Dürzi lider: 'İsrail Arap’sız, Ürdün ise Filistin olur'
Dürzîlerin lideri, siyasetçi Velid Canbolad, Suriye sorununun bölgede birçok yeni yapıya gebe olduğunu söylüyor. Ona göre Rusya ve Amerika İsrail ile çalışıyor, Batı ise sessiz kalmak suretiyle Suriye’deki katliama ortak oluyor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-05 01:20:19
Aksiyon / Haşim Söylemez
Suriye’deki savaş Lübnan’a doğrudan etki ediyor. İki ülke arasındaki ilişki ve Suriye’nin Lübnan’ı kontrol etme isteği geçmişe uzanıyor. Özellikle Baas rejimi Lübnan’ı küçük bir şehri olarak görüyor ve sürekli, nefes alma merkezi olarak kullanıyor. Trablusşam’da (Tripoli) yaşanan iç çatışmalar Suriye’deki olaylarla bağlantılı ve gerginlik artıyor. Lübnan’da siyasi hamleleriyle bir denge adamı olarak görülen ve öngörüleri çoğunlukla çıkan Dürzî lider İlerici Sosyalist Parti Başkanı Velid Canbolad’ın söyledikleri büyük yankı uyandıracak nitelikte. Ona göre, Lübnan çaresiz bir durumda ve yaşanan Suriye krizi bölgede yeni haritaların oluşmasına gebe. Bu işten kârlı çıkacak ülke ise İsrail olacak. Lübnan’da Suriye’deki rejim muhaliflerini destekleyen 18 Mart Hareketi’nin içinde zaman zaman gösteri ve açıklamalar yapan Canbolad ile Dürzî Dağları’nda, Muhtara Bölgesi’ndeki evinde konuştuk.
-Trablus’taki olaylara bakılırsa Lübnan karışık günlere dönme sinyalleri veriyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Lübnan’ın kuzeyinde Suriye rejiminin ortakları bulunuyor. Bunlardan biri Nusayrilerin lideri Ali Eid. Onun yanında yine Sünni ve Şii ortakları da bulunuyor. Suriye halkına ve direniş harekâtına destek veren ise halk. Bazı taraflar Suriye’deki rejimin düşmesini Lübnan’ın kuzeyine bulaştırmak istiyor. Biz bilinçli olmalıyız ve onlara bu gerekçeyi vermemeliyiz. Lübnan’ın kuzeyindeki güvenlik olaylarıyla, Suriye’de kentler ve köyleri yıkan, halkını öldüren Esed rejimine kendi yandaşları olan Alevileri (Alevilerin bir kısmı demek daha doğru çünkü Alevilerin büyük çoğunluğu Esed rejimini desteklemiyor) koruma bahanesiyle Lübnan’a müdahale etme imkânı vermiş oluyoruz. Lübnan bu konuda dikkatli olmalı.
-Esed rejimi Lübnan’da sözünü ettiğiniz yandaşlarını korumakta başarılı olur mu?
Kendisi Lübnan’daki yandaşları tehlikede diye buraya müdahale ediyor. Herkes Esed’in ne kadar deli ve katil biri olduğunu artık biliyor. Halep’te, Hamma’da ve diğer kentlerde neler yaptığını görüyoruz. Suriye’de 1,5 milyon evsiz var. Komşu ülkelerde Suriye’den kaçan 500 bin mülteci bulunuyor. Bu durumda kendisine neden Lübnan’a müdahale etme gerekçesini verelim?
-Hizbullah Esed rejimini desteklediğini açıkça söylüyor. Bu durum ortaklığınızda bir sorun teşkil etmiyor mu?
Hizbullah ile siyaseten ortak değiliz, sadece aynı hükümetteyiz. Hükümeti 2011 yılındaki şartlar zorunlu kıldı. O tarihte Suriye’de direniş harekâtı başlamamıştı. Hizbullah ile anlaşmadığımız konu bu; kendileri Esed rejimine destek veriyor, biz karşıyız. Aynı hükümette olmamız siyaseten anlaştığımızı göstermez. Aynı hükümette bulunmamızı dönemin şartları zorladı, Lübnan’daki iç sorunların önüne geçmek istiyorduk.
