Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Arıboğan: Türk-Kürt ittifakı olursa...

Nuh Albayrak'ın hazırlayıp sunduğu Türkiye Platformu programına konuk olan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

13 Yıl Önce Güncellendi

2012-08-14 13:51:44

Arıboğan: Türk-Kürt ittifakı olursa...

Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, TGRT HABER TV'de Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak'ın hazırlayıp sunduğu Türkiye Platformu programına konuk oldu. Terör ve uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Arıboğan, CHP Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılmasından, artan terör saldırılarına; İran ve Suriye ile gerginlikten Londra Olimpiyatları'ndaki hayal kırıklığımıza kadar pek çok konuda önemli değerlendirmeler yaptı. İşte Arıboğan'ın ilginç tespitlerinden satırbaşları...

NEDEN HÜSEYİN AYGÜN?

"Hüseyin Aygün, PKK ile aynı hatta duran bir milletvekili değil. Öncelikle bunu ortaya koymak lazım. Terör örgütü bir milletvekili kaçırdığı zaman bunun bir popülaritesi vardır. Kendi kanallarından bakıldığında, "Yanlış tavırlar sergileyen bir milletvekili tarafımızdan gözaltına alınmıştır" diyorlar. Tıpkı paralel bir devlet örgütlenmesi gibi, onların kafasındaki modele göre onu gözaltına alıyorlar, sorguluyorlar. Bu hem terör örgütünün kamuoyundaki görünürlüğünü artırıyor, hem de diğer milletvekillerine de gözdağı oluyor. BDP yerine diğer partilerde olduğunuz müddetçe bu riski göze almak zorundasınız baskısı yapılıyor.

SEBEP ELEŞTİRİ Mİ, KİMLİĞİ Mİ?

"PKK'nın demokratik bir kültürü olduğu söylenemez. Çıkıp eleştirmek mümkün değil. Sayın Aygün'ün de zaman zaman eleştirileri söz konusu. Alevi-Kürt kimliğini barındırdığı için önemli bir sembol. PKK, o sebeple Aygün'e yönlenmiş olabilir."

PKK'NIN SON ÇIRPINIŞLARI MI?

"Bu bir psikolojik savaş. Karşı taraf ben varım derken, öbür taraf da buna karşı bir söylem geliştiriyor, 'Siz bittiğiniz için bütün yolları tüketiyorsunuz. Sonunda elinizde kalan hiçbir şey olmayacak. Bunlar son çırpınışlar' diyor. Tabii söylemleri de tüketmemek lazım. PKK çok uzun süredir Türkiye'nin gündemini işgal ediyor. Teröre bir günde son vermek mümkün değil. Ayrıca PKK gibi çatallanmış, farklı hatlarda gelişen yapılarda örgütün bir kanadını bertaraf etseniz bile öbür kanat size karşı mücadeleye devam edebiliyor.

"ORDU GİBİ GELEN TERÖRİSTLER DIŞARIDAN"

"Türkiye örgütün siyasi uzantısı olan kanatta bazı önlemler almaya başlıyor. Aslında İmralı-BDP çizgisinde Türkiye daha etkin. Halk, Şemdinli'de de katılmadı olaylara. Son saldırılar daha çok dışarıdan gelen teröristlerce yapıldı. Onların stratejisi daha farklı. Ordu gibi geliyorlar. Bunun için hükümet İran'ı, Suriye'yi suçladı. Böyle durumlarda örgütün son çırpınışlarıdır demek insanları bıktıran bir şey. Açıkça insanlara doğru şeyleri anlatmak lazım. Ne ile muhatap olduklarını anlasınlar. Ortadoğu'da kan gövdeyi götürürken, Suriye'de bir günde 150 kişi ölürken, Irak'ta her gün bombalar patlarken bunların Türkiye'ye yansımaması mümkün değil. Çünkü Türkiye'nin içindeki bütün çatışmaların kökleri zaten oradan geliyor. Bu kadar kontrolsüz, istikrarsız bir alanda buraya bir şeylerin sıçramaması mümkün değil."

KÜRTLERİN HAKLARI VERİLİNCE TERÖR BİTER Mİ?

