Dolar

34,8748

Euro

36,7125

Altın

3.040,66

Bist

10.115,82

Esed rejimini tanıyor muyuz?

Suriye’de silahlı direnişin yanında aynı zamanda enformasyon savaşı yaşanıyor.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-15 14:33:12

Esed rejimini tanıyor muyuz?

TİMETÜRK / Umut İslam Ayar

Suriye'de 17 aydır Esed yönetimi tarafından bir vahşet yaşanıyor! Kan ve gözyaşının öfkeye dönüştüğü ve zalim rejime karşı intikam yeminlerinin edildiği bir ortam.

Bugünden itibaren resmi rakamlara göre rejimi katliam bilançosu 23 bin ölü, 100 binlerce göç ve yaralılar ve telef olmuş evler ve açlık ve mağduriyet…

Sadece bugün değil Hafız Esed dönemi de bu yoğunlukta çatışmaların ve baskı politikalarının olduğu bir dönemdi. Bugün Ortadoğu İntifadaları ile başlayan “uyanış süreci” yıllardır baskıcı ve diktatör rejimler tarafından sindirilmiş işkence ve faili meçhullerin normalleştiği bir ortama karşı toplumun “yeter artık” demesinden başka bir şey değildir.

Şiddet ve baskı ortamının en düşük ve en şiddetli (Suriye) yaşandığı bu ortamlarda kardeşlerimizin yaşadığı dramdan ne kadar haberdarız sormak lazım. Daha öncesinde böyle bir gündeme sahip olmayıp, intifada süreci ile -zorunlu bir ilişki kurulduğundan haliyle “marejinal, sözde “adil” yaklaşım arayışları bugün Esed katliamı görmezden gelip Özgür Suriye Ordusunu Suriye halkının direnişi mahkum eden argüman arayışına çıkılmış!

Zalim Esed rejiminin  17 aydır Suriye halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlar için tek söz söylememiş! Diri, diri gömülen çocuklarının hesabının sorulması gerektiğine dair tek çaba harcamamış insanların bir video üzerinden vicdan muhasebesi yapması elbette iyi niyetli ve anlaşılacak bir durum değil!

Zira, sadece youtube'da az bir süre dahi olsa gezerseniz yaşanan katliamların ne kadar vahşi bir boyuta ulaştığını ve nasıl zalim politikalar uygulandığı görülecektir.

Suriye'de silahlı direnişin yanında aynı zamanda enformasyon savaşı yaşanıyor. Esed destekçisi ve lobiclerin ısıtıp ısıtıp topluma ÖSO'yu karalama adıyla sudukları görüntüler 10 tane ise bunun aksini kanıtlayacak ve katliamları tüm çıplaklığıyla gözler önüne serecek binlerce görüntü ve bilgi var.

Bunları görmeyip uç marjinal birkaç video üzerinden bölge direnişini değerlendirmek elbette ne anlaşılır nede içerisinde iyi niyet barındıran bir durum.

Tüm bunları neden söyledim diye soruyorsunuzdur şimdi. Bugün, Cüneyt Özdemir'in Radikal gazetesinde "Özgür Suriye Ordusunu yakından tanıyalım" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yayınladığı yazıda muhaliflerin balkondan attığı Esed askerinin ne kadar “vahşi” bir tablo olduğu kabul edilemez olduğu üzerinden tespitler yaparak.

Ortada "şiddetli vahşi ve ne yaptığını bilmeyen topluluklar olduğunu"  “aslında bunlar masum değiller” gibi bir mantık örgüsü üzerinden tespitler yapıyor

İşte onları “lüx otellerde toplantılar yapan düzgün adamlar” olarak biliyorduk, meğer değillermiş gibi derin imaların taşıdığı bence hakkaniyet ve adalet ölçüsünü kaçırmış yazısında Suriye'de yaşanan katliama dair tek laf dahi etmemiş!

Cüneyt Özdemir'in yazısından bir bölüm :

"Radikal dincisinden psikopatına yok yok" 

“Evet, bu... Aralarında canla başla savaşan Türkmenler var. Rocker'lar var. Kolları ciletlenerek çizik çizik psikopat hapçılar var. Hayatta hiçbir şey olamayıp 8 yıl hapiste kalan dünün mahkûmu bugünün savaşçıları var. Radikal İslamcılar var. Kendilerini El Kaideci olarak tanıtanlar var. Yağmacılar var. Gördüğü ilk Alevinin ‘gırtlağını keseceğim' diyen de var. Rejim yıkıldıktan sonra özgür bir ülke düşleyen de var.”  Yazının tamamını okumak için tıklayın

Buda olayı spekülatif argümanlar üzerinden gördüğünü bölgeye, bölge siyasetine dair pek bir gündemi olmadığını gösteriyor. Açıkcası Cüneyt Özdemir'in böyle bir yanılgı içerisine düşmesi kötü bir durum! Zira dışarıdan daha adil ve demokrat bir imaj çiziyor! Fakat ne yazık ki, bu demoratlığı ve adilliği Suriye meselesinde gör(e)medik!

