biliyor.” diyor.
AK Parti kongresi için nabzı tutulan sadece teşkilat değil elbette. Kamuoyunun beklenti ve taleplerini en iyi izleyen siyasi liderlerden biri olmasıyla öne çıkan Başbakan Erdoğan, her dönem yaptırdığı kamuoyu anketlerini kongre için de yaptırıyor. Birkaç farklı araştırma şirketi AK Parti kongresi için seçmenin ve halkın nabzını tutuyor. AK Parti kongresinin halkta ve özellikle parti tabanında ciddi bir ilgiyle beklendiği tezinden hareket eden Başbakan, seçmenin kongreden beklentilerini de öğrenmeye ve bu beklentilerle çelişmeyen bir tutum ve liste hazırlamaya önem veriyor.
Yeni bir manifesto konuşması
Kongrede en fazla merak edilen konulardan biri, Başbakan Erdoğan’ın yapacağı konuşma. 10 yıllık iktidar dönemindeki önemli dönemeçlerde yaptığı manifesto niteliğindeki konuşmalarıyla gündemi değiştiren Başbakan Erdoğan’dan yine etkili bir çıkış bekleniyor. Nitekim bunun ipuçlarını şimdiden almak mümkün. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Ekrem Erdem, Başbakan’ın konuşmasının yeni bir manifesto olacağını vurguluyor. İçerik üzerinde ekip çalışması sürüyor ancak Erdem, konuşmanın daha öncekilerde olduğu gibi sadece Türkiye’nin değil, bölgenin ve dünyanın sorunlarına da değinen bir yönü olacağını belirtiyor. Aslında böyle bir konuşma, kongreye katılımla doğru orantılı da denebilir. Pazar günü, Ankara’nın en yüksek kapasiteli salonu Arena Kapalı Spor Salonu’nda birçok yabancı devlet başkanı ve başbakanın da hazır bulunması bekleniyor. En flaş isimse kuşkusuz Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi. Kongrede bazı yabancı liderlere de söz verilmesi bekleniyor. Başbakan ise konuşmasında özellikle bölgesel sorunlara eğilecek. Türkiye’nin lider ülke pozisyonuna uyumlu bir hitap gerçekleştirecek.
AK Parti Genel Sekreteri Haluk İpek, kongrenin bütün dünyada merak edildiğini ve yurtdışından ciddi ilgi gördüğünü vurguluyor. İktidarın 10 yıllık başarı öyküsünün ve Türkiye’nin özgürlükler ve demokrasi konusunda aldığı mesafenin dışarıda büyük ilgi uyandırdığını belirten İpek, “10 yıl içinde yapılanlar ve 2023’e kadar yapacağımız işlerin konuşulduğu, kamuoyu ile paylaşıldığı ve bunu yapacak ekiplerin seçildiği bir kongre olacak.” diyor. ‘2023 ekibi’ denince akla elbette yeni ekip sorusu geliyor. Haluk İpek, bugüne kadar bir başarı öyküsüne imza atan ekibin korunacağını ancak bunlara yeni ilaveler olacağını söylüyor. AK Parti’nin en önemli özelliğinin, geçmişteki siyasi partilerin yaptıkları hatalardan ders alarak, bunları tekrarlamamak olduğunu belirten İpek, “Turgut Özal’dan sonra ANAP’ta yaşananları biz tahlil ediyoruz, gözlemliyoruz ve aynı hataları yapmıyoruz. Bundan sonra da geçmişten ders alarak devam edeceğiz. Değişim derken, partiyi bugünlere getiren ekibin tecrübesini de kaybetmeden yola devam etmek yerinde olacaktır.” diyor.
Başbakan Erdoğan’ın kongrede yapacağı konuşmanın önemli yönlerinden biri de, kapsayıcı ve kuşatıcılığı olacak. Son yıllarda memlekette artan gerilim ve kutuplaşmalara karşı, Başbakan bir tür yeniden kucaklaşma ve yeni bir başlangıç sayılabilecek bir metin üzerinde çalışıyor. Bu tarz konuşmaları farklı dönemlerde, özellikle seçim sonralarında dinlemiştik. Yani Başbakan’dan yeni bir ‘balkon konuşması’ gelmesi bekleniyor. Parti içinde de bu yönde bir beklenti olduğu söylenebilir. Özellikle Kurtulmuş ve Soylu gibi isimler başta olmak üzere, kongredeki katılımlar ve AK Parti’nin ‘çatı parti’ olma özelliğini pekiştirme çabası aslında böyle bir konuşmayı daha da önemli hâle getiriyor. Teşkilat Başkanı Ekrem Erdem, AK Parti’de yer almış ancak daha sonra küserek başka partilere gitmiş, hatta buralarda parti ve Başbakan aleyhine konuşmuş isimlere bile geri dönüş kapısının açık olacağını yönetimde konuştuklarını söylüyor. Bu da demek oluyor ki, bilinenlerin dışında kongrede partiye sürpriz katılımlar da olabilir.
