Süleyman Soylu'dan eleştirilere cevap
Süleyman Soylu, AK Parti'ye katılım davetiyle ilgili yöneltilen eleştirilere cevap verdi.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-09-04 16:05:09
ERDOĞAN, KONUYU 'GEÇMİŞ OLSUN' ZİYARETİNDE DE AÇMIŞ
Başbakan Erdoğan'ın, AK Parti'de birlikte çalışma düşüncesini ilk kez Mart ayında, ikinci ameliyatı sonrası yaptığı "Geçmiş olsun" ziyareti sırasında kendisine açtığını dile getiren Soylu, o görüşme ve sonrasını şöyle anlattı: Başbakan, Türkiye ve dünya meseleleri hakkında yaptığımız değerlendirmelerden sonra, "Keşke Türkiye'nin bu meselelerini birlikte göğüslesek. Hatta ben Numan Bey'in de aramızda olmasını isterim" demişti. Orada çok farklı isimler de zikredildi. Oradan anladım ki, Başbakan'ın kafasında Türkiye'nin geleceğine ait farklı yaklaşımlar sözkonusu. Bu sıcak sohbetten sonra herhangi bir gelişme olmadı. Daha sonra Merkez Yönetim Kurulu'nda görüşülmüş. Bunlar bizim dışımızda gelişen hadiselerdi. Bu süreçte suskun kalmayı tercih ettim.
DAVET İÇİN NE ZAMAN ARANDI?
Başbakanlık Özel Kalemi, Kanaltürk'teki program öncesi aradı ve "Şu tarihlerde İstanbul'da mısınız?" diye sordular. "Evet" deyince programın hemen akabinde böyle bir talep oluştu.
"EZBER BOZAN SÜREÇ"
Süleyman Soylu, Erdoğan'ın, HAS Parti Lideri Numan Kurtulmuş'un ardından kendisine yönelttiği ve daha başka isimlere de ulaştırmasının beklendiği davetleri "Ezber bozan bir süreç" olarak nitelendirdi. Soylu, "Benim Başbakan'dan anladığım, AK Parti'de gördüğüm şudur; Türkiye 21. yüzyılın ilk 10 yılında demokratikleşme ve ekonomi alanında çok ciddi bir sıçrama yaşadı. Uzun yıllar sonra ilk kez Türkiye'nin önüne bir fırsat geldi. Dünyadaki konjonktür de Türkiye'nin lehine döndü. Türkiye'nin Ermenistan, Kürt ve Kıbrıs kamalarından kurtulması lazım. Türkiye ortak akıl ile bunları kaldırmaya çalışıyor. İlk kez Türkiye geleceğe yönelik politikalar ortaya koyuyor. Türkiye her şeyi ile yenileniyor. Bugünkü PKK hadisesinin temelinde bu vardır. Türkiye 2023 yılına bir hedef koymuş. Bu hedeften ziyade, bugün bir altyapı hazırlanıyor. Bu hazırlık yeni yüzyıla 2023 hedeflerini yayma hazırlığıdır. Hata yaparsak düzeltiriz, çünkü bunları yeni öğreniyoruz. Burada Başbakan'la toplantıya hangi zihniyetle gittiğimi, Başbakan'ın ortaya koyduğu anlayışı nasıl süzdüğümü anlatmaya çalışıyorum" dedi.
ERDOĞAN TARİH YAZMAK İSTİYOR?
"Buradaki temel espri şu; Türkiye'nin tamamını tekrar tekrar kavrayabilecek kadroların oluşması. Benim kanaatim bir kaç hedefleri var. Birincisi, Türkiye'nin sıçramasını sağlayabilmek. Bir diğeri Türkiye'nin bölgede düzenleyici bir ülke olma gücüne kavuşması. Üçüncüsü ise her idealist siyasi lider, tarih yazmak ister. Recep Tayyip Erdoğan'ın da bunu istemesi çok doğaldır. ABD'deki Demokrat Parti gibi, Cumhuriyetçi Parti gibi, Almanya'daki SPD, CPU gibi, İngiltere'deki İşçi Partisi gibi geleneksel bir altyapısı olan, değişimi sürekli kendi mekanizmaları ile harekete geçirip organize etmiş ve Türkiye'nin millet cephesinde temsil edilen bir siyasi parti... Bugünkü bir partinin kurucu genel başkanı; fikrinin, felsefesinin 2150 yılındaki bir parti programında anlatmasını ister.