"Bir ateş çemberinin içindeyiz. Bitsin artık bu gözyaşı demek, boşuna. Ne yaparsak yapalım, bitmez. Bugün her istenileni yapın, fark etmez. Mesele Türkiye'nin vereceği anayasal ya da hukuksal bazı haklarla bitecek gibi değil. Diyelim ki bir liste yapılsın, siz de hepsini yapıyorum deyin, aynen devam eder. Çünkü mesele o haklarla ilgili değil. Dış dünyanın çok önemli bir değişim sürecine girdiğini görüyoruz ve Türkiye, siyaseten sürekli PKK kanalı ile hizaya sokulan bir ülke."

PKK HANGİ ÜLKELERDEN DESTEK ALIYOR?


"PKK'nın farklı kanatları, dünyanın farklı devleri tarafından kullanılıyor. ABD ve İsrail'in kullandığı kanatlar ile Rusya-İsrail-İran'ın kullandığı kanatlar aynı değil. Ne halk, ne devlet, ne de PKK kendi içinde kimin, kimler tarafından kullanıldığını biliyor. Örgüt kendi içinde çok merkezli. İmralı var, Kandil var, Suriye var. Teröristlerin ordu gibi gelmesinden dışarıdan gönderildikleri anlaşılabiliyor. Nitekim terör örgütünün üçte ikisi dışarıdan gelenler oluşturuyor. Ayrıca istihbarat servisleri de burada."

PKK NEDEN ARAÇ OLARAK KULLANILIYOR?

"Ortadoğu'daki denklemin en önemli parçalarından biri, Türkiye ile Kürtlerin ilişkisinin nasıl şekilleneceği. Kürt meselesi sadece Türkiye'nin iç sistemi ile ilgili bir konu değil. Kürt meselesi zaten özünde uluslararası bir meseledir. Yani Türkiye'nin kendi Kürtleri ile meselesi vardır, kalanı onu ilgilendirmez diye bir şey yoktur. Bu bölgede yaşayan tüm Kürt halkı aslında birbiri ile bağlantılı ve akrabadır. Coğrafi olarak birileri gelmiş, bir sınır çizmiş. Aslında bu sınırlar Türkiye'nin inisiyatifi ile de çizilmemiştir. Aslında Türkiye Cumhuriyeti Misak-ı Milli derken, Kürtsüz bir vatan düşünmemiş. Sonra bazı bölgeler İngilizler tarafından petrol olduğu için bölünmüş.

Ve o sınırlar çizilirken, ileride bir araya gelemesinler diye mayınlar döşenmiş, korku duvarları örülmüş. Korkuların bazen gerçekle ilgisi olmayabilir. İlla rasyonel temelleri olması gerekmez. Türkiye'ye bir şey aşılanmış. Deniyor ki, Kürtler eğer kendi varlıklarını korurlarsa, birleşip devlet olurlarsa bizi bölerler. Bu bizim mutlak olarak kabul ettiğimiz bir ön değerlendirme. Bu bize işlenmiş artık, sorgulamıyoruz da. Bu bize öğretilmiş bir şey."

"HAKKARİ'YE GİTMEYİZ DE, VERMEYİZ DE"

"Neden Türkiye bölünecek, neden Kürt vatandaşlarımız ayrılmak isteyecekler? Mesela İstanbul'da yaşayan bizler, Hakkari'ye gitmeyiz. Turistik amaçla da gitmeyiz, okumaya da. Hayatımızda Hakkari'ye gitmek gibi bir beklenti yoktur ama Hakkari bizden gitmesin diye canımızı veririz. Hakkari'de yaşayan çocukları düşünün. Bütün hayalleri İstanbul'a gelip okumaktır, yer edinmektir. Milyonlarca Kürt Türkiye'nin batısına göç etmiş durumda ama düşünüyoruz ki onlar bölünmek istiyor. O İstanbul'u istiyor aslında ama tam tersine bir diyalog gelişmiş. Benim görebildiğim kadarıyla ayrılmak diye bir şey yok fakat başka bir sistem içinde bir arada yaşama isteği var. Haklarının, kimliğinin tanınırlığı çerçevesinde."

