Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ, Balyoz Davası kararıyla ilgili açıklama yaptı. Bozdağ, kararın kesin olmadığını, Yargıtay aşamasını beklemek gerektiğini söyledi.
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, şu açıklamalarda bulundu: "Şu anda ilk derece mahkemesi kararını açıkladı ve bütün Türkiye öğrenmiş oldu ama kararın gerekçesini henüz bilmiyoruz. Mahkeme gerekçeli kararı açıkladığı zaman daha net bir şekilde öğrenmiş olacağız. Bu nihai bir karar değil. Sonuç itibariyle Yargıtay aşaması var, Yargıtay aşamasından sonra karar kesinleşmiş olacak. Şu anda adli süreç devam ediyor. Adli sürecin ilk aşaması bitmiş durumdadır.
AK Parti'den Salih Kapusuz, kararlarla ilgili Yargıtay'dan çıkacak sonucu beklemek gerektiğini söyledi.
ARINÇ'TAN İLK YORUM
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Balyoz davasının Türk demokrasisi ve asker-sivil ilişkileri açısından önemli bir dava olduğunu belirterek, "Mahkumiyete sevinilmez ama bu bir yargı kararıdır" dedi.
Balyoz davasında bugün açıklanan karar hakkında konuşan Başbakan Yardımcısı Büyent Arınç, "Arkadaşlar ben takip ettim. Epeydir de devam eden dava bugün sonuçlandı. Bu ilk mahkemenin kararı. Cezaları öğrendim. Yakalama kararı çıkartılanlar, tahliye edilenler var. Bunlar yargı sürecinin evreleridir. Mahkumiyete sevinilmez ama bur yargı kararıdır. Sanıyorum bütün sanıklar aleyhinde çıkan kararı temyiz edecekler. Temyiz sonucunu da beklemek lazım. Mahkemenin hangi gerekçe ile hareket ettiğini görmek için de gerekçenin yazılmasını beklemek lazım. Bu Türkiye'de demokrasi açısından, sivil-asker ilişkileri açısından son yıllarda yaşadığımız gelişmelerin ortaya koyduğu sonuçlar bakımında önemli bir davaydı. Sonuçlanmış olmasına seviniyorum. Şüphesiz kararı beğenmeyenlerin veya beğenenlerin üst düzey mahkemede temyize gitmeye hakları var. Her sanık hakkında aynı şekilde değerlendirmek gerekiyor. Ben mahkemenin hangi gerekçeyle bu sonuca vardığını şu anda bilmiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibaret" diye konuştu.
BAHÇELİ'DEN İLK YORUM
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bugün sonuçlanan ve kararları açıklanan Balyoz Davası'yla ilgili, "Hainler dışarıda rahatça gezerken, terörle mücadele eden değerli isimlerin cezalandırılması Türkiye'nin içine düşürüldüğü vahim manzaranın ve ayıbın en hazin görüntüsüdür" dedi.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, bugün sonuçlanan Balyoz Davası'nda çıkan kararları yaptığı yazılı açıklamayla değerlendirdi. 16 Aralık 2010 tarihinde başlayan ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Balyoz Güvenlik Harekât Planı Davası'nın bugün itibariyle sonuçlandığını ve kararların açıklandığını hatırlatan Bahçeli açıklamasında, "Bu kapsamda aralarında İstanbul Milletvekilimiz Sayın Engin Alan'ın da bulunduğu 250'si tutuklu 365 kişi hukuki kovuşturmaya tabi tutulmuştur. Yargılamaya konu olan kişilerden 34'nün beraat ettiği, diğerlerinin ise farklı cezalarla tecziye edildikleri anlaşılmaktadır. 21 ay süren, birçok tartışma ve muammaya sahne olan sözde darbe davası neticesinde, verilen kararın vicdanları kanattığı ve adaletsizliği tescil ettiği gün gibi meydandadır. Bilhassa başta 28 Şubat süreci olmak üzere, geçmişin rövanş ve intikamını almak adına adaletin gölgelendiği ve tarumar edildiği izlenimi gittikçe güçlenmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, "İktidarın tesir ve güdümünde bağımsızlığını, inandırıcılığını ve güvenirliğini yitirdiği yönünde genel kabul bulunan hukuk anlayışının, adil olmayan yargılama ve tarafsızlığını kaybetmiş bir yöntemle adeta bölücü terörle mücadeleyi de hesaba çektiğini" belirterek, "PKK terör örgütüyle azim ve cesaretle mücadele eden kahramanların toptancı bir yaklaşımla darbecilerle ve darbe heveslileriyle aynı kategoride değerlendirilmesi bu sarih gerçeği göstermektedir. Hainler dışarıda rahatça gezerken, terörle mücadele eden değerli isimlerin cezalandırılması Türkiye'nin içine düşürüldüğü vahim manzaranın ve ayıbın en hazin görüntüsüdür. Bu itibarla PKK terörünün, ülkemizi kan gölüne çevirdiği bir süreçte mahkemece verilen kararın şaibeli, her türlü yorum ve tartışmaya açık yönleri olduğu ortadadır. Milliyetçi Hareket Partisi'nin hukuka ve mahkeme kararlarına saygısı bulunmakla birlikte, söz konusu darbe davası çerçevesinde verilen kararları makul ve tutarlı bulması şüphesiz mümkün görülmeyecektir" ifadelerini kulandı.
