WikiLeaks her şeyi nasıl berbat etti?
Gelgelelim WikiLeaks ’in 2010’dan beri tarafsız bir aktarım sistemi olduğunu söylemek zor.
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-23 11:58:44
WikiLeaks , bir zamanlar hükümet gizliliğinin üstesinden gelmenin ve ‘online’ eylemcilerle gazetecilerin elini güçlendirmenin heyecan verici masalıyken, artık diplomatik dokunulmazlık, Britanya-Ekvador ilişkileri ve İsveç ’in tecavüz yasaları gibi alakasız konuların damgasını vurduğu bir hikâye. Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’nde bir arka odaya tıkıldığı ve şişme yatakta uyuduğu söylenen Julian Assange ’ın, kirli çamaşırları ortaya döken internet sitesini altı yıl önce kurarken aklındaki senaryo herhalde bu değildi.
Ekvador’dan sığınma hakkı alan ama gitmesi imkânsız görünen Assange, uluslararası yasal belirsizliğe sıkışırken ve WikiLeaks de parasal sorunlara, servis almasını önleyen saldırılara rağmen ayakta kalmaya çalışırken, bu noktaya nasıl gelindiğini oturup düşünmeye değer. Birkaç yıl önce kendisinin gazeteciliğin geleceği olduğunu çığıran ve bir süre bu iddiasını inandırıcı kılan bir örgüt, nasıl oldu da tek bir adamın pembe dizisi haline düştü? Geriye dönüp baktığımızda, bir dizi kilit önemde taktik hatanın WikiLeaks ’i açmaza sürüklediğini görüyoruz.
WikiLeaks : Tek adamlık şov
Hatalardan biri, WikiLeaks ’in zamanla tek bir adamın, yani Assange’ın siyasi gündemiyle özdeşleşmesi. ‘Collateral murder’ (Tali cinayet) videosu, ‘Afghanistan war logs’ ( Afganistan savaşı günlükleri) ve elbette ABD Dışişleri Bakanlığı’nın on binlerce gizli yazışmasının sızdırılmasının Amerikan hükümetinin şimşeklerini çekeceği aşikârdı. Assange, siteyi, ABD karşıtı değil, evrensel olarak gizlilik karşıtı olarak tasarladığını ve adil olmak için sırf ABD ’yi hedef almadığını iddia etti. Uluslararası dikkatleri üzerine çeken ilk büyük sızıntısı, Kenya hükümetinin yolsuzluklarını gözler önüne seren bir rapordu. Ve bilhassa Britanya’daki East Anglia Üniversitesi araştırmacılarının ‘Climategate’ (İklimgate) e-postalarının yayımlanması vakasındaki gibi, sol politikalardan saptığı da oldu.
Gelgelelim WikiLeaks ’in 2010’dan beri tarafsız bir aktarım sistemi olduğunu söylemek zor. Neredeyse tüm büyük operasyonları, Amerikan hükümetini ya da şirketlerini hedef aldı. Hükümetin yazışmaları yayımlandığında, amacın, ‘ ABD ’nin kamusal kişiliğiyle kapalı kapılar ardında söyledikleri arasındaki çelişkileri’ ortaya çıkarmak olduğu açıklanmıştı. Buna rağmen temmuzda Suriye hükümetinin yazışmaları yayımlandığında, Assange’dan, “Belgeler hem Suriye hükümeti hem de Suriyeli muhalifler açısından utanç verici” açıklaması geldi. Tam da Esad’a karşı isyanda 14 binden fazla kişinin öldüğü zamanda...
Televizyonda ‘The World Tomorrow’ (Yarın Dünya) adında sohbet programı yapması da itibarını arttırmadı. İlk bölümde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’la köşeye sıkıştırıcı sorular yöneltmeksizin mülakat yaptı. Rus hükümetinin finanse ettiği RT (eski ‘Russia Today’) kanalında yayınlanması da pek hayırlı olmadı. Ve kaderin cilvesine bakın ki, baş şeffaflık savunucusu, akıbetini, ‘World Tomorrow’a katılmış ve basın özgürlüğü sicili mükemmel sayılamayacak Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa’ya emanet etti.
ABD hükümeti, Assange’ı hep tehdit olarak görmüş olabilir ama tümüyle Amerikan karşıtı olarak etiketlenmeye müsait olmasaydı, çok daha fazla Amerikalı onun sözlerini dinlemek isterdi. Hükümetlerinin dış politikasını sert biçimde eleştiren Amerikalılar bile, ‘mevcut ABD rejiminin tümüyle ortadan kaldırılmasını’ çabuklaştırma sözü veren bir adamla aynı safta yer almakta zorlandı.
Assange, çifte standart suçlamasıyla mücadele etmek için Çin veya Rusya gibi ABD ’ye hasmâne hükümetlerin bazı belgelerini sızdırabilirdi. Ekim 2010’da Rus gazetesi İzvestiya’ya verdiği mülakatta, “Elimizde Rusya’yla ilgili uygunsuz belgeler var, hükümetiniz ve işadamlarınızla ilgili... Ama bizim istediğimiz kadar çok değil. Bu belgeleri tez zamanda yayımlayacağız. Rusya’yla ilgili pek çok belge aktaran Amerikalılardan yardım aldık” demişti. Ama ‘Kremlingate’ hiçbir zaman hayata geçmedi; demek ki, ya WikiLeaks için önemi yoktu ya da Assange blöf yapıyordu.