"BİR GÜN KERKÜK'Ü, MUSUL'U İSTEMEYEBİLİRİZ"


"Şunu da söylemek istiyorum; Türkiye'nin bölünmesi, etki alanı bakımından gelişmesini de hedefleyen bir coğrafi düzenlemeyi getirebilir. Fakat bizde travmalar var. Osmanlı'nın yasını tutamamış bir milletiz. Parçalanmış ülkemiz. Ondan sonra bize kalan coğrafi alanda narsist bir yükleme de yapılmış. Milliyetçi kesim yıllarca Musul'u, Kerkük'ü almaktan bahsetti. Musul ve Kerkük ahalisi Türkiye'ye gelip de 'ben size katılmak istiyorum' dediğinde, aynı halk 'Aman dur, nereye geliyorsun?' diyebilir. Psikolojik bir sorun var. Bizim toplum olarak, korkularımız başta olmak üzere, neyimiz varsa ortaya döküp, toplu bir terapiye girmemiz gerekiyor. Nedir bizi birbirimize düşman eden? O ne demek istiyor, biz niye anlamıyoruz ne dediğini?"

ŞAYET PKK OLMASAYDI...

" Türkiye bütün bu tarihsel geçmişe dönüp, hesaplaşma sürecinde eğer PKK diye bir faktörle karşılaşmamış olmasaydı, müthiş bir Kürt-Türk birlikteliğine doğru gidilirdi. PKK olmasaydı, Kürt meselesi bir bölünme hadisesi olarak algılanmazdı. PKK bu travmayı sürekli olarak körükleyen araç haline geldi. PKK olmasaydı Türkiye zaten Avrupa Birliği süreci içinde hiç aklına gelmemiş olan o Kürt meselesini tanımlamak zorunda kalırdı. Son 10 yıldaki sürece baktığınızda da böyle, NATO sürecine baktığınızda da. NATO, demokratik olmayan bir ülkeyi bünyeme almam, diyor. Dünyadaki bütün normlar demokratikleşme, kimliklerin tanınması, inançların, etnik kimliklerin gündeme getirilmesi üzerine kurulu. Bu bir dünya trendi. Zamanın ruhuna karşı çıkamazsınız. Artık başka bir dünyada yaşıyoruz. Olaya askeri söylem içinde bakan ülkeler bakın ne hale geldi. Türkiye bu anlamda kendi içinde büyük aşama kaydetti. PKK olmasaydı, meşru siyasi zeminlerde çok yol alınmış olurdu."

"PKK KORKUSU VATANDAŞA DEVLETİ SAHİPLENDİRİYOR"

"Devletin hakkını gaspettiği ya da baskı uyguladığı tek kesim Kürtler değildi. Solculara da, İslamcılara da, Alevilere de eziyet edildi. Kendisini devletin tanımladığı üniform vatandaş tipinin dışında kalan herkes aynı baskıyı gördü. Normalde böyle bir devleti kimsenin beğenmemesi lazım. Şimdi bir kısmımız onu sahipleniyor. Bir sürü faili meçhul var, insanların haklarını korumamış, yasalarda ayrımcılıklar yapılmış, devletin kasası boşaltılmış. O dönemi bile sahipleniyor insanlar. Neden? Çünkü PKK korkusu var. Yani öyle bir travmatize etmiş ki Türkiye'nin ruh halini, yol alamıyorsun. Bu kimin işine geliyor?"

"TÜRK-KÜRT İTTİFAKI OLURSA."

"Türkiye'nin Kürtlerle beraber Ortadoğu'nun kalbine kadar bir bıçak gibi ittifak alanı oluşturduğunu düşünün. Ticaret yaptığını, ekonomik gelişme sağladığını, petrolünü almak için kimseye bağlı olmadığını, uygun fiyatlarla, karşılıklı ekonomik ilişkilerle petrolünü garantilediğini düşünün. Bugün İran'la aranız bozuldu mu vanayı kapatıverir. Böyle bir şey olmadığını düşünün. Türkiye için müthiş bir özgürlük alanı olacak. Engellenmeye çalışılan bu."

TÜRKİYE TERÖRE KARŞI NE YAPMALI?

"Üst üste binmiş iki sorun var. Biri kronik Kürt meselesi, diğeri akut olarak terör meselesinin şiddetlenmiş hali. Irak'tan, İran'dan, Suriye'den gelen ateş bulutunu Kürt meselesinden ayırmak lazım. Bu akut meseleye askeri önlemlerle set çekersiniz. Bunlarla dövüşülecek, başka alternatifi yok. Bu biraz sancılı bir şey. Bunu yapmak zorundasınız. Fakat kronikleşmiş hale gelen konu, Kürtlerin eşit Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak değerlendirilmesi.

