Gelir dağılımı uçurumu tabana yansımıyor
Millî gelirdeki artışa karşın gelir dağılımı uçurumu kapanmıyor. TÜİK araştırmasına göre, Türkiye'de en yoksul yüzde 20'lik sınıf ile en zengin yüzde 20'lik sınıf arasında 8 kat gelir farkı bulunuyor. Geçen yıl en zengin sınıf toplam gelirden yüzde 46,7 pay alırken, en yoksulların bulunduğu sınıfın aldığı pay yüzde 5,8 oldu.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-18 04:35:53
En yoksulların bir üst gelir sınıfındaki yüzde 20'lik kesimin milli gelirden aldığı pay yüzde 10, üçüncü yüzde 20'lik dilimin aldığı pay yüzde 15,3 ve en zenginlerin bir alt sınıfında yer alan yüzde 20'lik kesimin payı da yüzde 21,9 olarak saptandı.
Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 24 bin 343 lira oldu. Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri ise 10 bin 774 lira olarak tespit edildi. İstanbul Bölgesi 14 bin 873 lira ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek bölge oldu. İstanbul'u 12 bin 924 lira ortalama gelir ile Ege Bölgesi takip etti. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 418 lira ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi.
Maaş-ücret gelirleri yüzde 44,8'le toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip kalem oldu. Bunu yüzde 21,4 ile müteşebbis geliri, yüzde 19,4 ile sosyal transferler izledi. Sosyal transferlerin yüzde 92'si emekli ve dul-yetim aylıklarından oluştu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 17,8'lik paya sahip. Diğer sosyal transferlerin payı ise yüzde 1,5. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 68,2'si tarım-dışı sektörlerden geldi.
TÜİK'in eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, nüfusun yüzde 16,1'i fakirlik riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 13,9, kırsalda ise yüzde 15,7. Sürekli yoksulluk riski altında bulunanlar ise yüzde 18,5'luk bir grup oluşturuyor. Sürekli yoksulluk eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınarak hesaplanıyor. Buna göre 2009 yılında sürekli yoksulluk riski altında olanlar yüzde 17,3'lük bir kesimi oluştururken 2010 yılında bu oran yüzde 18,5'e yükseldi.
Araştırma sonuçlarına göre kurumsal olmayan nüfusun yüzde 59,6'sı kendine ait konutta oturuyor. Yüzde 41,6'sının konutunda 'sızdıran çatı, nemli duvar, çürümüş pencere çerçevesi' gibi problemler mevcut. Yüzde 41,7'sinin oturduğu konutta izolasyonsuzluğa bağlı ısınma sorunu yaşanıyor. Yüzde 61,8'inin hanesinin taksit ödemeleri ve borçları (konut alımı ve konut masrafları hariç) bulunuyor. Bu borç ödemeleri yüzde 26,2'sinin hanesine çok yük bindiriyor.
Kurumsal olmayan nüfusun yüzde 86,5'i evden uzakta bir haftalık tatili, yüzde 67,6'sı beklenmedik harcamaları, yüzde 80,3'ü eski mobilyaları yenileme ihtiyacını ekonomik zorluklarla karşılayamıyor. Ciddi finansal sıkıntı içindeki nüfus olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4'ünü karşılayamayan ya da mahrumiyeti tanımlayan 'maddi yoksunluk' oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında yüzde 66,6 olurken, 2011 yılında bu oran yüzde 60,4 olarak tespit edildi.
SON VİDEO HABER
Haber Ara