"ERDOĞAN BAŞKANLIK SİSTEMİNDEN UMUTSUZ"
30 Eylül'deki kongrede AK Parti'ye katılması beklenen Soylu'nun en çarpıcı değerlendirmesi ise Erdoğan'ın, 'başkanlık sistemi' ile ilgili görüşleri oldu. Soylu, görüşmede de gündeme gelen konu hakkındaki izlenimlerini şu sözlerle anlattı: Başbakan çok realist. Benim başkanlık sistemi ile ilgili arzum, tezlerim biliniyor. Ben Başbakan'dan, Türkiye'nin bu şartlarında başkanlık sisteminin çok realize edilemeyeceği düşüncesini aldım. Dedi ki, Türkiye'yi çok iyi noktaya getirecek bir sistem ama bugünkü tablo içerisinde bu çok zor olabilir."
SOYLU'YA GÖREV TEKLİFİ VAR MI?
"Başbakan'la yapmış olduğumuz 1.5 saatlik görüşmede Türkiye ve dünya meseleleri konuşuldu, siyasete nasıl baktığımız konuşuldu. Bugünkü Suriye meselesinden Kürt meselesine kadar bütün meseleler konuşuldu. Birlikte siyaset yapmanın ve bunun içerisinde de bir hizmet kapısının açıldığı konuşuldu. Orada şunu anlattım; siz Türkiye'ye 10 yıldır büyük bir hizmet ettiniz. Önümüzdeki 10 yılda da bu hizmetin devam etmesi gerekir.
2023 hedeflerinin bu yüzyıla yayılması gerekir. Hiçbir şey talep etmeden, biz burada ne yapacaksak göreve hazırız, dedim. Ben partimden sadece referandumda "Evet" dedim diye ihraç edilmişim. Arkadaşlarımın bir bölümü de ihraç edilmiş. Ülkede her iki oydan birini alan ülkenin başbakanı, kudretli bir lideri diyor ki, biz ihraç edilen bu adamı almak istiyoruz. Bu benim için onurlu bir şeydir. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, orada bir şey beklemekten veya bana bir şey teklif edilmesinden bile hicap duyarım.
"MUHALEFETTEYKEN ELEŞTİRDİĞİMİZ DE OLDU"
Soylu, izleyicilerden gelen "Demokrat Parti Genel Başkanı iken AK Parti'yi eleştiriyordu. Bugün ne değişti?" yönündeki sorulara ise şöyle cevap verdi: Siyasette muhalefetin bir tek amacı vardır; iktidarı daha iyi çalışmaya yöneltmek. Ne var ki, bizim de eski Türkiye muhalefetinin alışkanlıklarına kapıldığımız olmuştur. Yani sadece iktidarı alaşağı edebilmek için bir şeyleri söyleme şeklinde muhalefet etmişliğimiz olmuştur.
Ama benim yaptığım muhalefetin yüzde 90'ı pozitif muhalefettir. Bu, demokrasinin, ekonominin daha ileri gidebilmesini sağlamak adına yapılmıştır. Kürsü şehvetinin getirdiği sözler vardır. Bugün de olabilir, yarın da olabilir. Onlarla ilgili bugün bakılması gereken şey, bugün Türkiye'nin neye ihtiyacı olduğudur. Ayrıca insan değişen, gelişen bir varlıktır. AK Parti'nin kapatılma sürecinde ortaya koyduğum tavır çok nettir. Benim partimin içinde AK Parti'yi eleştirmiyorum diye tepki gösterenler oldu.
"DP'NİN BAŞINDA DA OLSAM KABUL EDERDİM"
Şunu çok net söylüyorum ki, Demokrat Parti'nin başında da olsaydım bugünkü teklifi yine kabul ederdim. Birlikte siyaset yaptığım arkadaşlarım da benimle aynı fikirde. Savrulmanın anlamı yok. Türkiye'nin önünde çok kritik yıllar var. Ayrı ayrı, küçük siyasi partilerde bulunmaya Türkiye'nin katlanacak gücü yok artık. Eğer burada Türkiye'nin geleceğine bir tuğla konuluyorsa biz de buna katkıda bulunmalıyız.