-Batı, İsveç’te olduğu gibi Lübnan’ı kantonlara bölmek istiyor. Sizce bunun gerçekleşmesi mümkün mü?
Lübnan bölünmez. Lübnan; Bosna veya başka ülkeler gibi değil, çok küçük bir ülke. Lübnan’da dinler ve mezhepler iç içe yaşamaktadır. 1975 – 76 yılarında bazı sağcı gruplar Lübnan’ı bölünmeye götürmek istedi ama bu konuda başarılı olamadılar. Savaş 17 yıl sürdü ve sonuç olarak bölünme yaşanmadı.
-Suriye’deki Dürzîlerin durumu ne olacak?
Direniş harekâtının başında kötüydü ama şimdi daha iyi. Dürzîler ister Suriye’nin içinde ister dışında direniş harekâtına destek veriyor. Esed ordusundan şimdiye kadar yaklaşık 10 Dürzî subay ayrıldı. Güvenlik nedeniyle isimlerini veremem. Dürzîler ayrıca Ürdün’de, Paris’te ve Suriye Ulusal Meclisinde aktif hâldeler. Tabii daha fazlası lazım ama elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Geçenlerde Şam yakınlarında bir Dürzî semti bombalandı. Zor bir durum ama Suriye’deki Dürzîlerin geleceği Müslümanlar ve Arapların yanında olacaktır. Suriye’de 400 bin ve Lübnan’da yaklaşık 170 bin Dürzî bulunuyor. Azınlık durumundayız. Suriye’de 23 milyon insan yaşıyor.
-Sizler Suriye’deki Dürzî direnişçilere yardım ediyor musunuz?
Ben yaşananlara mezhepçi bir açıdan bakmıyorum. Esed rejimine karşı olan bütün taraflarla diyalog içindeyiz. Subaylara, ayrılmalarında yardımcı olduk. Bazıları bugün Türkiye’de ve daha fazlası yakında olacak inşallah.
-Şanghay’da Rusya başkanlığında Amerika’nın da katıldığı bir zirve yapıldı ve Suriye’nin bölünmesi konuşuldu. Bunu biliyor musunuz?
Doğrudur. 1916 yılında Sykes-Picot anlaşması projesine göre Fransa Suriye’yi bölmek istiyordu ve İskenderun sancağında bir Alevi devleti, Halep devleti, Şam devleti ve Dürzî devleti oluşturmak istiyordu. Dürzîler Sultan Atraş liderliğinde bu projeye karşı çıktı ve Suriyeliler ile birlik olarak bölünmeye engel oldular. Şimdi 2012 yılındayız ve 1916 yılına tekrar dönmüş gibiyiz. Aynı senaryo tekrarlanıyor ve bizleri yaklaşık 100 yıl geriye götürdüler.
-Bugün Rusya bölgede yükselen bir güç olarak değerlendiriliyor. Sizce bu doğru bir analiz mi?
Rusya bugünlerde yine Çarlık Rusya’sı dönemini yaşamaya çalışıyor. Rusya, Amerika ve İsrail Suriye’nin bölünmesi üzerinde planlar yapmaktadır ve belki de Türkiye bu tehlikeli oyunun içerisinde bulunuyor. Rusya’nın yanında bölgede yükselen bir başka ülke ise İran. Esed rejimini korumaya çalışıyor ama Esed’in düşeceğini anlarsa (ki bence düşecek) Suriye’nin bölünmesinde ortak olacaktır. İran, Esed rejimine Suriye’yi yıkmak için maddi yardım, silah yardımı yapmakta. Görülen o ki İran bir Nusayri devletinin oluşturulmasından yana. Tabii bir Nusayri devleti oluşturulmasının yanında bir petrol hattı projesi bulunuyor. Basra (Irak) ile Tartus (Suriye) arasında bir petrol boru hattından bahsediliyor. İlaveten silah satış anlaşmaları bulunuyor, Rusya, İran ve Maliki iktidarı arasında. Bütün bu plan ve oyunlar Suriye halkına yönelik.