Esed rejimini tanıyor muyuz?

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye'de konuşlandırılan Fransız mandası en çok Nusayrilere yaradı. Fransız yönetimi ülkede azınlık olan Nusayrileri özellikle devlet kademelerine yerleştirmiş, böylece çoğunluğu oluşturan Sünnilerde bir rahatsızlık meydana getirmiş ve iki toplum arasına yapay bir düşmanlık tohumu ekmişti.

Pek çok Ortadoğu uzmanı Nusayrilerin, ülkenin siyasi ve askeri açıdan üst noktalarına ulaşmasının, gerçekte Suriye'nin 1946 yılında bağımsızlığını ilan etmesiyle başladığına dikkati çeker.

Baas iktidarı ile birlikte Suriye Müslümanları açısından zor bir dönem başlamış oldu. Çünkü yönetim Suriye nüfusunun %11'ini oluşturan Nusayri azınlığa geçmiş ve Nusayrilerin dışındaki tüm mezhepler iktidar kadrolarından uzaklaştırılmıştı. Kendilerini "Sosyalist Halk Demokrasisi" olarak tanımlayan baskıcı Hafız Esed yönetimi Suriye'yi kısa sürede bir istibdad ülkesi haline getirdi.

Tüm siyasi partiler kapatıldı, Baas partisinin savunduğu sosyalist ideoloji dışındaki tüm görüşlerin savunulması yasaklandı. Tüm İslami hareketlere kısıtlamalar getirildi. Bu hareketlerin liderleri tutuklanıp, çok şiddetli işkenceler altında hayatlarını yitirdiler. Uluslararası insan hakları teşkilatlarının raporlarında Esad döneminde Suriye Müslümanlarının büyük baskı ve zulüm gördükleri, Müslüman kadınlara tecavüz edildiği, erkeklerin akıl almaz işkence yöntemlerine maruz bırakıldıkları anlatılmaktadır.
Baas yönetiminin ilk hedefi İslami kimliğin yok edilmesi olmuştur. Bu amaçla on binlerce Müslüman sebep gösterilmeden tutuklanmış, şiddetli işkencelere maruz kalmıştır.

Çoğu idam edilmiş, büyük bir bölümü de kaybolmuştur. Kadınlara tecavüz, ölünceye kadar dövme, ayaklarından tavana asma gibi vahşi işkence yöntemleri uygulayan Hafız Esed yönetimi, bunun yanı sıra evlere baskınlar, camilere saldırılar, hakaretler, hiç bitmeyen tacizlerle Müslüman halkı yıldırmayı hedeflemiş ve bunda büyük ölçüde başarılı olmuştur.

Suriye Devlet Başkanı Esed'in Hama şehrinde gerçekleştirdiği katliam ise vahşetlerin en büyüğüydü. Bu şehrin yok edilmesinin tek nedeni, burada İslami hareketin çok güçlü olması idi.

Hafız Esed'in kardeşi ve zamanın Genelkurmay Başkanı Rıfad Esed, Şubat 1982'de bir gece vakti Hama'ya havadan ve karadan saldırı düzenledi. Saldırıya katılmak istemeyen askerlerin çoğu anında idam edildiler. 27 yıl süren katliam sonunda yaklaşık 40 bin Müslüman vahşice katledildi. Şehir ise adeta bir harabeye döndü.

Hafız Esed'in 30 yıl süren diktatörlüğü döneminde bunun gibi daha pek çok katliam ve vahşet yaşandı. Bugün hala Esad'in katliamlarından kaçan çok sayıda Suriyeli Müslüman, mülteci olarak yaşamını sürdürmektedir. Sadece Suudi Arabistan'da bir milyon civarında Suriyeli Müslüman bulunmaktadır.

Cüneyt Özdemir bu vahşeti gördü mü?

Beşşar Esed'e bağlı güçlerin Suriyeli muhalif bir Müslümanı toprağa diri diri gömdüklerinin yer aldığı aşağıdaki görüntü yaşananları gözler önüne seriyor.

Humus'ta boğazına kadar toprağa gömülmüş gence Esed'in askerleri hakaretler ve küfürler yağdırıyorlar. Nefes almakta zorlanan gence “Beşşar'dan başka ilah yoktur!” dedirtmeye çalışan askerlere genç, zorlukla nefes almasına rağmen “Ya Allah” ve “Allah'tan başka ilah yoktur!” nidalarıyla, kelime-i şehadet getirerek cevap veriyor.





Haber Ara