"MEVKİ, MAKAM DERDİNDE DEĞİLİM"
Siyasetten beklentim; Türkiye'nin, başbakanının eli cebinde, tek başına rahat rahat dolaşabileceği bir ülke olmasıdır. Önemli olan sokağa çıktığınızda Allah rızası için birinin size sarılıp sarılmadığı, 'siz iyi bir insansınız' deyip demediğidir. Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, dünyanın en büyük makamı budur. Bütün makam ve mevkiler geçicidir, önemli olan milletin gönlünde yer almaktır.
"ERDOĞAN ORTADOĞU MESELESİNE ÇOK HAKİM"
Görüşmemizde bir Ortadoğu analizi yaptı, inanın keşke bana yaptığı analizi bütün Türkiye dinleme imkanına sahip olabilseydi. Oradan çıkarken, "Ülkenin böyle bir başbakanı varken siyaset yapmamıza gerek yok. Allah razı olsun" düşüncesiyle çıktım. İşin doğrusu bu. Neden Suriye meselesi var, neden Lübnan, Irak önemli? Neden İran öbür tarafta, aslında Mısır Devlet Başkanı ne demek istedi? Türkiye buradaki pozisyonunu nasıl tutmalı? Diğer ülkeler hangi pozisyonda? Tüm bunları çok net bir şekilde anlattı. Bunlar bana özel ama şu kadarını söyleyebilirim ki, çok rahat bir şekilde çoluk-çocuğumuzun yarınını emanet edebileceğimiz bir fikri zemini, aklı, Türkiye'nin geleceğini yönetmeye talip olan anlayışı orada çok net bir şekilde görebildim. Türkiye tesadüflerin ülkesi değil. Dış politikada ipin ucu kaçmış değil, durum tam tersi...
"PKK BATI İLE İLK KEZ TERS DÜŞTÜ
Programda, Beytüşşebap'ta şehit düşen askerlerin ailelerine başsağlığı dileyen, yaralılara da "Geçmiş olsun" dileklerini ileten Soylu, bu saldırıların, terör örgütünün iyice köşeye sıkıştığını ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye'nin, terör meselesinin üzerinden rahatlıkla geleceğine inandığını belirten Soylu, şöyle devam etti: "Daha önce bu hadiselerin ardından gelen 'Kararlılığımız sürecektir' açıklamalarına kızardım.
Bu açıklamalar bana, cereyan eden olaylardan daha ağır gelirdi. Samimi bir duruş, bizden bir söz olmadığı kanaatini taşırdım. Fakat bugün hem Türkiye'yi, hem dünyayı, hem bu olayları takip ediyoruz; ben PKK'nın çok uzunca bir süredir ilk kez çaresizlik içerisinde kaldığı düşüncesindeyim. Çünkü ilk kez yıllarca kendisini lojistik olarak destekleyen, kurmay olarak akıl veren organizasyonlarla ters düşmüştür. Bu, tarihte ilk kez olmaktadır. Allah bugün devleti idare edenlerden, hükümetten razı olsun.
Türkiye'de bu mesele çabuk anlaşılabilir, esnek bir şekilde politika oluşturulabilir bir hadise değildi. PKK ilk kez Batı ile; yani Avrupa ve ABD ile ters düşmüştür. Eskiden özgürlük, temel hak ve hürriyetler bağlamında bir söylemden yola çıkıyorlardı. Batı da böyle bir meseleye her zaman sıcak ve romantik bakıyordu. Türkiye'nin fazla güçlenmemesi için bunu bir manivela olarak kullanıyorlardı. Ne var ki Suriye meselesinde PKK Suriye ile kol kola girdikten sonra Batı ile ayrışmasını ortaya koydu ve tam tersi kampa düştü.