-Rusya, İran, Suriye ve bunlara Çin de eklenirse bölgede çok güçlü bir ittifak oluşturmuş olmuyorlar mı?
Evet. Bu, Amerikan’ın çekilmesi sonucunda yaşanan boşluğun doldurulması yüzünden oluşuyor. Amerika Afganistan’dan ve Irak’tan çekildi ve maddi olarak zor durumda. Bu yüzden Rusya ve İran bu boşluktan faydalanmaya çalışıyor.
-2023’te Rusya ve Çin’in dünyaya hâkim olacağı doğrultusunda bir öngörü var. Ne dersiniz?
Ben bu kadar büyük derecede düşünmek istemiyorum. Benim bildiğim şu anda yer üstünde yaşananlardır. Tarihe dönersek Osmanlılar İranlılarla bir sürü savaşa girdi. Türkler o dönemde Basra’da bulunuyorlardı. Bugün Fars imparatorluğu (İran) Lübnan’ın sahillerinde, güneyinde, Lübnan’ın içinde ve aynı zamanda Suriye’de. İşte bugünkü fark burada ortaya çıkıyor.
-Görünen o ki Suriye’deki olaylar Lübnan’a yansıyacak.
Biz olayların Lübnan’a taşınmaması için uğraşıyoruz. Bütün taraflara şunu diyoruz: Hepimiz Suriye rejimine ve Esed’e karşıyız ama Esed’in düşürülmesi Trablus’tan olmamalı. Lübnan’a karışması için Esed’e gerekçe vermeyelim.
-Peki, buna nasıl engel olacaksınız?
Kim kime karşı savaşacak? Lübnan’da en büyük askerî güç Hizbullah’ın elinde. Kimse ona karşı savaşamaz. Dileğimiz bir gün gücün devletin eline geçmesidir ve devlet kanunlarının geçerli olmasıdır. Lübnan bu anlamda şu an çaresizdir.
-Size göre bu coğrafyada nasıl bir harita ortaya çıkar?
Rusya–İran siyaseti ve direnişçilere ağır silahlar (uçaksavar gibi) verilmemesi yüzünden Suriye’nin birliği tehlikede. Batı’nın Suriye’ye direkt müdahalesine karşıyız ama direnişçilere silah yardımı yapılmasını istiyoruz. Maalesef bu konuda adım atılmadı. Tunus’ta, İstanbul’da ve Paris’te Suriye dostları konferansları yapıldı; bunların hepsi boş geçti. Sanki Batı, Suriye’deki katliama ortak oluyor ve hiçbir şey yapmıyor. Türkiye’yi müdahale etmiyor diye eleştiriyorlar. Türkiye Batı’dan çıkan bir karar olmadıktan sonra müdahale etmez. Bugüne kadar Amerika’nın kararı müdahale etmeme yönündedir.
-Her konuda aktif olan Amerika Suriye konusunda neden aktif olmadı?
Bir tek sebebi var; sonraki gelişmelerin İsrail üzerinde tehlike oluşturmaması.Herkesin tek derdi İsrail’in korunması ve güvenliğidir. İran’ın bu konudaki siyaseti nedir bilmiyorum, onun üzerinde büyük soru işaretleri bulunuyor. Ama Putin İsrail’i ziyaret etti. Amerika’daki Yahudi lobisinin ardından ikinci büyük Yahudi lobisi Moskova’da. Putin, İsrail’e bölgede gelişen olayların kendisine etki etmeyeceği garantisi vermiştir.
-Bu kargaşadan ‘Büyük İsrail Devleti’ çıkar mı?
Şimdilik zor. Şu anda dünyanın tek derdi İsrail’i füzelerden, kimyasal silahlardan korumak. Onun için Ürdün’de CIA elemanları, Tartus’ta ise Rusların özel timcileri bulunuyor. Ama ileride şunun gerçekleşmesi kaçınılmaz: İsrail, 1948 Araplarına diğer vatanınız olan Ürdün’e gidin diyebilir.
-Yani Ürdün Devleti yerine Filistin Devleti mi kurulacak?