Bizim derdimiz Kürtlere Kürt oldukları için değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları oldukları için bir şey vermek olmalı. İstanbul'da bir bomba patladığında hepimiz felç oluyoruz. Oysa Hakkari'dekiler de bizim çocuklarımız. Onlar böyle yaşıyorlar ve buna mahkum olmuş durumdalar. Bunları görmek lazım. Devlet o insanlara koruma sağlamazsa en güçlü neresi ise oraya kayarlar. Bu onların suçu değil ama biz yıllarca suçlu kabul etmişiz. O bölgede ailesinden birini kaybetmeyen yok gibi. Devletin artık oraya şefkat göstermesi gerekiyor."

"BU ŞARTLARDA ÖCALAN PAZARLIĞI OLAMAZ"

"PKK'nın Kürtlerin hakları gibi bir derdi yok. Kendileri ile ilgili bir takım şeyler var. Mesela Öcalan konusunun da sürekli gündeme getirilmesi olayı çözümsüzlüğe götürüyor. Şu şartlarda Türkiye'de Öcalan üzerinden pazarlık yapılamaz. Genel olarak Kürtler üzerinden konuşulur, sonra zaman ne gösterir onu bilmezsiniz. Belki Türkiye'nin şartları, psikolojisi bambaşka olur ama bugün Öcalan'ı serbest bırakmayı, ev hapsini masaya koyduğunuz zaman çözüm sürecini kilitler. Çözüme giden, barış isteyen insan bunu yapmaz."

BDP'DEN BAŞKA ALTERNATİF YOK

"Şu anda Türkiye'nin terör ve Kürt meselesi ile ilgili gidebileceği tek kanal BDP. Fakat onların üzerinde de baskı var ve BDP içerisinde herkes aynı kanaate sahip değil. BDP Türkiye açısından önemli bir partidir. Sandıktan çıkan bir partiyi muhatap almamak mümkün değildir. Görebildiğimiz kadarıyla devlet, bu meseleyi çözmek için örgütün çeşitli kolları ile görüşüyor. Ancak teröre tavizlerle bir yere varmamıza imkan yok. Kürtlere verilecek demokratik haklar ile terörle mücadeleyi birbirinden ayırmak zorundayız. İkisini örtüştürmemeliyiz."

"DOĞAL SINIRLAR ORTAYA ÇIKIYOR"

"Bugün sorunlu olan bölgenin sınırlarına baktığınız zaman 1. Dünya Savaşı sonrasında şekillendirilmiş olan bir coğrafya. Osmanlı sonrasında doğal hatları oluşturulmamış. Bir 100 yıllık gecikme yaşanıyor ve bu suni yapı aynı zamanda o bölgede diktatörlüklerin oluşmasına, insanların kendilerini baskı altında hissetmelerine, az gelişmişliğe gibi bir sürü olumsuzluğa yol açmış. Bu 100 yıllık gecikmişlikten sonra bu bölgede bazı doğal sınırların ortaya çıkması muhtemeldir. Bu sınırlar ortaya çıkarken bu ülkelerin siyasi ve ekonomik yapılarında değişim yaşanacaktır.

Benim düşünceme göre Ortadoğu 100 yıldır bir petrol havzası olarak değerlendiriliyordu, bu petrolün kontrolü de diktatörler aracılığıyla sağlanıyordu. Bir kısım Amerika'ya, bir kısım Rusya'ya bırakılmıştı. Bu paradigmayı bozan, İran'daki devrim oldu ve beklenmedik şekilde dengeler bozuldu. İran'ın 1980'lerden bu yana yaydığı etki, Irak savaşı, yaptırımlar gibi müdahalelerle bozulmak istendi. Buna rağmen, özellikle de 11 Eylül'den sonra İran müthiş bir nüfuz alanı oluşturdu kendine. Bütün Ortadoğu'da Müslümanların lideri İran haline geldi. Çünkü 11 Eylül'den sonra ABD ve Batı kamuoyu, 'İslam ve diğerleri' diye bir hat icat etti. Bu paradigma üzerinden kendileri de İslam'a şekil verme aşamasına geldiler."