"PKK'NIN SIKIŞTIRILMASI ORTAK AKLIN GÜCÜ"
İleri hedefleri olan, bölgede sürekli devam etmeyi arzulayan bir örgütün, dünyada işleyen sistemin tarafında değil, sınırlı güce sahip bir tarafta yer alması akıl alır gibi değil. O bloğun galip gelme ihtimali yok. PKK bu kapana sıkışmak istemezdi. Türkiye, PKK'nın Suriye ile ilgili bu hamlesini gördükten sonra, buna göre strateji izledi. Bugüne kadar olan süreç ile bugünkü süreç arasında hem eylem biçimleri açısından, hem kurmay aklı açısından çok ciddi farklar söz konusu.
PKK yıllarca belki de Türkiye içerisinde uygulanan psikolojik harekatı, bölgedeki gelişmeler üzerinden Türkiye'ye uygulamaya çalışıyor. Bugünkü durumu, Türkiye'nin meselede son noktaya geldiği an olarak görebiliriz. Bunu da sivil yönetimin, askeri yönetimi kontrol ettiği ve emri sivil yönetimin verdiği anlayışın belki deen önemli kazanımını burada görüyoruz. Bu sadece askeri değil, aynı zamanda bir siyasi akıl mücadelesidir. Ben burada çok ciddi bir siyasal akıl işlediği kanaatindeyim.
"KCK DAVASININ ÖNEMİ ŞİMDİ ANLAŞILIYOR"
Arap sokaklarındaki demokrasi girişimini Türkiye'ye taşımak istediler fakat bundan 7-8 yıl önceki Kürt kamuoyunun desteği yok. PKK'nın talimatlarına uyan bir yapıyı görmüyoruz. Böylece KCK davasının da önemini bugün daha iyi anlıyoruz.
"PKK DA BÖLÜNÜYOR"
Karayılan ve Bahoz arasındaki makas tesadüf değil. Türkiyeli Kürtlerden, Suriyeli Kürtlere yönelik bir hamledir. Türkiye bunu da çok iyi okudu. Bunun üzerine siyasi akıl inşa etmeye başlayınca, PKK ve onun üzerinden bu işleri yönetmeye çalışan unsurların rahatsız olduğunu görüyoruz..
AKİL ADAMLAR HAMLESİ AKILLICA
"Bu, Türkiye'nin çok uzun zaman önce yapması gereken bir hamleydi. Bu adım bölgeye rahatlık getirir. Ancak, ayrılıklar üzerinden Türkiye'yi yönetmeye yönelik aklı, sadece siyasetin gücü ile dönüştüremezsiniz. Burada bir tek siyasete değil, herkese önemli görevler düşüyor. Türkiye'de 'adanmış adam' sayısı çok az. Kendisini memleket için feda edecek insanlara ihtiyaç var.
BAŞBAKAN'A TEŞEKKÜR BORCUMUZ VAR
"Bizler Demokrat Parti misyonundan gelmiş insanlarız. Başka bir siyasi partiyi hiç tanımadım. Hastalığı ile ilgili "Geçmiş olsun" ziyaretimde kendisine teşekkür ettim. Çünkü idam sehpasındaki Menderes fotoğrafı bizim için kıymıktır. O gün cuntacıların ona yaptığı eziyetleri içimizden atmamız mümkün değil. Allah'a şükür ki son 10 yıldır bunların hepsi ile ilgili kafamızdaki her şeyi attık. Ne gerekiyorsa yapıldı. Darbe yapmak isteyenler de, Yassıada'da Demokrat Partililere eziyet ve hakaret edenler de bugün Silivri Cezaevi'nde. Bu bir düşmanlık değil, hakkın ve adaletin teslimidir, ilahi adalettir. Ne yazık ki bunda bizim gibi Demokrat Partili kadroların çok az emeği olmuştur ya da hiç olmamıştır. Bu sebeple Başbakan'a o tarihte o teşekkürü yaptım. Belki de bizi tarihsel bir rövanştan, hukuka uygun olarak aldı.
"GERİ DÖNÜŞTEN KORKMALIYIZ"
Nuh Albayrak'ın, "Değişim kurumsallaşmadığı için bir gün her şey tersine dönebilir" yolundaki görüşleri hatırlatması üzerine ise Soylu "Bu korku bizde olmalı. Antidemokratik süreçten kurtulmak kolay değildir. Çünkü 80 yıldır bizi yüklüyorlar" değerlendirmesinde bulundu. (TGRT Haber)
SON VİDEO HABER
Haber Ara