Bunu kabul edip etmeme konusunda biz karar verecek durumda değiliz. Bugün İsrail’de aşırı tutucu sağcı bir grup bulunuyor ve iki devlet oluşturulması hususunda hiçbir çaba sonuç vermediği gibi bu tür girişimler bitmiştir. Bu yüzden hesaplarımızdan sağcı Yahudilerin yapabilecekleri delilikleri göz ardı etmemeliyiz ve sürekli bu ihtimale yer vermeliyiz. Filistinlileri Ürdün’e göndermek isteyebilirler. Filistinlilerin nüfusu gittikçe artmakta ve bu İsrail’de yaşayan Yahudiler üzerinde büyük baskı oluşturmakta. Bu yüzden böyle bir adıma kalkışabilirler.
-Ürdün’e Suriye’den önemli oranda Filistinli mülteci gitti ve zaten Ürdün’ün yüzde 60’ı Filistinli. Bu otomatik olarak Ürdün’ü Filistinleştirmiyor mu?
Dediğiniz doğru ve yerinde. Ama bunların bugün olması şart değil. İsrail, Suriye’deki gelişmelerden ders alabilir. Bugün Suriye’ye baktığımızda neler oluyor? Suriye’nin içinde 1,5 milyon vatandaş evsiz kaldı ve 500 bin Suriyeli mülteci. Yaklaşık bir sene içinde ve yaşanan bu karmaşanın ortasında İsrail bundan ders alarak Gazze’deki Filistinlileri Ürdün’e sürgün edebilir. Zaten bu durum İsrail’in eski ve yeni projesine uygun; o proje de Araplar olmadan bir İsrail devletinin kurulmasıdır.
-Türkiye ile İran arasındaki güç savaşını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye bu konuda dikkatli olmalı. Rusya ve İran’ın dış siyaseti Suriye ve Türkiye üzerinde de tehlike oluşturuyor. Türkiye’de en önemli konu Kürt meselesinin çözülmesidir. Kürt sorununa Türkiye’nin birliği içerisinde bir çözüm bulunması gerekiyor. Bu sürekli kaşınır yoksa.
-Kürt meselesini çözerse İran’a karşı gelebilir mi?
İki ülke arasında sıcak bir savaş olacağını zannetmiyorum. Soğuk savaştan bahsediyorsanız bilgim yok. Ekonomik menfaatler için soğuk savaş yaşandığını düşünüyorum. Aslında çözülmesi gereken tek sorun Kürt sorunu; çünkü Suriye ve İran Kürt sorunu kozunu Türkiye’ye karşı kullanıyor. Bütün Kürtleri kullanıyorlar demek istemiyorum sadece bazılarını ancak Türkiye, Kürt meselesine acil bir siyasi çözüm bulmalı.
-Türkiye ile Barzani arasındaki ilişkiler çok iyi, bu bir etki yapabilir mi?
Bu olumlu bir gelişme ve yardımcı olabilir. Ama ortada tek bir sorun kalıyor o da PKK sorunudur. PKK sorununa çözüm bulunmalı. Benim bilgilerime göre Türkiye Kürtlerinin sosyal, kültürel ve etnik hakları tanınmalı, bu hususlarla ilgili problemler çözülmeli. Hâlen Kürt meselesine Kemalist bir bakışla yaklaşanlar var. Bu yanlış bir durum. Çünkü Türkiye’de bir çoğulculuk var ve bu da ülke için zenginliktir.
-Ortadoğu’da ne kadar bir Dürzî nüfusu bulunuyor, hepsiyle iletişim hâlinde misiniz?
Ben Arap’ım ve Suriye halkının yanında olduğumu söyledim. Örneğin Suriye rejimine yakın Dürzîler de bulunuyor, onlarla iletişim içinde değiliz. Diğer yandan İsrail’de Dürzîler bulunuyor ve onlarla da bir bağımız yok. Aynı zamanda İsrail’de Yahudilere karşı olan Dürzîler bulunuyor, biz onlarla iletişim içindeyiz ve onları destekliyoruz. Konu Dürzîler konusu değil, vatani bir konudur.
SON VİDEO HABER
Haber Ara