"TÜRKİYE'NİN MODEL ÜLKE GÖRÜNÜMÜ BOZULMAK İSTENİYOR"

"AK Parti'nin iktidarda olduğu 10 yıldır Ortadoğu halkının Türkiye'ye bakışı farklı. Bu hem İran'ın, hem Suudi Arabistan'ın bölgedeki gücünü kırıyor. Bu sebepledir ki Türkiye yeniden güvenlikçi söyleme döndürülmek, savaştırılarak ekonomisi çökertilmek isteniyor. Burada bir modelin başarısızlığa uğratılması amaçlanıyor. Çünkü Arap Baharı'nın ilham kaynağı Türkiye'dir. İstedikleri şey, dizilerde izledikleri Türkiye gibi bir ülkede yaşamak."

"DEĞİŞİM DÖNEMLERİNDE RİSK OLMADAN YOL ALINMAZ"

"Türkiye komşuları ile sorun yaşamıyor, komşularda sorun var. Sıfır sorun politikası hiç konuşulmamış olsa bile, bugün Türkiye'nin Suriye ile problemi olmaz mıydı? Irak'ı biz mi bu hale getirdik? Değişim dönemlerinde risk almadan yol almak mümkün değil. Biz şimdi Esad'a yardım yapıyor olsaydık o da halkını katlediyor olacaktı. O zaman da ABD ve Batı ile çatışıyor ve Esad yerinden oynamasın diye dua ediyor olacaktık."

"AYNI KİTLE DÜN DE İRAN'I NİYE DESTEKLEDİK DİYE ELEŞTİRİYORDU"


"Bugün Türkiye'nin dış politikasını eleştiren kitle, Birleşmiş Milletler'de İran'a yaptırım kararına karşı çıktığımız için de kıyameti koparmıştı. Hükümet, 'Dincilik yapılıyor, Türkiye yalnız kalıyor' diye eleştiriyordu. Aynı kitle şimdi tersini yapıyor, Suriye konusunda Türkiye'nin İran'ın hattında durması gerektiğini savunuyor. Burada ya Esad'a yatırım yaparsınız ya da Esad sonrasına. Bunun arası diye bir şey yok."

"ŞAM'DAKİ PATLAMA ESAD'IN ELİNİ RAHATLATTI"

"Esad, katı Baas sistemine direnemedi, çünkü öyle bir gücü yok. Fakat Şam'da kabineyi hedef alan intihar saldırısı enteresan bir bombalamadır. Esad'a direnen bütün kitleyi de orada götürdüler. Belki de Esad'ın elini rahatlatmak için yaptılar. Son saldırı dengeleri değiştirmiş olabilir. Gelinen noktada Batı ile veya sistemle bir anlaşma yapıldı ise bazı şeyler dönüştürülebilir. Eğer Suriye'nin dağılmasını göze alamıyorlarsa başka şeyler, mesela bir geçiş dönemi söz konusu olabilir."

"ABD TÜRKİYE'NİN GÜÇLENMESİNE MUHTAÇ"

"Amerika'nın Türkiye'den başka çıkar yolu yok. Türkiye'yi neden küçültmek istesin ki? İsrail'in temel problemi Türkiye ile değil. Bugün problemi var gibi görünür, yarın geçer. Burada tam tersi bir durum söz konusu. Türkiye'den küçük bir Kürdistan çıkarılması, üstelik de kendi aralarında dövüşecek bunlar, Türkiye'nin parçalanması işine gelmez.

Sonra müttefiki olan Türkiye, 'Beni parçaladın' diye ABD'ye düşman olacak. İki önemli enerji hattı var. Hazar petrolleri Rusya'nın kontrolüne girdi, ABD püskürtüldü. Ortadoğu'da ise Türkiye ABD'nin en büyük müttefikidir. İsrail dediğiniz nedir ki? Rusya'nın da etkili olduğu bir mücadelede, İsrail için hayat korkunç olur.

