Dolar

34,8884

Euro

36,6232

Altın

3.009,94

Bist

10.058,63

'Ortadoğu statükosu' bozulunca

Mesut Barzani başkanlığındaki Irak Kürdistan yönetiminden gayrı (bu da ayrı bir ironi) Türkiye’nin sorunsuz tek bir komşusu yok. Tüm komşularıyla ağır sorunları var.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-09-07 11:12:07

'Ortadoğu statükosu' bozulunca
Günün modası, Türkiye’nin (daha doğrusu iktidarın) Suriye politikasına ağır eleştiriler yöneltmek. “Günah keçisi”, anlaşılır biçimde, siyasi iktidar oldu ve Suriye politikasının baş sorumlusu olarak Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “hedef tahtası”na yerleştirildi. Suriye’ye karşı “yanlış” yapıldığı eleştirileri giderek artan ve sertleşen bir üslupla dile getirilmeye başlandı.

Davutoğlu’nun formüle etmiş olduğu “komşularla sıfır sorun” politikası ironik eleştirilerden nasibini alıyor. Türkiye’nin şu andaki dış politika görüntüsünün “komşularla sıfır sorun” ile ilgisi kalmadı. Tam tersine, “sorunsuz sıfır komşu” politikasına dönüştü. Mesut Barzani başkanlığındaki Irak Kürdistan yönetiminden gayrı (bu da ayrı bir ironi) Türkiye’nin sorunsuz tek bir komşusu yok. Tüm komşularıyla ağır sorunları var.

“Komşularla sıfır sorun politikasının iflası” giderek Türkiye dışında da yüksek sesle ve alaycı biçimde dillendirilir oldu. Son olarak, Patrick Seale, “The Collapse of Turkey’s Middle East Policy” (Türkiye’nin Ortadoğu Politikasının Çöküşü” başlıklı bir yazıyla devreye girdi.

“Türkiye, Arap Baharı’nın öngörülemeyen sonuçlarının kurbanlarından biri; iddialı Ortadoğu politikası çöktü” hükmünde bulunuyor Patrick Seale. Seale, Türkiye’nin dış politika başarılarını tek tek sıraladıktan sonra, aynı örneklerin daha sonra tam tersine döndüğünü vurguluyor ve şu katı hükmü ifade ediyor:
“Komşularla sıfır sorun’ yerine, Türkiye, bugün, hemen her cephede vahim sorunlarla yüzyüzedir ve Ahmet Davutoğlu’nun yıldızı sönmüştür. O, artık usta bir stratejist değil, ayakta kalmak için çırpınan amatör bir siyasetçi görüntüsünde.”

Yakın geçmişte, Ahmet Davutoğlu’nun “yeni bölgesel düzen” kurma stratejisinin temel unsurunun “Türkiye-Suriye ortaklığı”na dayandığını hatırlatan Patrick Seale, “çökmüş olan Türkiye’nin Ortadoğu politikası”nın bu “çöküntü”den “çıkış yolu”nu şöyle gösteriyor:

“Türkiye, Suriye politikasını gözden geçirmeli midir? Washington’ın (ve İsrail’in) Tahran ve Şam’a yönelik savaşına iştirak etmekten vazgeçmesi ve adım adım daha tarafsız bir konuma yol alması, Ankara’ya kuvvetle tavsiye edilmelidir.

BM’nin yeni barış temsilcisi Lakhdar İbrahimi’nin, Suriye çatışmasına barışçıl bir çözüm bulabilmesi için üstlendiği zor görevinde Türkiye’nin yardımına ihtiyacı var. Türkiye’nin Ortadoğu politikasının eski parlak görüntüsünü tekrar ihya etmesinin yolu, bu olacaktır. Türkiye, acilen komşularıyla ilişkilerini yeniden düşünmelidir ve bunların arasında en başta Suriye geliyor.”

Patrick Seale’in bu “değerlendirmesi” ya da eleştirisi, Türkiye’de birçoklarının üzerine atlayacağı cinsten bir “tavsiye” ile noktalanıyor.

Patrick Seale’i yıllar öncesinden gayet iyi tanırım. Hafız Esad’ın, Esad ailesi tarafından onaylanan biyografisinin yazarıdır. Ayrıca, Suriye’deki rejimle sıkı fıkı ilişkiler geliştirmiş bir İngiliz Yahudisi olarak, Suriye ile İsrail arasında kapalı kapılar ardındaki temaslarda da rol almıştır. Kalemini eline aldığı vakit, öncelikli vurgusu, Esad ailesinin ve Suriye’deki rejimin çıkarlarını gözetmektir. Son yazısında yaptığı da bu. Yazının devamını okumak için tıklayın
SON VİDEO HABER

Polis memuru, ölümüne neden olduğu gencin ailesinden af diledi

Haber Ara