Reklamda aşırıya kaçmak
Sitenin sızıntı vaatlerini yerine getirmemesi kadar yerine getirdiklerinin reklamını yapmakta aşırıya kaçması da Assange’ın çalışmalarının bir diğer alameti farikası. Bu yıl WikiLeaks , Amerikan hükümetiyle işbirliği içinde yasal çerçevenin dışında faaliyet gösteren ‘özel CIA’ diye takdim ettiği küresel istihbarat firması Stratfor ’un 5 milyondan fazla e-postasını yayımladı. Gerçekte bu e-postaların ortaya çıkardığı bir şey varsa, o da yere göğe konulamayan firmanın, kendini müşterilerine pazarlarken, bilgiye erişim ve uzmanlık düzeyini abartmış olduğu.
WikiLeaks ’i taçlandıran başarı olan ‘Cablegate’ (Yazışmagate) bile, ABD Dışişleri’ni utanç verici duruma düşürüp, ABD ’nin kimi bilgi kaynaklarını tehlikeye atmasına rağmen, Amerikalı diplomatların işlerini hallederken kullandıkları alçakça yöntemlerle ilgili pek bir şey ortaya sermedi. Amerikalı yetkililerin kamuoyuna yaptığı açıklamalardan biraz daha fazlasını bildiklerini gösterdi en çok. Evet, Tunus’u yöneten siyasi hanedanlığın yolsuzluklarını aktaran yazışmalar, ülkede protestoların patlak vermesine yol açan etkenlerdendi, ama WikiLeaks ’in, “ Arap Baharı bizim çalışmalarımızın doğrudan sonucudur” iddiasına ancak kargalar güler.
WikiLeaks ’in gizli enformasyonları ele alma biçimi de güvenilirlik sınavını geçemedi. Söylentiye göre Assange, 2009 tarihli bir e-postada kazara BCC yerine CC alanını kullanınca, örgütün ilk 58 destekçisinin isimlerini birbirlerine açık etti. ABD hükümetinin yazışmalarını sızdıran kişi olmakla suçlanan Bradley Manning’in tutuklanmasına yol açan olaylar zinciri bununla başlamış olabilir. WikiLeaks , tacının mücevherlerini kontrol altında tutmayı da beceremedi.
Amerikan yazışmalarının, Aralık 2010’da yaptığı orjinal yayım anlaşmasına dahil olmayan bir Norveç gazetesine sızmasına izin verdi. Söylentilere göre Assange, İzlandalı bir gönüllüye arşivin tamamına erişim izni verdi. Nihayetinde medyadaki orijinal yayım ortaklarına sırtını dönen WikiLeaks , kaynakların isimlerini redaksiyondan geçirmeksizin tüm arşivi yayıma soktu ve böylece Amerikalı yetkililere güvenip sırları açıklayan muhaliflerin kimliklerini açık etti.
WikiLeaks savunucuları, anaakım medyanın örgüte düşmanca muamelesinden şikâyetçi. Ama WikiLeaks , orjinal medya ortaklarıyla ilişkilerini bozarak, kendi kendini medyanın diline düşürdü.
Gelgelelim en büyük sorun, WikiLeaks ’in, Manning’in, Assange için dediği gibi ‘beyaz saçlı deli Avustralyalı’ ile çok fazla özdeşleşmesiydi. Liderinin cinsel saldırıyla suçlanmasının bir örgüte faydasının dokunduğu pek görülmedi; yine de örgütün kamuoyu karşısındaki yüzü Assange olmasaydı, WikiLeaks bu suçlamalara rağmen hayatta kalabilirdi.
Wired dergisinin ele geçirdiği ‘chat’ kayıtlarına göre Assange, İzlandalı gönüllü Herbert Snorrason’a, “Ben bu örgütün kalbi ve ruhuyum, kurucusu, sözcüsü, orijinal şifrecisi, organizatörü, finansörü ve geri kalan her şeyiyim. Benimle sorunu olan defolup gitsin” diye yazmış. Assange’ın pek çok eski müttefiği gibi tam da bunu yapan Snorrason, Wired’a, “Julian’ın becerikli insanları örgütten uzaklaştırdığına inanıyorum” dedi. Ayrılanlar arasında Alman sözcü Daniel Domscheit-Berg de var, kendisi giderken yayımlanmamış 3500 belgeyi sildi, rakip site kurdu ve Assange’ın en sert tenkitçilerinden biri oldu.
Ya Assange olmasaydı?
WikiLeaks , 2010’da aylar boyunca, uluslararası siyasetteki en heyecan verici hikâyeydi; medya ve okurlar her gün kalp çarpıntısıyla yeni ifşaatları bekliyordu. Damla damla akacak 250 bin diplomatik yazışma varken, ilaveten Assange’ın çok gizli sırlar imparatorluğundan daha da fazlasının sızacağı farz edilirken, WikiLeaks hakiki bir oyun değiştirici gibi görünüyordu. Anaakım medyanın anonim çevrimiçi sızdırıcılarla aynı seviyeye gelmesinin yıllar alması kaçınılmaz gözüküyordu. Ama öyle olmadı. Tez zamanda anlaşıldı ki, yazışmaların çoğu etliye sütlüye dokunmuyordu.
WikiLeaks ’in bol bol reklamını yaptığı diğer sızıntılar da – Stratfor , Suriye- kimseyi etkilemedi. Ve bizzat WikiLeaks , sitenin misyonuyla hiçbir ilgisi olmayan bir davayla devre dışı kaldı. Assange itici gücü ve kamusal yüzü olmasaydı, WikiLeaks daha güvenilir ve başarılı bir ifşa sitesi olabilir miydi? Bunu asla bilemeyeceğiz. Ama Ekvador’un büyükelçiliğindeki gerilim nasıl biterse bitsin, dünyanın en hassas sırlarının muhafızları bugün kendilerini iki yıl öncesine göre çok daha rahatlamış hissediyor. (radikal)
Haber Ara