Büyük aile tekrar toparlanıyor
Çatı parti ve kucaklaşma vurgusu yapan isimlerden biri de, MKYK üyesi, sosyolog Prof. Dr. Mazhar Bağlı. Hâlen AK Parti Sosyal İşler Başkan Yardımcılığı görevini de sürdüren Prof. Bağlı, ‘büyük aile’ diye nitelendirdiği ve bu toplumun ana damarını teşkil eden kesimlerin bugüne kadar siyaseten hep dağınık kaldığı tespitini yaparak, “Başbakan kongrede bu yapıyı bir araya getirmek istiyor. Ülkede statükocu, tepeden inmeci, toplumu hor gören ve kendini toplumun üstünde gören bir kesim var ve bunların dışındakiler bir araya gelirse büyük bir güç yakalanabilir, bu gücün neler başarabileceğinin bazı örneklerini AK Parti döneminde gördük.” diyor. AK Parti’nin Anadolu insanının ve toplumun ana damarını kuşatan bir hareket gibi davrandığı tespitini yapan Bağlı, Başbakan’ın kongrede bu tavrı kurumsallaştırmak istediğini söylüyor.
Bugüne kadar Türkiye toplumunun tepeden inme yöntemlerle dizayn edilmeye çalışıldığını, AK Parti döneminde ise iç dinamiklerle gerçekleşen değişimlerin altına imza atıldığını belirten Prof. Bağlı, Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun partiye davet edilmesini, büyük aile fertlerinin tekrar bir araya gelmesi diye nitelendiriyor. Kongredeki çatı vurgusunun önemine işaret eden Bağlı, partinin bu tavrının Türkiye’ye uluslararası alanda da yeni bir ivme kazandıracağını düşünüyor. Aslında tam da bu noktada akla bir soru geliyor. Başbakan bir yandan kapsayıcı bir çatı kongreye hazırlanırken, son zamanlarda pek çok kesime karşı sert ve hoşgörüsüz tavırları, bununla tezat oluşturmuyor mu? Mazhar Bağlı, Başbakan’ın üslubu üzerinden niyet okumanın yanlış olduğu görüşünde. Bugüne kadarki liderlerin hep soy isimleriyle anıldığını, sadece Başbakan için ‘Tayyip veya Tayyip Erdoğan’ dendiğini hatırlatarak, tespitlerini sıralıyor: “Başbakan protokol adamı değil. Söyleyeceklerini ölçüp biçen, hesap üzerinden giden biri değil, halktan ve doğal davranan bir lider. Onun üslubunun doğallığını, ötekileştirmek ve dışlamak gibi almamak lazım. Farklı eğilimler ve farklı sesler AK Parti için hayati bir konudur. AK Parti bütün kesimlerden oy almış tek partidir, bu da önemli bir damar yakaladığını gösterir.”
Görünen o ki, Başbakan Tayyip Erdoğan AK Parti 4. Olağan Kongresi’nde, unutulmayacak bir finale imza atmayı hedefliyor. Bu final, hem partinin hem de Türkiye’nin geleceğini yakından ilgilendiriyor. Çünkü AK Parti artık Türkiye siyasetinin tartışmasız en etkili aktörü. 2014’te Köşk’e çıkması muhtemel Başbakan, partinin bu aktör rolünü sürdürmek ve geride Özal’ın ANAP’ı, Demirel’in DYP’si ve Ecevit’in DSP’si gibi liderden sonra eriyip giden bir parti bırakmamak için yol haritasını belirliyor. Kongrede bu haritanın ilk bölümü netleşecek. Yeni dönemin kadrolarının en azından bir kısmı gün yüzüne çıkacak.
Küskünlere de kapımız açık
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Ekrem Erdem, Aksiyon’un kongreye yönelik sorularını cevaplandırdı:
-Size göre bu kongre neden bu kadar önemli?
Kongreler aslında her partinin rutin faaliyetidir. AK Parti’nin bütün işleri gibi kongreleri de standart dışıdır, toplumun ilgisini iyi yöneten ve topluma beklentilerinin üzerinde cevaplar verilen organizasyonlardır. Bu kongrenin en farklı ve önemli yanı genel başkanın son kez aday olması ve ustalık döneminin ilk kongresi olmasıdır. Hem yurtiçi hem yurtdışından ciddi katılım olacak. Yurtiçinden 30 bin kişi katılacak, yurtdışındansa bugüne kadar hiçbir partinin görmediği bir ilgi olacak. Bölgedeki son gelişmeler ve Türkiye’nin dış politikadaki ağırlığı kongreyi daha anlamlı hâle getiriyor. Yabancı liderler de salonda konuşma yapacak ve onlar da önemli mesajlar verebilir. Son 10 yılda Türkiye ciddi değişim yaşadı ve bu değişimin değerlendirileceği ve yeni projelerin konuşulduğu bir kongre olacak.
-Genel başkanın son kez seçilmesi ve 3 dönem kuralı sebebiyle değişim konusu çok konuşuluyor. Kongrenin ana teması değişim mi?