Tutuklu vekillerden MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan'ın ise maalesef 18 yıl ceza alarak tarifi ve tevili olmayan bir hukuk garabetine maruz kaldığına dikkat çeken Bahçeli, şunları kaydetti: "Millet vekâletini seçimle almış bir milletvekilinin mesnetsiz ve haksız yere cezalandırılması, millet iradesine sürülmüş kara bir leke, telafisi çok zor olacak hakaret ve saygısızlıktır. Bundan sonra İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen ve henüz gerekçesi açıklanmayan kararın itiraz aşaması bulunmaktadır. Söz konusu adaletsizliğin giderilmesi, verilen kararın siyasi içerikten arındırılması için Yargıtay safhasında mutlaka tashih ve tamiri yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hukuk herkes içindir ve herkese bir gün lazım olacaktır. Verilen karar ne olursa olsun, Milliyetçi Hareket Partisi, İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alan'ın suçsuz olduğuna inandığından yanında durmaya sonuna kadar devam edecektir."
BİNALİ YILDIRIM'DAN İLK TEPKİ
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, ''Balyoz Planı'' davasında kararın açıklanmasıyla ilgili olarak, ''Hepimiz ümit ediyoruz ki demokrasi dışı hiçbir girişim, teşebbüs bir daha ülkemizde olmasın. Hukuk devleti, herkesin güven duyacağı bir anlayışa ulaşmış olsun'' dedi.
İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi Çalıştayı'na katılan Yıldırım, gazetecilerin ''Balyoz Planı'' davasında kararın açıklanmasını sorması üzerine, şöyle konuştu:
''Yargı kendi işine biz kendi işimize bakacağız. Yeni verilmiş bir karar üzerine benim yorum yapmamın pek anlamı yok. Toplum, kamuoyu değerlendirmesini yapacaktır. Hepimizin amacı, Türkiye'nin hukuk devleti olması, gerek hukuk sistemi, gerek diğer kurumlarımızın kurumsal yapısının güçlendirilmesi ve demokratikleşme sürecinin daha da geliştirilerek devam etmesidir. Türkiye'de kim ne yapacaksa halkın iradesiyle, milletin iradesiyle istediğini yapar, mesajını kamuoyuna verir. Kamuoyu, 75 milyon Türk insanı eğer ilgi duyar, desteklerse şans verir, hizmet etme imkanı olur. Bunun dışındaki gelişmeler hep Türkiye'yi geri götürmüştür.
1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 26 Nisan bütün bunlar Türkiye'nin aslında bir anlamda demokrasisine yönelik girişimler olmakla birlikte Türkiye'nin demokrasisini geliştirmesine de bir vesile olmuştur. Hepimiz ümit ediyoruz ki demokrasi dışı hiçbir girişim, teşebbüs bir daha ülkemizde olmasın. Hukuk devleti, herkesin güven duyacağı bir anlayışa ulaşmış olsun.''
CHP'DEN KARARA TEPKİ
Muhalefet tarafında ise CHP Milletvekili Ali Özgündüz, kararda hukuk katliamı yaşandığını söyledi. Özgündüz, "Savunma hakkı ihlal edildi. Avukatlar olmadan karar verildi. Bu Türkiye'de bir ilk. Bir hukuk katliamı yaşanmıştır" dedi.
CHP'den Gürsel Tekin ise iktidarın kurdurduğu özel yetkili mahkemelerde bundan başka bir karar beklenebileceğini, kararların kabuledilebilir yanı bulunmadığına dikkat çekti.
