Aselsan ölümleri ile ilgili flaş gelişme
Başbakan Erdoğan Aselsan mühendisi Hüseyin Başbilen’in ailesinden gelen mektup üzerine, Başbilen’in ölümünün Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından soruşturulması talimatı verdi. Başbakan’ın bu soruşturmayla ‘intihar mı cinayet mi’ şüphesinin ortadan kaldırılmasını istediği ifade edildi
13 Yıl Önce Güncellendi
2012-08-14 06:49:02
Takipsizlik verildi
Aselsan’da uzak mesafede daha etkili bir kanas silahı, F-16 ve milli tank projeleri üzerinde çalışan mühendis Hüseyin Başbilen, 7 Ağustos 2006’da Ankara’da Pursaklar-Ayrancı yolunda aracının içinde bilekleri ve boğazı kesilmiş halde bulundu. Savcı Hasan Aykaç, 28 Kasım 2006’da İstanbul Adli Tıp Kurumu’nun 10 üyeden 7’sinin “intihar” dediği ve gerekçe olarak, “Otomobil içinde bir maket bıçağı bulunduğu, ‘Elveda’ başlığının yer aldığı intihar mektubu üzerindeki imzanın da Başbilen’e ait olduğu ve mektubun bir kopyasının Başbilen’in iş yerindeki bilgisayarında kayıtlı olduğunun” gösterilmesi üzerine takipsizlik kararı verdi.
Art arda ölümler
Ancak şüpheli ölümler Başbilen ile bitmedi. Aselsan’ın yan kuruluşu Mikes’te elektronik mühendisi olarak çalışan, F- 16 savaş uçaklarının modernizasyonuyla ilgili projelerde görev alan 29 yaşındaki Halim Ünal, 17 Ocak 2007’de Eymir gölünde başından vurularak ölmüş halde bulundu. Ünal’ın otopsisinde de “intihar ettiği” tespit edildi ve dosya kapatıldı. Bu olaydan 9 gün sonra, 26 Ocak 2007’de, Aselsan’da görevli bir başka mühendis Evrim Yançeken’in oturduğu binanın 6. katından düşerek ölmesi, Aselsan’daki mühendis ölümlerini “şüpheli” hale getirdi. Ergenekon dinlemelerine takılan Dr. Ümit Sayın ile Emin Gürses’in telefon görüşmelerinde Aselsan mühendislerinin ölümü ile ilgili cinayet kuşkusunu ortaya çıkaracak konuşmalar yapıldığının anlaşılması üzerine, dosya beş yıl sonra yeniden açıldı. Soruşturmayı yürüten savcı Veli Dalgalı, Başbilen’in otomobilindeki intihar notunda yer alan “Mektubun bir kopyası bilgisayarımda ve flash diskimdedir” ifadesi üzerine Başbilen’in Aselsan’daki odasında inceleme yaptı. Ancak mektup ve flash disk kayıptı. Ankara Adli Tıp Kurumu’nda olayı inceleyen 10 uzmandan 7’si olayın “intihar” olduğunu söyledi. Ancak 3 üye muhalefet şerhi düşerek Başbilen’in ölümünün, “boynunda 20 cm’lik bir kesik bulunan bir kişinin, bileklerindeki 6 cm’lik kesikleri yapmasının imkansız olduğunu” savundu. Savcı Dalgalı’dan sonra soruşturmayı Savcı Murat Demir devraldı.
Başbakan’a mektup
Savcı Demir, Başbilen’in ölümüyle ilgili yeniden Adli Tıp raporu istedi. Savcıya gelen raporda, “Bıçak darbesini önce boynuna vurduğu, ancak boynundaki atardamarın kesilmediği bunun üzerine sol bileğini de kestiği, aşırı kan kaybı nedeniyle öldüğü, vücudunda araç içerisinde mücadeleyi gösterecek izler olmadığı” gerekçesiyle olay için “intihar” denildi. Savcı Demir, o dönem olay yeri incelemesini yapan Astsubay Şükrü Karakuş ve Binbaşı Erkan Şakir’i ifadeye çağırdı. Karakuş, araçta bulduğu Başbilen’in mektupta bahsettiği flash diski, “Komutanım Erkan Şakir’e teslim ettim” dedi. Şakir ise, “Flash disk bana iletildi. Ancak ben de savcılığa teslim edilmesi talimatını verdim” dedi. İfadelerin çelişkili olması üzerine savcı, ekibin tamamının ‘tanık’ ve ‘şüpheli’ sıfatıyla dinlenmesine karar verdi. Süreç devam ederken Başbilen’in babası Vehbi Başbilen’in, Başbakan Erdoğan’a oğlunun ölümünün aydınlatılması için mektup gönderdi. Erdoğan da Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu devreye soktu. Teftiş Kurulu, bir ekip oluşturarak Başbilen’le birlikte Ünal ve Yançeken’in ölümlerini de inceleyecek.
SON VİDEO HABER
Haber Ara