İsrail devleti haritadan silinir. ABD'nin bugünkü dış politika anlayışı müttefiklerini güçlü tutup, oralara bekçi gibi dikmektir. Kendi kıtasına çekilip, ekonomisini düzeltmek istiyor. Çok sevdiğinden değil ama ABD'nin Türkiye'nin büyümesine ihtiyacı var.
Türkiye, Rusya hattına kayarsa ABD bu bölgede uçak uçuramaz. Batılılar bir daha da bu havzalara yaklaşamazlar. Amerikan yüzyılı bittiği gibi Batı çağı da biter."

"KUZEY IRAK, BUGÜN BİZİM İÇİN KKTC GİBİ"

"Türkiye, Barzani'ye ve Sünnilere verdiği destekle Maliki yönetimi ile anlaşmayacağını açıkça deklare ediyor. Maliki de İran'ın uydusu gibi hareket ediyor ve bir yandan Barzani'yi de tehdit ediyor. Haşimi Kuzey Irak'a kaçtığında, İran'ı da destek için çağırarak, Kuzey Irak'ı işgal edebilirdi. İran'ın o bölgeye girmesi halinde Esad da devrilemezdi. Kürt bölgesi şimdi orayı kesiyor. Türkiye orayı tamamen ekonomisiyle, kültürüyle almış durumda. Sanki Kıbrıs gibi orası bizim açımızdan."

ATLETİZM TUTKUNU ARIBOĞAN'DAN OLİMPİYAT YORUMU

"1948'de 6 tane altın madalya almışız. Bu sene bu 2'ye düşmüş. İyi bir sonuç aldığımızı iddia edemeyiz. Aslı ve Gamze'nin dereceleri çok önemli. Çünkü atletizmde Türkiye'nin bu dereceleri yapması kolay değildi. Bu yolu Süreyya Ayhan açtı" "Aslı sadece kendine almadı o madalyayı. Türkiye'nin boynuna takılmış bir madalya, büyük bir hezimetten döndürdü."

"PRİMLE ŞAMPİYON OLUNMAZ"

"Gerçek sporcu maça kazanmak için çıkar. Para için çıkmaz. Bin lira ile performans artıran adamdan dünya şampiyonluğu çıkmaz. Önceden verilen primleri çok doğru ve ahlaki bulmuyorum. Ödüllendirme sonrasında olmalı. Türkiye'de ne doğru düzgün atletizm pisti var, ne de çalışma sistemi var.

Amatör branşlara belediyeler yatırım yapsalar çok iyi sonuçlar alabiliriz."

"DÜNYADA DAHA ETKİLİ SİYASET İÇİN SPORA YATIRIM YAPMAMIZ LAZIM"

"Türkiye sporu siyasi bir mesele olarak değerlendirmek zorunda. Dünya üzerinde devletlerin psikolojik etkisi, üretilmiş olan kimlikleri çok önemli. İstediğiniz kadar ordumda şu kadar askerim ve şöyle güçlü bir ekonomim var deyin, şayet onu besleyecek, ülke markanızı yukarı çıkaracak kişileri çıkaramıyorsanız sizinle ilgili algı olmuyor. Mesela Galatasaray'ın UEFA kupasının tüm Müslüman ülkelerde oluşturduğu etkiyi düşünün. Türkiye'den bir Müslüman atlet koştuğu zaman bütün İslam alemi izliyor. Dereceler geldikçe Türkiye müthiş bir psikolojik üstünlük sağlar.

O zaman siyasi liderinizin ettiği laf da daha fazla dinlenir. Sosyalizm ile kapitalizmin mücadelesi sırasında dünya üzerinde bu psikolojik üstünlüğü kazanabilmek için gösteri alanı olimpiyatlardı. Bunlar orduları ile savaşmadılar ama her olimpiyat arenasına çıktıklarında büyük bir savaş atmosferi vardı.

Milyonlarca insanın gözü önünde kimin o savaşı kazandığına bakılıyordu. Bu sebepledir ki Doğu Avrupalı atletlerin rekorları halen kırılamıyor. İyi ülkelerde sporla eğitimin bir arada geliştirilebileceği sistemler kuruluyor. İyi sporcuları üniversitelerin ödüllendirmesi gerekir. Sırf sporcu yetiştiren üniversiteler olmalı. Birçok gencimiz lise aşamasına geldiğinde sporu bırakmak zorunda kalıyor."

Haber Ara