Kararları değerlendiren isimlerden, CHP Konya Milletvekili ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Atilla Kart, Türkiye'de 2005-2006 yılından bu yana Başbakanlık, İçişleri ve Adalet Bakanlığı odaklı legal ve illegal dinamiklerin birlikte görev yaptığı bir dönem yaşandığını belirterek, "Yasadışı yol ve yöntemlerle toplanan dijital verilerle, senaryolar oluşturuluyor. Bu senaryolar maddi bir-iki-üç olayla birleştirilerek toptan ve götürü yargılama usulü uygulanıyor" dedi. Bu yargılama mantığının "en katı ve en acımasız şekliyle" Balyoz
Davasında da görüldüğünü ifade eden Kart şunları dedi:
"Deliller toplanmıyor, mahkemenin itibar ettiği bilirkişi raporlarının aksini gösteren onlarca bilirkişi raporu var. Maddi gerçeği araştıran bir mahkeme burada mutlaka bu çelişkiyi gidermek zorundadır. Bu çelişkiyi gidermeden ve sanıkların taleplerinin gereği yapılmadan karar verilmiş olması, kararın hukuki bir karar olmayıp siyasi bir karar olduğu yönündeki kuşkularımızı maalesef doğrulamıştır."
TEZCAN: " 'TAYYİBAN REJİMİNİN MAHKEMELERİ' SİLİVRİ HUKUKUYLA HÜKÜM KURDU"
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan da kararlara ilişkin, "Hukuksuzluğun ta kendisi. 'Tayyiban rejiminin' mahkemeleri Silivri hukuku uygulayarak hukuksuzluğu tescil etti" dedi. Tezcan şunları kaydetti:
"Bu Türkiye'de yeni darbe döneminin ortaya çıkardığı yansımasıdır.
Hukuksuzluğun ta kendisi. Kurgulanmış önceden planlanmış davanın sonucu, 'Tayyiban rejimi' yeni darbenin kendi hukuku, 'Tayyiban mahkemeleri' Silivri hukukuyla hüküm kurdu.
Darbe dönemine özel mahkemelerin verdiği siyasi kararlardır. 'Tayyiban rejiminin' mahkemeleri Silivri hukuku uygulayarak hukuksuzluğu tescil etti."
CİHANER: "TAMAMEN SİYASİ BİR KARAR"
Kararın hukuki bir karar olarak görülemeyeceğini söyleyen CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner de şunları ifade etti:
"Bu karar hukuki bir karar olarak görülemez. Çünkü Ceza Hukukunun evrensel ilkeleriyle, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun çok açık hükümleriyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin çok açık içtihatlarıyla çelişmektedir. Yani savunma hakkının alabildiğine ihlal edildiği, dünyada örneği olmayan, yalnızca elindeki davayla varlığı sınırlı olan bir yapının verdiği bir karardır. Bu nedenle yapı diyorum, mahkeme diyemiyorum. Dolayısıyla bu kararı hukuk kuralları çerçevesinde değerlendiremeyiz. Bu tamamen siyasi bir karardır, zaten çok önce verilmiş bir karardır."
GÖK: "KARAR KAMUOYU VİCDANINI TATMİN ETMEKTEN ÇOK UZAKTIR"
CHP Ankara Milletvekili Levent Gök ise bu davaların başından beri bir siyasi dava olarak görüldüğünü ifade ederek, şöyle konuştu:
"Mahkemeler de yanlı tavırlarıyla sanıkların, savunma haklarını kısıtlayarak bu sonuca ulaştılar. Sanıkların pek çok talebi yerine getirilmedi. Lehlerine olabilecek hiçbir delil toplanmadı. Bu nedenle bu karar kamuoyu vicdanını tatmin etmekten çok uzaktır. Elbette yargı kararıdır. Yine biz yargı kararına saygı çerçevesinde, sanıkların yapacakları Yargıtay başvurusunu beklemek durumundayız.
MHP Milletvekili Özcan Yeniçeri ise askerde demokrasi olmadığını, alt kadrodaki subayların üstlerin emrine uymak durumunda olduğunu söyledi.
Demokrasilerde özel yetkili mahkeme olmayacağını söyleyen Özcan Yeniçeri, bu mahkemeleri kuranların bu mahkemeleri Meclis kanalı ile kapatılması kararı aldığını mahkemelerin ellerindeki bu dosyaları böylece sonlandırdığını anlattı.
Mahkemelerin, delil olacakları delil saymadığını, delil olmaması gerekenleri delil saydığını bu kararların da böyle bir atmosferde alındığını mahkemenin önüne geleni yargıladığını anlattı.