Yenilenme kongrelerin doğasında vardır. Bunun ne kadar olacağını sandıklar açılınca göreceğiz. Değişim olacağı kesin. Yeni katılımlar var. Genel Başkan ciddi istişareler yaptı ve yapmaya devam ediyor. Herkesin kanaati alındı ve beklentiler görüldü. O beklentilere cevap verecek bir MKYK olacak ama sil baştan olmaz. Bir de toplumda 3 dönem meselesi yanlış algılanıyor. MKYK’de üç dönem kuralı yok. Üç dönem kuralına takılan insanların da parti ile ilişkisi bitmeyecek. Bunlar partide farklı görevler alabilir. Vekilken, belediye başkanı olabilir; belediye başkanıyken vekil olabilir veya partide görev yapabilir. Ben de önce milletvekiliydim sonra olmadım ama partiden kopmadım. Milletvekili değilken teşkilat başkanıydım. Türkiye’de siyaset, bir makamı ele geçirenlerin ölene kadar orada kaldığı ve partilerin yenilenmesine imkân tanımayan kadrolarla dolu. AK Parti siyasete yeni bir anlayış getiriyor. Başarısı da buradan geliyor. 2002 ve 2007’deki milletvekillerinin şimdi kaçı göreve devam ediyor? İl başkanlarının önemli kısmı değişti. Parti devamlı kendini yeniliyor ve tazeliyor. Bu kongrede de bunu göreceğiz. Ben değişimi sadece kadro değil, anlayış ve zihniyet değişimi olarak da ele alıyorum.
-Siyasete giren insanlar bir yere gelmek istiyor. Partideki yenilenme anlayışı ve yeni kadrolara yer açılması teşkilatı motive ediyor mu?
Yükselme isteği siyasetin doğasında var. Siyaset hedefle, beklentiyle yapılır. İnsanlar bu partide kendini ispat ettikçe bir yere gelebileceğini görüyor. Bunun AK Parti’de örnekleri çok fazla. Düz üyeyken yönetici olabiliyor. Ben AK Parti’nin dinamik yapısının alttan gelenleri motive ettiğini düşünüyorum. AK Parti bütün il ve ilçelerde, hatta beldelerde teşkilatlanmış, 7 milyon 626 bin üyesi olan bir partidir. ‘Geleceğin Erdoğan’ı benim’ diyen mektuplar alıyoruz. Demek ki alttan gelenler değişimci yapı sebebiyle kendilerine rol biçebiliyor. Bunu önemsiyoruz.
-Kongrede en çok merak edilen değişecek kadrolar kadar Başbakan’ın konuşması. Nasıl bir konuşma hazırlanıyor kongre için?
Başbakan’ın yapacağı konuşma, geleneğimize uygun olarak bir manifesto olacaktır. Muhteva netleşmedi ama toplumun beklentilerine cevap verecek bir konuşma olacak. Sürekli istişare toplantıları yapıyoruz. Birden fazla firmanın anketleriyle toplumun nabzını tutuyoruz. Asıl olan toplumun bakışı ve beklentileridir. Bunu doğru okursanız toplumla bütünleşiyorsunuz.
-AK Parti bütün organizasyon becerisi ve kurumsal yapısına rağmen sonuçta bir lider partisi. Liderin karizması ve etkisi çok fazla. Bu açıdan Başbakan’ın son kongresi olması teşkilatları nasıl etkiliyor?
Biz daha partiyi kurarken, 3 dönem vekillik, 4 dönem genel başkan adaylığı olacağını baştan belirledik. Yeni bir konu değil. Bunu il ve ilçelerde uyguladık. Kongrelerde 113 ilçe ve 1 tane il başkanı, 3 dönem kuralına takıldıkları için tekrar aday olmadı. Başbakan’ı tanıyanlar verdiği sözün arkasında duran bir lider olduğunu bilir. AK Parti kişileri değil kurumları kalıcı hâle getirmeye çalışıyor. Başarılarda lider elbette önemlidir ama önemli olan kurumları kalıcı hâle getirmek. Başbakan’ın karizması ve başarısı tartışılmaz olmakla birlikte, siyaseti kişiler üzerine bina etmek yerine partiyi kurumsallaştırma gayretindeyiz ve bunu da belli seviyede başardık. Herkes buna katkı veriyor. AK Parti, Genel Başkan’dan sonra nice 10 yıllar Türk halkının teveccühünü almaya devam edecektir. Genel Başkan hep ilkesel yaklaşımlar getirdi. Daha partiyi kurmadan ilkeleri koyduk. Bu kongre partinin kurumsallaşması adına da bir kilometre taşı olacaktır.
-Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu transferleri teşkilatta nasıl karşılandı?
Bizim önemli özelliklerimizden biri, herkese kucağımızı açmamız. Teşkilatın bu iki isme bakışı müspet. Teşkilatın rahatsız olduğu yorumları, masabaşında yapılıyor. Her katılım güçtür. Sadece onlar değil, eskiden bizle çalışmış ama daha sonra küsmüş gitmiş isimlere de kapımızı açma kararı aldık. Hatta bunlar arasında AK Parti aleyhinde konuşmuş isimler bile olabilir. Biz, küçük olsun benim olsun değil, büyük olsun hepimizin olsun mantığındayız. (ZAFER ÖZCAN - AKSİYON)
SON VİDEO HABER
Haber Ara